Asena Kınacı MORAL: Nefsi Çiğnemek

NEFSİ ÇİĞNEMEK

Asena Kınacı Moral

“Sizden biri, kendisi için sevdiğini (istediğini, arzu ettiğini, din) kardeşi için de sevmedikçe (istemedikçe, arzu etmedikçe) gerçek îmâna eremez.” (1)          Hazreti Muhammed

Dünya zıtlıkları ile yaratılmış ve bu zıtlıklardan hak olanı tercih etme aklı ve hakkı da Allah tarafından kullarına sunulmuş. İnsanoğlu -peygamber evladı bile olsa- bu hakkı ve bu aklı her zaman doğru ve hak yolda-Allah rızası ve emri için- kullanamayabiliyor. İnsanoğlunu Allah eşref-i mahlûkat olarak yaratmış ama nefsinin esiri olursa yaratılışının ters yönünde esfel-i safilin derekesine ineceğini de gönderdiği kitaplar ve peygamberler aracılığı ile kullarına bildirmiştir. Allah kullarına-insanoğluna- akıl ve hür irade vererek ona tercih hakkı sunmuştur. Fakat biz insanoğlu her çağda ve günümüzde bu aklı da bu hakkı da doğru kullanamayabiliyoruz. Böylece güzellikleri çirkinliğe, doğruluğu, yanlışa götürüyoruz. Dünyayı yaşanmaz hale getiriyoruz

Günlük hayatta hepimiz az-çok dedikodu yapmaktan uzak duramıyoruz. Allaha karşı ibadetlerimizi tam olarak yerine getiremiyoruz. Sevgisizlikten saygısızlıktan uzak duramıyoruz. Yunusça sevmeyi bilemiyoruz. Sevgi olmayınca saygı, saygı olmayınca da güven eksikliği ile dolu bir dünya yaratıyoruz kendimize. Ve bu dünyada böyle yaşamayı bizler tercih ediyoruz.

Allah dünyayı zıtlıklar ile var etmiş. Zıtlıkların varlığı doğruyu, iyiyi, güzeli, anlamamızı ve bunların varlığı ile yaratana şükretmemizi de sağlıyor. İyilik var. Kötülük de var. İyilik ne güzel… Dünyanın zıtlıklarından hak olanı, doğru ve güzel olanı  tercih etmek ise bizim elimizde. O zaman neden kötülüğün tarafında yer alalım ki? Kıskançlıklarımız, dünyalık nimetlere ulaşma hırslarımız nedeniyle mi?

İnsan insanın kurdudur demiş Thomas Hobbes. Hobbes’un “Homo Homini Lupus” sözü üzerine felsefeciler kitaplar yazdılar, sözler söylediler. Okuduğum bir kitabın satırlarında karşılaştığım bu söz üzerine içim burkularak ilk insan Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile oğulları Habil, Kabil kıssasını hatırlıyorum. Peygamber çocuklarından biri hakkı biri batılı tercih ederken  iki evlatları ile Hazreti Adem ve Havva’nın imtihanı kalbimi kanatan bir ibrettir. Kabil Habil’i öldürür, biri ölür, kurban olur,  biri kardeşini öldürür, katil olur.

Kabil, Habil’i Allah’ın ve babasının sevgisinden kıskanmıştı. O günden bugüne yeryüzünde Âdemoğlu tahmin edebileceğiniz ya da hiç tahmin edemeyeceğiniz türlü nedenlerden dolayı birbirini kıskanıyor. Bu kıskançlık o günden bugüne ve yarına hiç de tükenmeden devam edecek.  İnsan insanın küçük mutluluklarını bile kıskanıyor. Kıskançlık araya girince iftira ve kötülükler de peşinden geliyor. Bu kıskançlık artık öyle zirve noktaya tırmanıyor ki yüreğinden  taşan kötülükle insanı bir başkasına zarar vermeye kadar götürüyor. En sonunda da kıskançlık öyle çığırından çıkıyor ki Kabil’in Habil’e yaptığı gibi insan insanı öldürüyor.

Kâmil insan ve kul olanlar, kendileri için arzu ettikleri şeyleri diğer insanlar için de isterler. Kişinin bir başkası için istediği şey, iyilik ve hayır olmalıdır. Her insanın sahip olmasını istediğimiz güzellikler onun bizden aldıkları değil bizim sahip olduğumuza benzeyenidir. Bu nedenle başkalarının mutlulukları ve elinde olan her şey   için kıskançlıktan, tamahtan, fitne ve fesattan uzak durmak gerekir. İnsanlar için istediğimiz her güzel şey bizim de kul olarak güzellikleri tebliğimiz ve öğüdümüz sayılır.

İnsan kendi kendinin hayatını değerleri ve tercihleri ile güzelleştirir. Tarihimiz nefsini yenip bize örnek olan kişilerle doludur.  Hoca Ahmed Yesevi, Yunus Emre, Somuncu Baba, Hacı Bayram-ı Veli kâmil insan örnekliğiyle somut şekilde karşımızda durmaktadır. Ülkücü Hareketin tarihinde de nefsini çiğnemiş koca bir nesil daha dün bize örnek olmuştur. Allah vatan bayrak, din devlet uğrunda anadan yardan serden vazgeçişleri, Allah rızasına adanmış ömürleri şan şeref dolu bir tarih iken bizler için de örnek alınacak ibretlik bir mücadeledir.

İnsanın nefis denilen düşmanı kuzuyu kandırıp kurda kaptırtır, insanı da şaşırtır yolundan saptırır. Bu nedenle güzel ve huzurlu bir dünyanın inşası için nefsimizi çiğnemek gerekli. “Bu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı- Aldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum” diyen  Yunus’ca nefsin isteklerinin üzerinde yürümek, onu ezmek gerekli. Nefsin keskin kılıcını köreltmek gerekli.  Elimizdeki her türlü nimete şükretmek gerekli. Daha… Daha… Hep bir fazlasını istemek yerine azla yetinmeyi bilmek gerekli. Onu çiğnemezsek onun esiri olacağımızın bilincinde olmamız gerekli. İman kılıcıyla nefis adlı düşmanı yenmemiz dileğiyle…

—-

(1) [Buhârî, Îmân 6; Müslim, Îmân 71 (45); Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 60 (3517); Nesâî, Îmân 19 (3, 115); İbn-i Mâce, Mukaddime 9 (66).]