Dr. Devlet Bahçeli: “Türk Vatanı, Adana’da Ete-Kemiğe Bürünmüştür.”

Adana bugün (25 Mayıs 2013 Cumartesi) tarihi günlerinden birini yaşadı. MHP’nin Adana İstasyon Meydanı’nda yapılan “Vatan Mitingi” nde milyonlar buluştu.

MHP Lideri Bahçeli, “Türk vatanı bugün bu meydanda ete kemiğe bürünmüştür. Biz bu vatanı bağış almadık kimseye bağış ettirmeyiz.Üç beş densiz istiyor, ABD buyuruyor, Başbakan umuyor bahaneleri ile Türk vatanından vazgeçmeyiz.Bölünmesine ve elden çıkarılmasına tahammül etmeyiz. 63 akılsız telkin ve tavsiye veriyor, diye vatandan pay talep edilmesine fırsat vermeyiz.Vatan alın yazımızdır pazarlığı olmayacaktır. Vatan şerefimizdir, şerefsizlere bırakılmayacaktır”dedi.

Bursa ve İzmir’in ardından Adana’da yapılan ‘Vatan’mitinginde, üzerinde yaşadığımız ve atalarımızın bin bir fedakarlığa katlanarak, binlerce şehit vererek emperyalizmin tasallutundan kurtardığı toprakların, başka hiçbir gücün hegemonyasına bırakılmayacağı, vatan topraklarını bölücülere taksim etmeye çalışan iktidara ve yeniden Sevr’i dayatan sömürgeci aktörlere, Türkiye’nin ebediyete kadar Türk milletine vatan olarak kalacağı haykırıldı.

Adana İstasyon Meydanı’ndaki “Vatan” mitinginde, milyonlarca Türk evladının atalarını örnek alarak vatanın bütünlüğü için kara toprağa girmeye hazır olduğu mesajı verildi.

***

Bahçeli’nin Adana “Vatan” Mitinginde yapmış olduğu konuşma:

 

Mensubiyetinden Şeref Duyduğumuz Aziz Türk Milleti,

Muhterem Adanalı Hemşerilerim,

Değerli Vatandaşlarım,

Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Medyamızın Kıymetli Temsilcileri,

Yüce Rabbim’e bizleri kavuşturduğu için sonsuz şükürler ediyorum.

Gerçekleştirdiğimiz ‘Vatan Mitingi’mize katılan hepinizle iftihar ediyor, hepinizi kucaklıyorum.

Bu meydana teşrif eden her bir kardeşimi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ne kadar hamd etsek azdır ki, bugün Adana’da yer yerinden oynamaktadır.

Bugün Adana’da toplanan milliyetçi-ülkücü vatanseverler vatan diyerek tavır göstermektedir.

Bölücüye inat, teröriste inat, küresel tezgâhlara inat, Başbakan ve canibaşı dostuna nispet Adanalı kardeşim vatanın tarafında durmakta, vatanın safında yerini almaktadır.

Son yurdumuz, çakmak çakmak gözlerinizle aydınlanmaktadır.

Son yurdumuz, kararlılığınızla, sadakatinizle yeni bir kahramanlık menkıbesi yazma iradenizle şevke gelmekte, belini doğrultmaktadır.

Son yurdumuzun üzerindeki ölü toprağı sizler sayesinde aralanmaktadır.

Bugün vatan sizlerle şahlanmaktadır.

Sizlerin inanç ve cesareti; hainlerin, haramzadelerin, haramilerin, haçlıların, hamiyetsizlerin, haddini bilmediklerin ve harabe zihinlerin mağlubiyetini müjdelemektedir.

Teröristlerle helalleşme kuyruğuna girenler, canilerin tövbe etmeleri halinde affını dillendirenler, bebek katilini neredeyse bebek bakıcılığı gibi masum bir konuma terfi ettirenler Çukurova’dan yükselen sesle sinmekte ve titremektedir.

Vatanın kör talihini değiştirecek ve yenecek sizlersiniz.

Kötü gidişata dur diyecek ve tersine çevirecek kudret sizlersiniz.

Musibetlere engel olacak, çözülmeye ve bölünmeye set çekecek de sizlersiniz.

Çünkü sizler Adana’sınız, Anadolu’sunuz, Asya’sınız ve atalarımızın alnı ak ahfadısınız.

Trakya’dan Çukurova’ya, Karadeniz yaylarından Toroslar’a, Doğu’nun en ucundan Batı’nın sıfır noktasına son vatansınız, son ülkesiniz ve tabi olarak Türkiye’siniz.

İşte bu yüzden, Türkiye’nin 9 bölgesinde “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı atlında tertip ettiğimiz açık hava toplantılarımızın üçüncüsünü “Vatan” temasıyla Adana’da, sizlerle birlikte gerçekleştiriyoruz.

