H. Nihal ATSIZ: TÜRKÇÜLÜK VE SİYÂSET (1972)

***
H. Nihal ATSIZ
***

Türkçülük bir ülkü, siyaset ise iktidara geçme taktiğidir. Bu sebeple bir ana inanç ve ana düşünce olan ülkü asla değişmediği halde siyaset yani taktik her zaman değişir.

İnsanlar iktidara geçmek için partiler kurarak çalışırlar. İktidara geçmek oy kazanmakla mümkün olduğu için oy sahiplerinin fikrini ve gönlünü almaya uğraşırlar. Bunu sağlamak için taviz verirler; propaganda yaparlar; kendilerini beğendirmeye çabalayıp bol bol da yalan söylerler. Hatta rakiplerine iftira attıkları da olur.

Bu, bütün dünyada böyledir. Bizde “İttihat ve Terakki”, “Hürriyet ve İtilaf” partileri arasındaki iğrenç ve ahlaksızca mücadeleyi bir tarafa alıp Cumhuriyet çağına, onun da Halk Partisi ile Demokrat Parti arasındaki savaş zamanına göz attığımız zaman karşılaştığımız manzara şudur:

İktidar, iktidarda kalmak için haksızlıklar yapmış, muhalefet bundan şikâyet etmiştir. Sonra, Muhalefet iktidara geçince aynı haksızlıkları kendi yapmaya başlamış, bu sefer evvelce haksızlık edenler aynı haksızlığa uğrayınca feryadı göğe yükseltmişlerdir.

Partilerde ülkü yoktur İktidara geçmek veya orada kalmak için en aşırı tavizlerden çekinmezler. Demokrat Parti’nin iktidara geçince Türkçe ezanı yine Arapçalaştırması samimî kanaatinden değil, oy toplamak kaygısındandır. Aşırı Kemalist olan ve dinle ilgisi bulunmayan Celal Bayar’ın bunu isteyerek yaptığı veya yaptırdığı söylenemez. Bununla ileriki seçimleri teminata almak istemiş ve almıştır.

Sade dinsiz değil, aynı zamanda Tanrısız bir rejim olan komünizm ise İkinci Cihan Savaşında Almanlar karşısında tutunabilmek için dinden yardım beklemiş, Sovyetler Birliği’nin Hıristiyan ve Müslüman vatandaşları için kiliseler ve camiler açılıp dinî liderler seçilmiştir.

***

Türkçülük, Türk milliyetçiliğidir ama her milliyetçi Türk, Türkçü değildir. Milliyetçilik pek umumî bir deyimdir. Her normal insan az çok milliyetçidir. Türkiye’nin bütünlüğü ve emniyeti üzerinde duygulu olup Türk milletine bağlı kalmak şüphesiz milliyetçiliktir. Fakat böyle milliyetçiler arasında Dış Türkler’le hiç ilgilenmeyen, hatta onların varlığından habersiz olan, siyasî sınırlar dışında Türk ülkeleri olduğunu bilmeyen, tutsak bir Türk ülkesinin kurtarılması için göze alınacak savaşı istilacılık sayan nice insanlar vardır.

Türkçüler bugünlük ancak Türkçü karakteri olan partileri tutarlar. Türkçülükten sapan veya taviz veren hiçbir parti Türkçülerce tutulmaz, tutulamaz. Türkçülüğün ne olduğu açık, seçik ortada bulunduğu için bugünkü tutumları ile hiçbir parti Türkçü değildir.

Aslında beynelmilelci olan sosyalizmin Türkiye’deki mümessilleri de milliyetçi olduklarını söylerler. Hatta Orta Asya’daki atalarımızla ilgimizi inkar edip bu topraklar üzerinde Hititlerden başlayarak üst üste yığılmış olan etnik döküntülerinin karması olduğumuzu ileri sürenler de milliyetçilik davasındadır.

Komünistlikten hüküm giymiş olanlar, Türk milliyetçiliğinin kökünü kazımak için kampanya açmış olan partiler, İslam beynelmilelciliği davası güdenler de hep milliyetçi olduklarını söylerler.

Türkçülük bu türlü eksik ve yanlış milliyetçiliklerin hepsini reddeder. Türkçüler için İzmir’i kurtarmak üzere yapılan savaşla Kıbrıs’ı kurtarmak için yapılacak savaşlar arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü Türk milleti bir bütün olduğu için Türkçülük ancak ve yalnız, bütün Türkleri içine alan bir milliyetçilik davasını ülkü edinir. Türkler ise Türk soyundan gelenlerle Türk soyundan gelmişler kadar Türkleşip kendini o soya bağlayan ve beyninde hiçbir yabancı ırk düşüncesi bulunmayan fertlerin topluluğudur.

