Murat GEDİK: NEJDET SANÇAR

NEJDET  SANÇAR

Murat GEDİK

 

Türk’ü sevdim, seviyorum, seveceğim. Ama bunun sonunda ıstıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşacak türlü kahpelikler doluymuş; hepsi kabul! Büyük Türk ırkı sağ olsun!” Bu sözlerle savunmasını yapıyordu Nejdet Sançar 1944 Irkçılık –Turancılık adı altında hayata geçirilen düzmece mahkemede. O da bu davadan yargılanan niceleri gibi suçsuz olduğu hâlde zindanlara ve tabutluklara atılmış ve işkenceler altında boş yere 14 ay boyunca yatmıştır. Türklüğe açılan Haçlı Seferi olarak adlandırılan 1944 Olaylarında tutuklanıp ve haksız yere işkencelerle hapishanelere mahkûm edilenlerin bazıları: Hüseyin Nihal Atsız, Nejdet Sançar, Alparslan Türkeş, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan.

Balıkesir Lisesinde görevli iken tutuklanmasını “Afşın’a Mektuplar” adlı kitabında 14 yaşında vefat eden oğlu Afşın’a şöyle dile getirir Sançar: “Annen ve ben, o sırada Balıkesir’de idik. Ilık bir bahar sabahı, 14 Mayıs 1944 Pazar günü beni evden aldılar. Bir gece Balıkesir Emniyet Müdürlüğünde tuttuktan sonra Ankara’ya sevk ettiler. Sen, o günlerde, annenin karnında idin. Dünyaya gelmene üç buçuk ay kadar bir zaman vardı. İşte senin kara talihinin başlangıcı o günlerdir.”[1]  Afşın’ı talihsiz çocuklar ordusunun en talihsizlerinden diye niteleyen Sançar “Afşın’a Mektuplar” adlı eserinde çekilen çileleri de dile getirir. Ve bunca ızdırap ve çilelerin tek sebebi ise Türk’ü sevmek ve Türkçü olmasıdır. Afşın’ın neden bir kardeşi olmadığını ise şu sözlerle açıklar: “Sen, gözlerimizin önünde canlı ve acı bir misal gibi dolaşırken, biz, yeni masum yavruları aynı ıstırabın kucağında görmeye nasıl cesaret edebilirdik.[2]

O, 1944’te tutuklanınca eşi de açığa alınır ve böylece âdeta aynı zamanda eşi ve doğmamış Afşın aç bırakılmak istenmektedir. Henüz 14 yaşında vefat eden Afşın’ın arkasından cenazesine giderken İstanbul – Ankara treninde amcası Nihal Atsız“ VEDA”[3] adlı ağıtı kaleme alır:

Ne ümitlerle gelip dünyaya,

En güzel ismi takındın: Afşın!

Böyle erken bırakıp gitme neden?

Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın?

Kaldı senden bize bir gamlı seda;

Bir vedadır o seda, sade veda!..

1 Mayıs 1910 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nejdet Sançar büyük fikir ve dava adamı Nihal Atsız’ın kardeşidir. Soyadı Kanunu çıktığında Nihal Atsız ve Nejdet Sançar haberleşemedikleri için soyadları aynı değildir. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olmuş ve fizik-kimya öğretmeni olan Reşide Hanım ile evlenmiştir. Sivas’ta öğretmen iken Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i karşılamayan Nejdet Sançar’ın Balıkesir’e tayini çıkartılmıştır. Davasından taviz vermeyişinden dolayı ülkenin muhtelif yerlerinde hayatını sürdürmüştür Sançar; Sivas, Balıkesir, Zonguldak, Edirne vs.

Nejdet Sançar, yüreği Türklük ve Türkçülük aşkıyla çarpan büyük bir ülkü eri idi. Hayatının anlamı saydığı ülküsüne öz ağabeyisi Atsız Beğ’in telkin ve özendirmesi ile bağlandığını daima, iftiharla söylerdi.[4] Nejdet Sançar Ankara’da Milli Kütüphane’de de çalıştı.

