23 Nisan… Türkiye Cumhuriyeti için en önemli tarih.
Bu 23 Nisan; kapatılan Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin yerine, 1920 yılında Anadolu’da toplanan ve “Yasa Koyucu” sıfatıyla Milli Mücadele’yi yürüten kahramanların oluşturduğu Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 94. Yılı.
TBMM’nin açılışı 1915 Tehciri’nin de tazeliğini koruduğu, dumanının tüttüğü yıllara tekabül eder.
Çanakkale’de kırıma uğraya uğraya vatan savunmuş bir milletin acısının, feryadının yükselmeye devam ettiği yıllardır.
Müslimlerin cepheye, Gayr-i Müslimlerin sahipsiz Türklerin üzerine yürüdüğü günlerdir.
Yedi oğlun yedisini, yedi ayrı cepheye göndermiş ihtiyarların, çetelerden kurtarmak için yetimlerinin üzerine kapandığı zamandır.
Anadolu’yu işgale hazırlanan Düvel-i Muazzama ve müttefiklerinin örgütlediği azınlık çetecilerin vicdansızca saldırılarının devam ettiği talihsiz bir çağ.
Emperyalist ülkelerin işgale zemin hazırlamak için giriştiği ahlaksız komitacılığın neticesidir Tehcir.
Kirli emelleri için, bin yıldan fazla bir zaman birlikte yaşama iradesi ortaya koymuş komşuların arasına kan soktular.
Devlet çaresizce, birbirini boğazlayan insanları ayırmak zorunda kalmıştır.
Kabahat varsa daha azı Türklerindir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Şimdi, neden yüz yıl sonra onca acıyı yaşamış bu milletin dedelerine kendi devleti katil vasfını layık görüyor. Bu durumun izahı neyle mümkündür?
Yedi ayrı cephede yedi evlat bırakan, ekmeksiz, elbisesiz yetim büyüten bu acılı millet katillerin torunu mudur?
Dedelerimiz bunca hakareti hak edecek ne yapmıştır?
Neden devletimiz böyle bir açıklama yapma gereği duymuştur?
Sorunun cevabı oldukça basit, birden fazla sebebi var;
-Mısır ve Suriye politikaları ile kaybedilen dış politika mevzisini yeniden kazanabilme girişimi,
– Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminden dolayı dış destek arama girişimi,
– Cumhurbaşkanlığı seçimi için Azınlıkların ve Kürtlerin desteğini alma çabası,
-Yolsuzluk ve rüşvet imajının kaldırılmaya çalışılması,
– Demokrasiden uzaklaşan bir yönetimin kendisini aklama operasyonu,
Başka türlü izahı mümkün olmayan bu talihsiz açıklamalar maalesef milletimize yeni sorunlar fatura etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Bu açıklamalar ile birlikte Diaspora’nın iddiaları daha tutarlı hale gelmiştir.
ABD ve Fransa gibi konuyu sahiplenen ülkeler meseleyi uluslar arası platformlarda daha fazla tartışmaya açacaktır.
Dedelerimiz gıyaben savaş suçlusu sayılacak, Tehcir’den arta kalan Ermenilerin torunları toprak ve tazminat talep edeceklerdir.
Hak iddiası ile birlikte, aramızda yaşayan Kripto Ermeniler harekete geçecektir.
Tam anlamıyla sorumsuzca yapılan bu tür açıklamaları, özellikle Büyük Millet Meclisi’nin açılış yıl dönümüne denk getiren zihniyet siyasi kaygılarla taşları yerinden oynatmaya devam ediyor.
Türkiye Cumhuriyeti bu açıklamalar ile birlikte kendi ayağına sıkmıştır.
Bunun vebali aynı zamanda, dedeleri katle uğramış günümüzün duyarsızlarına aittir!