“Ya konfederasyon, Ya Parçalanma!..”
Gültekin ÖZTÜRK
Türk Milliyetçileri artık “Ya konfederasyon veya federasyon ya da iç savaş sonucu bölünmüş bir Türkiye” yaratılmakta olduğu gerçeğini kabul etmelidirler.
Türk-Kürt Konfederasyonu “İran/Irak Kürt federasyonu ile Suriye/Türkiye Kürt-Türk federe devletlerinden” meydana gelen ABD mamulü bir yapıdır.
Eğer bu yapıyı inşa etmek mümkün olamazsa veya araya başka etnik/dini unsurları katmak gerekirse ki büyük ihtimalle böyle olacağı hesaplanan iki ayrı federasyon düşünülmektedir.
Kuzey Irak Kürt devleti ABD himayesinde zaten fiilen kurulmuştur. Buna İran’dan kopartılacak topraklar eklenerek “Irak-Acem Kürt Federasyonu” düşünülmektedir.
Diğeri ise Suriye ve Türkiye Kürtleri ile Türklerden oluşturulacak “Anadolu ve Mezopotamya Türk-Kürt Federasyonudur.”
Bu da olmadı mı?
Hiç şüpheniz olmasın “İç savaşınız” hazırdır ve hemen servis edilecektir.
Ağmaya yağmaya, asıp kesmeye hiç gerek yok. “Irak’ın, Suriye’nin şimdilerde de Mısır’ın yaşadığı/yaşayacağı iç savaş”, Türkiye’nin de kaçamayacağı ve bölünme ile sonuçlanacak felaketimiz olacaktır.
Şimdi birileri çıkıp “Nereden çıkardın bu konfederasyonu/federasyonu veya iç savaşı ve bölünmeyi. Bırak bu paranoyayı, vazgeç böyle absürt komplo teorileri üretmekten” diyebilir/diyecektir.
Herkes istediğini söylesin, ben bu kanaatimi kanıtlarıyla yazdığım yazılarla 10 yıldır okurlarımla paylaştım/paylaşıyorum.
24 Ağustos 2013’de toplanacak Kürt Konferansı sebebiyle kaleme aldığım bu yazımla bir kez daha tehlikeye dikkat çekmek ve tarihe kayıt düşmek istedim.
Yazımın girişinde de belirttiğim “Ya konfederasyon veya federasyon ya da iç savaş ile bölünmüş bir Türkiye yaratılmaktadır” kanaatimin bir paranoya olup olmadığınason bir yılda yaşadıklarımıza bakarak bu yazımı okuduktan sonra karar veriniz.
Uzun zamandan beri bütün Kürt topluluklarını/guruplarını bir araya getirerek “Kürt birliğini” sağlayıp “Büyük Kürdistan’ın kuruluşuna zemin” hazırlamak için Ortadoğu’da uluslararası bir “Kürt Konferansı” toplamak istenmiştir.
Öcalan’da 1992’den beri Türkiye/İran/Irak/Suriye Kürtlerini birleştirmek için Kürt Konferansı önermiş ve Büyük Kürdistan’ın kuruluşu için bunun ön şart olduğunu söylemiştir.
Ne var ki dünya güç odakları arasındaki uyuşmazlıklar, buna bağlı olarak Ortadoğu’nun sürekli değişen siyasi dengeleri, enerji kaynakları ve nakil hatlarının kontrolü konusunda küresel hesaplardan kaynaklanan çatışmalarda her kesimin “Kürt kartını kullanmak isteğinin doğurduğu engellerden dolayı” böyle bir konferansın toplanması bugüne kadar mümkün olamamıştı.
Ancak görüyoruz ki bu çatışmalar/anlaşmazlıklar ve Kürtler arsındaki kan davaları “Büyük Biraderin duruma el koyması ile şimdilik dondurulmuş” görünmektedir.
Zira “Öcalan’ın önerisi, Barzani’nin çağrısı” ile bütün Kürt guruplarının katılacağı açıklanan “Uluslararası bir Kürt Konferansının 24 Ağustos 2013’de Erbil’de toplanmasına karar verilmiştir.”
Gaflet içinde olan Türkiye, “Egemenlik haklarının tartışılacağı aşikâr olan bu Kürt konferansı” için Barzani tarafından gelen daveti maalesef kabul etmiştir.
Üstelik Kürt Konferansında “Devletlerin toprak bütünlüğü ve siyasi egemenlik hakları ile ilgili herhangi bir talebin/tecavüzün olmayacağına dair” İran’a, sanki Türkiye tertipliyormuş gibi güvence verdiği siyasi kulislerde konuşulmaktadır.
