OSMANLICILIK VE İSLÂMCILIK
KARŞISINDA TÜRKÇÜLÜK
Ön Söz
Türkçülüğün tarihine olan ilgim üniversite yıllarında başladı. O yıllarda ilmî bir meraktan ziyâde fikrî bir mensubiyetten doğan bu ilgi, “Türkçülük” konulu bir mezuniyet ödevi ile bir başka boyuta geçti. İnanç tahkimi ve haklılık tescili için başlayan okumalarım giderek soruların peşinde giden bir anlama faaliyetine dönüştü. Elinizde tuttuğunuz bu kitap; naif bir mezuniyet tezi, konuya dair eski yazı metinlerin transkripsiyonuyla oluşmuş bir derleme kitap ve birkaç makale ile birlikte on yılı aşan bir mâziye sahip olan arayışımın bütün hâsılâtını teşkîl etmektedir. Bahsi geçen diğer çalışmalarımla aynı mütevazılığı paylaşmaktadır.
Kitabın ilk bölümünün var olma sebebi, Osmanlı dönemi Türk milliyetçiliğinin derli toplu bir hikâyesini anlatmaktır. Şüphesiz bu bilinmeyen bir hikâye değildir, bilakis konuyu hakkıyla ihata eden ve bir kısmı bu kitabın kaynak listesinde de yer alan pek çok eser, Türkçülüğün tarihini takip etmeyi mümkün kılmaktadır. Esasen bu kitap da kendinden öncekilerin açtığı yolda yürümüş ve Türkçülüğün izini sürmek konusunda daha önce söylenenlere yeni bir şey eklememiş- tir. Fakat tertibi, üslûbu, sırası geldikçe eski yazı metinlere müracaat etmesi ve bazı bildik ayrıntıları derinleştirmesinin dışında, bu bölümü, kendinden öncekilerin bir özeti ve tekrarı olmaktan kurtaran birkaç hususiyetinin daha olduğunu düşünmekteyim. Bunlardan ilki, Osmanlı dönemi Türkçülüğünün dönemleştirilmesi hususunda teferruatta da kalsa bir teklifinin olmasıdır. İkincisi, Türkçülüğün tarihi bahsinde bildik hikâye yeniden fakat daha ziyâde hikâyenin kahramanlarının söylediklerine dikkat kesilerek, yani doğrudan Türkçülüğün doğuş sürecine iştirak etmiş olan iki kurucu ismin, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’in metinlerine nispetle anlatılmıştır. Bu yolla, Türkçülüğün kurucularının kendi tarihleri, dolayısıyla bizatihi kendileri hakkında nasıl bir bilinç inşâ ettikleri ve varoluşlarını nasıl bir tarihî bağlam içine yerleştirdikleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Umarım bu Gökalp ve Akçura’yı birlikte okuma denemesinde başarılı olabil- mişimdir.
Kitabın ikinci ve üçüncü bölümlerinde ise Osmanlıcı ve İslâmcı çevrelerin Türkçülüğe yönelik eleştirileri ile Türkçülerin bu eleştirilere karşı ürettikleri cevaplar incelenmiştir. Önce II. Meşrutiyet Dönemi’nin meşhur tartışmaları ele alınmış, sonra temsil edici olduğuna inandığım metinlerin desteğiyle daha kapsayıcı bir çerçeve çizilmiştir. Bölüm sonlarında Türkçülerin görüşlerini, altında yatan kaygılarla da ilişkilendirilerek sınıflamaya, sistematize etmeye, mo- dellemeye ve bu suretle daha anlaşılır bir zemine oturtmaya gayret ettim. İkinci bölüm, “Tartışma: Türkçüler ve Altı Asırlık Osmanlı Tecrübesi”, üçüncü bölüm ise “Tartışma: Millî Din mi? Geleneğin Tasfiyesi mi?” başlıkları ile nihayet bulmaktadır. Başlıkların “tartışma” ibaresi ile verilmesinin iki sebebi vardır. Tartışma ile muradım, öncelikle bu başlıklar altındaki modellemelerin ve bazı varsayımların eksik, yanlış veya yer yer aşırı olabileceğini peşinen kabul ettiğimi göstererek, konunun erbâbından bir yardım istirhâmıdır. İkinci olarak, “Osmanlı tecrübesi” ve “Türklerin İslâm tasavvuru” gibi Türk milliyetçiliğinin iki sıkıntılı konusuna dikkat çekerek, bu iki mesele bağlamında kendi gelenekleri ve yüz yıllık birikimleri üzerine yeniden düşünmeleri için Türk milliyetçilerine yapılmış bir davettir.
Bu kitap ne Türk milliyetçiliğinin doğuşunu ve gelişimini açıklayacak bir teori geliştirme, ne de var olan bir milliyetçilik teorisini Türk milliyetçiliğine tatbik etme arayışının ürünü değildir. Konunun sosyolojik ve ekonomik zemini bu çalışmada yoklanmadığı gibi emsâl teşkil edebilecek farklı milliyetçilik tecrübeleriyle de mukayeseler yapılmamıştır. Esasen bütün bunları yapmaya yetecek bir iktidarımın olmadığını da teslim etmeliyim. Kitap, olsa olsa çeşitli metinler üzerinden yürütülen bir anlama faaliyetidir, bir fikriyattır. Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük ile ilgili konuların gündemimizden hiç düşmediğini; kimlik meselesinin hâlâ siyasî ve fikrî hayatımızı şekillendiren başat âmil olduğunu; hâlâ kim olduğumuz sorusu karşısında bir mutabakat tesis edemediğimizi düşününce, kimlik meselemizin yüz yıllık arka plânına dikkat çekmeye çalışan bu kitabın faydadan hâlî kalmayacağını umut etmekteyim. (…)
Dr. Mehmet Kaan Çalen
12 Şubat 2017 – Edirne
ÖTÜKEN NEŞRİYAT
236 s., İstanbul-2017
***
İNTERNETTEN SİPARİŞ:
http://www.kitapyurdu.com/kitap/osmanlicilik-ve-islamcilik-karsisinda-turkculuk/423718.html