Ayşe ŞAHİN – “SİYASET VE LİDERLİK OKULUMUZ”

“Siyaset” sözcüğü ilk olarak zihnime çocuk yaşlarda iken  “siyasi çatışma”, “siyasi suçlu”, “siyasi kavga” tamlamalarıyla yerleşmişti.

O dönemleri;  bu gün kimileri 12 Eylül, kimileri 80 olayları diye anarken, bizler ise sokaklarda doyasıya oynayamayan,  asker gördüğünde oyuncak tabancasını saklayan bir nesil olarak toplumun içinde var oluyorduk.

Büyüdükçe anne ve babamızın iki lafından biri “sakın kavgaya karışma” tembihleriydi.

Neydi kavga?

Ne için kavga ediliyor?

Kimler çıkarıyor?

Kavganın  taraflar kimlerdi ?

Henüz her biri 20-25 yaşlarında gençlerdi. Belki de ilk defa köylerinden bir şehre gidiyorlardı. Üniversite okumak, vatana millete faydalı birer birey olmaktı hedefleri. Kimisinin doktor olup hayır dua almak, kimisinin avukat olup mazlumun hakkını savunmak, kimisinin öğretmen olup yeni nesiller yetiştirmekti gayeleri.

Ama ülke tarifsiz bir siyasi buhran içinde idi. Bir şeyler oluyordu, sokaklarda yalnız yürünmüyordu…

Okumak için geldikleri bu koca şehirde ölümle kol kola geziyorlardı. Kimden, nereden geldiği belli olmayan bir serseri kurşun vuruyordu sevdalarını, umutlarını, hedeflerini ve Büyük Türkiye’yi.

Kimi zaman frekansı karışsa da TRT radyosundan cızırtılı bir sesle acı haberler ulaşıyordu evlere.

…. idam kararı verildi.

….. tutuklandı.

…. vuruldu.

….

….Türk Ordusu İdareye el koydu

Henüz ilkokula bile başlamadığım yaşlarda iken ailemize çöken hüzünle, siyaset; dayımın kavgası, rahmetli anneannemin umudu, rahmetli dedemin dillendiremediği kederi,  annemin gözyaşı olarak bende anlam kazanmıştı.

Evet bu karanlık günlerin takviminde benim dayımın da hayatından günler vardı. Bir gün bile ailemizde o günlerin sorgusu yapılmadı, çünkü o karanlık günlerden dayımın canı sağ olarak kurtulmuş olması tüm acının, derdin, kederin üzerini örtmeye yetiyordu.

Ve hiçbir zaman dayımdan o günler için kadere isyan duymadım, hiçbir zaman halinde dününe öfke görmedim.

Biliriz ki o neslin, kavgalarla, acılarla, kederlerle ciltlenmiş hayat hikâyeleri vardır. Bizlerin ise korkuları…

….

İstanbul’da ikamet ettiğim bir dönem de  MHP Güngören Kadın Kolları’nda el sanatları kursu verildiğini  duymuştum. El becerime güvendiğim ve kumaş boyamaya merakım olduğu için kaydımı yaptırmış ve en güzel örtüyü ben yapmıştım. Boyadığım her motifle zihnimde siyasettin tanımı değişiyordu.

Öğretenler fedakâr, öğrenciler hevesliydi. Kurs tamamlandı ürünler sergilendi ve benim yaptığım örtü en çok beğenilen olmuştu.

Bu dönemde ilçe teşkilatında siyasi çalışmalarda bulunmak istesem de kendi özel şartlarım nedeniyle bunu gerçekleştirememiştim.

Ancak bu çatı altında olmam gerektiğini de biliyordum.

Evet, ben bu çatı altında olmalıydım. Çünkü  büyük Türkiye için sağlıklı, eğitimli, sağlam iradeli, tarihsel süreci dikkatli okuyan bir dava insanı olarak yetişmeliydim.

Üstelik, davanın liderinden de davet vardı; “Kapımız, yüreği Türk milleti için atan, onun derdiyle dertlenen, onun acısı ile üzülen, sevinciyle mutlu olan ve sahip oldukları birikim ve bilgileri milletimiz yararına Milliyetçi Hareket Partisi içinde değerlendirmek isteyen herkese ardına kadar açıktır.” diyordu.

Bu düşüncelerle, eğitim ve öğretime önem veren ve bu konuda hedefleri olan Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin, kendisi için özel önem taşıdığını dile getirdiği ve 10 Ekim 2009 tarihinde açılışını yaptığı Siyaset ve Liderlik Okulu’na müracaatımı yaptım ve yapılan mülakat sonrası 9. Dönem için eğitime kabul edildim.

Bilindiği üzere eğitim Ankara’da MHP Genel Merkezi’ nde veriliyor.

Ben Sinop’tan katılıyordum.  Eğitim dönemim kış mevsimine rastlamasına rağmen dersleri hiç aksatmadım yani hiç devamsızlığım olmadı.

Bu Eğitime Adana’dan, K.Maraş’tan, Denizli’den, Bursa’dan, Hatay’dan, Kocaeli’nden, Nevşehir’den katılan arkadaşlarım da vardı.

Hepimiz aynı ilke ve ülküyü benimsemiş kişilerdik. Hepimizin ortak gayesi “Millet varlığı ile bir arada gelecek oluşturma stratejisinde yer almaktı.”

Eğitimin süresi 12 hafta olmak üzere 72 saatti. Dersler ise farklı üniversitelerden gelen çok değerli öğretim üyeleri tarafından verilmekteydi.

