GELECEK GALİYEV FİKRİYATINDA TELAKKİ EDEBİLİR
Bülent KARA
Milli Kültür Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 1, 2020, 122 – 140
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1135386
(…)
GALİYEV’İN İSLAM DİNİNE YAKLAŞIMI
Galiyev’i tanımlamak için kullanılan üç sıfattan (Müslüman, Tatar,Bolşevik) en siliği herhalde onun Müslüman kimliğidir. 23 Mayıs 1923’te Stalin ve Trotski’ye yazdığı “Ben Kimim?” başlıklı mektupta açıkça belirttiği gibi Galiyev bir ateisttir.
Müslümanlığından olsa olsa içinden geldiği toplumu reddetmemesi anlamında söz edilebilir. Ama, birey olarak Galiyev’in düşüncesinin yanı sıra Galiyevci akımın dine yaklaşımı daha önemlidir. Roy’un yorumuna göre Galiyev, Panislamistlerin tanımladığı coğrafyada bir müslüman cemaatin varlığını saptamış, ama din unsurunu bir kenara bırakmıştır. Bu cemaatin kendi bolşevik partisini kurulmasını da hedefleyen Galiyevci akım için olsa olsa laik Panislamist denebilir (ROY,2000:81).
Birincisi, tıpkı diğer Bolşevik önderler gibi Galiyev’de Çarlık Rusyasında ezilen Müslüman halkların bu kimlikleriyle ayakta kaldıklarını teslim etmiştir. Yani Çarlık coğrafyasında Müslümanlıkla Türklük Rus yönetimine karşı bir ortak kimlik haline bürünmüştür. Galiyev, bu saptamayı yaparken 19. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve dinde reformu hedef güden Ceditçi akımın kazanımlarına sahip çıkarak (ENGW: 89)
(dinin bir toplumdan, hele kimliğini bunun üzerine inşa etmiş Müslüman bir toplumsa, bıçakla keser gibi söküp atılamayacağını da göz önünde bulundurarak) ateizmi süreç içerisinde gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. İkincisi, Galiyev, Müslümanlığı Bolşevizm için kullanmaya çalışmıştır. Sömürgeciliğin karşısına İslam dinini, Marksizmdeki proletaryanın yerine Müslüman halkları koyarak Müslüman ülkelerdeki ulusal hareketlerin sosyalist nitelikte olduğunu ileri sürmüştür.
Galiyev’in dine yaklaşımını anlamamıza yardımcı olan çalışmalarından en önemlisi 1921’de kaleme aldığı “Müslümanlar Arasında Din Karşıtı Propagandanın Yöntemleri”dir (MİRSAİD, 1998: 363-374; BENNİNGSEN/WİMBUSH, 1995: 172-186). Zeki Velidi Togan’ın sözleriyle “yalnız Su1tangaliyev idaresindeki ‘Doğu Komünist Partisi’ dine ve İslamiyete karşı açıkça propagandayı ciddi olarak yaptığı halde, Stalin başlangıçta Türkistan, Kazak ve Başkurt Komünist’lerine bu işi teklif etmemeyi emrediyordu” (TOGAN, 1969: 286). Daha sonra, 1922’de başlatılan ateist
propagandanın ardından 1925’te kurulan “Allahsızlar Cemiyeti”, 1929’da “Cengaver Allahsızlar Cemiyeti”ne dönüştürülmüştür (ENGİN: 107).
Galiyev’in bu çalışması hiç kuşkusuz SSCB’nin kurulmasıyla değişen milliyetler politikasının ürünü olan bu cemiyetlerin edimleriyle örtüşmemektedir, ”Müslüman halkların genel toplumsal ve siyasal durumu nedeniyle” din karşıtı propagandanın “çok nazik ve karmaşık” olduğunu saptayan Galiyev çalışmasına kendi duruşunu belirterek başlamaktadır: “Doğallıkla, biz komünistler için, sadece Rusya Müslümanları değil, Rusya’nın sınırları dışındakiler arasında da din-karşıtı propagandanın gerekliliğine kuşku yoktur. Bize göre tüm dinler aynıdır. Bu düzeyde sorun açıktır ve hiç bir tahlil gerektirmez”. Galiyev, sorunun çetrefilli oluşundan, öncelikle İslam dininin tanınması, ardından onunla savaşın tekniklerinin saptanması gerektiğini öne sürüyordu.
