Fazlı KÖKSAL: TÜRK DÜNYASI EDEBİYATINI TANIMIYORUZ

 

TÜRK DÜNYASI EDEBİYATINI

TANIMIYORUZ

 

Fazlı KÖKSAL

 

Ankara’da evime oldukça yakın bir yerde büyük bir kitabevi açıldı.(*) İki katta toplam 2000 m2‘nin üzerinde bir alanda hizmet veren bu kitabevine fırsat buldukça uğruyorum.

Reyonlara bakıyorum; Alman Edebiyatı, İngiliz Edebiyatı, Rus Edebiyatı, Japon Edebiyatı, ABD Edebiyatı, Latin Amerika Edebiyatı, İtalyan Edebiyatı… Hatta Ortadoğu edebiyatı ve Balkan Edebiyatı için ayrı bölümler açılmış hepsinde onlarca yazar… Afrika ve Asya edebiyatlarına ise kıta olarak birer bölüm ayrılmış…

Asya edebiyatına ayrılan bölüme bakıyorum; ABD’de yaşayan Afgan kökenli yazar Halit Hüseyni’nin 3 Kitabı, 3 İranlı 2 Hintli 3-4 Çinli, 2 Koreli yazar… Türk Cumhuriyetlerinden ise yalnızca Cengiz Aytmatov var. Bu bölümde Cengiz Aytmatov’un 8-10 romanı yer alıyor… 2000 m2 lik bir alanda Türk dünyasına ayrılan yer 1 mbile yok…

Bu manzara beni çok üzdü.

Oysa Türk Dünyasının ne büyük edebiyatçıları var.

Mesela romancılar; Anar Rızayev, Elçin Efendiyev, Pirimkul Kadirov, Abdullah Kadiri, Adil Yakubov, Ayaz İshaki, Beksultan Nurjekeulı, Annaguli Nurmehmet…

Mesela Şairler: Şehriyar, Bahtiyar Vahapzade, Mağcan Cumabayulı, Süleyman Çolpan,Sabir Karger, Abdullah Tukay…

Ama ne yazık ki; bizim okuyucumuz, hatta kendisini “Milliyetçi” diye tanımlayan okurumuz Türk Dünyasının edebiyatçılarını yeterince tanımıyor…

Sıradan Latin Amerikalı yazarların romanlarını bile hatmeden Türk okuru, ne acıdır ki; Anar Rızayev’i, Pirimkul Kadirov’u tanımıyor…

Ne kadar milliyetçi olduğunu göstermek için her fırsatta “Çırpınırdı Karadeniz”i söyleyen gençlerimizin, onu yazan Ahmet Cevat’tan bihaber olması tirajı komik değil midir?

Ünlü Azerbaycanlı Yazar Anar Rızayev Ben ilk defa Türkiye’ye geldiğimde çok şaşırmıştım; onuncu dereceden bir Rus yazarının eserleri bile Türkçeye çevrilmişti ama Azerbaycan edebiyatının şaheserleri tercüme edilmemişti.” Diyerek bu konudaki çarpıklığımızı ve kendi hayal kırıklığını ortaya koyar.[1]

Angola’lı yazarların kitaplarının bile Türkçeye çevrildiği bir ortamda, Türk Dünyasının edebiyatçılarının eserleri Türkiye Türkçesi ile basılmıyorsa; Türk yayıncılarda, Türk Cumhuriyetlerinin kültür ataşelerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinde, Türkiye Cumhuriyetinin Türk Dünyasındaki temsilcilerinde ve de Türk okurunda ciddi bir sorun var  demektir..