Vatan için çarpan yürekler hoş geldiniz.

Vatan sevdalıları, vatan müdavimleri ve vatan meftunları hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, şerefler bahşettiniz.

Değerli Adanalı Hemşerilerim,

Aziz Vatandaşlarım,

Buraya gelesiye kadar, 23 Mart 2013 günü Bursa’da, muhteşem bir katılımla “Kuruluş Mitingi”mizi yaptık.

Bursalı kardeşlerim kuruluşumuzun aziz hatıralarına sahip çıkarak işbirlikçi, içten pazarlıkçı, ikiyüzlü ve bölücü ilkellere kat’i bir şekilde ders vermişlerdir.

Bursa’dan sonra eli ayağına dolaşan, dili peltekleşen, korkuya kapılan, beti benzi atan ve şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen iktidar partisi yöneticileri ve yandaşları sinecek ve girecek delik aramışlardır.

Arkasından 20 Nisan 2013 günü İzmir’de mahşeri bir iştirakle “Bayrak Mitingi”mizi düzenledik.

İzmir sel olup aktı, heyecan olup yağdı, coşku olup çağladı, gül olup kırmızıya boyandı, bayraklar ellerde Ege’den dalgalandı.

Sırtlan kümesinin, bölücülük akımının, terörist kafilesinin aklı İzmir’den sonra iyice karışmış, tedirginlikleri iyice artmıştır.

Bayrağa hakareti marifet ve demokratlık ölçüsü gören küfrün uzantıları iyiden iyiye sendelemiş ve sarsılmışlardır.

Göz nurumuz, şeref ve bağımsızlık sembolümüz olarak nazlı nazlı bakan Türk bayrağını indirmek için sözleşen batılın ve günahın elebaşları birden bire tezviratlara, gıybetlere ve dedikodulara hız vermişlerdir.

İzmir eşbaşkanlara tokat gibi inmiş, bölünme ayini yapanlara zelzele yaşatmıştır.

Meydanlarımızı şereflendiren milliyetçi-ülkücü vatansever kardeşlerimi küçültme ve açık hava toplantılarımıza katılım düzeyini düşük göstermek için AKP ve menfaatperest ortakları her yolu adımlamışlardır.

Ancak güneşi balçıkla sıvamak mümkün değildir.

İşte yeni bir destan yeniden Adana’da yazılmaktadır.

Türk milletinin dirilişini ve direncini görmek isteyen kim varsa İzmir’den sonra Adana’ya bakmalıdır.

Açık hava toplantılarımızın dolup taşmasını çekemeyen, hasetliğinden çatlayan ahmaklar Adana’daki görkemi ve göğüs kabartıcı tabloyu görmelidir.

Türk vatanı bugün burada, bu meydanda adeta ete kemiğe bürünmüştür.

Sizlere soruyor, gür ve güçlü sesinizin her tarafa ulaşmasını istiyorum:

Aziz vatanımızı parsellemeye ve ihaleyle satışa çıkarma hazırlığı yapan çapulculara sessiz kalacak mısınız? (Hayır)

Şehit yadigârı bu kutsal toprakların ona buna peşkeş çekilmesine rıza gösterecek misiniz? (Hayır)

√  Vatanın parçalanması için İmralı açık artırımında ellerini ovuşturan kalleşlere tamam diyecek misiniz? (Hayır)

Adana budur.

Bu kadar net ve fikri bellidir.

Başbakan Erdoğan bu tepkiyi duymalıdır.

63 adet akıl fukarası bu sese kulak kabartmalıdır.

Türk vatanı üzerinde hesap yapan yersiz ve yurtsuzlar bu itirazı ciddiye almalıdır.

Biz bu kutlu vatanı bağış almadık, kimseye de bağışlamaya niyetimiz yoktur.

Biz bu kutlu vatanı hibe almadık, hibe edilmesine de izin vermeyeceğiz.

Üç beş densiz istiyor, üç beş hain öneriyor, ABD buyuruyor, Başbakan umuyor, İmralı canisi dayatıyor ve şartlar da böyle gerektiriyor bahaneleriyle Türk vatanından vazgeçmeyiz, bölünmesine ve elden çıkarılmasına tahammül etmeyiz, etmeyeceğiz.

Sözde çözüm oluyor, barış geliyor, süreç ilerliyor, 63 akılsız telkin ve tavsiye ediyor, demokrasi ve özgürlük gelişiyor, PKK diretiyor, AKP-BDP ayak sürüyor diye vatandan pay talep edilmesine, hak beklenmesine fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz.

Vatan alın yazımızdır, pazarlığı olmayacaktır.

Vatan şerefimizdir, şerefsizlere bırakılmayacaktır.

