SULTAN AHMED HAZÎNÎ DÎVÂNI’NDA ‘ERRE ZİKRİ’NE YAPILAN ATIFLAR
İbrahim KUNT[1]
GİRİŞ
Tasavvuf tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Ahmed Yesevî’nin XVI. yüzyılda Anadolu’daki en önemli temsilcisi Sultan Ahmed Hazînî’dir. İstanbul’da bulunduğu sırada Sultan II. Selim ve Sultan III. Murad dönemlerine tanık olmuş, ayrıca bu sultanlardan himaye görmüştür. Onun Farsça divanında bu iki sultanın adları övgüyle anılmaktadır.
Cevâhiru’l-ebrâr min emvâci’l-bihâr adlı eseriyle bugüne kadar Yesevîlik konusunda yapılan araştırmalara kaynaklık etmiş olan Sultan Ahmed Hazînî’nin Câmi-i Mürşidîn, Menba ‘u ’l-Ebhâr fî Riyâzi’l-Ebrâr, Tesellâ ’u’l-Kulûb, Dû Mersiye, Huccetü ’l-Ebrâr ve Dîvân isimli eserleri de bulunmaktadır.
Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi, Müzelik Yazma Kitaplar arasında 146 no ile kayıtlı olan Hazînî Dîvânı, Sultan Ahmed Hazînî’nin Farsça şiirlerini ihtiva eden 291 varaklık bir yazma eserdir.
Hazînî Dîvânında Yesevîlik tarikatıyla ilgili birçok konuya atıfta bulunulmuştur. Bu konulardan biri de Erre Zikri’dir. Yesevîlik tarikatıyla birlikte anılan erre zikri, kaynak yetersizliği nedeniyle şimdiye kadar tam olarak araştırılamamış, sadece Necdet Tosun’un Erre Zikri ile ilgili küçük bir makalesi yayımlanabilmiştir.
Bu bildiride Hazînî Dîvânında Erre zikrinden bahsedilen gazel ve beyitler tercüme edilip incelenerek Tasavvuf tarihine katkıda bulunulmaya çalışılacaktır.
HAZÎNÎ
Hazînî, Tacikistan’ın başkenti Duşenbe civarındaki bir yerleşim birimi olan Hisar’da, 941/1534 yılında doğmuştur. Sultan II. Selim’in saltanatı döneminde, 974/1566 yılında Anadolu’ya gelmiş, bazı küçük ayrılmaları hesaba katmazsak, ölümüne kadar İstanbul’da yaşamış ve Yeseviyye tarîkatini yaymaya çalışmıştır. Nerede ve ne zaman vefat ettiği bilinmemekle beraber, son eseri olan Cevâhiru ’l- ebrâr min emcâci’l-bihâr’ın 1002/1593 yılında telifinden birkaç sene sonra vefat ettiği tahmin edilebilir.266
Hazînî’nin bilinen eserleri şunlardır: Câmi-i mürşidîn, Menba’u’l-ebhâr fî Riyâzi’l-ebrâr, Tesellâ’u’l-kulûb, Du Mersiye, Huccetu’l-ebrâr, Cevâhiru’l-ebrâr min Emcâci’l-bihâr, Dîvan.
HAZÎNÎ DÎVÂNI
Hazînî Dîvânı, Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi, Müzelik Yazma Kitaplar arasında 146 numara ile kayıtlıdır. Eser, Abdülbaki Gölpınarlı tarafından görülüp incelenmiş ve Gölpınarlı tarafından müellif hattı olduğuna karar verilmiştir.
Farsça olan bu eser, 27,2 x 17,2 cm. cilt ebadına ve 20,5 x 11,5 cm. yazı ebadına sahiptir. 291 varak ve her sayfasında nesta’lik hatla yazılmış 17 satır ve her satırda bir beyit bulunmaktadır. Makta’ beyitleri, her satıra birer mısra gelecek şekilde yazılmıştır.