Bunu yaparken, daha önce din karşıtı propaganda adı altında yapılanları (Çarlık dönemindeki Ortodoksi araştırma girişimlerinin de etkisiyle) Müslüman halkı Bolşeviklerden uzaklaştırdığına değiniyor ve örnekler sunuyordu. Üstelik, “kendilerine özgü adetleri ve kültürleri bilinmezse” din karşıtı propagandanın imkansız olacağının altını çizerek, ‘bir ilk girişim” olarak Tatarlar, Başkırtlar, Kırgızlar arasında ve Türkistan’da, Hive’de, Buhara’da, Azerbaycan’da, Kafkaslar’da ve Kırım’da çalışma yöntemlerini ayrı ayrı öneriyordu:
“…İslamın öz itibarıyla diğer dinlerden farklı ve kendi tarihi olduğundan, onunla savaşmak için başka propaganda yöntemlerinin gerekli olduğunu tekrarlamalıyız … Tatarlarda işe yarayanlar Kırgızlar için değersiz, Rus Müslümanlara şıp diye uyan Afganistan veya Buhara’da uygulanamaz ve tersi… Doğu’daki ajitasyon ve propaganda çalışmalarımızın en acil görevlerinden biri bu sorunun bizzat yerinde ve ayrıntılı ve derinlemesine incelenmesi ve Parti basınında tartışılacak ciddi tahlilidir…”
Ateist olduğunu açıkça ilan eden ve din karşıtı propagandanın kuramsal alt yapısı üzerine kafa yorarak bizzat bunu yürüten Galiyev’in, tüm bunların yanı sıra Müslümanlar arasında diğer akımların değil de Bolşevizmin yerleşmesindeki katkıları göz önüne alındığında, Galiyev’i günümüz terminolojisiyle “dinci” olarak nitelemek haksızlık olacaktır. Yaptığı olsa olsa devrim koşullarında bile olsa bir iki yıl içerisinde halkların toplumsal değerlerinden sıyrılamayacağını saptayarak, bu konuda izlenecek politika hakkında Bolşevikleri “içeriden” uyarmaktı.
6 Ankara Hükümetinin ilk Moskova Büyükelçisi Ali Fuat Paşa da anılarında bu değişime işaret ediyor (CEBESOY, 1955: 193-197).
7 SSCB’yi oluşturan federe birimlerin gönüllü birlikteliği ve ayrılma hakları 1924 Anayasası’nda yer alan da, bu göstermelik bir anlam ifade ediyordu ve daha çok olasıdiğer Sovyet yönetimlerinin bu gönüllü birliğe katılmalarını sağlamaya yöndikti (USSR,1982:177).
8….. 16 yaşıma geldiğimde gerçek bir ateist olmuştum ….. (MIRSAID, 1998: 477), Doğu halklarının sömürge boyunduruğundan kurtulmasında İslam dininin temel rol oynayacağını savunmuştur (ENGİN:78-79). Galiyev toplumsal gerçeklik olarak saptadığı İslam dininin Bolşevizmle uzlaşabilir olduğuna da inanmıştır. Dini Bolşevizmin hizmetine sunarken hiç kuşkusuz, bunda Bolşeviklerin dinsel özgürlükler konusundaki vaatleri de etkili olmuştur. Açıkça Ortodoks Kilisesi’ne bağlı olan ve diğer dinleri baskı altında tutma eğilimindeki Beyaz Ordu’nun Doğu’da yandaş bulması zordur
ve bu gerçekleşmemiştir.