Vatan; çatımızdır, mihverimizidir, kubbemizdir, muazzezimizdir, varlığımızdır, hayat alanımızdır; yağma ve talanı sizler olduğu müddetçe söz konusu olmayacaktır.

Her karışında şehit kanı olan bu aziz vatanı namertlere, nankörlere ve nesebi gayri sahihlere çiğnetmeme konusunda yeminliyiz, tavizsiziz ve imanlıyız.

Muhterem kardeşlerim, soruyorum sizlere;

Vatana, bayrağa ve millete sahip çıkacak mısınız? (Evet)

Bu değerleri savunacak ve yüceltecek misiniz (Evet)

Bölücülere, zalimlere, vatansızlara gününü gösterecek misiniz? (Evet)

Türkiye’yi emperyalist masaya lokma yapanlara hezimeti tattıracak mısınız? (Evet)

Sayın Başbakan bu evetlere rağmen Türk vatanını parçalayamayacaksın.

Bu evetlere rağmen Türkiye’yi yakamayacak, geleceğimizi karartamayacaksın.

Ne yaparsan yap, ne tuzak kurarsan kur başaramayacak, son vatanımızın bağrını delemeyeceksin.

Vatan bölünmez, ayrılmaz, ufalanmaz, küçültülmez bir bütündür.

Bilinsin ki, biz bu bütünlüğü korumak amacıyla gerekirse yardan, gerekirse serden ve gerekirse de candan vazgeçmeye gönül rahatlığıyla varız, buna da hazır ve razıyız.

Vatan dünden devraldığımız, yarınlara bırakacağımız, içinden doğup, içinde yaşayıp, yine içine gömüleceğimiz mukaddes bir yuvadır.

Miras aldığımız bu varlığımızı geleceğe taşımak, zarar ve ziyana uğratmadan gelecek kuşaklara teslim etmek ise namus borcumuzdur.

Vatan hafızamızda yurt olarak bellediğimiz, düşümüzde yaşattığımız ve zirveleştirdiğimiz her yerdir.

Vatan ülkümüz, siyasi sınırlarımızı aşan bir anlam, kapsam ve içeriğe sahiptir.

Vatan topraktır, millettir, bayraktır, çünkü vatan birlik, beraberlik, sadakat ve vefadır.

Hiç kimsenin esareti ve himayesi olmadan yaşamanın adıdır.

Türk vatanı onun bunun elinde oyuncak olacak, şunun bunun spekülasyonlarıyla tahrip edilecek, üzerinde rastgele karalamalar ve taksimatlar yapılacak kadar sokakta bulunmuş değildir ve hiç de olmamıştır.

Bunun hilafına hareket edenler karşılarında her zaman bizi bulacaklardır.

Bunun tersine tutum takınanlar, bunun aksine hareket edenler Adana’nın milli ateşiyle tutuşup küle döneceklerdir.

Bizim aziz ecdadımızın emanetlerine yüz çevirenlere sabır ve hoşgörümüz yoktur.

Üzerinde yaşadığımız bu toprakları kanlarıyla, canlarıyla ve fedakârlıklarıyla vatanlaştıran ve bizlere emanet eden kahraman ceddimizi hürmet ve hayranlıkla anıyor, Cenab-ı Mevla’dan rahmet diliyorum.

Türk milletine Anadolu’nun kapılarını açan 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Zaferi’nden, Anadolu’nun düşmandan temizlendiği 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruzu’na kadar geçen 8,5 asırda hilalin kılıcı, kalkanı ve kalesi olan mübarek yüzleri hayır ve minnetle yâd ediyorum.

İnanıyorum ki; bu toprakları bizlere vatan yaparak emanet eden kutlu ceddimizin ve bu uğurda toprağa düşen aziz şehitlerimizin ruhları ve duaları, bugün bu meydanda bizimledir.

Rahat uyusunlar, Türk vatanı milliyetçi- ülkücü vatansever yürekler olduğu müddetçe güvendedir.

Değerli Adanalı Kardeşlerim,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

AKP yönetimi altındaki Türkiye tel tel dökülmektedir.

Siyasetten ekonomiye, sanattan spora kadar her alanda başarısız bir iktidar tablosu görülmektedir.

Dağlarımız suçlulara, sokaklarımız saldırganlara, geleceğimiz işbirlikçilere, ekonomimiz aç gözlülere ve menfaat çetelerine terk edilmiştir.

AKP’yle birlikte rahatınız kaçmış ve refahınız azalmıştır.

Ekonomik durumunuz içler acısıdır.

Vergiler acımasızdır, zamlar şiddetlidir ve fiyatlar cep yakmaktadır.

İşsizlik Adana’yı kasıp kavurmuştur.

