“Ne Güzel ‘Metanet’
&
Ne İnce ‘Merhamet’…”
Dr. Hayati BİCE
İnsan Yayınları’ndan ‘Merhamet ve Metanet’ adıyla çıkan kitap, kanserden ölen bir kadın ile psikiyatr eşinin tuttuğu günlüklerden oluşuyor ve ‘ruh asaleti’nin önemini örnekliyor.
İnsan Yayınları’ndan çıkan kitabın adı: Merhamet ve Metanet.
Kitap, Treya-Ken Wilber çiftinin Treya’nın ölümüyle sonlanan 5 yıllık – 1985 / 1989 arası- hayatlarının, sözün tam anlamıyla ve yozlaştırılmamış formuyla ‘seviyeli birlikteliği’nin lirik ve iç acıtan gerçek öyküsünü içeriyor. Psikokinetik katsayısı yüksek iki ruhun bir arada yaşadıkları günleri, hüzünleri, acıları, herşeyi öylesine yalın ve o kadar dokunaklı anlatıyor ki, inanılmaz. Eser iki eşin, Treya’nın ‘amansız’ kategorisine giren hastalığı esnasında tuttukları; birbirinden bağımsız ancak kitapta günü gününe atbaşı kaydedilmiş günlüklerinin etrafında şekillenmiş. Eşinin ölümünden sonra dünya ölçeğinde saygın bir psikiyatr olan Ken Wilber, eşinin anısını bu eserle yaşatmak yolunu seçmiş.
Evliliğinin ilk haftasında meme kanseri olduğunu anlayan ve radikal bir operasyon geçiren bir kadın! Birlikte yaşadığı kadının çoğunluğu hastanede veya tedavi peşinde geçen 5 yıllık bir hayat kesitinde gösterdiği sabır ve tahammülü her satırında hissedeceğiniz bir adam! Kurgu olsa asla inanılmayacak bir öykü. Kurgulanmaya niyetlenilse -asla böylesine yoğun bir duygulanım ile- bir kurgulanamayacak bir destan. Öyle ki bazen aynı günü anlatan iki farklı günlüğü okurken ruh zengini iki insanın olaylara iki ayrı açıdan nasıl derinlikli olarak yaklaştığını merakla izliyorsunuz.
Treya’nın ölüme yaklaştığı günlerdeki metaneti ve ölümü kabullenişi; sadece ölüm günlerinde ‘perişan’ bir hale düşmekten korkması nasıl da olgun bir ruh haletidir. Kitabın son kısmında ölümüne sayılı günler kalmış olan Treya’nın başka ‘kanser hastalarına moral destek’ için yaptığı bir konuşma var ki, ömrünün bir kesitinde kanserli çocuklar ve onların aileleri ile yüzyüze yaşamış bu satırların yazarına dahi, ‘nasıl olur bu ruh asaleti, bu ne eşsiz diğergâmlık?’ dedirtti.
Nihayetinde Treya’nın ölüm sahnesi. Söz ve kelimelerle anlatılması imkansız bir ruh fırtınası. Kalbindeki insani özü, günah perdeleriyle kapkara kesilmemiş her insanın amma her insanın gözyaşlarına hakim olamayacağı hassasiyetler taşıyan satırlar. Dünyadan ayrılmak üzere olduğunun bilincinde bir ruh halini bu denli derli-toplu yaşayabilmek, anlatabilmek nasıl bir şeydir ki?
Son yıllarda çağdaş tıbbın çözümüne, anlamağa çalıştığı ‘ölümcül hasta’nın son ‘iyilik halleri’; ölümün çok yakın olduğu hallerde yaşanan ‘ölüm anında bedenden ayrılan ruha eşlik eden vizyonlar’ konusunu işleyen anlatılardan bir kısmını okumuş, bu konuda çevrilmiş birkaç nitelikli Hollywood yapımını -Aşkın Gücü, Flat-Liners adlı yapımları hatırlıyorum- izlemiş birisi olarak Treya’nın bu olağanüstü öyküsünün de bir film olarak çok geçmeden sinema tarihine geçeceğini sanıyorum.
Bu kitabı yayınlamakla ‘insani literatürümüz’e katkı yapan İnsan Yayınları Editörü Mahmud Erol Kılıç’ın bir kitabevinde gözüne ilişmesiyle okuma şansı bulduğumuz bu kitabın çok satan kitaplar listesinde zirveye yerleşememesini ise gönlüm kabullenemiyor. Bunda genel ‘sağ okur’un dikkat sığlığı kadar, zihnindeki bariyerlerin arkasından hâlâ çıkamayan ‘sol aydın’ın da kusuru olmalı.
Son olarak bir dilek : Günümüzün ‘merhamet’ten sıyıran, ‘metanet’ini ilk engelde un-ufak ediveren dünyasının insanları, özellikle aile ortamını paylaşan ve paylaşacak olanlar, sahip olduğumuz ‘şey’lerin değerini anlamak için, keşke bu kitabı okuyabilseydi…
________________________________________________
[*] Bu kitab tanıtım yazısı o tarihte gazeteci Fadime Özkan tarafından yönetilen 23.10.2004 tarihli Yeni Şafak gazetesi Kültür-Sanat sayfasında yayınlanmıştır.
http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2004/EKIM/23/kultur.html