İlmin İdeolojiye Yenik Düşmesi:
Prof. Dr. Osman Turan’ın Türk Tarih Kurumu Üyeliğinden Çıkarılması
Doç. Dr. Nasrullah UZMAN
Prof. Dr. Osman Turan, henüz 27 yaşındayken, hocası Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün danışmanlığında On İki Hayvanlı Türk Takvimi başlıklı doktora tezini hazırlamış ve “tarih doktoru” unvanını almıştı. Osman Turan’ın hazırladığı bu tez, Türk üniversitelerinde yapılmış ilk tarih doktorasıydı. Osman Turan 1940’lı yıllardan itibaren ilmî çalışmalarıyla kısa sürede akademik camianın dikkatini çekmeyi başarmış; yazdığı eserlerin yanı sıra yurtiçinde ve dışında birçok kongreye de katılmıştı. Osman Turan, ilmî çalışmalarının karşılığını da aldı; 1949 yılında Türk Tarih Kurumu asli üye seçilmek suretiyle onurlandırıldı. Osman Turan, Türk Tarih Kurumu Ortaçağ Tarihi kolu üyesi (25 Mart 1951-8 Mart 1952) ve Türk Tarih Kurumu yönetim kurulu üyesi (28 Mart 1952-4 Nisan 1953) olarak da görev üstlendi.
Osman Turan, ne hikmetse Haysiyet Divanı’nın 20 Mart 1972 tarihli kararıyla 26 Mart 1949’dan beri bir üyesi olduğu Türk Tarih Kurumu’ndan çıkarıldı. “66” olan numarası Fikret Işıltan’a verildi. Osman Turan’ı ihraç etmek suretiyle Türk Tarih Kurumu üyeliğinden çıkaran divan Ömer Lütfi Barkan, Yusuf Hikmet Bayur, Tahsin Öz, İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve A. Süheyl Ünver’den oluşuyordu. 20 Mart 1972’de TTK üyeliğinden çıkarılan Osman Turan bir kez daha haksızlığa uğramış oldu. Bu durum Ali Birinci’nin ifadesiyle Osman Turan’ın hayatında 27 Mayıs sonrası DTCF’den uzak tutulmasından sonraki ikinci büyük felâket olarak değerlendirildi. Ancak bu hadise de tıpkı ilkinde olduğu gibi Osman Turan için değil, onun muhatabı olan kurumu idare edenler için bir felâket, bir fecaat, hatta daha açık ve yerinde bir ifadeyle bir rezalet olarak tarihe geçti. Hatta Türk Tarih Kurumu, bu menfî tutumunu Osman Turan’ın vefatından sonra da sürdürmeye devam etti. Kurumun “1979 çalışma yılı kaybettiğimiz üyeler” bahsinde Osman Turan’ın ismine yer verilmedi.
Osman Turan’ın Türk Tarih Kurumu üyeliğinden çıkarılmasıyla ilgili en sert yazıyı Mehmet Altay Köymen kaleme aldı: “…Türk Tarih Kurumu’na asli üye seçilen Osman Turan, Kurum’dan çıkarılmıştır. Bildiğimize göre Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşundan beri hiçbir üye hakkında böyle bir karar alınmamıştır. Şimdi, kendi kendime soruyorum: Profesör Osman Turan’ın suçu ne idi de, Kurum üyeliğinden çıkarılmıştır? O, Kurum üyeliğine yakışmayan ne gibi hareketlerde bulunmuştu? Mesela, O, tanınmış bir kumarbaz mı idi? Mesela, O, Kurum’da bile içen alkolik mi idi? O, aşırı solcu mu idi? Veya anarşistleri mi himaye etmişti? Mesela O, cemiyetin hoş görmediği bazı şahsî hastalıklarla mı malul idi? Yoksa O, vatana ihanet suçundan mahkemeye mi düşmüştü? O, Kurum’u maddî zarara mı sokmuştu? Sömürmüş mü idi? Yoksa aynı Kurum’u kurucusu Atatürk’ün öngördüğü amaçlardan saptıran O mu idi? Yoksa O, eline nasılsa bir Türk nüfus tezkeresi geçirmiş şahsî menfaatinden başka bir şey düşünmeyen bir gayri Türk mü idi? Aslında daha da sıralanabilecek olan bu çeşit kusurların ve kabahatlerin hiçbiri Osman Turan’da yoktu. O tertemiz bir vatan evladı idi. Bu sayılan nakisler, başkalarında, başka yerlerde bulunabilirdi, fakat büyük vatan evladı Prof. Osman Turan’da asla. Mahkeme kararı olmadan, hiç kimsenin suçlu sayılıp cezaya çarpıtılamayacağı hukukun en değişmez prensibi olduğuna göre, Prof. Osman Turan hangi mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararından dolayı Türk Tarih Kurumu’ndan kovulmuştu? Bu pek açık seçik haksızlıktır. Esasında o mevcut üyeler arasında Kurum’dan en son kovulması düşünülebilecek bir kimsedir. Şimdi vatanseverliklerinden ve ilim severliklerinden asla şüphe etmediğimiz muvafık veya muhalif milletvekillerimizin, hatta Türk hükûmetinin ve basının eşine rastlanmayan bu haksız ve yersiz muamelenin tamir edilmesi için harekete geçmelerini umuyor ve bekliyoruz. Türk Tarih Kurumu’nun, ciddi Türk tarihi profesörlerini üye almamakta inat etmeleri yetmiyormuş gibi, 30 yıllık üyeliklerine rağmen 30 sahife yazı yazmamış olanlar dururken, bir de 30 yıl önce üye olmuş, cilt cilt eserlere sahip, vatansever, Selçuklu Devri Türk Tarihçisine tahammül edememeleri karşısında hangi memleketini seven Türk isyan etmez?”
20 Mart 1972’de Türk Tarih Kurumu üyeliğinden çıkarılan Osman Turan, Kurum’da gerçekleşen hadiselere kulak tıkamadı. Kurumu zan altında bırakan hadiselere yönelik eleştirilerde ve uyarılarda bulundu. Osman Turan, Dünyada ve Türkiye’de Sabah Gazetesi’nin 5 Mayıs 1972 tarihli sayısında kaleme aldığı yazı bu anlamda önemli bir örnektir: “Türkiye’nin solcu çalkantılara uğradığı yıllarda bu ilmî ve millî zayıf bünyenin buhrana muvazi ve yardımcı faaliyetlere saplanması ve rengini açığa vurması Kurum’un ne derece bir hastalığa tutulduğunu göstermiştir. Gizli komünist faaliyetlerinin bizzat Kurum’da himaye gördüğüne dair neşriyat çok mühim hadiseyi teşkil eder. Gerçekten 1970 yılında en azılı komünistlerden Asistan Doğu Perinçek ve arkadaşlarının Kurum binasında gizli faaliyetlerine devam ettikleri, Aydınlık ve başka dergileri burada hazırladıkları gazetelerde, neşredilmiş idi. Biz umumî heyet toplantısında yalnız idarecileri değil, Kurum’un ciddiyetini ihlal eden, bütün üyelerini de ağır bir mesuliyet ve zan altında bırakan bu neşriyat karşısında neden bir ses çıkarılmadığını sorduk ve ihtilal tecrübelerinin korkunç bir mahiyet aldığı bu nazik zamanda neden hassas davranmaya mecbur olduğumuzu belirttik. Bu tenkit İdare Heyetine yöneltilmiş olduğu halde Kurum’un fiilî ve mahir idarecisi genel müdür, ‘Biz ehemmiyet vermedik; şimdi seçilecek İdare Heyeti buna karşı gerekeni yapacaktır’ dedi ve asıl mesuller cevap vermeye yanaşmadılar… Biz Doğu Perinçek ve arkadaşlarının kurumdaki bu gizli faaliyetleri, Aydınlık ve başka dergileri burada çıkarttıkları meselesini tahkik etmediğimiz gibi, geçen sene ve ihraç dolayısıyla da bu sene bulunamadığımız yıllık Umumî Heyet toplantılarında Kurum idarecilerine karşı yeni sualler sormak ve arkadaşlarla birlikte gereken vazifemizi sapmak mümkün olmadı. Ordu ve Millî Emniyetin Doğu Perinçek ve arkadaşlarını hala yakalayamamış bulunması bu meselenin ehemmiyetini daha fazla arttırmaktadır. Bu münasebetle şunu da belirtelim ki, tahkiki gereken bu meselede Şevket Aziz Bey, arkadaşları ve hususiyetle genel müdürün yardım ve desteği olmadıkça böyle tehlikeli ve haysiyet kırıcı himayeye cesaret edemezdi. Bu ve emsali hadiselerin meydana çıkması herhalde bugünkü buhran için lüzumludur ve ahtapotun kolunun araştırılması gerekmektedir…”
Osman Turan aynı gazetenin 13 Mayıs tarihli sayısında da eleştirilerini sürdürdü: “Türk milletine tarih uyduranlar veya nesebi gayri sahih ecdad bulmak isteyenler en şerefli ve ihtişamlı çağımızı teşkil eden İslâm ve Osmanlı devirlerini tahrif ve tezyif etmeyi anlayışlarının icabı saydılar.”
Türk Tarih Kurumu Genel Müdürü Uluğ İğdemir ise Osman Turan’ın bu eleştirilerine karşı aynı gazetenin 10 Haziran 1972 tarihli nüshasında tekzip yayınlattı. Hakikaten Osman Turan’ın Türk Tarih Kurumu üyeliğinden çıkarılması yersiz olduğu kadar haksız da bir uygulamaydı; tamamen ideolojik bir hareketti ve nihayetinde ilmin ideolojiye yenik düşmesiydi.
_______________________________
* Bu yazı “İktidardaki Muhalif Prof. Dr. Osman Turan” isimli kitaptan alınmıştır. Bkz. Nasrullah Uzman, İktidardaki Muhalif Prof. Dr. Osman Turan, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2018.
** Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, E-posta: nasrullah.uzman@hbv.edu.tr