Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin
Elazığ, Kardeşlik Mitinginde Yapmış Oldukları Konuşma.
14 Eylül 2013
Kardeşlikle Geçen Asırların Muhteşem Eseri Büyük Türk Milleti,
Mertliğin ve Muhabbetin Eşsiz Neferleri Değerli Gakgoşlarım,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Türkiye Sevdalısı Milliyetçi-Vatansever Kardeşlerim,
Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,
Doğu Anadolu’nun bu güzel şehrinde, Fırat’ın kenarındaki bu tarih hazinesinde, kardeşlik bağlarının derinlere tutunduğu bu güzide yörede sizlerle bir arada olmaktan bahtiyarlık duyuyorum.
Bizleri böylesine bir coşku dalgasıyla kavuşturan Cenab-ı Mevla’ya şükür ediyorum.
Kardeşlik temalı bu açık hava toplantımıza katılan bütün Elazığlı kardeşlerimi en içten hissiyatımla kutluyorum.
Konuşmamın hemen başında sizlere soruyor, sesinizin gök gürlemesini bile bastırmasını istiyorum:
√ Leblebisiyle meşhur Ağın nerede?
√ Zengin krom yataklarıyla ünlü Alacakaya nerede?
√ Mirvan Çayı’nın bereket saçtığı Arıcak Nerede?
√ Kayısı tadındaki Baskil nerede?
√ Peri Çayı’nın ve Golan kaplıcalarının daha da güzelleştirdiği Karakoçan nerede?
√ Barajıyla aynı zamanda ruhumuzu ışıtan, kardeşliğimizi aydınlatan Keban nerede?
√ Heybet Baba’yla heybetleşen Kovancılar nerede?
√ Toprağından doğal zenginlik fışkıran Maden nerede?
√ Köprüsüyle ve tarihi Kale Camiisiyle bildiğimiz Palu nerede?
√ Hazar Gölü’yle bütünleşen Sivrice nerede?
√ Binlerce yıllık yaşanmışlıkların adeta şahidi ve Elazığ’ın ana damarı olan Harput nerede?
√ Vegardaşlığın, vefanın, vakarın, asaletin, dostluğun ve dürüstlüğün sembolü Gakgoşlarım nerede?
Hamd olsun, elbette buradadır, kardeşlik meydanında; gönül gönüle, el ele, omuz omuzadır.
Sizler;
√ Kardeşliği azık ettiniz, yardımlaşmayı nimet bildiniz, El-azık olarak nam saldınız.
√ Çayda çıra oynadınız, halay çektiniz, delilo dediniz sevinçlerinizi paylaştınız.
√ Varlığınızı kardeşlikle bağladınız, geleceğinizi kardeşlikle güçlendirdiniz.
Bu nedenle sizlerle iftihar ediyor, hepinize güveniyorum.
Ve bugün burada kardeşliğin safında daha bir hevesle, daha bir cesaretle, daha bir inanç ve imanla bir araya gelen tüm Elazığlı kardeşlerimi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Hoş geldiniz, şerefler verdiniz.
Değerli Vatandaşlarım,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Türkiye’nin 9 bölgesinde “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı altında planladığımız açık hava toplantılarının altıncısını ‘Kardeşlik’ temasıyla bugün Elazığ’da yapıyoruz.
Buraya gelesiye kadar;
√ Kuruluşumuzun muhterem hatıralarını 23 Mart 2013 tarihinde Bursa’da,
√ Bayrağımızın görkem ve saygınlığını 20 Nisan 2013 tarihinde İzmir’de,
√ Vatanımızın mana ve ehemmiyetini 25 Mayıs 2013 tarihinde Adana’da,
√ Birliğimizin vazgeçilmezliğini 22 Haziran 2013 tarihinde Erzurum’da,
√ Türkçemizin zenginlini, önemini ve bizlere yüklediği tarihi sorumluluğu 24 Ağustos 2013 tarihinde Konya’da aziz milletimizin muazzam katkı, katılım ve desteğiyle yad ve idrak ettik.
Kararlılığımızı gösterdik, kanaatlerimizi açıkladık.
Açık hava toplantılarımız;
√ Hasislere, haydutlara ve hilekârlara korku salmıştır.
√ Densizlere, dalaverecilere ve delalet yuvalarına en kesif ve en keskin gözdağı vermiştir.
Türk milletinin varlığını ateşe atmak için ortam ve fırsat kollayan güruh ve mihrakların tedirginlikleri artmış, uykuları kaçmış, rahatları bozulmuştur.
İnşallah bozguna uğrayacakları, kuşatmalarının yarılacağı, heveslerinin kursaklarında kalacağı günler de çok yakındır.
