Köprü
Arif Nihat ASYA
Karşı kıyıda açan çiçekler, güzel çiçeklerdi. Rüzgâr oradan eserken, önünde durdular; öbür kıyı çiçeklerinin havada dağılan kokularını topladılar.
Zaman zaman ayaklarını aynı boşluğa sarkıtarak, hikâyeler söylediler. Burasını hatıralarıyla doldurup karşıya geçebilirlerdi.. Fakat öyle yapmadılar. Düşündüler… sustular. Onlar, bu boşluğu sükûtlarıyla doldurup karşıya geçebilirlerdi.. fakat öyle yapmadılar.
Burasını, sırtlarını dayadıkları yamacı kazarak, dağ toprağıyla doldurmaya karar verdiler: Dört kol, hergün, küçük bir dünya parçasını, gürültülerle aşağı yuvarladı….
— Buradan yol olacak! dediler.
Derinlerde akan sular, topraklarını alıp götürdü. Kalan taşlar da, büyük yağmur günleri, sürüklendi, gitti ve yol olmadı. .. yağmura tutulmuş kuş kümeleri, başlarından aşıp geçti ve onlar, baktılar…
Onlar, burasını ümitleriyle doldurup karşıya geçebilirlerdi… Öyle yapmadılar.
Kıyıda yan yana, birer ayakları ileri basmış, olanca sesleriyle uzaklara bağırdılar…
Onlar bu uçurumun üstüne seslerinden bir köprü kurup öteye geçebilirlerdi…