ÇİRKİN
DEMOKRASİ OYUNU
E. Işınsu Okçu*
Öylesine bir burukluk var ki içimde, yazı yazamıyorum. Kelimeler daima yetersizdir; fakat bu olaylar karşısında büsbütün mânâsızlaşıyorlar.
Komünist kurşunu ile Süleyman Özmen öldü. Avni Yüksel ve Alper Kürşat Kurtcebe’ye, engizisyon işkenceleri yaptılar komünistler.
Ölüm, ilk değil. İşkence de öyle.
Acımız o kadar ciddi ve derin ki, komünistlerin yaptığı gibi alıp kalemi elime; sulu – romantik kelimeleri yan yana getirip, milletin yüreğine dokunacak cümleler sıralıyamıyonım.
Küskünlük ve sıkıntı büyüyor yalnız.
Devletimizin ilgili kuruluşları, iyi örgütlenmiş fakat sayıları üç beş yüzü geçmeyen bir serseri alayı ile baş edemiyecek durumda değildir. Öyle olsa zaten “devletimiz” diye bir şey kalmaz ortada.
Aslında emniyet kuvvetlerinin böyle şaşkına çevrilişi de, polislerin yetersiz kalışı da, TRT’nin, aşırı sol basının, bilmem neyin böylesine çıldırmışlığı da… demokrasi adına düzenlenmiş çirkin bir oyundur. Başka bir şey değil?
Bu oyunun sahneye koyucuları kimlerdir? Gençleri sokaklara döküp birbirlerini vurdurup, kırdırarak ne yapmak isterler? Üzerine titrediğimiz (!) demokrasimizin ipleri kimin elinde? Varılmak istenilen hedefde, kimlerin kursakları dolacak?
Bir sürü sual. Cevapları bulurken, büyüyor küskünlüğümüz, sıkıntımız. Bu çirkin oyun, Anadolu topraklarını sallanır gösterir ayaklarımızm altında. Ve bu görüntüye inanan budalalar, endişeye kapılır, çırpınırlar. “Bozuk düzen” inancı kuvvetlenir.
Gençlere yükleniyor her şey. Dikkat; özellikle onların kavgaları üstüne çekiliyor. Meydana getirdikleri olayları önlemek şöyle dursun; büsbütün abartma ve şişirme çabası var. öyle bir çaba ki milletin üstünde bir korku ve baskı rüzgârını estirmeye yetiyor.
Bu çirkin oyundan en iyi şekilde faydalanmayı becerenler komünistler. Yaygaraları, çığırtkanlıkları bütün Türkiye’yi dolaşıp, gökleri dolduruyor (!)
Belki en gülüncü de, ama ağlatan güldürüsü de, öldürmeye hazırlanırken, öldürülen solcu gençlerin ana babalarına çevirttikleri film.
22 Mart’ın Akşam gazetesinde Battal’ın annesinin bir fotoğrafını gördük. Devrimci (!) gencin Şule Yüksel modası giyimli annesi, üniversite anıtının önünde sol yumruğunu havaya kaldırmış öyle durur. Bu; solcuların, zavallı bir Anadolu kadınının, mânen ırzına geçmelerini belgeleyen fotoğraftır. O evlât acısından; kimlerin, nasıl oyununa düştüğünü farkedemiyen dertlerinin, başka türlü ırzına geçilemezdi ki. Komünistler leş kargaları misâli sömürdükleri ölülerinin yanına, şimdi bu biçim şeyleri ilâve ediyorlar.
Yolu açık bırakırsan daha neler de eklerler. Güldürüler, ağlatan güldürüler ve trajediler!.
Evet, yolu açık bırakırsan.
Ey, yolu açık bırakanlar şunu iyi bilesiniz ki, demokrasi adına oynadığınız çirkin oyunla, komünistlere yeşil ışık yakarak… ve giderek arzu ettiğiniz hedefe varamıyacak. milliyetçileri sindiremiyeceksiniz. Anadolu topraklarını ayaklarımız altından kaydıramıyacaksınız. Yapamıyacaksınız bunu Anadolu’nun asıl sahiplerine.
Tanrı’nın rahmeti, o tertemiz Türk çocuğunun, Süleyman Özmen’in üstüne olsun.
KAYNAK: DEVLET (Haftalık Gazete) * 30 MART 1970 * SAYFA : 2
Bu yazı ülkücü üniversite öğrencisi Süleyman ÖZMEN’in şehadetinden sonra Emine IŞINSU’nun o günkü imzası ile gazetedeki “selâm” başlıklı köşesinde yayınlanmıştır.