Nejdet Sançar ve eşi Reşide Hanım’dan zaman zaman ülkeyi yönetenlerin adamları tarafından bir af mektubu istenmiştir. Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e bir af mektubu yazarak pişmanlık dile getirilmesi için telkinlerde bulunulmuştur. Fakat ne Nejdet Sançar ne de eşi bu aşağılık teklifleri kabul ederler. Hatta Nejdet Sançar en zor günlerinde bile Millî Eğitim Bakanına sorgulama yazısı bile gönderir. Ona göre en zor şartlara rağmen Türk milliyetçiliği, Türkçülük yolunda mücadele devam ettirilmeliydi. Hatta 1944 sorgularında bu dik duruşuşöyle de dile getirilir: “Atsız’ın da benim de ahlakımız, karakterimiz milattan önceki yıllarda yaşayan Kun Türklerinin ahlakından, karakterinden farklı değildir.”[5]

En zor günlerde bile Nejdet Sançar Türk milletine hizmet edebilmek için çeşitli yapılanmalarda bulunmuş ve çeşitli görevler almıştır. Zonguldak’ta bulunduğu dönemlerde Komünizmle Mücadele Derneğinin kurulmasında görev alır ve çeşitli broşürler ve yazılar yayımlar. İstanbul’da kurulan Türkçüler Derneğinin merkezini Ankara’ya taşımış ve “Türkiye Milliyetçiler Birliği” olarak faaliyetlerine devam etmiştir. Türk Ocağında da çalışmalar yaparak Türk gençliğine yol gösterici olmuştur. Orhun, Çınaraltı, Orkun, Millî Yol, Millî Işık ve Ötüken dergilerinde sürekli olmak üzere başka dergi ve gazetelerde de yazıları yayımlanmıştır. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ile de yakından ilgilenir ve Alparslan Türkeş hakkında olumlu yazı ve görüşlerini belirterek ona destek olur.

Nejdet Sançar yazılarında takma adlar da kullanmıştır, Çiftçioğlu ve Okçuoğlu bunlardan örneklerdir. Çiftçioğlu aynı zamanda aile ismidir. Ömrü yazı yazmakla geçen Sançar’ın vefat ettiği gün daktilosunda “Türk – İtalyan Savaşları” adlı kitabının ikinci baskısı için bir sayfa vardı. Bu kitap ilk çıktığında İtalyan hükûmetinin baskısı neticesi toplatılmış ve yıllar sonra İtalyan ve Türk hükûmetleri tarafından tekrar basılması istenmiştir.

Sançar’a göre Batı’nın her şeyinin doğru olmadığını ve yanlış Batılılaşma konusunda tenkitlerde bulunmuştur. Bu konuda Göktürklerin Çinlileşmelerini örnek olarak vermektedir. Sançar Türk deyince Türk varlığını kasteder ve hemşehricilik gibi konuları hastalık olarak kabul eder.[6] Esir Türkler konusunun Türkiye Türk’ü için bir şeref meselesi olduğunu belirtir.[7]Türkiye’yi ise Türk dünyasının son kalesi olarak görür. Turancılık hakkında ise şöyle der: “Turancılık bizim için hem insani hem de millî bir davadır. Turancılık davasını başka şekilde göstermek isteyenler, Kremlin ajanıdırlar yada kızıl propagandanın etkisinde kalmış kişilerdir.[8] İftirayı çağımızın silahlarından gören Sançar “İftira, namerdin silahıdır.” der. Ona göre geleceğe hazırlanmak ise bilgi ve millî ruhtan geçer.              

22 Şubat 1975 sabahı kalp krizinden vefat eden Nejdet Sançar’ın ardından Nihal Atsız “Nejdet Sançar öldü demek, Türkçülük cephesi en iyi savaşan tümenini kaybetti demektir.” diyerek bir yazı kaleme almıştır.

Nejdet Sançar Atatürk ve Atatürk’ü istismar edenler hakkında da yazılar yazmış ve bu yazılar bugünlere hâlen ışık tutmaktadır.
Nejdet Sançar’ın eserleri şu isimlerden oluşmaktadır: Tarihte Türk – İtalyan Savaşları, Irkımızın Kahramanları, Türklük Sevgisi, Afşın’a Mektuplar, Gizli Komünist Belgeleri, Kızıl Cennet Masalı, Türkçülük Üzerine Makaleler, İsmet İnönü ile Hesaplaşma, Nazım Hikmet Masalı.


[1] Nejdet Sançar, Afşın’a mektuplar, Orkun Basımevi,1963, s. 7-8

[2] age., s. 56

[3] age., s. 54

[4] Prof. Dr. Necmeddin Sefercioğlu, Çiftçioğlu NejdetSançar, Yeni Orkun, Sayı: 72.

[5] Hayri Yıldırım, Nejdet Sançar, Türk Irkı Sağolsun,Aygan Yayıncılık, 2016, s. 219.

[6] age., s. 245

[7] age., s. 270

[8] age., s. 341