MEVLÂNÂ, NECMEDDİN KÜBRA VE CİHAD
Dr. Hayati BİCE
“Onlar bir elleriyle has iman şarabından içerler;
diğer elleriyle kâfir perçeminden tutarlar.”
diğer elleriyle kâfir perçeminden tutarlar.”
***
Dün bir Şeb-i Arûs daha geçti. Atılan nutuklarda hep Hz. Mevlânâ’nın hoşgörüsü, yedi öğüdü gibi “soft mevzu”lar dile getirildi yıllardır olduğu gibi.
Dün bir Şeb-i Arûs daha geçti. Atılan nutuklarda hep Hz. Mevlânâ’nın hoşgörüsü, yedi öğüdü gibi “soft mevzu”lar dile getirildi yıllardır olduğu gibi.
***
Oysa ben Hz. Celâleddin’den k.s. öğrenmiştim Pîr-i Kübreviyye Necmeddin k.s.’un cihad meydanında kafir Moğol perçemine yapışarak nasıl şehid olduğunu şu gazelin mısralarından:
***
Mâ ne z’on muhteşemânîm ki sâgar gîrend
Ve ne z’on muflisegân ki boz-i lâgar gîrend
…
Ne ellerinde sağrak olan ulu kişilerdeniz; ne bir arık keçiceğizi olan müflislerden.
O yanıp yakılan kişilerdeniz ki yanıştaki tadı duymuşlardır da ab-ı hayatı bırakırlar, ateşin ardına düşerler.
Ay gibi doğar da hangi evin penceresinden vurup hangi evi ışıtırsak o evdeki gece huyluların hepsi kapının yolunu tutar.
Hani ümitsizler var ya; felek sağraklarını kırmış… bizim yüzümüzü gördüler mi, yeni baştan zevke, yeni baştan neşeye dalarlar.
Bu yudumcağızı çeken kişiyi, bütün dünya bir araya gelse ayıltamaz; meğerki onu bir kilime koyup da yanımızdan kaldıralar.
Burda kızışan kişi kimseye aldanmaz; isterse soğuk tabiatlılar onu altına gark etsinler.
Kapıyı ört de şarap sun; senin için yüzleri sararıp solanların kızıl şarap içecekleri çağ geldi.
Onlar bir elleriyle halis iman şarabını içerler; öbür elleriyle kâfirin perçemini tutarlar.
Nerde bir çark dönüyorsa suyu biziz; nerde bir buhurdan tütüyorsa orda yanan ödağacı gene biziz.
Şu gök kubbenin ardında ay yüzlü bir güzel var; bütün yıldızlar onun yüzünün ışığından bezenmede.
*Bir seher çağı onun çarşafının eteğini tutarlarsa artık ihtiraktan da kurtulurlar, terbiden de, yomsuzluktan da.
Sen iki düşüncelisin, iki gönüllü…
Tertemiz gönül, kendi gönlünü bırakıp sevgilinin gönlünü alanlarındır.
A Utarid’e benzeyen akıl, sus…
Bu aşk meclisinde, Zühre’nin çevresinde oturanların hepsi de senin sözlerinle alay ederler.”
***
Bu yazının öyküsü:
MEVLÂNÂ ve Necmeddin-i Kübra ve Moğollar
Bu konu da gündem gelmeli: “Tasavvuf ve Cihad” konusundaki eleştirilere karşı…
Mevlana’nın Moğolları nasıl “kafir” olarak etiketlediğine dair…
Mevlana’nın Moğolları nasıl “kafir” olarak etiketlediğine dair…
***
En azından 30 yılı var. İlk defa aziz Mustafa Kara’nın “Tasavvufî Hayat” adı ile Dergah Yayınları arasında yayınlanan Kübra Risaleleri’nin sunum bölümünde okumuştum “kafir perçeminden tutan şehid-şeyh” tasvirini… Cihad, Tasavvuf ilişkisi vb. konularda daha heyecanlı olduğum o yıllarda hemen ilgimi çekmişti. Kara Hoca bu tasvirin Mevlana Celaleddin Rumî eserinde işarî olarak yer aldığını da kaydetmişti.
O sıralarda elimde olan Ötüken yayını Şefik Can (rh.a) aktarması Mesnevî-i Şerif’ten kontrol ettim, buna benzer bir menkıbe yoktu.
Birincil kaynağı bulmakta kararlıydım; bu defa başladım İş Bankası Yayınları arasında çıkan Mevlana’nın Divan-ı Kebir’inin yedi cildinden aramaya…
***
1. cildde yok, 2.de yok, 3.de, 4.de, 5.de, 6.da yok.
Bu yokların yok olduğunu belirlemem sanırım 3 ay kadar sürdü. Zaten 2 kitaba bölünmüş 7. cild kalmıştı artık. Ümidimi de kısmen kesmiş olarak 7.cilde başladım, eseri tamam eylemek için.
7. cildin 1. kitabının sonlarına gelmiştim ki, o ay yüzlü servi endamlı mısralar 514. sayfadan yüz gösterdi:
“Kapıyı ört de şarap sun; senin için yüzleri sararıp solan-ların kızıl şarap içecekleri çağ geldi.
Onlar bir elleriyle halis iman şarabını içerler; öbür elleriyle kâfirin perçemini tutarlar.
Nerde bir çark dönüyorsa suyu biziz; nerde bir buhurdan tütüyorsa orda yanan ödağacı gene biziz.
Şu gök kubbenin ardında ay yüzlü bir güzel var; bütün yıldızlar onun yüzünün ışığından bezenmede.”
***
Bir ‘kafiri perçeminden tutan’ sufî eli, böylece Divan-ı Kebir’i de okuttu baştan sona…
Değdi mi? El-Hak değdi.
İşaret Taşları kitabıma aldığım bu “kafir kıran Necmeddin Kübra” menkıbesinde bir dip not oldu:
Bkz. Mevlana; Divan-ı Kebir, T. İş Bankası yay., 7/1.cild, s.514.
_________________________________