Borçlar birikmiş ve dağ gibi yükselmiştir.

Yoksulluk ve hayat pahallılığı dayanılmaz sınırlara gelmiştir.

Başbakan’ın büyüdük, geliştik ve zenginleştik hikâyeleri karın doyurmamıştır.

Başbakan ve hükümeti; her şeyi satmış ve savmış, yemiş içmiş, gezmiş tozmuş, ama sizlerin sıkıntılarına deva olmamıştır.

AKP, Türkiye’yi uçan kuşa dahi borçlandırmıştır.

IMF’ye borç ödedik diyerek palavradan böbürlenen Başbakan, aldığı borçları sizlere havale etmiştir.

Kasamızı doldurduk diyen Başbakan, sizinkini boşaltmış, ama kendisininkini ve yandaşlarını çala çala taşırmıştır.

Limanlar, elektrik santralleri, yollar, köprüler, tesisler, fabrikalar satılmış, ne var ki sizlerin hanesine dert; Başbakan ve hanedanının hanesine mal, mülk ve debdebe düşmüştür.

Adanalı kardeşim artan problemlerine çare beklerken, hükümet gizli gündemlerini aşama aşama hayata geçirmenin telaşındadır.

Sizlere soruyor ve vereceğiniz cevapları yüksek sesle işitmek istiyorum:

Düne göre daha mutlu musunuz? (Hayır)

Düne göre daha huzurlu musunuz? (Hayır)

Düne göre geliriniz artmış mıdır? Borçlarınız azalmış mıdır? Ekmeğiniz büyümüş müdür? (Hayır)

Peki değilse, Başbakan’ın arttığını iddia ettiği gelir kimlerdedir?

Siz zenginleşmediğinize göre, zenginleşen kim ya da kimlerdir?

Talih kuşu kimlerin başına konmuştur?

Piyango kimlere vurmuştur?

Çalışan siz, eken siz, satan siz, üreten siz, yatıran siz, ama yoksullaşan ve perişanlığı yaşayan yine sizsiniz.

Bu işte bir terslik vardır, bu işte bir bit yeniği görülmektedir.

Başbakan’ın iddialarıyla, hükümetin ekonomi beyanlarıyla Adana’nın hali kesinlikle bağdaşmamaktadır.

Ya Başbakan tam bir yalancı, tam bir hayalperesttir.

Ya da aziz milletimin ve Adanalı kardeşlerimin bir eli yağda bir eli baldadır.

Başbakan çalışmadan kazanma arayışında olanlara, emek sarfetmeden rahatlık peşinde koşanlara, alın teri dökmeden servet ve statü elde etme heyecanına kapılanlara bakınca her şeyi tozpembe görmektedir.

Bize çarşı pazar gezmemizi tavsiye eden Başbakan Erdoğan’a Adana’dan diyorum ki, sen Arap şeyhlerine Boğaz’daki arsaları, rantiyecilere 2/B arazilerini, Yahudi işadamlarına kaynaklarımızı peşkeş çekerken, biz zaten pazardaydık, zaten çarşılardaki infiale kafa yoruyorduk.

Şayet varsa cesaretin gel de Çukurova’nın halini gör, gel de sefaletin boyutlarını anla, gel de fakir fukara ettiğin milyonların vebaline katlan.

Bu kafa yapısı, devletin neyi var neyi yoksa çarçur etmiş ve elden çıkarmış, yandaşlara, hımbıllara, tembellere, kolaycılara ulufe gibi dağıtmış, vurgun malı gibi bölüştürmüştür.

Ama bunların hesabı sorulacak, kimsenin yanına kar bırakılmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarında, bu dönemde yapılan tüm ihaleler, tüm anlaşmalar, tüm sözleşmeler ve tüm taahhütler mutlaka mercek altına alınacak, yolsuzluklar teker teker deşifre edilecektir.

Sizlerin nafakanıza, el emeğinize, alın terinize göz koyanların burnundan getirmek şahsım için bir şeref meselesi olacaktır.

Merak etmeyiniz, Türkiye’nin önü aydınlanacak ve bağdı açılacaktır.

Merak etmeyiniz, bu devran ve hanedanlık dönemi yakında son bulacaktır.

Muhterem Adanalı Kardeşlerim,

Değerli Vatandaşlarım,

Ülkemizin bugünkü ortamında tehditler birikmiş, tehlikeler yığılmış ve endişeler yoğunlaşmıştır.

Aziz milletimiz fecaatlerin, felaketlerin ve fenalıkların içine çekilmiştir.

Bin yıllık kardeşliğimiz eziyete ve ezilmeye maruz kalmıştır.

Türk milletinin birliği, Türk vatanının tekliği, Türk devletinin devamlılığı saldırı ve suikastlara uğramıştır.