Kenarları ve sırtı tamir görmüş, yanları düz altınyaldızlı cetvelli, ortasında, üstünde ve altında birer madalyonlu, içinde kabartma yaprak ve çiçek motifli gömme ve altınyaldızlı şemseli, miklepli, miklebinde madalyonsuz küçük bir şemseli, koyu kırmızı meşin ciltli bir eserdir. Kağıdı filigranlı, aharlı ve açık sarımsı renktedir. 1b yaprağının başında güzel bir tezhip bulunmaktadır. Sayfa kenarları siyah bir hat içinde ince altınyaldızlı cetvelle ayrılmıştır.
Birinci yaprağın a yüzünde, bu eserin Hâcegân-ı Dîvan-ı Hümayun’dan olan Medine’li Musa Bey’den Medine’li Şâzilî İbrahim’e intikal ettiğine ve İbrahim Bey tarafından vakfedildiğine dair 1 Muharrem 1244/13 Temmuz 1828 tarihli Türkçe bir kayıt bulunmaktadır. Bu yazının altına da “İbrahim” mührü basılmıştır.
Aynı sayfada Şam Valisi Musa Edib’in 1237/1822’de temellük ettiğine dair imzalı bir kayıt ve Said Hemdem Çelebi (ö. 1858)’nin temellük ve Mevlânâ Dergahının vakıf mührü bulunmaktadır.
Yazmanın istinsah tarihi 291 numaralı yaprağın a yüzünde “limusannifihî fî sene 999” şeklinde, sayfanın alt kısmında belirtilmiştir. Bu tarihten anlaşılan, bu eseri yazma işinin 999/1591 yılında bitirildiğidir. Ayrıca müstensih ismi bulunmamaktadır.
Abdülbaki Gölpınarlı bu eserin müellif hattı olduğu yönündeki kanaatini şu cümlelerle belirtmiştir: “Ketebe olmadığına, sonunda “aü^J” kaydının bulunduğuna, yazının Mâverâünnehir ta’lîkinin karakterini taşıdığına, şairin de Mâverâünnehir’li olduğuna nazaran bu Dîvân’ın kendi el yazması olması gerektir.267”
Eserde herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır. Bazı sayfalarda haşiyeye yazılmış beyit ya da beyitler, hatta bir veya bir kaç gazel bulunmaktadır. Örneğin vr. 30a’da 190 no’lu gazelin 8. beyti haşiyeye yazılmış, bulunması gereken yer ise bir kaç noktayla işaret edilmiştir. Vr. 35a’da bir gazel ve diğer bazı yerlerde bazı gazeller de tümüyle haşiyeye yazılmıştır.
Müellif, divanını yazma işini 999 (1591) yılında tamamlamıştır. Bu bilgiyi, divanın son gazelinin son beytinde yer alan ^ ^ ibaresi de teyit etmektedir. Çünkü bu ibarede yer alan harflerin ebced hesabıyla toplamı 999 sayısını vermektedir.
Yazma nüshanın muhtevası şu şekildedir: Birinci yaprağın b yüzü ile 274. yaprağın a yüzü arasında alfabe sırasına göre dizilmiş 1102 gazel, 274b-280a arasında 3 kaside, 280b-281b arasında 3 tahmis, 282a-284a arasında 10 kıt’a, 284b– 290b arasında 81 rubaî ve vr. 291a’da bir Mesnevî bulunmaktadır.
Kasidelerde genel olarak bütün Osmanlı sultanları, özel olarak da Sultan II. Selim ve III. Murad övülmüşlerdir. Birinci ve ikinci tahmisler Sultan III. Murad’ın manzumeleriyle ilgili olup, bu durum manzume başlıklarıyla açık olarak belirtilmiştir. III. Murad’ın Farsça şiirleri Mehmet Kanar gözetiminde doktora tezi olarak hazırlanmış, bu çalışma tarafımızdan incelenmiş fakat tahmis edilen manzûmelere rastlanılmamıştır. Dolayısıyla, Sultan III. Murad’ın bilinmeyen iki Farsça rubâîsi daha ortaya çıkarılmıştır.
