Ayşe Filiz YAVUZ: Elveda Gülsarı

Kitap Tanıtımı:
***
ELVEDA GÜLSARI
 ***
Ayşe Filiz YAVUZ
 ***
Cengiz Aytmatov gibi bir yazarın kitabını tanıtmak her zaman eksik kalır; Gülsarı’yı da öyle. İçinde diğer roman veya hikâyelerinde olduğu gibi Kırgızistan-Kazakistan hayatını anlatmasının haricinde Gün Olur Asra Bedel (Gün Uzar Yüzyıl Olur) romanında olduğu gibi (aslında hemen hepsinde olmakla beraber bunlarda daha barizdir) 17 Ekim devriminden ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB deki hayatı, komünist uygulamayı, komünizmin aslında bir hak ve mutlulukta eşitlik değil fakirlikte, yoksullukla, perişanlıkta, açlıkta eşitlik olduğunu, insanın değil sadece Komünist partinin ve ona üye olmanın daha değerli olduğunu, yöneticilerin halktan kopukluğunu, gerçekleri hiç bilmeye yanaşmadıklarını anlatır hep.
Gülsarı değerli bir atın romanıdır. Onun ölmek üzere olduğu son yolculuğundaki halinden dolayı sahibi Tanabay’ın çektiği ıstırap ile başlar hikâye. Yol boyu dura kalka ilerlerken önce arabayı çözüp bırakır yolda, sonra Gülsarı’nın koşumlarını, sonra ikisi yan yana ilerler ve bir yerde mola verirler. Gece olmuştur. Tanabay ateşi yakar Gülsarı’yı ısıtmak için. Sabaha kadar artık oradadır. Ve Tıpkı Gün Olur Yüz Yıl Uzar romanında olduğu gibi Gülsarı’nın doğumundan itibaren onunla birlikte geçen hayatını gözlerinin önünden geçirir.
Kitap Gülsarı’nın hayatı mıdır, Tanabay’ın mı? Karışır bu kitapta. Zaten yazar da Gülsarı’yla beraber ikisinin hayatının aslında ne kadar benzediğini insan ve at arasında gerçekte bir fark olmadığını anlatır. Bunu biraz da dağlara benzetir. Bir yüzü aydınlık bir yüzü gölgede kalan yüce dağlara. Durgun, mutlu değil bir yanı, yüreği coşarken ellerinden kayıp giden, sürekli koşturan acı çeken, yorulan, mutlu olmak için uğraşan ama bunu yapamayan veya kısa mutluluk anları ile yetinmeye veya onları hatırlayarak mutlu olmaya çalışan insanı.
Bu bir insan-at hayatı anlatımı üzerinden yapılmış hayat muhasebesi, hayatın felsefesi kitabı da değildir yalnızca. Tabiatı, coğrafyayı öyle güzel anlatır ki. Okurken bahar kokuları ile sevinir, kış ile üşür, kurt hırlamaları ile korkar, fırtına da mahvolur, yağmur ve sel de her şeyinizi kaybeder, ölen kuzular ile siz de ölürsünüz.
Bu bir tabiat kitabı da değildir. Bu Aytmatov’un satır altı mesaj olarak verdiği kişiler üzerinden komünizmi anlamamış ancak partideki makamı biraz daha iyi olanlar üzerinden yaptığı komünizm eleştirisidir. Komünizmin sadece sözde kaldığını, eşitlik bereket, hak vs olmadığını anlatır hem kendi, hem Gülsarı’nın hayatı üzerinden. Onda sadece sistem önemlidir. İnsan veya hayvan değil, tabiat değil. Oysa sistemler, insan için, canlı için olmalıdır. Bir parti üyeliği uğruna her şeyin yok sayılması, ezilmesi değildir.
Kitapta sık sık dip not ile atlarla ilgili bilgiler, isimlendirmeler de verilir. Kitabı okuyarak bir atın nasıl doğduğunu, nasıl büyüdüğünü da öğrenir okuyucu. Hatta atın duygularına da şahit olur. Gülsarı bir at değil aslında Tanabay’ın kendisidir. Tanabay kişiliği altında iğdiş edilmiş Gülsarı ile insan hayatının ve değerinin nasıl iğdiş edildiğini vurgular.
Gülsarı okunmadan anlatılacak veya anlaşılacak veya burada yaptığımız gibi tanıtılacak bir kitap değildir. O okunması ve yaşanması gereken bir kitaptır. Gülsarı okunurken her kelimesinde o coğrafyayı, hayati, duyguları yaşatır insana, iliklerine kadar.
Abartılmadan yazılmış gerçek bir hayattır Gülsarı. Ve sahibi Tanabay.
***
İkinci kez okuyuşum olmasına ve kitabı tamamen hatırlamama rağmen yeniden okurken her şeyi, her kelimeyi yeniden yaşadığım bir romandır bu.
_____________________________
Elveda Gülsarı / Cengiz Aytmatov / Çeviri: Refik Özdek
İstanbul/ Ötüken Yayınevi