EŞKÂLİ MÜECCEL BİRİ
bazan,
ürkek bir şeyler
söyleyerek
gecenin tüm sesleri perde perde yükselir
sarhoşlar sabun köpüğü gibi dağılırlar
— İstiklâl caddesinde—
yürürüm/serseri serseri
çıldırmış sesleri dökülür yağlı-kara sokaklara darbukaların
bir üçüncü sınıf meyhanede olduğumu
erkek kırması /arabesk sesler savrulunca anlarım
sen bu yerlerin adamı değilsin/der o ses
bir şeyler kopar içimden
gider/gelmez
sonra çok yakın bir zamanı hatırlar
ağlar
ağlar
ağlarım
kurşun gibi içime akar gözyaşlarını
ve uçuşur
gözlerimde karanlığın şekilsiz kelebekleri
şarkısı çınlar kulaklarımda yalnızlığın
mütehayyile bir mekânda eşyalar çırpınır
o kurt içime düşer/bir biçim tutsaklığı
sebepsiz gelip oturur göğsüme
artık
ne ellerimde billur kadehlerden kalma pırıltılar
ne uzayıp giden kahkahalar danslar boyunca
ne de kristal avizelerle donanmış bir yerde
erkekçe kurulan hayaller/ağlamalar avutamaz beni
bulduğumu hiçbir şeye benzetemem de
uzatır/uzatır/uzatırım
boşluğa ellerimi
bulduğumu hiçbir şeye benzetemem de
arar dururum kendimi
—içilmiş su gibi yorgun soluğumu—
beyhude alırım ellerime
bir eşkâl belirir avuçlarımda
söylenir kendi kendine
“eşkâli belirlenmiş bir siyasî olsaydım,
keşke, tanınmaktan korkmasaydım
ürperseydim kapı zillerimden
ayak seslerinden
eşkali belirlenmiş bir siyasî olsaydım keşke
elimde üçüncü defa sönmüş bir sigara
dudaklarımda vahşi titremeleri içimin
gözlerime kan kan oturmuş hatıralarım olsaydı keşke
böyle belirsiz, tanımsız olmaktansa
beyoğlu sokaklarında veya yok olmaktansa
eşkâli belirlenmiş bir siyasî olsaydım keşke…”
Coşkun ÇOKYİĞİT
ekim 1982/beyoğlu
KAYNAK: DOĞUŞ Edebiyat, Sayı:29, Mayıs 1985, s.15.