ERRE ZİKRİ
Orta Asya’da Hoca Ahmed Yesevî’nin takipçileri olan Yesevî dervişlerin yüzyıllarca icra ettikleri toplu zikir usulüne zikr-i erre denilir. Erre, Farsçada testere anlamındadır. Zikr-i erre ise testere zikri anlamına gelir. Zikrin ilerleyen kısmında kelimeler kaybolup sadece boğazdan testere sesini anımsatan bir hırıltı çıktığı için bu şekilde isimlendirilmiştir.(Tosun, Keşkül, Zikr-i Erre, ilk sayfa)
ERRE ZİKRİNİN ORTAYA ÇIKIŞI ve ZEKERİYA (AS.) İLE İLGİSİ
Erre zikrinin tam olarak ne zaman ve nerede başladığı konusunda kaynaklarda
birkaç rivayet bulunmaktadır. XVI. yüzyılda Semerkant civarında yaşayan Nakşibendi şeyhi Ahmed Kâşânî’ye göre, Hoca Ahmed Yesevi önceleri hafi yani gizli zikirle meşguldü. Ancak Türkistan bölgesine gidince o bölgenin insanlarını gizli zikirle yola getiremeyeceğini anlamış ve zikr-i erre adındaki sesli ve etkili zikri başlatmıştır.[2]
Zikr-i Erre’nin Hz. Zekeriya (as.) zamanından kalma bir gelenek olduğu ise Hazini tarafından ileri sürülmektedir.[3] Rivayete göre Hz Zekeriya, muhalifleri tarafından testere ile kesilerek şehit edilirken erre zikriyle meşgul olmuş, böylece erre zikri gelenek haline gelmiştir. Hazini Divanı’nda bu konuyla ilgili beyitlerden bazıları şunlardır:
[Erre zikrinde, Zekeriya’dan bir cezbe vardır. Süluk köşkü için bu zikir gönülde bir kement olur.]
Hazini! Erre zikrinin sesine canını veren Hz. Zekeriya gibi, Erre zikriyle başını salla.
Erre zikri, Zekeriya’nın fena bulmasından haber verir. Erre çekme, Yahya’nın sırrının keşfidir.
[7]
O, erre zikriyle sema ve raksedince, onda Zekeriya’nın sıcaklığı ortaya çıktı.
Erre zikriyle Zekeriya gibi coş. Yahya gibi can dergâhına kadar git.
Dostun zikri ve fikrinden başka bir şeyi vird edinme. Erre zikriyle Zekeriya gibi Hay de.
ERRE ZİKRİNİN ORTAYA ÇIKIŞINDA HIZIR (AS.)’IN TELKİNİ
Hazini Divanında, Erre zikrinin Hızır (as.)’ın Ahmed Yesevî’ye yaptığı bir
telkinle ortaya çıktığından bahsedilmektedir. Bu konuyla ilgili beyitler şunlardır:
Erre zikri, Türk Ahmed’in ve Hızır’ın yadigârıdır. İlyas peygamber de o zikirle iyileşmiştir.
Erre zikri Hızır’dan Ahmed Yesevi’ye telkin edilince, Ahmet Yesevi bu zikirle vesveseden kurtuldu.
ERRE ZİKRİNİN YAPILIŞI
Hazini divanındaki birçok beyitte erre zikrinin Hay ve Hû lafızlarıyla yapıldığından bahsedilmektedir. Bu lafızların içinde ism-i azam bulunduğu ise şu beyitte anlatılmaktadır:
Erre zikrinde O’nun ism-i azamı bulunmaktadır. Erre zikri, kişinin hay ve hû çekmesini Hazret-i Hay Allah (cc.)’a ulaştırır.
[Ey Hazini! Yâ Hay ve Yâ Hû zikirleri dünyada ruhun zikridir. Erre zikrinin, Allah’ın sarhoş eden kadehi olduğu söylenir.]
[Erre zikrinin sesi gönül kuşunu, davul çalarak yüksek bir uçuşun peşine çağırıyor.]