Türk olmak suçlu, milliyetçi olmak sakıncalı, vatanperver olmak mahsurlu ilan edilmiştir.

Fakat hainlik, bölücülük, itibarlı ve gözde meslek haline gelmiştir.

Küresel ayak oyunlarının bir tasarımı olan AKP zihniyeti, Türkiye’yi rehin almış, dört bir tarafını fitne zincirleriyle çevirmiştir.

Bölücülüğün her rengi AKP’nin eseri olarak ortaya çıkmıştır.

Bölünmenin her türü AKP hediyesi olarak dal ve budak vermiştir.

Türkiye AKP öncesi dönemlere tam anlamıyla hasret kalmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın çelişkileri, yanlışları, sürekli birbiriyle ters düşen beyanları ülkemizin ayak bağı haline gelmiştir.

Bölücülüğün dikiz aynasından baka baka görüş açısını sıfırlayan bu zihniyet; her engele takılmış, her tümsekte oyalanmış ve karşısına çıkan her çukura çakılmıştır.

Başbakan Erdoğan boyundan büyük lafları peş peşe sıraladıkça, milletimiz zora girmiş ve çok ağır sıkıntılara katlanmak zorunda kalmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın söz ve icraatları arasındaki makas açıldıkça, Türkiye gerilemiş, Türk milleti dara düşmüştür.

AKP’yle birlikte ne kadar kötülük varsa ön plana geçmiş; mevzi, mevki ve mertebe elde etmiştir.

İkilikler artmış, korkular taşmış, karamsarlık hali güçlenmiştir.

Türkiye’miz kötü yönetilmektedir.

Adana hak ettiği ilgiyi görmemektedir.

Türk milleti layık olduğu seviyelerin çok gerisindedir.

İçinden geçtiğimiz süreçte;

Bir devlet ve hükümet sorunu ortaya çıkmıştır.

Bir güvenlik ve güvence sorunu peyda olmuştur.

Bir millet sorunu yeşermiş, bir kimlik sorunu imal edilmiştir.

Bunların yanı sıra,güvensizlik, vefasızlık, aldırmazlık ve artniyetlilik vücut bulmuştur.

Türk milleti hüsran içinde hüsran yaşamaya mecbur bırakılmıştır.

Soruyorum sizlere;

Türkiye’nin bugünkü halinden memnun musunuz? (Hayır)

Geleceğinizden ümitli misiniz? (Hayır)

Şikâyetleriniz bitmiş, işleriniz yoluna girmiş, dertleriniz tükenmiş midir? (Hayır)

Biliyorum ki, içiniz kan ağlamaktadır.

Biliyorum ki, hüzünleriniz çoğalmaktadır.

Ne var ki Başbakan Erdoğan için bunlar önemsiz ve üzerinde durulması gerekmeyen bir ayrıntıdır.

Onun daha başka mühim işleri vardır.

Onun Adanalı kardeşimin meselelerinden daha başka meşguliyetleri bulunmaktadır.

Başbakan Erdoğan, PKK terör örgütünün sorunlarını çözmek için uğraşmaktadır.

İmralı canisini doyurmak ve tatmin etmek için çırpınmaktadır.

Türkiye’yi yıkmak, Türk milletini bölmek, bin yıllık hukuku 36 parçaya dilimlemek için pazarlıklar yapmaktadır.

63’lükler vasıtasıyla sizleri yok oluşa sürüklemek ve terör örgütünün vesayetine ikna etmek için mesai harcamaktadır.

Sözde çözüm ve barış süreci bu kapsamda devreye sokulmuş, bu minvalde harekete geçirilmiştir.

Bu 63 akıl yoksunu gittikleri her yerde öfke ve kin kusmaktadır.

Bunların her ifadesi akıllara durgunluk vermektedir.

Hele birisinin “çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış, ama bazı insanlar anlamıyor” sözleri aslında bir nebze de olsa doğrudur.

Çünkü insan olan sözde çözüm sürecini zaten anlayamayacak ve kabullenmeyecektir.

63’lüklerin, çözüm sürecini sürdürebilmek için gittikleri yerlerde hayvanat bahçelerini ziyaret etmeleri ve buralarda fikir-alışverişinde bulunmaları ihanet süreci için renkli sonuçlar verecektir.

Başbakan Erdoğan İmralı canisinin eline düşmüş, PKK’nın kapanına kısılmış, BOP’un teşrifatçısı olmuştur.

PKK, süreç ihanetiyle umutlanmış, heyecana kapılmış, cesaret kazanmıştır.

İmralı canisinin önce ev hapsine, ardından da tamamen özgürlüğüne kavuşması artık sadece zaman meselesi halini almıştır.

