H. Nihal ATSIZ: ALAŞ

ALAŞ

Hüseyin  Nihal ATSIZ

Kazak Türkleri’nden Hasan Oraltay‘ın “Alaş” adındaki 200 sayfalık kitabı Türk tarihinden birkaç sayfanın hikâyesidir. Hemen hemen aynı ağızı konuşup komşu olan Kazaklar’la Kırgızların, daha eski zamanlarda da Kazak ve Kırgızlarla birlikte Özbek ve Nogaylar’ın savaş uranı (parolası) olan “Alaş” kelimesinin nereden geldiği, ne demek olduğu hakkında bugün ancak faraziyeler mevcut olup mânâsı kesin olarak belli değilse de bugünkü kullanışı ile Kazak ve Kırgızlar’ı ortaklaşa anlatan bir kelime olduğu söylenebilir. Türkler arasında milli şuur uyandıkça geçmiş yüzyıllara doğru yönelmek temayülleri de artmış ve Türk toplulukları kendilerini daha birleştirici adlarla anmak lüzumunu duymuşlardır. Doğu Türkistan Türkleri’nin artık unutulmuş olan “Uygur” adını benimseyerek “Kaşgarlı”, ” Yarkendli” vesaire gibi parçalara bölünmekten kurtulmak isteyişleri gibi Kazaklar da Batı Türkistan’ın bütün kuzey bölgelerini birleştirecek “Alaş’ı devlet adı diye almakla aynı milli şuura daha önce ermişlerdir.

Birinci Cihan Savaşı sonunda Rusya yenilip yıkılırken Çarlık içindeki milletler bağımsızlık davasına koşmuşlar ve önceden hazırlıklı olan Polonyalılar Finler, Estonlar, Letonlar ve Litvanlar milli devletlerini kurabilmişlerdir. Bu hengâmede Türkler de aynı bağımsızlık davasına kalkışmışlarsa da başarıları geçici olmuş, ayrı ayrı kurulan devletleri kısa bir süre sonra Bolşevikler tarafından istilâ edilmiştir. Öteki milletler başarıya kavuştuğu halde Türkler’in aynı sonucu alamayışlarının iki sebebi vardır: Birinci sebep, Türkler’in öteki milletler çapında hazırlıklı olmayışları, ikincisi de pek geniş bir bölgeye yayılmış olup millet adından çok özel topluluk adıyla (Kazak. Özbek, Başkurt, Kırgız, Tatar, Türkmen, Azeri vesaire) yaşamaya alışık bulunmasıdır.

Hazırlıklı olmayışları aydın tabakanın sayıca azlığından ve iktisadi gerilikten doğuyordu. Böyle olduğu halde Kazak aydınları yetersiz hazırlıklarıyla devlet kurmak teşebbüsünden geri kalmamışlar ve “Alaş Orda” adıyla milli devletlerini kurmuşlardır. “Orda” kelimesi Türkiye Türkleri’ndeki “ordunun karşılığıdır. “Ordu” ilkönce Orkun yazıtlarında görülen bir kelime olup bugünkü gibi asker bütünü değil, devlet merkezi veya askeri karargâh anlamında kullanılmıştır. Çengiz devleti zamanında ise yine ‘’karargâh” “devlet karargâhı’” ve daha sonra “devlet” mânasında ve “orda” şeklinde kullanılmış, büyük kağanlığın kuzey batı bölümü “Altın Orda” adını almış, bunun doğu ve batıdaki iki bölümü de “Gök Orda” ve “Ak Orda” diye adlandırılmıştır.

Alaş Orda da aynı geleneğe göre verilmiş bir addır. Hepsi de Kazak aydını olan kurucuları ülkücü Türkler olup yalnız Kazaklar’ı değil, bütün Türkler’i tek millet diye düşünen akıl ve şuur sahibi kimselerdi. Hasan Oraltay bu eserinde Alaş Orda’nın ileri gelenlerini bulabildiği bilgi oranında tanıtmakta, Alaş Orda’nın talihsiz tarihini kısaca vermekte, Alaş Ordacılar’ın Doğu Türkistan’a geçmiş olanları hakkında da özlü bilgi sunmaktadır.

Türkçü Kazak şairi Cumabayoğlu Mağcan (1894-1938)’ın biyografisine haklı olarak fazla yer verilmiştir. Şiirleri arasında “Türkistan” başlıklısı tam bir Türkçü eser olduğu gibi “Alısdagı Bavrıma” (=Uzaktaki Kardeşime) başlıklısı da Kurtuluş Savaşındaki Türkçü eser olduğu gibi …

“Türkistan” şiirinin son dört mısraı, Türkiye Türkçesiyle şöyle demektedir:

Turan’da Türk ateşe benzeyerek gezip tozmuştur;

Türk’ten barka kim böyle ateş gibi doğmuştur?

Nice Türk boyu miraslarını alıp dağıldığında

Kazağa da baba evi kalmış değil midir?

Mağcan’ın burada “baba evi” dediği şey asıl Türkistan olan bugünkü Kazakistan’dır. Türkiye Türkleri için yazdığı “Uzaktaki Kardeşime” başlıklı şiir de Türkiye Türkçesine göre şöyle bitmektedir:

Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda kaygıdan durmaksızın kan yutuyoruz.
Kul olup durmak yakışır mı? Gel, Altay’a, ata mirası Altındağ’a gidelim…

Ho Amca’ya, Lumumba’ya, Gevara’ya, Allende’ye şiirler (!) yazan serseriler şüphesiz Mağcan’dan duygulanmazlar ama Türk soyunun çocukları bu mısralarla içlerinde Altaylar’ın özleyişini yanık yanık duyarlar.

Üzülmesinler!

Nasıl olsa günün birinde Altaylar’da millî tören yapılacaktır!..

9 Ekim 1973

YUNUS BUĞRA YILMAZ ARŞİVİNDEN

ÖTÜKEN
AYLIK TÜRKÇÜ DERGİ
KURULUŞ TARİHİ: OCAK 1964
SAYI:118
SAHİBİ VE SORUMLU MÜDÜR : ATSIZ

SAYMAN: İZZET YOLALAN
KAPAK: REFET KÖRÜKLÜ
TARİH: EKİM 1973
YAYIN YERİ: İSTANBUL