ERRE ZİKRİNİN FAYDALARI
[Mansur (Hazînî’nin şeyhi)’un başı, erre zikrini çok çektiğinden yücelere erişti. Erre zikrinden dolayı Hz. Zekeriya velâyet ehlinin başkanı oldu.]
[ O tarikatin büyükleri Zekeriya (as.) gibidirler, Yahya (as.) huyludurlar. Onlar erre zikriyle nefs ü hevâyı kesip atarlar.]
[Her kimin gönlü erre zikriyle tanışırsa, onun cezbesi Allah’tan başka her şeyden ayrılır.]
[Sülûk yolunun dertli kişisinin gönlü, erre zikriyle her bir dertten deva bulmayı huy edindi.
[Erre zikriyle hevâ ağacı kökünden kurudu, bu zikirle nefsin hevâsı yok oldu.]
[Erre zikriyle hevâ hurma ağacı iki parçaya bölündü. Nefs mutmainne oldu ve artık huzur buldu.]
[Erre zikrinden dolayı birçok bilgiye ulaştık. Bu zikirden doğan bilgilerle donanmış bir kutup işte, ortada.]
[Yâ Hû ve Yâ Hay ile çekilen erre zikri, gönlümdeki kibri, hırsı ve azgınlığı yok ediyor.]
[Erre zikri, ledünnî ilmin miras bırakanıdır. Hızır’ın rehberlik ettiği hayat suyuna götürür.]
[Erre zikrinde Hz. Zekeriya’dan kalma bir cezbe vardır. Gönlün bu zikri, sülük kasrı için bir kement olmuştur.]
[Her kim erre zikriyle tanışırsa onu cezbe kapar, Allah’tan başka her şeyden ayrı kalır.]
HAZÎNÎNİN ERRE ZİKRİ İÇİN DAVETİ
[Erre zikrini çekenlerin feyiz dolu silsilesine gel. Bu silsile, Hz. Zekeriya’nın nişânesi, Hz. Yahya’nın numunesidir.]
Hazini Divanında sadece erre zikri için yazılmış gazeller de bulunmaktadır. Bu gazellerden biri şu şekildedir:
- Her kimin gönlü erre zikriyle tanışırsa onu cezbe kaptı, o kişi Allah’tan başka her şeyden ayrı kaldı.
- Zikir sesinin çekimi akıl yolunu ortadan kaldırınca birçok akıl ehli makamını bırakıp aşağı düştü.
- Erre zikri, Allah, Hay ve Hû lafızlarından oluşur. Sâlikin sulûkü bu zikirle yer değiştirdi.
- Bu zikirle Allah’ın zât ve sıfatlarının nuru insanı kaplar. Bu güzellik sayesinde tecelliler bana seslendi.
- Aşk belası, Allah’ın yüce isimlerini zikretmeye yöneltir. Erre zikrinden dolayı gönül ve ruh bu belaya düştü.
- Hızır, ilm-i ledünnî için bu zikri çekti. Bu zikirle bakî olma kaynağının yoluna koyuldu.
- Ey Hazînî, her ne kadar topluluk üzerine bu zikrin sesi düştüyse de gönül, bu zikir sayesinde gizlenebildi.
***
- Erre zikrinden dolayı hevâ ağacı kökünden kesildi, bu zikirden dolayı nefsin hevâsı yok oldu gitti.
- Yesevîlik mübarek bir tarikattır. Karanlık nefs üzerine bir testere çekip (erre zikri) gönül hevesten temizliğe düştü.
- Bu erre zikrinin havası hevâ perest değildir. Gönül ve ruh, o zikrin havasından Allah yoluna düştü.
- Yesevîlik, zamanın büyükleri tarafından beğenilen bir tarikattır. Gönlüm, o yüce insanların feyzinden seslenmeye düştü.
- Ahmed Yesevî gibi ol, kendinden geç. Ne güzel kimsedir o, bu zikre aşina düştü.
- Ne takdir edilmiş? Erre zikrini çekme yolu. O zikrin cazibesi başıma gökten düştü.
- İnsan mihengi olan bu tarikatta erre zikrini çeken, Hazini gibi candan geçip müptela düştü.