Bağımsız Kürdistan’ın kurulması için geri sayım hızlanmıştır.

Başbakan tüm bu rezaletlere başkan olabilmek için razı olmuştur.

Türkiye’nin imhasına onay vermiş ve bu konuda da öncü rol oynamıştır.

Üstelik PKK’yla anayasa yapmak ve muhtemel bir referandumla son vuruşu gerçekleştirmek için süreci çabuklaştırma niyetindedir.

Milliyetçilik Başbakan ve İmralı canisinin hedefindedir.

Türk milleti Başbakan ve PKK’lı hıyanet ortaklarının hışmıyla cebeleşmektedir.

Başbakan teröristlerin gözdesi, piri, kervanbaşı olmayı da çoktan başarmıştır.

Sınırlarımızdan çıkıp gittiği iddia edilen teröristlere deyim yerindeyse kılavuzluk yapmaktadır.

Şehitlerimizin kanlıları Başbakan ve hükümeti tarafından ne ilginçtir ki görmezden gelinmektedir.

Eli silahlı caniler sınırlarımızın hemen bitişiğinde törenlerle karşılanmakta, dağ deneyimi özlemine kapılan gazeteci artıkları gelişmeleri anında duyurmaktadır.

PKK’lılar zımnen ilan edilen Erdoğan affıyla sevinç çığlıkları atmaktadır.

Canileri herkes görmüş, fark etmiştir de, her ne hikmetse bir tek insansız hava araçları gözetleyememiş, hükümet görememiştir.

Teröristlerin bir kısmının göstermelik ve sembolik olarak silahlarıyla birlikte Türkiye dışına çıkacakları söylenmektedir.

Ama, bu militanlar burnumuzun dibindeki kamplarda mevzilenip, elleri tetikte bekleyeceklerdir.

Bunlardan bir kısmı Suriye’ye geçecek ve Suriye’nin kuzeyindeki PKK güçleriyle birleşip orada da özerk bir yönetim kurmak için silahlı mücadeleye girişeceklerdir.

PKK militanlarının bir kısmının Türkiye içinde kalacağı, ağır silahlarını Türkiye’de sakladıkları, gelişmelere göre terör potansiyelini yeniden harekete geçirecekleri ortadadır.

PKK katilleri dağlardan şehirlere inmekte ve pusuda beklemektedir.

Başbakan’ın yalanlarla üzerini örtmeye çalıştığı gerçekler bunlardır.

Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına aldığını söyleyen Başbakan, bu süreçte asıl Türkiye’nin onurunu ve haysiyetini de ayaklar altına almıştır.

Sınır emniyetimiz kalmamıştır.

Teröristler, kanlı eller sınırlarımızı sulandırmış ve anlamsızlığa mahkûm etmiştir.

11 Mayıs günü, Reyhanlı’daki kanlı saldırı bunun en açık delili olmuştur.

52 insanımızın kaybına neden olan bu menfur hadisenin failleri, azmettiricileri ve arkasında duran unsurları tümüyle ortaya çıkarılamamıştır.

AKP, istihbarat birimlerini PKK ve İmralı canisinin yanına koruma tayin ederken, ülkemize girip çıkanların kimliği iyice anonimleşmiş, gözden kaçırılmıştır.

Biliniz ki, vatan sınırlarının tartışılması Türkiye’nin tartışılması demektir.

Hudutlarımızı kana bulayanlar aslında Türkiye’yle adı konulmamış bir savaş içindedirler.

Bir yanda PKK sınırlarımızı alenen çiğnerken, diğer yandan Suriye’deki olaylardan kaynaklı bombalı saldırılar ve vahşi eylemler ülkemizi vurmaktadır.

Bu saldırıların gerisinde ister muhalif unsurlar, ister Esad yönetimi, isterse de bir başka güç olsun, sonuç hiç değişmemekte, kaybeden Türkiye olmaktadır.

Türk vatanı sınırlarından açılan gediklerle zafiyet geçirmektedir.

Analar ağlamasın dedikçe analar Türkiye’nin her tarafında gözyaşı dökmektedir.

Önemle ifade etmek isterim ki, analarımızın gözyaşı istismar edilmektedir.

Kan dursun, barış gelsin, silahlar sussun sözleriyle PKK’nın değirmenine su taşınmaktadır.

Zira bu sözleri kullananlar iyi ve halisane niyetli değildir.

Teröristlere sesini dahi çıkaramayan sözde aydınlar, 63 akılsız, AKP-BDP bloğu, bölücülülükten sertifika almış insanlığın yüz karaları, sömürgecilerin içimize yerleştirdikleri uşak ruhlular hep bir ağızdan barış masalları anlatmakta, çözüm temposu tutmaktadır.

