Gültekin Öztürk
(Tarihçi-Yazar)
Sabah işine gitmek için arabasına gelen Kürşad Bey, akşam oğlu Recep’e verdiği arabasının hurdaya döndüğünü görmüş ve öfke içinde eve dönüp “Nerede o alçak herif?” diye bağırmaya başlamış.
Anne-Kız, öfkeli babayı sakinleştirmek için olağanüstü bir çaba göstermişlerse de başaramamışlar ve çareyi oğlanı arka kapıdan kaçırmakta bulmuşlar.
Bir iki gün sonra Kürşad Bey sakinleşmiş de Recep’in dede evindeki kaçak yaşamı sona ermiş ve eve gelebilmiş.
Kürşad Bey oğlunu karşısına alıp özeleştiri yapması için alttan alarak sormuş;
Evladım nasıl oldu, ne derdin vardı da bu kadar içip arabamızı hurdaya çıkardın?
Recep;
Kim..!? Bu dediklerini ben mi yapmışım? Bana böyle bir şeyi yakıştırdığına inanamıyorum doğrusu, aşk olsun baba!
Diyerek bu suçlamayı reddetmiş.
Böyle bir cevap beklemeyen Kürşad Bey;
Oğlum, sen aldığında arabam pırıl pırıldı. Senden başkası da kullanmadığına göre bu arabayı kim hurdaya çevirdi?
Recep, küskün bir tavırla inkâra devam ederek;
Tamam, arabayı ben aldım ama asla bir yere ve bir şeye çarpmadım” demiş.
Kürşad Bey;
Oğlum, direksiyonda sen vardın ve bu meret kendi kendine yürümez. Posta kutusu hareket edip arabaya çarpmaz. Duvar da durduk yerde yıkılmaz. Seni afettim yalnız bana şu olayın doğrusunu anlat.
Diye oğlunu itirafa zorlamış.
Recep, masumane boynunu bükmüş;
Tamam direksiyonda ben vardım ama vallahi ben değil posta kutusunun kendisi arabaya çarpıp yönünü değiştirdi. Ne yazık ki duvar önüne çıktı ve yıkıldı. Araba ağır hasar gördü fakat ben sapasağlam kurtuldum. Yemin ederim ki aynen böyle oldu arabayı çarpan şerefsizdir inan bana baba.” demiş.
Kürşad Bey;
Evladım, arabayı çarptığını görenler var ama sen halen yalanda ısrar edip beni çileden çıkarıyorsun.
Diye öfkeyle bağırmış.
Recep, kendinden gayet emin bir tavırla;
Şahitlere inanıyorsun da biricik oğluna inanmıyorsun teessüf ederim yani baba.…İlk ifademde ısrar ediyorum. Arabaya/posta kutusuna/duvar sor istersen. Arabayı çarpan şerefsidir!
Diyerek inkâra devam etmiş.
Kürşad Bey, oğlunun düşünmeden rahatça bu kadar hazır yalan bulması karşısında şaşkın;
Arabayı çarptığını ablan ve komşular görmüş. Ayakta duramayacak kadar sarhoş olduğunu da annen söyledi. Sen buna rağmen araba kendi kendini çarptı diyorsun pes doğrusu…
Demiş.
Ancak Recep, arabayı çarptığını da içki içtiğini kesinlikle inkâr ederek;
Arabayı çarpan da benim çarptığımı gördüğünü söyleyip ispatlamayan da şerefsizdir!
Diye suçlamayı reddetmekle kalmayıp bir de üstte çıkmış.
Bu durum karşısında bunalan ve iyice şaşıran Kürşad Bey;
Allah, Allah! Böyle ayan beyan açık bir fiili annenin, ablanın ve mahallenin şahitliğine rağmen böyle akıl/mantık dışı tuhaf açıklamalarla inkâr eden bir savunma yöntemi görülmemiştir. Sen bunu nereden öğrendin be oğlum?
Diyerek kinaye ile sormuş.
Recep gayet sakin/rahat;
Bu mantığı ve davranış yöntemini, çağdaş devlet büyüklerimiz, mahkemelerimiz, medyamız hülasa herkes benimsemiş durumdadır. Ben onlardan öğrendim, adına da ‘Yeni Düşünce Tarzı’ denmektedir.
Sen de hiç televizyon izlemiyor, haber ve açık oturumlarda konuşulanları dinlemiyorsun.
Medyamızda yazılanlardan çizilenlerden de hiçbir şey öğrenemedin pes yani baba..
Demiş ve şok halindeki babasının yanağına bir öpücük kondurup “by” diye el sallayarak çekip gitmiş.
Bu durumda söyleyecek fazla sözüm yok;
Ya “Rüzgâra karşı kürek çekilmez, kapıldım gidiyorum” diyeceksiniz ve bu “Yeni Düşünce Tarzını” benimseyeceksiniz,
Ya da seçmenin “% 80’inin kabul ettiği bu yeni düşünce ve davranış tarzıyla” benim yaptığım gibi nefes aldıkça mücadele edeceksiniz.
Seçim sizin….
Güzel bir hafta sonu dileğiyle esen kalın….
****
Cennet mekân şehitlerimizi şükranla/rahmetle yâd eder aziz hatıraları önünde saygıyla eğilirim.