Gerek teorik, gerek uygulamalı derslerimizin özü, bir ülkenin varlığı için insan kaynağının çok iyi değerlendirilmesi, işlenmesi ve korunması gerektiği yönünde idi.

Maalesef tarihsel süreçte, ülkemiz üzerine kurulan hain planlardaki hedefler, insan kaynağımızı çatışma içine çekerek gelişme ve büyüme sürecimizi kesintiye uğratmaktı.

İşte bize verilen eğitim de bu hain planlara karşı her an uyanık olmak ve gerekli siyasi stratejiyi geliştirerek uygulayabilme yeteneği kazanmaktı.

Bu eğitim sürecinde hem partimizi tanıyor hem de siyaset disiplininin gözlemini yapabiliyorduk.

Uygulamalı derslerimizden biri de Liderlik ve Liderlik teorileri dersi idi. Bu dersi Siyaset ve Liderlik Okulundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  Prof. Dr. Zuhal TOPÇU vermişti. Aslında hepimiz bu dersi bekliyorduk, çünkü bu derste herkes kendini test etmek istiyordu. Acaba lider olma özelliklerine sahip miydik?  

….

Siyaset ve Liderlik Okulu Koordinatörü Doç. Dr. Ahmet Selim Yurdakul hocamızın rehberliğinde, eğitim programı çerçevesinde Anıtkabiri ve Başbuğ Alparslan Türkeş’in kabrini ziyaret etmiştik. Ben Türk Milliyetçiliğinin iki büyük Başbuğu’nun kabirlerini ilk defa ziyaret ediyordum, bu sebeple olsa gerek oldukça heyecanlı ve duyguluydum.

Yine Doç. Dr. Ahmet Selim Yurdakul rehberliğinde TBMM’de partimizin grup toplantısına  özel misafir olarak iştirak etmiş ve  Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’yi makamında ziyaret etme fırsatı bulmuştuk.

Uygulamalı eğitimler içerisinde proje hazırlamak ve  görsel sunum yapmak zorunluluğumuz vardı. Her şey güzelde bu sunum olmasaydı dediğimi, hatta bu dersi  kaynatmak için çeşitli öğrenci taktiklerine başvurduğumu itiraf etmek isterim.

Lakin benim bu taktiklerim MHP Siyaset ve Liderlik Okulu’nda haliyle geçerli olmadı. Hazırladığım projemin sunumu yaparken çok heyecanlanmıştım. Bu heyecanımı anlayan arkadaşlarımın, proje ile ilgili soru sormamak üzere bir anlaşma içinde olduklarını fark etmedim değil. Arkadaşlarımın beni rahatlatan  bu tavrı  Doç. Dr. Ahmet Selim Yurdakul hocamızın da  gözünden kaçmamıştı.

Bu sunum benim için çok önemli bir tecrübe oldu. Çünkü daha sonraki programlarda ben oldukça rahat ve kontrollü idim.

Proje sunumlarının tamamlanması sonrasında  yazılı sınava tabi olduk. Sınavın ve projenin değerlendirilmesi sonucunda 11 Ocak 2014 tarihinde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin de katılımlarıyla gerçekleştirilen bir törenle MHP Siyaset ve Liderlik Okulu 9.Dönem mezunu olarak sertifika almaya hak kazandık ve eğitimimizi başarıyla tamamlamış olduk.

Evet artık eğitimimizi tamamlamıştık. Ülkemizin içinde bulunduğu seçim sürecine bir an önce dahil olmalı, her bir insanımıza ulaşarak partimizin ilke ve politikalarını anlatmalıydık.

30 Mart 2014 yerel seçimlerinde ilçemizde partimizin belediye meclis üyesi adayı olarak katıldığım saha çalışmalarında,  yüklenmiş olduğum sorumluluğu ve görevi yerine getirmenin huzurunu yaşadım. Ayrıca bu çalışmalar benim için Siyaset ve Liderlik Okulu’nda edindiğim bilgi ve deneyimleri değerlendirme bakımından da bir nevi staj yerine geçmişti.

İnanıyorum ki bu eğitime katılan tüm arkadaşlarım benim duygu ve düşüncelerimi paylaşıyorlardır. Çünkü artık o kapıdan içeri girmiş, davete icabet etmiş, siyaset sanatının rahlesine diz çökmüştük.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de hatırlatmaktaydı;

“Ancak bilmenizi isterim ki göreviniz ve sorumluluklarınız burada sona ermemiştir.

Dileğim, bugünden sonra Türkiye’mizin kötü giden talihini yenmesi konusunda berrak düşüncelerinizle, yapıcı eleştirilerinizle, üreteceğiniz projelerle, dergilerde, gazetelerde yayınlanacak çalışmalarınızla, bizzat getireceğiniz raporlarınızla siyasetimize güç katmanız ve bizlere destek olmayı sürdürmenizdir.”

Ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, “..temiz bir geçmiş, yüksek bir vicdan ve namusa sahip her vatandaşımız, ilke ve ülkülerimizi de benimsemiş ise aradığı hizmet, huzur ve kardeşlik ortamını Milliyetçi Hareket Partisinde mutlaka bulacağı” teminatını vermekteydi.

Bu vesileyle; Siyaset ve Liderlik Okulu 10. Dönem mezunu olan  değerli arkadaşlarımı tebrik eder, kendilerine tüm hayatlarında başarılar dilerim.