Şu kadarını ifade etmeliyim ki, Elazığ umutlarını kardeşlikle örtüştürmüştür.
Elazığ hedeflerini kardeşlikle yoğurmuştur.
Harput ve Elazığ kardeşliğin ahdi ve manevi havzası olarak yüzyılların içinden süzülüp bugünlere gelmiştir.
13. yüzyılda, “Kılıçla geldim, kalemle gideceğim” diyerek kahramanlıklar sergileyen ve aynı zamanda büyük bir velimiz olan Arap Baba, buraları bize vatan yaparken kardeşliği öğütlemiştir.
Tüm ömrünü gaza ve cihada vakfetmiş, adaletli ve merhametli yönetimiyle dillere destan olmuş ve Harput’un yüz aklarından birisi olarak Haçlılara Anadolu’yu dar etmiş büyük Türk komutanlarından Balak Gazi kardeşliği miras bırakmıştır.
Yaşadığı çağın en büyük âlimlerinden birisi olan, tamamen ilim ve tasavvufa yönelen, dünya malına tamah etmeden bir ömür geçiren, fazıl, ihsan sahibi ve insan-i kamil Beyzade Hazretleri kardeşçe yaşamayı vaaz ve tavsiye etmiştir.
Manevi hayatın zirvelerinden birisi olarak Harput’tan nur saçan Hafız Osman Bedrettin, yani İmam Efendi’nin sözleri kardeşliğe davet, kardeşliğe çağrı olarak bizlere ulaşmıştır.
Ayrımcılığı dışlayan, gösterişe katiyen tevessül etmeyen, her sözü doğruya ve güzele yönelik olan Harput’un manevi kalelerinden Tayyar Baba kardeşlikten hiç ayrılmamış, kardeşliğin çekim ve cezbe alanından hiç çıkmamıştır.
Bu Allah dostu, hikmet ve hidayet ehli muhterem büyüklerimiz yaşadıkları devirlere kalp gözüyle bakmışlar, beşeriyeti vicdan ve insaf terazisiyle tartmışlardır.
Şimdi soruyorum sizlere;
√ Kardeşliğimizden cayarak Arap Baba’nın ruhunu incitelim mi?
√ Kardeşliğimizi bozarak, Balak Gazi’nin kemiklerini sızlatalım mı?
√ Etnik ve mezhep labirentlerinde kardeşliğimizi gömerek Harput’un manevi ihtişamlarına saygısızlık edelim mi?
Elbette ve mutlaka doğru olan sizin bu tercihiniz ve bu görüşünüzdür.
Dile getirdiğiniz bu iradeniz var olduğu müddetçe, bu inancınız devam ettiği sürece Allah’ın izniyle kardeşlikten dönüşümüz olmayacak, önümüze engel çıkarmaya çalışanlar huzur ve gün yüzü göremeyeceklerdir.
Zalimlerin, teröristlerin, yıkım memurlarının, çözüm şarlatanlarının topu birleşsin, alayı bir araya gelsin; Allah’ın yardımıyla bizi yolumuzdan döndüremeyecekler, kardeşliğimizi söndüremeyeceklerdir.
Aziz Elazığlı Kardeşlerim,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Biliniz ki, aynı ümmetin mensuplarıyız, aynı ceddin torunlarıyız, aynı milletin fertleriyiz, aynı tarihin mirasçılarıyız, aynı mübarek geleceğin yolcularıyız, aynı ülkülerin takipçileriyiz.
Bin yıldır bu coğrafyada kaynaşarak, karışarak ve kucaklaşarak büyüdük.
Bin yıldır bu topraklarda kök salarak çoğaldık.
Kalıcı bir barış ve huzurun varisleri olarak boy verdik, çınarlaştık.
Âlemlere rahmet olarak inmiş Efendimiz Hz. Muhammed’in tebliğine birlikte bağlandık.
Aynı anda secdeye vardık.
Oğuz atanın izinden giderek kardeşliğimizi perçinledik.
Beraber yedik, beraber içtik, beraber iş yaptık, beraber eğlendik.
Kız aldık, kız verdik, yuva kurduk; komşu olduk, aynı kültür çeşmesinden birlikte içtik.
Yapay ayrımlara, içimizi karıştırmaya çalışan fitne ve fesat çevrelere, bölmenin, parçalamanın ve yutmanın nöbetini tutan zihniyetlere sırtımızı döndük, yüzümü çevirdik.
Şu hakikati inanç ve iddiayla ifade edebilirim ki, milletçe;
Tarihin hiçbir devrinde, benlik davası gütmedik, soy-sop çetelesi tutmadık.
Tarihin hiçbir devrinde ırkçılık yapmadık, kardeşliği unutarak, içimizden ötekiler, zenciler ve yabancılar türetmedik.
