Semerkant’ta Ölüm
Craig Murray
CRAIG MURRAY’İ DİNLEYİN
Eski Sovyetler dağıldıktan sonra çoğu ülke şu ya da bu oranda değişti, ancak değişmeyen bir ülke vardı. Düzeltiyorum, birçok açıdan daha da uçuruma yuvarlanmış bir ülke, onun kötü bir kopyasını hala yaşatmaya çalışan, değişime direnen, tüm dünyaya kulaklarını tıkayan bir ülke. Onun kötülüklerini, işkencesini ve insanın kanını donduracak vahşetini sürdüren bir ülke. Bu ülkeye, hiçbir çıkarı olmayan, hatta bu uğurda kariyerini kaybeden Batı’nın kalbinden çıkan vicdan sahibi üst düzey bir diplomatın gözüyle bakmak ister misiniz? Britanya’nın eski Özbekistan büyükelçisi Craig Murray’i dinleyin öyleyse.
Craig, bir diktatörlüğün anatomisini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Saydamlık ve hesap verebilirliğin dibe vurduğu bir ortamda yolsuzluğun akıl almazlığının alabileceği çılgınlıkları, çok dar bir çıkar çevresinin kendi menfaatlerini düşünmek için halka ne tür oyunlar oynayabileceklerini, baskılar uygulayabileceklerini açıkça sergiliyor. Halkına ekonomik, kültürel, dinsel ve toplumsal olarak nefes aldırmayan bir zihniyeti.
Diktatör, kendini her an alaşağı edebilecek ve korkunç durumlara düşürebilecek çok büyük bir kumar oynamaktadır. Bütün değerlendirme ve uygulamalarını bu riskten doğan büyük bir korkuyla reflekse dönüştürmekte, gerek kendi halkına gerek tüm diğer milletlere paranoya düzeyinde bir düşman gözüyle bakmakta, büyük korku mitleri oluşturmakta ancak maalesef bunlar kendi halkına gözü dönmüş bir aymazlık ve zulümle geri dönmekte ve onları inim inim inletmektedir. Bu kitapta anlatılanları, belli bir coğrafyada yaşananların ötesinde çıkar ve korku gelgitinde sıkışmış kontrolsüz güçlerin kendi halkına yönelmeleriyle ortaya çıkabilecek büyük bir trajedi olarak değerlendirmek yerinde olacaktır.
Diktatörün kendini korumak için aldığı inanılmaz önlemler okunduğunda, kendi halkına yönelttiği böyle bir zulmün arkasında son derece korkak bir ruh haline paradoksal bir şekilde eşlik eden güç sarhoşluğu ve kumar zevki olduğu görülecektir. Bunun köklerini açıklamak için sırf Sovyetlerin baskıcı ve silikleştirici rejiminin mirasına yönelmek yeterli olmaz. Son derece sistematize bir zulüm aygıtının işbaşında olması da bunu açıklamada tek başına yetersiz kalabilir. Bölge insanın yüzyıllardır hayatta kalmak için geliştirdiği kendini koruma içgüdüsüyle her şekle giren veya top şeklini alıp içine kapanan kırkayak misali silik bir ruh hali de işin içinde olmalı. Böyle acımasız bir yönetim gökten zembille inmiş de değil. Onları da bu topraklar çıkardı, en azından bunda etkili oldu. Halkın da kendi içinde zayıfını ezmekte gösterdiği vahşet en tepeye yansımış adeta. Gelinlere reva görülen insanlık dışı zulüm, onların ahu figanları göklere yükselip tepelerine en iğrenç bir diktatörlük olarak inmiş desek ne kadar abartmış oluruz bilmiyorum.
Bizim tüm bu resmi ayan beyan görmemize olanak tanıyan Batı’nın böyle bir zulüm ortamına işinin düşmesidir. Halkını adeta deşen bir diktatöre destek veren, her türlü ilkeyi ve insan hakkını çıkarları için kılını bile kıpırdatmadan ayaklar altına alabilen Batı’nın ahlaksızlığı bir kez daha sahnede. Kendilerini dünya medeniyetinin zirvesinde, demokrasinin gerçek sahipleri olarak görmede tereddüt etmeyen ABD ve özellikle AB’nin diğer dünya uluslarına barbar gözüyle bakmalarına karşın aslında bu ülkelerdeki diktatörlükleri asıl ayakta tutanın Batı’nın çıkarları ve onunla yürüttükleri efendi-köle ilişkisi olduğunu Özbekistan gerçeğinde bir kez daha net bir şekilde görmekteyiz. Özbekistan halkının çektiği inanılmaz zulme gözlerini ve kulaklarını kapatan, hatta Özbekistan yönetimine şirin görünüp desteğini almak için bu zulmü destekleyip haklı çıkarmaya çalışan Batı kendini tüm çıplaklığıyla ele veriyor, daha doğrusu Craig’den kaçamıyor.
Sürekli korku tünelinden geçirilen, ezilmiş, güçsüz düşürülüp korku kumpaslarına hapsedilmiş bu halk bir yardım eline muhtaç. Craig Murray bu coğrafyada karşılaştığı zulme tanıklık etmesi, mazlumlara el uzatması gerektiğini fark ediyor. Güçsüz düşürülenlerin figanına tanık olan ve yardım etmeye muktedir olduğu halde üç maymunu oynayan diğer güç sahibi diplomatik zevatın tersine, Murray donup kalıyor. Silkeleniyor ve vicdanıyla bunun tam tersi olan diplomasi arasında seçim yapmak zorunda kaldığını görüyor. Aslında şu ana kadar yaşadığı yaşamında da bir nevi dönüşüm yapması gerektiğini görüyor. Tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş olduğu üst düzey kariyerini kaybetme riskini açıkça göze alarak, gerçekten takdire şayan, onurlu bir davranış sergiliyor. Olayın tüm açılardan resmini çekmek için Özbekistan diktatoryası, halkı, Batı ve kendi kişisel hayatının derinliklerine soluksuz çapraz koşular yapıyor. İşte bu çok yönlü koşular bu kitabı okunmaya değer kılmakta.
(Kitabın mütercimi İlhami Gümüş yazdı.)
KÜNYE: Semerkant’ta Ölüm / Craig Murray / Mana Yayınları / 495 Sayfa