ÇOCUĞUNUZ BİR İNCİDİR.
Hüseyin Hatıl
Bir karne günü daha geldi çattı.
Karne günü yaklaşınca, hem veli hem de öğretmen olarak, karne dönemine dair yaşanabilecek olumsuzluklara dair düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Eskisi kadar olmasa da karne heyecanı yaşanmaya devam ediyor.
Eskisi kadar değil çünkü artık öğrenciler ve veliler, notları karneden önce e-okul sisteminden öğrenebiliyor. Bu durum, karne heyecanını azaltsa da, velilerin karneye karşı tepkisi pek değişmiyor.
“Okuma çalışmamız var” “sınav stresi yaşıyoruz”, “ödevi bitirmeliyiz”, “öğretmenimiz görev verdi” gibi cümlelerle çocuğunun okul hayatını içselleştiren anne-babalar, elbette karneyi de öğrenci içi tek ölçü olarak görmekte ve olumsuz(!) notlardan dolayı çocuklarının üstünde baskı oluşturmaktadır. Bilinmelidir ki, bu baskı çocuğunun başarısını artırmıyor. Tam tersi olarak kaygısını artırıyor ve özgüvenini zedeliyor.
Değerli veliler, çocuğunuza sunduğunuz imkanları, kendi çocukluğunuzla kıyaslayarak, “bizim zamanımızda” klişe cümlesiyle ifade etmeniz yada “ben senin için bunları yapıyorum, sen de o zaman teşekkür-takdir almasın” diyerek çoğunuzu külfet altına sokmanız, çocuğunuzda maalesef olumlu karşılık bulmayacaktır. Bu tarz iletişimin ilerleyen yıllarda çatışmaya döneceği aşikardır. Bunun yerine, çocuğunuzla sohbet ederek ona yaşadığınız olumsuzlukları, imkansızlıkları sıcak bir dille ifade etmeyi deneyin. Yaşantınızı, onun empati kurmasını kolaylaştıracak şekilde hikayeleştirin. Bu sayede çocuğunuzla aranızdaki gönül bağı güçlenecek ve çocuğunuz elindeki imkanları daha iyi kullanmaya başlayacaktır.
Değerli veliler, öncelikle bilmeniz gereken şey, çocuğunuz her şartta bir incidir. Yuvanızda bir inci, gönlünüzde birincidir. Öyle 3-5 puana takılarak, takdir-teşekkür almadı diye, çocuğunuzun özgüvenini yıkmayın, size olan bağlılığını sarsmayın; çocuğunuzun ders başarısını, onun kişiliğinin bir ölçüsü olarak görmeyin.
Karneyi elimize aldığımızda, notları tek tek okuyup daha iyisini neden yapmadığının hesabını sormak yerine, çocuğumuzun okul başarısı için yaptığımız katkıları düşünelim.
Onunla beraber kaç saat kitap okuduğumuzu, ders dışı etkinliklerde ne kadar zaman geçirdiğimizi, okula dair anlattığı (onun için çok önemli görünen) olaylara verdiğimiz tepkileri, onun dünyasına ne kadar girebildiğimizi düşünelim.
Çocuğumuzun dünyasında tablet, telefon, televizyon, oyuncaklar…. Uzayıp giden bu sıralamada kaçıncı sırada olduğumuzu sorgulayalım.
Gelin önümüzdeki tatil sürecini bir başlangıç olarak görelim ve çocuğumuzla daha çok zaman geçirelim, kitap okumasını teşvik edelim, birlikte kitap okumanın zevkini yaşayalım.
Unutmayın ki, o sizin çocuğunuz…
Ve bir daha bu yaşlara gelmeyecek. 20 sene sonra çok başarılı bir meslek erbabı olsa bile, onunla şimdi keyifle yapabileceğiniz şeyleri yapamayacaksınız. Birlikte oyun oynamanın zevkini yaşamayacaksınız. Bu nedenle kendi gerçekleştiremediğiniz hedefleri çocuğunuz üzerinden gerçekleştirmeye kalkmayın.
Sevgili dostlar; notlar öğrencinin ders başarısının göstergesidir, kişiliğinin değil.
Siz çocuğunuzu; kendi ifade edebilen, doğruyu yanlışı ayırt eden, küçük şeylerle mutlu olan, yardımsever, ailesini-milletini-insanlığı seven bir evlat olarak yetiştirin… O hayatın akışı içinde kendine güzel bir yol çizecektir.
Unutmayın, çocuğunuz okulda kaçıncı olursa olsun yuvanızda bir incidir.
Sağlıcakla kalın…