Tarihin hiçbir devrinde kafatası ölçümü gibi sapkınlıklara, köken sayımı ve ayrımı gibi anormalliklere gitmedik.
Biz etnik öbeklere, etnik bölmelere, etnik kümelere, etnik uçlara ayrılmayacak kadar bütünleştik, kenetlendik, içiçe geçtik.
Bingöllü, Çemişgezekli, Pertekli, Diyarbakırlı, Malatyalı, Kahramanmaraşlı kardeşlerim Elazığ’a gelmiş, rızkını burada aramış, hayallerini burada sulamıştır.
Elazığlı kardeşlerim de işsizlikten, çaresizlikten ya da farklı nedenlerle İstanbul’a, Malatya’ya, Adana’ya, Ankara’ya ve İzmir’e giderek işlerinin ve geleceklerinin arayışında olmuşlardır.
Kimse kimseyi hor görmemiş, yabancı bilmemiş, dışarıda bırakmamıştır.
AKP gelesiye kadar köken izi sürülmemiş, etnik menşe araştırılmamıştır.
Görüyorsunuz, sözde Kürt sorunu mucitleri, açılım müteahhitleri, asılsız çözüm failleri birliğimizi çekemiyorlar, kardeşliğimizi kabullenemiyorlar.
Kardeşlikten başka düşüncesi olmayan ve bölünmeye kabus gibi bakan Kürt kökenli kardeşlerim, Zaza kökenli kardeşlerim sizlere sesleniyorum:
Oyun büyük, çetin, acımasız ve vahşidir.
Artık olanlara sessiz kalma, boşverme, ağırdan alma, yok sayma lüksünüz kalmamıştır.
Tepkinizi gösterme, tavrınızı alma ve Türk milletini savunma vakti gelmiştir.
Vatanımızı istiyorlar, hala duracak mısınız?
Milletimizi dağıtmak istiyorlar, hala bekleyecek misiniz?
Bir yanda BDP-PKK, diğer yanda AKP-CHP ve BOP rezilliği sizlerin üzerinde hesap ve spekülasyon yapmaktadır.
Kürt kökenli kardeşlerimin aklını çelmeye, bölünmeye razı etmeye çalışan alçaklar son sürat zehir imal etmektedir.
Cinayet örgütü PKK, Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi olduğunu ahlaksızca iddia etmekte, İmralı canisi yattığı hücreden sözde liderlik pozları ve mesajları vermektedir.
Bunlar asla doğru değildir.
Kürt kökenli kardeşim; bebekleri katleden, kızları, kadınları, yaşlıları canice kurşunlayan terör örgütüyle yana yana durmamış ve durmayacaktır.
AKP ise meseleye tamamen oy gözüyle bakmakta, yüzde hesaplarıyla, temelsiz anketlerle Kürt kökenli kardeşlerimi istismar etmektedir.
Hiç kimsenin bu toprakların sesini, iş ve aş taleplerini duyduğu yoktur.
Kürt kökenli kardeşim yıllardan beri iki arada bir derede kalmıştır.
PKK’nın baskı ve cinayetleriyle, devlet içinde yuvalanmış bazı odakların yanlışları vatanımızın bu bölgesinde şikayet ve feryatları artırmıştır.
Artık geçmişe sünger çekerek, hatalardan ders çıkararak, teröristleri def ederek, kötü niyetlileri ayıklayarak ve takviye edilmiş kardeşlik şuuruyla geleceğe bakılmalıdır.
Yeni anayasadan statü ve kimlik bekleyenler, anadilde eğitim olsun diyerek küresel planların peşine takılanlar sorarım sizlere; Kürt kökenli kardeşlerim, kimliksiz, statüsüz ve ne olduğu belli olmayan bir insan yığını mıdır? Yoksa büyük Türk milletinin saygın, onurlu ve güzide evlatları mıdır?
Vicdanı mezbeleye dönmüş sömürge kalıntıları, cevap veriniz, Kürt kökenli kardeşlerimi, onlar gibi görünerek, ABD’nin, AB’nin ve kana susamışların emrine ve hizmetine vermeye nasıl kalkarsınız?
BDP-PKK ve AKP’nin zalimliği nereye kadar sürecek, Kürt kökenli kardeşlerim daha ne kadar bunlara tahammül edecektir?
Kürt kökenli kardeşlerimi demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış gibi kavramları kullanarak suç ve cinayet örgütü PKK’nın yanında göstermeye kimin ne hakkı vardır?
