PEMBE İNCİLİ KAFTAN’IN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez
Toplu vurdukça gönüller onu top sindiremez”.
Bugün Ömer Seyfettin’in hikayelerinin olduğu bir kitabı elime alıp gelişi güzel karıştırıyordum ki; Pembe İncili Kaftan isimli hikaye kendiliğinden açılıverdi. Beni bu zaman ve mekandan alıp çocukluğumun en güzel okuma saatlerine götüren hikayeyi yeniden bir çırpıda okuyuverdim. Pembe İncili Kaftan hikayesi her zaman sevgiyle andığım Türk Edebiyatının özgün yazarı Ömer Seyfettin’in hem edebi yönüyle hem tarihi yönüyle en hatırda kalan, herkesi derinden etkileyen hikayelerinden biridir, mutlak. Ben de yeniden bu hikayeyi okurken kendimi kâh İstanbul’da Yavuz Sultan Selim’in dizinin dibinde otururken kâh Tebriz’de Şah İsmail’in tahtının başucunda emir beklerken buluverdim. Biliyordum, ne yazık, iki büyük hakan anlaşamamaktadır. Oysa iki büyük hakan, yönettikleri devlet ve halkları da Türkt’tür. Türkçe yazan Türkçe okuyan ve Türkçe yaşayan iki büyük hakan, iki büyük ordu, iki büyük devlet ve tek millettir.
Habil ile Kabil’den bu yana kardeş kavgası vardır ve gerçektir. Ancak ben bilirim ki Türk tarihinde hakanlar, beyler, komutanlar büyük bir idealin peşindedir. Onlar Habil ile Kabil’in kıskançlıklarından çok ötede bir zümrüdüankanın peşinde koşarlarken birbirleriyle karşılaşıp savaşırlar. Devleti yöneten hakanlar cihan hakimiyeti yolunda önlerine çıkan engel ne olursa olsun kim olursa olsun mücadele etmekten çekinmezler. Yıldırım-Timur kavgasını, Yavuz Sultan Selim- Şah İsmail kavgasını kabullenmekte zorlansam da Kızılelma’ya varmak için yapmaları gerektiğine inanırım. Yine de bu kardeş kavgalarının acısı derinlerde yüreğimi ezer, içimi acıtır, beni üzer. Tarihi değiştirme arzusu kaplar içimi. Ankara Savaşı’nı, Otlukbeli’yi, Çaldıran’ı olmasaydı… yapmak isterim. İsterim ki Bilge Kağan ile Kül Tigin’in muhabbeti, Tuğrul ve Çağrı’nın kardeşliği Türk tarihinin her sayfasında hep olsun.
Sevgili peygamberimizin “Birlikte rahmet , ayrılıkta azap vardır.” hadisi şerifinde de belittiği gibi günümüz siyasetinde birlik ve beraberliğin memleketimiz ve milletimiz adına daima hayırlı olduğunu görmekte ve düşünmekteyim. Çatışmalar ihtilaflar yerine birlik, beraberlik, kardeşlik hem töremizin gereği hem dinimizin emridir. Türk milletinin bekası, değerleri , yüksek menfaati ortak müşterekinde buluşabilen herkes kardeştir. Kardeşlik hukuku gereği ne ise o yaşanmalı ve yaşatılmalıdır. Türk çocukları kardeş kavgasından uzak, mutlu ve huzurlu büyümelidir. İlim, irfan ve sevgi dolu gençler olmalıdır. Uzun,sağlıklı, mutlu ömür geçirmiş nineler, dedeler olarak gelecek nesillere Türk kültürünü İslam ahlakını aktarmalıdır.
Pembe İncili Kaftan’ı okurken iki büyük hakanın anlaşmazlığı beni derinden yaralayıp kardeş kavgasının sızısını içime düşürse de hikayenin kahramanı Muhsin Çelebi’nin elçilik görevi için saray tarafından aday olarak seçilmesi, vezirlerin Muhsin Çelebi ile görüşmesi, Muhsin Çelebi’nin alçakgönüllülük ve fededakarlık ifade eden şartları ile görevi kabul etmesi ve görev için hazırlıklar yapması sonrasında Şah İsmal’in sarayına giderek Osmanlı Devleti adına elçilik görevini hakkıyla yerine getirmesi hikayeyi hem merakla devam ettirir hem de Türk devlet geleneğinde devlet görevinin önemini, vazife bilincini anlatır.
Türk milleti için devlet kutsaldır. Bir devlet görevlisinin -görevi ne olursa olsun- devleti temsil etmenin kutsallığını unutmadan görevini yerine getirmesi gerektiği Ömer Seyfettin tarafından bir küçük hikaye ile birkaç sayfaya sığdırılarak edebiyat mucizesi olarak iliklerimize işleyerek vurgulanır. Muhsin Çelebi’nin “ Devletten hep alınmaz ya biraz da verilir” diyerek her şeyini devleti için feda etmeye hazır hali bugün ve gelecekte devlet vazifesinde olan herkesin örneği olmalıdır. Hikayenin kahramanı Muhsin Çelebi’nin o güne kadar alınteri, emek dolu, onurlu örnek bir yaşam sürmesi , her davranışıyla, her sözüyle devlet sevgisi ve devlete duyulan sadakat duygusunu anlatan karakter kuvveti hepimize örnek olmalıdır. Atatürk’ün” vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” sözü zannederim ki Muhsin Çelebiler için söylenmiş ve onları anlatmaktadır.
Türk milleti için devlet her şeyden once gelir. Bazen kırgınlıklar unutulmalıdır, devletin bekası için şahsi duygulardan arınılmalıdır. Bunun zor , çok zor olduğunu insan ve toplumları inceleyen sosyal bilimler anlatmaktadır. Devlet ve millet için kişisel kaygılarından, kavgalarından beklentilerinden vazgeçebilenler ise Muhsin Çelebi gibi zoru başaran ölümsüz ama adsız gerçek kahramanlardır. Bu adsız sansız, gizli ama gerçek Muhsin Çelebiler ise imparatorluklar kuran Türk milletinin en büyük zenginliğidir.
Pembe İncili Kaftan’ı okuyup bitirdim. Aralarında anlaşamasalarda bizim büyük değerimiz olan atalarımıza Fatihalar hediye ettim. Yavuz, Şah, Ömer Seyfettin ve diğerleri, hepsi cennetin en güzel yerinde, en vatanlarına benzeyen yerinde huzurla bizi beklesinler, ruhları şad olsun.