Dahası Suriye’nin Kuzeyinde özerklik ilan etmiş PKK terör örgütü temsilcisi Salih Müslim, Türkiye’de resmi devlet temsilcisi gibi konuk edilip bu konferansta neler konuşulacağı konusu görüşülmüş, küresel bir terörist ile mutabakat aranmıştır.
Nasıl takdim edilirse edilsin herkes şunu çok iyi bilmelidir ki bu “Kürt Konferansı, İran/Irak/Suriye elbette Türkiye’nin de siyasi egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün tartışmaya açılacağı/tartışılacağı” bir toplantı olacaktır.
Hem de Türkiye’nin katılımı, hamiliği ve koruması altında….
Tıpkı “Osmanlı azınlıklarının haklarını” konuşmak gerekçesiyle toplanan ancak her alanda Osmanlı egemenlik haklarının ve toprak bütünlüğünün uluslararası tartışmaya açıldığı “1876 İstanbul Tersane Konferansı” gibi…
Çok iyi biliyoruz ki tarih, ibret almadığımız için tekrar etmektedir
Diyelim ki dün “azınlık haklarını” konuşmak için toplanmak zorunluydu ve Osmanlı bu yöndeki baskılardan kurtulmak için bir konferans toplanmasına razı geldi.
Peki, AKP Hükümeti bugün hangi gerekçe ile bu ateşi avuçluyor ve ne elde etmeyi amaçlıyor dersiniz?
- Ortadoğu’ya lider olmuş “Tek millet, tek bayrak tek dili olan” bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmak için mi?”
- “Anadolu ve Mezopotamya Türk-Kürt Konfederasyonun veya Federasyonunun ya da Büyük Kürdistan’ın kuruluşuna” ortam hazırlamak için mi?
Bana sorarsanız “parçalanarak küçültülmüş, kana ve ateşe boğulmuş harap bir Türkiye yaratmak için” derim/diyorum.
Ancak onlara sorarsanız “Büyük ve zengin bir Türkiye için” diyeceklerdir.
Bu soru karşısında kadrolu medya maymunları vasıtasıyla ekranlarda açıkça söyledikleri şudur;
“Çözüm süreci (bana göre çözülme/yıkım/bölünme projesi) başarısı/gereği için bu konferansı destekliyoruz ve bu sebeple de resmen katılacağız. Konferans Misak-ı Milliyi sağlayarak Ortadoğu’nun lideri küresel aktör olan bir Türkiye yaratacağı için Erbil’de olmalıyız/olacağız”
Evet, kimi açıkça, kimi kapı arkalarında aynen böyle söylüyor, böyle inanıyor. Ve yönettikleri devlette bu inanç/düşünce doğrultusunda bir iç/dış politika uyguluyor.
Bugünümüzü yönetenler tıpkı Osmanlı Devletinin 19. yüzyılına yön veren Tanzimatçılar/Osmanlıcılar gibi düşünüp davranıyorlar ve korkarım ki bunlar da devletimizi Osmanlıcıların Devlet-i Aliyye’yi düşürdükleri duruma benzer bir sona doğru sürüklüyorlar.
Bu korkumuzun sebebini daha iyi anlamak için isterseniz bu soruyu bir de Öcalan’a soralım ve Öcalan’ın “Misak-ı Milliye” gönderme yapan malum Diyarbakır çözüm mesajında bu konularda neler dediğine bir bakalım;
“…Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya uyanıyoruz. Çağrımı bağrına basan gençler…..sesime kulak kesilen insanlar, bugün yeni bir dönem başlıyor….
Kürt halkı ve Anadolu’ya yaraşır şekilde tüm halkların eşit ülkesinin oluşması için herkese hepimize büyük sorumluluklar düşüyor.
Bu nevroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Araplar ve diğer halk topluluklarına da özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum…..
…..Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak, kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernimizi inşa etmeye çağırıyorum.
Ortadoğu ve Ortaasya kendine uygun demokratik bir düzen aramaktadır…..
Bu modeli Anadolu ve Mezopotamya’nın inşa etmesi kaçınılmazdır..”
Şimdi bu sözlerin sahibi Öcalan’ın önerisi ve Barzani’nin çağrısı ile 24 Ağustos 2013 tarihinde Erbil’de “Türkiye’nin de resmen temsil edileceği” duyurulan “Uluslararası Kürt Konferansı” toplanacaktır.
Sizce yukarıdaki sözlerin sahibi Öcalan ve Barzani, Ortadoğu’nun lideri olacak bir Türkiye’ye için çabalıyor olabilirler mi?