Sorunları biliyorum, Kürt kardeşlerimin büyük çoğunluğunun bölücü ve hain emellerden bıktığını ve tiksindiğini de görüyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi, Kürt kökenli kardeşlerimi, hiçbir ayrım yapmadan, milletimizin tıpkı diğer fertleri gibi kucaklamaya, her zaman vardır ve hazırdır.
Anadile saygılıyız, hiç kimsenin anadilini konuşmasına bugüne kadar itiraz etmedik, etmeyeceğiz.
Ancak bölücü çevrelerce dillendirilen anadilde eğitim konusu, vahim sonuçlara yol açacak, milli birliğimizden parça koparmaya çalışanlara eşsiz bir imkan verecektir.
Bu bir PKK dayatmasıdır.
Ana dilde eğitim diyerek yaygara koparanların, okullarda boykot kararı alanların niyeti ve neyi hedefledikleri kimsenin yabancı olmadığı gerçeklerdendir.
Dildeki parçalanmanın, dildeki ufalanmanın ve farklı dillerdeki eğitimin neden olacağı badirelerin nerede duracağını önceden kestirmek, bugünden tahmin etmek zor değildir.
Bizim dilimiz Türkçe, bayrağımız ay yıldızlı al bayrak, devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin ismi de Türk milletidir.
Bunun dışında yapılacak her teklif hayat ve varlık haklarımızı çiğnemektir ki, buna da izin vermemiz söz konusu değildir.
Muhterem Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Türkiye çok ciddi, çok fazla ve çok boyutlu bir bölünme risk ve tehdidiyle karşı karşıyadır.
Maalesef AKP- CHP-BDP ve PKK’nın ortak hedefi; Türkiye Cumhuriyeti’nin;
√ Milli devlet niteliğini kaybetmiş,
√ Üniter yapısı zedelenmiş,
√ Bin yıllık ortak değerlerinin içi boşaltılarak milli birliği sarsılmış,
√ Farklılıklar üzerine bina edilen, çok parçalı bir etnik kimlikler yapılanması olarak yeniden biçimlendirilmesidir.
Genişleyen ve büyüyen iç ve dış meseleler Türkiye’yi yorgun ve bitkin düşürmüştür.
Bölücü terör sorunu bu kapsamda gittikçe artan, her geçen gün cesamet kazanan bir nitelik göstermektedir.
Türk milleti; senaryosu Okyanus ötesinde yazılan, figüranlarının; Başbakan Erdoğan, İmralı canisi, Kandil çetesi, siyasi bölücüler, peşmerge, 63’lükler ve bazı sözde aydınların olduğu karanlık bir operasyonun hedefindedir.
Başbakan tüm mesaisini sizlerin aleyhine harcamaktadır.
Başbakan varını yoğunu sizlerin ve aziz milletimizin mahvı için seferber etmektedir.
PKK’ya şirinlikler yapması, sevimli ve sempatik davranması bundandır.
Amaç Türkiye’nin bölünmesidir.
Maksat millet bünyesinin yok edilmesidir.
Varılmak istenen gaye Sevr’in yeniden diriltilmesi ve Anadolu’nun elimizden kayıp gitmesidir.
Bayrağın tahrik unsuru olarak takdimi, milliyetçiliğin ayaklar altında gösterilme küstahlığı tesadüf olarak görülmemelidir.
Tabelalardan TC ibaresinin silinmesi, dağlardan taşlardan “Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadesinin kazınması hep aynı şirret kampanyanın uzantısıdır.
Başbakan Erdoğan Türk milletinin dokunulamayacak, erişilemeyecek ve üzerinde oynama yapılamayacak haklarına el uzatmış, karalamaya çalışmıştır.
Buradan Başbakan’a sesleniyorum:
İşte on binlerce Gakgoş tek yürekle burada toplandılar.
Vatan diyorlar, kardeşlik diyorlar, bayrak diyorlar, millet diyorlar, şehit diyerek haykırıyorlar.
Gücün yetiyorsa gel de hepsini fişle, gücün yetiyorsa gel de hepsine gaz sık.
Ama yapamayacağını sen de biliyorsun, kağıttan kaplanlığının Gagkoşlara sökmeyeceğini sen de görüyorsun.
Bu meydanda cesaretin timsalleri vardır.
Bu meydanda Türk milletinin korkusuz isimleri ayaktadır.
Muhterem kardeşlerim, sorduğum şu sorulara öyle bir cevap veriniz ki; sesiniz düşmanı titretsin, dosta güven versin:
√ Vatana sahip çıkacak mısınız?
√ Bayrağa sahip çıkacak mısınız?
√ Geleceğinize sahip çıkacak mısınız?
√ Kardeşliğimize sahip çıkacak mısınız?
Elazığ’ın tarafı dün de belliydi, bugün de bellidir.
Elazığ’ın yüzü dün de aktı, bugün de aktır.