Sadece erre zikri için yazılmış diğer bir gazel de şu şekildedir
- Erre zikri nefislerin bekçisidir. Bu bekçi sayesinde aşk mülkünün sultanı olursun.
- İnsanlara ihtiyaç duymayan o dergâha girmek için söz güzelliklerine gerek yoktur.
- Can sözü, o dergâh için uygun olmaz. Mücevher hazinesinde ne vardır, bilir misin? Sadece bir aba.
- Kelime ve lafızlar elbisesi, o mananın kutsal zatıdır.
- Dergâhı arşta olan o padişah, elbiseden de, İlyas (as.)’ın tavsifinden de uzaktır.
- Bu zikir, aşk şarabının kadehidir. Bu kadehten aşk şarabı içilir.
- Bu zikir, varlık hastalığının tabibidir. Hazînî bu yüzden zamanın Calinos ve Cam
- as’ı gibidir.
SONUÇ
Bu çalışmada, XVI. yüzyılda Yesevilik tarikatini yaymak üzere Anadolu’ya gelip ömrü boyunca irşat faaliyetinde bulunan Hazînî’nin Farsça Dîvânı’nda bulunan bazı beyit ve gazellere yer verilerek erre zikri ilk ağızdan anlatılmaya çalışılmıştır. Zira günümüzde unutulan bu zikri bizzat Hazînî yapmış ve yaptırmıştır.
Araştırmadan, erre zikrinin Yâ Hay ve Yâ Hû lafızlarının hızlı söylenmesiyle testere sesine benzer bir ses çıktığı, bu zikrin Hz. Zekeriya’ya dayandığı, isminin bu yüzden erre zikri olduğu anlaşılmaktadır.
Hazînî’nin diğer eserlerinde de erre zikriyle ilgili çeşitli bilgiler bulunması muhtemeldir. Tasavvuf tarihi araştırmacılarının Hazînî’nin diğer eserlerini de araştırarak daha doyurucu bilgileri ortaya çıkaracakları ümit edilmektedir.
KAYNAKÇA
Gölpınarlı, Abdülbaki, Mevlana Müzesi Müzelik Yazma Kitaplar Kataloğu, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2003.
Hazini, Huccetü ’l-Ebrar, Paris Bibliotheque Nationale, Pers. AF. 263.
Kunt, İbrahim, Hazini ve Divanı, Basılmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2002.
Necdet Tosun, Yesevilikte Zikr-i Erre, Keşkül, sayı:6, Ankara, 2006.
[1] Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü, e-posta: ibrahimkunt@yahoo.com, tel: 0505.9459259.
Kunt, İbrahim, Hazini ve Divanı, s. 30-32.
Gölpınarlı, Mevlânâ Müzesi Müzelik Yazma Kitaplar Kataloğu, 212.
Hazini Divanı, 494/5.
Hazini Divanı, 3/9.
Hazini Divanı, 251/2.
Hazini Divanı, 444/1.
Hazini Divanı, 444/1.
[2] Bkz. Necdet Tosun, “Yesevilikte Zikr-i Erre”.
[3] Hazini, Huccetü’l-Ebrar, Paris Bibliotheque Nationale, Pers. AF. 263, vr. 121a.
[4] Hazini Divanı, 416/3
[5] Hazini Divanı, 441/7.
[6] Hazini Divanı, 479/1.
[7] Hazini Divanı, 1004/5
[8] Hazini Divanı, 1042/6
[9] Hazini Divanı, 839/6.
[10] Hazini Divanı, 776/3.
[11] Hazini Divanı, 1042/7.
[12] Hazini Divanı, 39/4.
[13] Hazini Divanı, 5/5.
[14] Hazini Divanı, 445/4.
[15] Hazini Divanı, 446/1.
[16] Hazini Divanı, 461/5.
[17] Hazini Divanı, 241/6.
[18] Hazini Divanı, 251/3.
[19] Hazini Divanı, 255/9.
[20] Hazini Divanı, 416/3.
[21] Hazini Divanı, 94/7.