9 “Tüm Müslüman sömürge halkları proleter halklardır ve Müslüman toplumundaki hemen bütün sınıflar sömürgeciler tarafından ezildiklerinden, tüm sınıfların ‘proleter’ olarak adlandırılmaya hakkı vardır”, Müslüman halklar proleter halklardır, Iktisadi bir bakış açısından. Ingiliz ve Fransız proleterleri ile Afgan veya Faslı proleterler arasında muazzam bir fark vardır. Dolayısıyla, Müslüman ülkelerdeki milli kurtuluş hareketinin bir Sosyalist devrim karakterine sahip olması meşrudur”, (BENNİNGSEN/WIMBUSH,1995: 59; YAMAVCl-Il, 1998: 49),
10 Din karşıtı edimlere katılan Galiyev, devrim karşıtı Osmanlı basınında sevilmiyordu, 20Şubat 1918 tarihli Vakit gazetesinde Stalin’e bağlı kurulan “Umur-u İslamiye” şubesinin başına getirilen Kırımlı Tatar Galiyev’in “dolandırıcılıklarıyla tanındığı” ve Stalin’in “kafadarı” olmanın verdiği güçten yararlanarak “kendisine düşman bildiği İslam önderlerine karşı tecavüzlerde bulunduğu”, “birçok kişiyi tevkif ettirdiği”nden söz ediliyordu (KOCABAŞOGLU/BERGE, 1994: 153),
11 Galiyev’in “düşmanı tanımadan onu yenmeyi umamayız” diyerek başladığı İslam dininin özelliklerini saptama girişimi Gültekin tarafından Islam dinini “methiye”, yöntemi ise Bolşeviklerle ilişkilerinde “takiyye” biçiminde nitelendirilmektedir (GVLTEKIN, 1999:93-97). Bütününde “bilimsel sosyalizm” adı altında Sovyet deneyiminin savunusuna soyunan bu çalışma, bu bağlamda Galiyev’in tasfiyesini de olumlayacak biçimde yanlı yaklaşmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Sultan-Galiev, İzbrannıy Trudi, Kazan 1998;
Aclan Sayılgan, SSCB ve Sultan Galiyev, Ankara 1965;
A. Bennigsen – S. E. Wimbush, Muslim National Communism in the Soviet Union; A Revolutionary Strategy for the Colonial World, Chicago 1979;
A. Rorlich, The Volga Tatars: A Profile in National Resilience, Stanford 1986; a.mlf., “Mirsaid Sultan Galiyev ve Millî Komünizm” (trc. Bülent Keneş), Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, XVIII, 837-842;
Renad Muhammedi, Sırat Köprüsü: Sultan Galiyev (trc. Mustafa Öner), İstanbul 1993;
Erol Kaymak, Sultan Galiyev ve Sömürgeler Enternasyonali, İstanbul 1993;
A. Bennigsen – C. L. Quelquejay, Sultan Galiyev ve Üçüncü Dünya Devriminin Babası (trc. T. Ahmet Şensılay – Erden Akbulut), İstanbul 1995;
M. Yamauchi, Sultan Galiyev: İslam Dünyası ve Rusya (trc. H. Matsutani), İstanbul 1998;
Mehmet Bedri Gültekin, Sultan Galiyev Eleştirisi, İstanbul 1999;
Oğuz Şaban Duman, Doğu-Batı Meselesi ve Sultan Galiyev, İstanbul 1999; a.mlf., “Sultan Galiyev’de Medeniyet Tartışmaları, Milliyetçilik, Sosyalizm ve Din”, İslâmiyât, V/2, Ankara 2002, s. 101-116;
Rafael Muhammetdinov, “Bolşevizm, Milli Komünizm ve M. Sultan Galiyev Fenomeni”, Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, XVIII, 843-847;
Halit Kakınç, Sultan Galiyev ve Milli Komünizm, İstanbul 2003; a.mlf., Destansı Kuramcı Sultangaliyev, İstanbul 2004;
Necdet Ekinci, “Türkçü-Turancı Bir Komünist; Sultan Galiyev”, Yeni Türkiye, sy. 46, İstanbul 2002, s. 423-435.
Yukarıdaki pasaj https://islamansiklopedisi.org.tr/mir-said-sultan-galiyev sayfasından alınmıştır.