Elazığ’ın vicdanı dün de tertemizdi, bugün de öyledir.
Başbakan Erdoğan Elazığ’ın sesini dinlemeli, Gakgoşlardan ibret almalı ve gerekli dersleri çıkarmalıdır.
Ne var ki, PKK’nın tehditlerine hala çıtını bile çıkaramadığı, sesini bile yükseltemediği kuşkusuzdur.
Terör örgütü zemin ve zaman kazanmış, bölücü emellerini, melanet niyetlerini bir üst seviyeye taşımıştır.
Militan açığını süreç depreminin enkazı altında kapatmış, dağ ve şehir arasında sevk zincirini güçlendirmiş, ileri bir safhaya çıkarmıştır.
Artık caniler silahlarıyla birlikte şehirlere inmiş, kontrol noktaları oluşturmuş, sözde asayiş birlikleri kurmuşlardır.
Kaymakamlar, valiler, devlet görevlileri çaresizce olan bitenleri seyretmek zorunda kalmıştır.
Daha birkaç ay evvel, sınır dışına çıktığı iddia edilen, her düzeyde propagandası yapılan ve övgüler düzülen teröristler, vatan topraklarına iyice konuşlanmışlardır.
Fiili durum yaratan PKK terörü gözünü kan bürümüşçesine şımarmış, dayatmalarını sıklaştırmış ve yoğunlaştırmıştır.
Pervari’de karakol inşaatını basan Başbakan’ın çözüm arkadaşlarıdır.
Talepleri karşılanmazsa kan dökeceğini, saldıracağını ve savaşacağını ileri süren Başbakan’ın suç ve süreç ortaklarıdır.
AKP’nin verdiği her taviz, sağladığı her imkân, gösterdiği her tolerans teröristlere mermi, kaleşnikof ve mayın olarak geri dönmüştür.
Başbakan ve hükümeti hainlerle sözde çözüm işbirliği yapmıştır.
Başbakan ve hükümeti iblisle masaya oturmuş, sanki iki eşit güç arasında savaş varmış gibi barış süreci başlatmıştır.
Başbakan baldıran zehri içerek her şeyi göze aldığını yolun başında ifade etmiştir.
Bedeli ne olursa olsun, PKK’ya teslimde kararlı olduğunu, bölücülüğün hakkının verilmesi gerektiğini şifreli sözlerle duyurmuştur.
PKK için zehir içmekten bahseden Sayın Erdoğan, senin aklına kim girdi, vicdanını kim esir etti, basiretini kimler bağladı?
Nasıl düştün bu çukura, nasıl saplandın bu bataklığa?
2012 yılında, sen değil miydin, İmralı canisi için idam cezasını geri getirmekten bahseden?
Sen değil miydin, BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmaktan dem vuran, Kandil’e gitmeleri için istikamet gösteren?
Sen değil miydin, PKK’yla görüşen şerefsizdir, alçaktır diyen?
PKK’yla Türk milletini müzakere eden artık ayan beyan ortadadır.
İmralı canisiyle masaya oturup, süreç ihanetinin fitilini tutuşturan nettir ve tüm oklar Başbakan’dan başkasını göstermemektedir.
PKK sınır dışına çıkma yalanını iyi kullanmış, sonunda da bir yere çekilmediğini açıklamıştır.
Başbakan da süreç ihanetini bozanı tarihin affetmeyeceğini, sonuna kadar bu kepazeliği sürdüreceklerini tekrar ilan etmiştir.
Sözüm ona Elazığlı kardeşimin ve aziz milletimin PKK’yla yapılan müzakereleri desteklediğini uydurmuştur.
Başbakan’ın ve hükümetinin tespit ve değerlendirmesi budur.
Sorarım sizlere;
√ İmralı canisiyle görüşmeleri onaylıyor musunuz?
√ PKK’ya kucak açılmasını, çözüm ve barış diyerek sürdürülen onursuzlukları benimsiyor musunuz?
√ Kanlı hedeflere saha ve ortam açılmasını meşru buluyor musunuz?
√ Bölünmeyi istiyor musunuz? Yuvalar dağılsın, kardeşlik bitsin diyor musunuz?
Hayırsa, bu zincirleme rezalet serisine milletimizin destek verdiğini utanmadan, sıkılmadan söylemekle Başbakan nereye varmayı amaçlamaktadır?
PKK’ya özel, Kandil adresine teslim, İmralı’dan onaylı, demokratikleşme paketleri hazırlayıp tavizin dibini boylamak milli iradenin neresine sığmakta, siyasi sorumluluğun neresiyle örtüşmektedir.