Bu soruya “evet” diyen hain değilse muhakkak ki aklını kaybetmiş bir divanedir ve ne yazık ki bunların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
Son yıllarda yaşadıklarımız ile Öcalan’ın bilinen fikirleri ve açıklamaları ışığında “Hükümetin ve Öcalan’ın birlikte yürüttüğü çözüm sürecini”,
AKP Hükümetinin Ekim 2013’de meclise getirmeyi düşündüğü “Anayasa değişikliği ve demokratikleşme paketini”,
Ve 24 Ağustos’ta toplanacağı açıklanan “Ulusal Kürt Konferansını” doğuracağı sonuçlarla birlikte düşünerek herkes şu soruyu cevap düşünmelidir;
- Türkiye’yi nasıl bir yarın beklemektedir ya da Türkiye’ye nasıl bir gelecek hazırlanmaktadır?
Bu soruya siz ne cevap verirsiniz bilemem ama benKürt Konferansı ile buna bağlı gelişmelere bakarak küresel güçlerin belki yarından da yakın bir zamanda “Konfederasyon veya federasyon yoksa iç savaş sonucunda bölünme konusunda Türkiye’yi bir tercihle karşı karşıya bırakacaklarını ve buna acil tedbir hazırlamamız gerektiği” cevabını veriyorum.
Son 11 yılda yaşadığımız gelişmelere bakarak “Ya konfederasyon veya federasyon ya da bölünmüş bir Türkiye yaratılmaktadır” şeklindeki düşüncemin paranoya ve komplo teorisi olup olmadığına dair karar sizindir lakin bana göre “Çözüm süreci, Anayasa değişikliği ve demokratikleşme paketi ile Kürt Konferansını” birlikte düşünürsek bu sonuç kaçınılmazdır.
Ben uzun zamandan beri uygulanan ve adım adım gerçekleşen küresel plana bakarak hem de kendi hükümetimiz tarafından gafletle hazırlanan bir konfederasyon veya federasyon oldu-bittisinin yakında önümüze konacağını düşünüyorum.
Bunun milletimiz tarafından kabul görmemesi halinde de Suriye/Irak/Mısır benzeri bir iç çatışmanın hazırlandığını görüyorum.
Ve bu gerçeğe göre Türk Milliyetçilerinin milli varlığımızın devamını sağlayabilmek için hazırlıklı olması gerektiğini,
Çok yakın zamanda ki tahminen bir iki yıl içinde önümüze gelecek/konacak olan bu yıkım uygulamasına karşı koyacak hazırlıkların yapılmasını,
Eğer yapılırsa 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinin bu yıkımı önlemek için önümüzdeki son fırsat olduğunu söylüyorum.
Bu fırsat kaçırılmamalı ve yıkım mühendislerine 1920’lerde vurduğumuz tokadın bin kat şiddetlisini vurarak milli devletimizi korumalıyız.
Bu milli hamlenin ilk adımı olarak da Erbil’de hainlerin/yıkımcıların toplandığı gün biz de, Türk Milliyetçileri, Türk Ülkücüleri olarak MHP’mizin “24 Ağustos Konya Türkçe Mitinginde” toplanalım.
Milliyetçi Hareket Partimizin 24 Ağustos Cumartesi Günü saat 16’da “Konya Hükümet Meydanında” yapılacak “Türkçe” mitinginde buluşup kenetlenelim.
Konya’da buluşacağımız O kutlu günde Ay-Yıldızımızın gölgesinde, Üç Hilalli bayraklarımızın sallayarak küresel hainlere “Türkçe ve öfkeli Bozkurtlar” olarak hep birlikte ”Ne Mutlu Türk’üm!” diye haykıralım.
Umarım “Öfkeli Bozkurtların” bu Türkçe kükreyişi birilerinin titreyerek kendine dönmesine yol açar.
Dilerim o gün Konya’dan Türkiye’ye yayılacak Bozkurt kükremesi “Ya konfederasyona veya federasyona gider büyürsünüz ya da bölünüp küçülürsünüz” diyen bu ruhunu şeytana satmışlara ödeyecekleri bedelin ağırlığını gösterir de ihanet/gaflet yolundan bir an önce geri dönerler.
Yoksa zengin bir köle olarak yaşamayı tercih eden bedbahtlara, ihanet bataklığına gömülmüş onursuzlara, kişisel egolarına mahkûm mankurtlara karşı” bir kez daha “Ya İstiklal ya Ölüm!” demek zorunda kalacağız.
Allah, milletimizi böyle bir sondan, yeni bir İstiklal Savaşı yapmaktan korusun.
Ne Mutlu Türk’üm diyene!
Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar