07BAHÇESARAY ÇEŞMESİ
Dr. Hayati BİCE
1822 yılında ünlü Rus şair ve yazar Puşkin, sürgünde iken gezdiği Hansaray’dan ve çeşmenin hikayesinden çok etkilenmiş ve “Bahçesaray Çeşmesi” (Bahçisarayskiy Fontan) adlı eserini kaleme almıştır. Şiir, o dönemde Çarlık Rusya’sında ve Avrupa’da meşhur olmuştur. (2)
“Han döndü Kırım toprağına / Ve anısına bahtsız Mariya’nın
Mermerden bir çeşme yaptırdı, / Sarayın köşesinde yalnız başına.
Haç ile çatılmış üzerinde / Müslümanların hilali
(Kuşkusuz, atılgan bir simge, / Acıklı kusuru bilgisizliğin).
Bir yazıt: Yılların kemirmesiyle / Henüz silinmemiş yazısı.
Yazıtın yabancı hatları ötesinde / Mermerde şırıldıyor su.
Ve soğuk gözyaşlarının çisesiyle / Damlıyor asla susmaksızın.
Böyle ağlar yas günlerinde / Bir ana savaşta düşen oğlu için.
Genç kızları bu ülkenin / Eskinin söylencesini öğrendiler,
Ve kederli anıtına o devrin / Gözyaşı Çeşmesi dediler”
…
Onı şay tez mezarına ne kirsetti?
***
***
Bahçesaray Sarayının Çeşmesine / Çeviri: Ataol Behramoğlu
Aşk fıskiyesi, ölümsüz çeşme!
Sana armağan olarak iki gül getirdim.
Seviyorum bitimsiz konuşmanı
Ve şiirsel gözyaşlarını senin.
Çiseyen gümüşsü tozların
Serin çiğlerle kaplıyor beni:
Ak, ak durmaksızın sevinçli pınar!
Anlat, anlat bana bildiklerini…
Aşk fıskiyesi, kederli çeşme!
Okudum ben de mermerinde senin
Uzak bir ülkenin övgüsünü;
Fakat Mariya’dan söz etmedin…
Ey, solgun yıldızı haremin!
Burada mı unutuldun yoksa?
Yoksa sadece mutlu düşler miydi
Mariya ve Zarema*
Ya da sadece imgelemin uykusu mu
Tenha bir alacakaranlıkta resimledi
Kendi bir anlık sanrılarını,
Ruhumun bir anlık idealini?
***
Ünlü Türkoloji bilgini Prof. Dr. Şükrü Elçin de “Bahçesaray Çeşmesi” için yazmaktan geri duramamış, yazdığı uzun şiiri ile adeta tam tekmil bir Kırım Destanı’nı dile getirmiştir:
Bu çeşme Kerem’di, bu çeşme Aslı’ydı, bu çeşme Dilârâ Bikeç selsebiliydi,
Bu çeşme gazilerle, erenlerle, şehitlerle beraberdi.
Gaspıralı İsmâil bu çeşme başında duydu, sesini tarihin;
Bu çeşmede uyandırdı Cemiller’i geçmiş zaman hüzniyle hâtıralar.
Kuru dallar, bu çeşme akar iken sevinçle yapraklanırdı,
Bu çeşme akar iken akmaz oldu göç etti Anadolu’ya kuşlar.
Sen, Yayla Dağları’nın rahmeti, sen sevdâlara nakış çeşme;
Sen, Sibirya yollarında sürgün onbinlerin, yüzbinlerin yürek acısı.
Sen, Akmescit câmiinde Karahisârîce bir sülüs,
Sen, Mengli Giray divânında ta’lik yazısı.
Bu gece, tûğa dil bağladı Gazi Giray, kâkül-i hoşbû yerine,
Bu gece, Cenevizli tavşan, Gedik Ahmed Paşa Karadeniz’de şahin;
Bu gece, şimşeklere el sallayan süvariler Tuna’dan geçti,
Bu gece, denizi yara yara yaklaştı Kefe’ye gemileri Fâtih’in.
…
Gözleve’de Âşık Ömer’in sazı asılı kalmış duvarda,
Kefe’nin Kızlar Kulesi’nde baykuşlar ötmektedir.
Ay bir sarı gül Çadır Dağı’nda bu gece, donmuş, garip;
Bahçesaray’da Gözyaşı Çeşmesi’nden kan akmaktadır.(3)
Bu şiir, Stalin döneminde, II. Dünya Savaşı sonrası yaşanmış “Kırım Türklerinin sürgün ve katliamı” için yakılmış bir ağıttır. (4)
SONUÇ: Ya Da Puşkin Şiirinden HisselerKırım Giray Han (Hükümranlığı: 1758-1769) haremine aldığı iki kadın arasındaki rekabet üzerine romantik planlar yaparken Rus Çariçesi II. Katerina (Hükümranlığı: 1762-1796) Kırım’ı Osmanlı’dan koparıp nasıl ele geçireceklerinin hesaplarını yapmaktaydılar.Şiirin ve sanatın gücünü de anlayabilmek için çok değerli bir vaka örneği olarak yorumlanması gerekmektedir. Bu konuyu edebiyat tarihçilerine bırakırken kendi aldığım üç dersi sıralamakla yetiniyorum:
KAYNAKLAR:
(1) Sevgi ILICA, YAPISÖKÜCÜLÜK VE ALEKSANDR SERGEYEVİÇ PUŞKİN’İN BAHÇESARAY ÇEŞMESİ’Nİ YAPISÖKÜCÜ OKUMA
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/621165
(2) PUŞKİN VE GÖZYAŞI ÇEŞMESİ
https://sahriye.blogspot.com/2019/04/
(3) Şiirin tamamı için bkz: Şiirle Selam/Şükrü Elçin, TKAE Yay.
(4) Hikmet KORAŞ, ESARETTE SÜRGÜNE AĞIT VE ÖZBEK ŞİİRİNDE MİLLÎ ROMANTİZMİN YENİDEN DOĞUŞU
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/156932
***
KIRIM’ın tarih ve kültürü hakkında kaynak siteler:
https://www.vatankirim.net/
https://kiriminsesigazetesi.com/
***
NOT: Bir internet yorumunda (https://1000kitap.com/gonderi/86615783) şu bilgi yer almaktadır:
Puşkin Bahçesaray Çeşmesi’nin hikayesini tanıştığı, uzunca bir süre platonik aşık olduğu bir kadından duymuştur. Yazdığı mektuplarda bunu defalarca kez dile getirmiştir. Bu kadın, Sofya Stanislavovna Potoçka’dır. 1818-1819 yıllarında kendisi Puşkin’e bütünüyle yalandan oluşan bu hikayeyi uydurmuştur. Mariya Potoçka karakteri onun anlatımına göre ‘’büyük ninesi’’dir. Sofya güzelliğini aldığı annesinden aynı zamanda hikaye uydurma yeteneğini de almıştır. ‘’Annesinin kızı’’ Sofya, 17 yaşından itibaren Petersburg balolarında güzelliğiyle dikkatleri çekmiş, Puşkin’de onun sayısız hayranlarından birisi olmuştur. Hikayeyi dinledikten sonra Puşkin, bilgi toplamaya başlar ve Polis Şefi Ananiç’e, Mariya Potoçka hakkında bir iz bulmasını rica eden bir mektup yazar. Bundan sonrası Puşkin için büyük bir hayal kırıklığı olacaktır. Polis Şefi verdiği cevapta Kırım Tatarları arasında Mariya Potoçka adında birisi olmadığını söyler. Aşkına karşılık alamayan, elinde yalnızca uydurma bir hikaye ile kalan Puşkin, kardeşine yazdığı mektubunda şöyle der; ‘’Destanı yayınlatmayı arzu etmiyordum, çünkü pek çok yeri uzunca bir süre ve pek aptalca aşık olduğum bir kadına aitti.’’ Bu kırgınlıkla kalan Puşkin’e Vyazemski’nin destanına yazdığı önsöz yetişir. Bu önsözde okuyuculara Puşkin’in bir tarihçi olmadığını, şiirin efsanelerle desteklenebileceğini dile getirir. Tüm bu aksiliklere rağmen Puşkin’in başka halkların kültürel kimliğini romantizmin sınırları içerisinde lirik ezgiselliğiyle yansıtmayı başardığı bir eser olmuştur Bahçesaray Çeşmesi.