PKK çekildiğini resmen durduğunu ilan ettiğinden beri Başbakan ve hükümeti sözde demokratikleşme paketi çalışmalarını hızlandırmış, toplantı üstüne toplantı yaparak kararlılık mesajı vermiştir.
Kısaca terör örgütünün tehditleri sonuç almış, AKP’yi hacir ve haciz altına almıştır.
Hazırlandığı söylenen demokratikleşme paketi PKK’ya lütuftur.
Hazırlandığı söylenen demokratikleşme paketi PKK’ya ödüldür.
Hazırlandığı söylenen demokratikleşme paketi PKK’ya açık çektir.
Bölünerek demokratikleşme, etnik dağılmayla gelişme, acziyetle dik durma dünyanın neresinde birlikte anılmıştır?
Elazığlı kardeşlerim, tehlikeyi görünüz.
AKP’ye oy vermiş muhterem vatandaşlarım tehlikeyi fark ediniz.
Türkiye’nin uçuruma sürüklendiğini anlayınız.
Türk milletinin felaketin kıyısında, iflasın sınırında ve kavganın eşiğinde olduğunu idrak ediniz.
Daha geç olmadan Kürdistan’a giden yolları tıkayınız ve oyunu bozarak, AKP’yi uyararak iktidardan indiriniz.
Sizler, 5 Haziran 2011 tarihinde, büyük bir sevgi seli altında bize yönelik aynen şunları söylemiştiniz:
“Vallahi olacak, billahi olacak, MHP bu sene iktidar olacak.”
Allah nasip etmediğinden 2011’de olmadı, ama önümüzdeki dönemde inşallah olacaktır.
Ben de şu an diyorum ki, vallahi firavunların kalesini, zalimlerin sultasını devirerek iktidar olacağız.
Vallahi BOP Eşbaşkanından sizleri kurtararak iktidara koşacağız.
Vallahi bu fetret devrinin hesabını sorarak iktidara ulaşacağız.
Vallahi hainlerin korkulu rüyası olarak iktidara mührümüzü vuracağız.
Billahi milletimizi böldürmeyeceğiz, devletimizi yıktırmayacağız, Elazığ’ın sözünü ve beklentisini yerde bırakmayarak Türk milletini ve Elazığ’ı iktidar yapacağız.
Değerli Vatandaşlarım,
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Türkiye zordadır.
Türkiye sıkıntıdadır.
Elazığ yangın yeridir.
Ülkemiz çok kötü bir şekilde yönetilmektedir.
AKP, ülkemizdeki toplumsal yangının nedenidir.
AKP, devlet ve millet hayatımızdaki yangınların kundakçısıdır.
Yangın, için için ağlayan şehit analarının ocağındadır.
Yangın, hükümetin müsamahası ile Türkmen cinayetlerinin işlendiği Kerkük’tedir, Doğu Türkistan’dadır.
Yangın, bir tas çorbaya hasret milyonlarca namuslu Türk ailesinde, Elazığlının hanesindedir.
Yangın, şiddetin, disiplinsizliğin uyuşturucunun kol gezdiği okullardadır.
Yangın, suç işlenen sokaklardadır.
Yangın, ailelerdedir, kadınlara artan şiddettedir.
Yangın, tezgâhlardadır, tarlalardadır.
Yangın, pazarlardadır, dükkânlardadır.
Yangın, mutfaktadır.
Ve Başbakan, sözüm ona ustalık hikayeleriyle, “Durmak yok” diyerek halkımıza çağrıda bulunmaktadır.
Eğer, bu yangın durdurulamazsa muhterem vatandaşlarım, Türkiye de yanıp kül olacaktır.
Bu gidişe hiçbir vicdan sahibinin göz yumması mümkün değildir.
Biliyorum, ekonomik sorunlar hepinizi sarmıştır.
Harput’un boynu büküktür.
Elazığ işsizdir, yoksuldur, borçludur.
Açıkça söyleyiniz, on yıl on aylık AKP iktidarında;
√ Sorunlarınız bitti mi?
√ Şikayetleriniz dindi mi?
√ Geliriniz arttı mı?
√ Cebiniz para gördü mü?
√ Refahınız yükseldi mi?
Hal böyleyse, büyüdüğü söylenen ekonomi kimlere hizmet etmiş, kimleri büyütmüştür?
Siz zenginleşmediğinize göre, zenginleşen, suyun başını tutan, milli varlıkları sömüren kimlerdir?
Elazığlı boğaz tokluğuna çalışır, didinir ve çırpınırken, yandaşlar gemi yüzdürmekte, yolsuzluk santralleri kurmakta, küplerini doldurmaktadır.
Başbakan Erdoğan uyuyan devin uyandığından bahsederek ekonomide başarı yalanlarından medet ummaktadır.