Belki sorun Türklük şuurumuzun yetersizliğinde… Ve de cahilliğimizde;

Fikirleri bilgiye değil de sloganla dayalı “Türkçüler”, “ülkücüler”; “Turancı” olduklarını haykırırlar ama Turan Coğrafyasının yazarlarını okumak gereğini duymazlar… İsmail Gaspıralı’tan, Yusuf Akçura’dan, Ahmet Ağaoğlu’dan,  Ahmet Caferoğlu’ndan, Sadri Maksudi Arsal’dan, Zeki Velidi Togan’dan, Reşit Rahmeti Arat’tan, Abdulkadir İnan’dan, Cafer Seydahmet Kırımer’den kaçı haberdardır… Türkiye dışında doğan Türkçüler’in Türk Milliyetçiliğine katkıları üzerine edecekleri kelam 3-5 cümleyi geçecek kaç kişi çıkar? Böyle olunca da, okumak, araştırmak yerine çok daha kolay gelen slogancı anlayış tercih edilir..

Türkiye solunun büyük bir bölümü, “Dış Türk”lerden bahsetmeyi “ırkçılık” olarak algılamak saplantısından bir türlü kurtulamadıkları için; Latin Amerikalı edebiyatçılara gösterdikleri ilginin onda birini Türk Dünyasının edebiyatçılarına göstermez… Sosyalist gençlerin önemli bir bölümü; Mustafa Suphi, Ethem Nejat gibi ilk sosyalistlerin aynı zamanda Türkçü olduklarını bilmezler… Bolşevik devriminin Lenin, Stalin, Troçki ile birlikte dört büyük öncüsünden birisi, olan Kazan Türkü Mir Seyyit Sultan Galiyev’in Türkçü-Turancı olduğundan kaçının haberi vardır… Bu bilgisizliğin doğal sonucu da Türk Dünyası edebiyatına ilgisizlik olarak tezahür eder…  İlginçtir Sovyetler döneminde bile Türk Solu, Sosyalist Türk Cumhuriyetlerindeki edebiyatçılara karşı hep mesafeli durmuş, Sovyet Yazarlar Sendikası aracılığı ile onlarla kişisel dostluklar kurmalarına karşılık herhangi bir çeviri girişiminde bulunmamışlar, hatta onlardan gelen teklifleri reddetmişlerdir[2]…  

Kemalistler de, Türklüğü Türkiye Cumhuriyetleri sınırlarına hapseden milliyet anlayışları nedeniyle Türk Dünyası edebiyatına hep mesafeli durmuşlardır. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti dışındaki bir Türk Coğrafyasında doğmuş olması, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu gibi Türk Dünyasının başka ülkelerinde doğan düşünürlerinin Kemalizme katkıları, hatta öncü rolleri,  Atatürk’ün Türkiye dışındaki Türklere gönderdiği “Kemalin Öğretmenleri”, Türk Tarihi ve Türk Dili konusundaki tezleri bile onların bu ilgisizliklerini etkilememiştir…  

Siyasi ümmetçinin lügatinde ise “Türk” kelimesi yoktur…

Özetle; Türk dünyasının edebiyatçıları kimsenin umurunda değildir…

Oysa Türk Dünyasının; yeniden “dilde, fikirde, işte birlik” demeye ihtiyacı var…

Bunun yolu da ortak edebiyattan geçer… Birbirimizi anlamaktan geçer…

Yakın bir gelecekte;

Kitapçılarımızda en büyük bölümlerin “Türk Dünyası Edebiyatçılarına” ayrılması,

Ankara’da, Taşkent’te, Bişkek’de, Bakü’de, Astana’da, Lefkoşa’da, Üsküp’te, Kerkük’de açılacak kitap fuarlarında en büyük kuyrukların diğer Türk Cumhuriyetlerinden gelen yazarların önünde oluşması,

En büyük hayalim…

Bu hayalin fiiliyata geçmesi duasıyla..

[1] http://www.turkiyegazetesi.com.tr/kultursanat/557284.aspx
[2] Dr. Yusuf GEDİKLİ, Türk Dünyası Edebiyatlarını Biliyor muyuz? Ufuk Ötesi Dergisi, Kasım.2008, Sayı 39

===========================

(*) Ankara’nın Çukuranbar semtindeki Liman Kitap-Kahve, Türkiye’nin alanındaki en iyi örneklerinden.
Sergilenen  kitapların nasıl seçildiği konusundaki muhalefet şerhi baki kalmak üzere. (Ed.)