Aranızda;

Ölümlerden dolayı sevineniz var mıdır? (Hayır)

Silahların patlamasından, terör saldırılarından, mayınların infilak etmesinden, bayrağa sarılı şehit naaşlarından memnun olanınız var mıdır? (Hayır)

Çatışmadan, kan dökülmesinden, anaların ağlamasından memnuniyet duyanınız var mıdır? (Hayır)

Başbakan buna rağmen süreç ihanetine destek vermeyenleri nasıl olur da kandan beslenmekle, terörün bitmesini istememekle itham etmektedir?

Böylesi bir müfterilikle nereye varacaktır?

İnsanlığına ambargo koyan, milleti hazmedemeyen Başbakan’ın, kan ve ölüm tüccarlarıyla aynı gayede birleşmesi, terörden kimin istifade ettiğini de açıkça göstermektedir.

Kanları akıtan, bedenlere kıyan, ölümlere sebebiyet veren bellidir, o da AKP’nin müttefiki PKK terör örgütünden başkası değildir.

Türk milleti bugüne kadar yalnızca meşru müdafaasını yapmış, üzerine namlu çevirenlere karşı varlığını ve birliğini savunmuştur.

Başbakan Erdoğan’ın bu gerçekleri ve doğruları saptırarak analarımızı bölücü siyasetine malzeme yapması, PKK’nın yanına iliştirmesi sorumsuzluktur, vicdansızlıktır ve şeytanlıktan farksızdır.

Türk milleti elbette savaşın değil, barış içinde yaşamanın yanındadır.

Adanalı kardeşim elbette dağınıklığın değil, dirliğin ve düzenin arayışındadır.

Bundan asla şüphe yoktur.

Ancak teröristlerle müzakereye, meşverete ve muhabbete de yüzü dönük, tepkisi serttir.

29 yıldır seri cinayetleriyle kanımızı akıtan, canlarımızı alan, topraklarımızı ve insanlarımızı ayırmaya hunharca çabalayan katillere süreç ihanetiyle can simidi uzatılmıştır.

Bu süreç; azaptır, fiyaskodur, kefendir, kötülüktür, cehennemdir, öldürücüdür, ihanetin maskelendiği ve gizlendiği fitne kazanıdır.

Sürecin sonu harabedir, hezimettir, hiziptir, gözyaşıdır.

Sürecin sonu yıkımdır, çöküştür, çürümedir ve Türk milletinin inkârıdır.

Sürecin sonu bitiştir, buhrandır, beladır ve bütünün iflasıdır.

Çözüm sözleriyle Türk milleti çözülmektedir.

Çözüm iddialarıyla Türkiye temellerinden, gerçeklerinden koparılmaktadır.

Çözüm ezberleriyle Türk vatanı kâbus ve kahredici bozgun sürecine sürüklenmektedir.

Yürekten inanıyorum ki, Türk milleti çözüm süreci melanetine kanmayacak, yalanlara aldanmayacak, göz boyayıcı propagandalara itibar etmeyecektir.

Şimdi soruyorum sizlere;

Süreç rezilliğini, masum ve makul buluyor musunuz? (Hayır)

Bununla birlikte PKK’nın meşrulaşmasını doğru görüyor musunuz? (Hayır)

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin ismiyle oynanmasına rıza gösterecek misiniz? (Hayır)

İmralı canisiyle birlikte örgütünün affına ve siyasete girmesine sıcak bakıyor musunuz? (Hayır)

İşte Türk milletinin tercihi bu hayırlarda gizlidir.

Adana’nın kararı bu hayırlarla ortadadır.

Düzmece anketlerle vakit geçirenler, Kandil Dağı’nda yaptıkları kamuoyu yoklamalarını sürece destek çığ gibi büyüdü diyerek servis edenler Adana’daki muazzam iradeyi ve inanmışlığı görmelidir.

Aziz Hemşerilerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Bu topraklar kolay vatan olmamıştır.

Bu coğrafya lütuf, ikram yoluyla vatanlaşmamıştır.

Türk milleti asırlarca verdiği mücadelelerle son vatanımıza damgasını vurmuş, kaderiyle örtüştürmüştür.

Bundan geriye gidiş yoktur.

Vatanımız üzerinde hain hesap yapan alçaklar dikkat etsinler, milliyetçi-ülkücü vatanseverler Adana’dan yeni bir destan yazmak için doğrulmuşlardır.

Türkiye sahipsiz ve kimsesiz değildir.

Bizim için vatan deryadır, haşmettir, dünden yarına akan hatıralar demetidir.

Üç kıtada kalan anılarımız vatan bilincinin iz ve eserleriyle doludur.

Vatan; Ötüken’dir, Kerkük’tür, Balkanlar’dır, Kırım’dır, Rodos’tur, Yemen’dir, Kıbrıs’tır, Girit’tir, Ortadoğu’dur, Kuzey Afrika’dır ve tarih boyunca bulunduğumuz her yerdir.