Oysaki kimin devleştiğini, kimin cüsseleştiğini, kimlerin palazlandığını sizler iyi biliyor ve tanıyorsunuz.
Başbakan’ın büyüttüğü, uyandırdığı, umutlandırdığı, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını peşkeş çektiği yabancı dostlarıdır.
Vashington’dan Londra’ya, Paris’ten Berlin’e kadar besiye çektiği, sizlerin kaynak ve varlıklarınızı ulufe gibi dağıttığı doymak bilmeyen aç gözlüler, para ve servet avcıları hepinizin malumudur.
Ekonomiyi ithalata bağlayan, kaçakçılığı teşvik eden, sıcak paracıları, faiz, rant ve silah lobilerini memnun eden Başbakan ve hükümetinin sizleri düşündüğü, ciddiye aldığı yoktur.
Başbakan’ın aklında siz değil, BOP’un hedefleri, küresel güçlerin kanlı hesap ve çıkarları vardır.
Çöken dış politikaya bakınız, ülke olarak düştüğümüz acınası duruma dikkat ediniz, bunları açıkça göreceksiniz.
Değerli Kardeşlerim,
Başbakan Erdoğan Müslüman coğrafyasına bomba yağdırılması, füze atılması için Haçlı kuyruğuna çoktan takılmıştır.
Suriye’de kimyasal silah kullananlar Birleşmiş Milletler tarafından tam belirlenmeden devreye girmiş, her saldırıya katılmayı peşinen vaat etmiştir.
AB karar süreçlerini işletmiş, ABD Başkanı Kongresi’ne sormuş, Birleşik Krallık konuyu parlamentosuna götürmüş, ama Başbakan kendi çalmış, kendi oynamıştır.
Geçtiğimiz günlerde, 2003 yılında ABD’yle yapılan bir anlaşma da basına yansımıştır.
Meğerse, Irak’ta Müslüman kanını dökenlere, kadınlara, kızlara en zalim şekilde kıyanlara, bir milyon masumun canını alanlara yardım ve yataklık sözü verilmiştir.
Hastanelerimiz Müslümanları katledenlerin hizmetine sunulmuş, ihtiyaçlarının Türkiye’den karşılanması için imzalar atılmıştır.
Şimdi de, Suriye’nin vurulması için hayasız bir mücadele ve ısrar devam etmektedir.
Başbakan Suriye’ye yönelik kısa süreli operasyona karşı çıkmış, 78 günlük Kosova operasyonunu tipi vandallığı önermiş, ‘vur çık’la olmaz diyerek akıllara durgunluk veren savaş çağrısı yapmıştır.
Ancak Rusya’nın engellemesi, Batı kamuoyunun müdahaleye soğuk bakması sonucunda, uzlaşma ve diyalog ortamı zoraki de olsa canlanmıştır.
ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları Esad yönetiminin kimyasal silahları uluslararası topluma teslim etmesi konusunda mutabakata varmıştır.
Henüz tam olmasa da, komşu coğrafyalar büyük bir riskin kenarından dönmüş, barışcıl arayışlar öne geçmiştir.
Başbakan Erdoğan, bir kez daha yalnız kalmış, bir kez daha öfkeyle kalkmanın zararını çekmiştir.
Öte yandan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun kalkıp da, “biz savaş çağrısı yapmıyoruz” diyerek açıklama yapması, en hafif tabirle utanmazlık örneği olmuştur.
“Her türlü gönüllü koalisyona gireriz” sözleri savaş çağrısı değil midir?
“Rejim devrilmeli” sözleri savaşa çağrı değil midir?
“Her türlü desteği veririz” demek Müslüman coğrafyasını kirletme ve kana bulama niyeti ve izansızlığı değil midir?
Daha da ötesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin emrine ve güdümüne girmek, İslam’a, Kitabullah’a, Habibullah’a ihanet olmayacak mıdır?
Başbakan ve hükümeti kimi kandırmaktadır?
ABD’yi Suriye’ye sokmak, sömürgeci güçlerin Müslümanlara zulüm yapması için davette bulunmak namertlik, vicdansızlık ve batılın uşağı olmaktan farksızdır.
Başbakan’ın taahhütleri, imkân ve kabiliyetiyle her zaman çelişmiş, Türk devletinin itibarını ve saygınlığını aşırı şekilde zedelemiştir.
Suriye sınırındaki oldubittilerle mücadele edemeyen, PYD elabaşlarını belirli aralıklarla Türkiye’de ağırlayan, sınır hattımızdaki kaçakçı görünümlü teröristlerle başa çıkamayan bir hükümet ahlaken ve vicdanen tükenmiş demektir.
Başbakan Erdoğan ne dediyse sonunu getirememiştir.
Kuru sıkı atmaları bir işe yaramamıştır.
Sayın Başbakan, Elazığ’dan soruyorum sana;
√ Mavi Marmara Gemisinde dokuz vatandaşımız katledildi, sen ne yaptın?
√ Suriye yönetimi uçağımızı düşürdü ve iki pilotumuzu şehit etti, sen ne yaptın?
√ Reyhanlı’da 54 vatandaşımız vahşice öldürüldü, sen ne yaptın?
√ Suriye’den top mermileri, kör kurşunlar insanımızın canını aldı, Akçakale ve Ceylanpınar gibi sınır ilçelerimizde gözyaşları sel oldu aktı, sen ne yapabildin?
Konuşmaktan, gencecik evlatlarımızla uğraşmaktan, Gezi Parkı’na saldırmaktan, ayyaş ve çapulcu diyerek ona buna sataşmaktan, başörtüsünü istismar etmekten, yalan ve dolana batmaktan başka söyler misin Elazığlı kardeşlerime, sen ne yaptın, neyi başardın?
Davos’ta sahnede “One Minute” dedin, arkasından sözüm sunucuyaydı diyerek çark ettin.
Libya’da NATO’nun ne işi var dedin, arkasında hemen yardıma koştun, lojistik destek sağladın.
Esad’a önce kardeşim dedin, işine gelmedi döndün kalleş ve katil diyerek saldırdın.
İmralı canisiyle görüşmüyorum dedin, çok geçmedi suçüstü yakalandın.
Elazığlı kardeşlerime 20 Ekim 2012 günü, yeni stadyum yapılması ve iki yıl içinde de bitirilmesi konusunda söz verdin, ama hala bir adım bile atmadın, atamadın.
Spordan sorumlu bakan burada, herkesin gözü önünde, “stadyum yapmak halı saha yapmaya benzemez” derken, herhangi bir itirazda bulunmadın, bulunamadın.
Söyler misin bize, senin kaç yüzün, kaç sıfatın, kaç şahsiyetin vardır?
Sayın Başbakan, unutma ki, fos çıktın, balon gibi söndün, mum gibi eridin, kaynayan su gibi buharlaştın ve gerçek niyetlerini sonunda ele verdin.
Palavranın iktidarına son vermek sizin elinizdedir.
Hıyanete çanak tutan iktidardan hesap sormak sizin yetkinizdedir.
Ara rejimleri, vesayet dönemlerini aratmayan, dikta yönetimlerine taş çıkartan bu AKP saltanatı bitmeli, Elazığ soluk almalı, Türkiye gözlerini açmalıdır.
Muhterem Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Son kez soruyorum sizlere;
√ BOP Eşbaşkanının yalanlarına kanacak, kışkırtmalarına kapılacak ve sözlerine inanacak mısınız?
√ Türk milletinin kudretini gölgeleyen Başbakan ve hükümetini affedecek misiniz?
Allah’a şükürler olsun ki, gakgoşlar; Ezan olur dinmeyiz, bayrak olur inmeyiz, şehit olur ölmeyiz diyerek harekete geçiyorlar.
Kardeşlerim, bilesiniz ki, çare vardır.
Elinizden tutacak ve yükseltecek kudret, hizmetkarınız olmaya talip milli kararlılık ve irade yanıbaşınızdadır.
Ve tek başına MHP her şeyin üstesinden gelecektir.
Bizim, doğulusunu da, batılısını da, Alevisini de Sünnisini de, alacak kadar gönlümüz geniş, sevgimiz büyük, yüreğimiz engindir.
Kalbi vatan için çarpan herkesi MHP’nin iktidar yürüyüşüne davet ediyorum.
Kavgadan, karışıklıktan, çatışmadan bıkan herkesi MHP’nin iktidarına omuz vermeye çağırıyorum.
Huzur için, emniyet için, barış için “MHP”de buluşalım.
Şeref için, haysiyet için, kudret ve gelecek için “MHP”de kavuşalım.
Birlik için, kardeşlik için, kimlik için “MHP”de kucaklaşalım.
Bu duygularla burada toplanarak sevgi ve yakınlıklarını bizlerden esirgemeyen her kardeşime, her dava arkadaşıma şükranlarımı sunuyorum.
Sizleri ve Elazığ’da yaşayan bütün vatandaşlarımı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Milletimizin esenliği, bağımsızlığı, kurtuluşu ve kardeşliği için mücadele veren aziz ecdadımıza, vatan, bayrak ve millet yolunda şehit düşen dava ve vatan şehitlerimize Rabbim’den rahmet diliyorum.
Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.
Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun.
Sağ olun, var olun.
Ne Mutlu Türküm Diyene.