Vatan Pasinler’dir, Malazgirt’tir, Dandakan’dır, Kosova’dır, Varna’dır, Plevne’dir, Kafkaslar’dır, Çanakkale’dir, Galiçya’dır, Sarıkamış’tır, Sakarya’dır, Dumlupınar’dır.

Vatan; fetihtir, seferdir, semadır, oyun havasıdır, sevda türküsüdür, okunan şiirdir, pişen aştır, yakılan kınadır, giyilen elbisedir, kuşanılan kılıçtır, edilen duadır, beşikten mezara damarlarımızdaki kandır.

Vatan; Mete Han’dır, Bilge Kağan’dır, Tuğrul Bey’dir, Çağrı Bey’dir, Sultan Alparslan’dır, Ertuğrul Gazi’dir, Osman Gazi’dir, Fatih’tir, Kanuni’nidir, Mustafa Kemal’dir, Başbuğ Türkeş Bey’dir.

Vatan; teferruat değil, esastır; geçici heves değil, bedeli kanla ödenmiş kalıcı ve kuşatıcı bir şuurdur.

Ve Merhum Ziya Gökalp gibi seslenecek olursak; “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan; vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir turan.”

Biz dünü unutmadan yarınlara koşacağız.

Biz dünden ayrılmadan geleceğin resmini çizeceğiz.

Büyük ve güçlü Türkiye’yi hep birlikte kuracağız.

Bu topraklara vatanım diyen, kökü, mezhebi, yöresi ve anasının dili ne olursa olsun milletimin her ferdiyle kardeşlik türküsü söyleyeceğiz, kenetleneceğiz ve ayrılıklara izin vermeyeceğiz.

Bozguncuları, etnik ve mezhep geriliminden fayda umanları sevindirmeyeceğiz.

Keşkelerle avunmamak için birliğimizi baltalamaya, kardeşliğimizi biçmeye cüret edenlere, barış ve çözüm adıyla aramızı bozmaya kalkışanlara aradıkları imkânları vermeyeceğiz.

Herkes eşittir Türkiye’dir.

Herkes Türk milletinin eşit ve saygın bir mensubudur.

Milletimin hiçbir ferdi bu ülkenin yabancısı veya sığıntısı değildir.

Kürt kökenli kardeşlerim PKK-BDP ve AKP tezgahına haddini bildirmeli, istismarcıları yere çakmalıdır.

PKK, Kürt kökenli kardeşimin temsilcisi değildir.

Şırnak’tan, Diyarbakır’dan, Bitlis’ten, Mardin’den, Şanlıurfa’dan Adana’ya gelen kardeşlerim artık evlatlarınız Adanalıdır.

Van nerede, Adana nerede; Şırnak nerede Adana nerede, Mardin nerede Adana nerede, hepsi birlikte Türkiye’de, hepimizin müşterek vatanında.

5 Ocak 1922’de işgalcileri Adana’dan söküp atan bu milli ruh çok şükür bugün de dimdik ayaktadır.

Adana’nın kurtuluş günü 5 Ocak 1922’de, Büyük Saat ile Ulucami arasında dev Türk bayrağını asan milli azim ve kararlılık, bugün de şerefli Türk bayrağına ve kutsal Türk vatanına sahip çıkmaya hazırdır.

Gaflet çukuruna saplanan, delalet bataklığına gömülen ve ihanet yolculuğuna çıkan, Başbakan Erdoğan’ın güdümündeki Türkiye’yi bölme koalisyonuna buradan sesleniyorum:

Bu kutsal vatanı size hiçbir şart altında böldürmeyiz.

Demokratik özerklik, eyaletler sistemi ve federasyon gibi bölünme modellerine, biliniz ki, geçit vermeyiz.

Muhterem kardeşlerim, son kez soruyorum sizlere;

Türkiye’nin şerefli tarihine, Türk milletinin kardeşliğine, vatanın bölünmez bütünlüğüne, resmi dilimiz Türkçe’ye, ay yıldızlı al bayrağımıza, sahip çıkacak mısınız? (Evet)

İhanet ortakları Başbakan ve İmralı canisine, Kandil çetelerine ve içimizdeki bölücü hainlere; “orada durun,  biz buradayız” diyecek misiniz? (Evet)

Milli değerleri koruyup yaşatacak mısınız? (Evet)

Adana’nın bunu başaracağına inancım ve güvenim tamdır.

Sizlere güveniyor, sizlere sonuna kadar inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Açık hava toplantımıza katılan herkese şükranlarımı sunuyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Hepiniz sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.

Ne Mutlu Ülkücüyüm diyene