Türkçülük bugün siyasî değildir. Fakat bir gün siyasî bir kuruluş durumuna gelirse bütün Türkleri kurtarıp birleştirecek bir program ile ortaya çıkacaktır. O zaman, şüphesiz çağı, durumu ve ortamı kollamakla beraber bunlara bağlanıp kalmayacak, bu kaygıların üstüne çıkacaktır. Dünün gerçekleri yeniden gerçekleştirecektir.

***

“Türkçü” kelimesi bugün birçoklarını ürkütüp tedirgin etmektedir. Bunun altında bir Nazizm, diktatörlük, kafatasçılık heyulaları görmektedirler.

Türkçülük kelimesinin bu korkunç hale getirilmesinde yerli Moskofçuların rolü büyük olmuştur Onlar Moskova uşağı oldukları içi Rusya’yı yere vuracak her düşünceye düşmandırlar, ikinci olarak Türklüğe gizli bir hınç besleyen Devşirme artıkları, üçüncü olarak da Türkiye’de solculuğun anası olan Halk Partisi gelmektedir.

Halk partililer arasında bir tane Türkçü gördünüz mü? TİP dışında bütün partilerde Türkçü bulunur ama Halk Partisi’nde bulunmaz.

Gerçek çehrelerini de son kurultaylarıyla ortaya koydular.

Türkçüler bugünlük ancak Türkçü karakteri olan partileri tutarlar Türkçülükten sapan veya taviz veren hiçbir parti Türkçülerce tutulmaz, tutulamaz. Türkçülüğün ne olduğu açık seçik ortada bulunduğu için bugünkü tutumları ile hiç bir parti Türkçü değildir.

Partiler bakımından Türkiye henüz oturmamıştır. Bu kaynaşmalar durulduktan sonra kaç parti kalacak, belli değildir. Belli olan tek şey Halk Partisi’nin ölmüş olduğudur. Millî vicdan sosyalizmden iğrendiği için sol partilere de hayat hakkı tanımayacaktır. “Demokrasilere sol partiler de lazımdır” sözü bazı safların da inandığı bir komünist uydurmasıdır. Tam bir demokrasi olan Amerika’da sol parti yoktur.

İlerde şartlar hazır olunca, meşru partilerden biri Türkçü parti haline gelir veya bir Türkçü parti kurulursa Türkçülük o zaman siyasete girmiş olacaktır. Şu da unutulmamalıdır ki, Türkçülüğün iktidara geçmek için mutlaka parti kurması lüzumu yoktur. Türkçülük beyinle ve gönüllere şuurla yerleştikten sonra bu, partisiz de olabilir.

***

Türkçüler Derneği Genel Merkezi’nden Bildirilmiştir

Tebliğ Nu. 2

1) Ankara’da çıkan Devlet dergisinin Türkçüler Derneği Kurultayı’nın aldığı kararla ilgili olarak yayınladığı gerçekdışı yazı tarafımızdan hayretle karşılanmış ve gülünç bulunmuştur.

2) Türkçüler Derneği’nden çıkarılanlar arasında bu Derneğe üye olmayanların da bulunduğu şeklindeki iddialar, bulanık suda balık avlamak kabilinden basit, ciddiyet ve vekarla bağdaşmayan bir oyundur. İhraç edilenlerden Galip Erdem 9.11.1963 tarihinde 272 numara ile, Mehmet Altınsoy 18.3.1965 tarihinde 359 numara İle kayıtlıdır, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Sadi Somuncuoğlu ve İbrahim Metin 1.4.1965 tarihinde üyeliğe kabul edilmişler, o tarihte üyelere kütük numarası vermek usulü kaldırıldığı için numara almamışlardır. Bunlardan İsmail Hakkı Yılanlıoğlu 28.11.1966 – 31.12.1968 arasında Türkçüler Derneği’nin o zamanki adı ile Türkiye Milliyetçiler Birliğinin Genel Başkanlığında, Sadi Somuncuoğlu ise Genel Yazmanlığında bulunmuştur. İbrahim Metin ise Ankara’da yapılan 31.12.1968 tarihli Kurultayda kongre başkanlığı yapmıştır.

3) 31 Ocak 1971 tarihli Kurultay’da da ihraçları İstenen bu kimselerin Çankırı Ocağı Başkanı Sayın Şevket Barutçu’nun yeni bir ihtilâfa meydan verilmemesi şeklindeki mütaleaları ve Sayın Enver Yakuboğlu’nun izahları ile Haysiyet Divanı’na bırakılmış ve tutumları dikkatle izlenmiştir. Tutumlarında bir değişiklik görülmediğinden son Kurultayda ihraçları cihetine gidilmiştir.

4) Sayın Şevket Harııtçu’nun mensup olduğu parti içinde bir ihtilaf vukuunu düşünerek iyi niyetlerle hareket etliğini daha önceki davranışlarından bildiğimiz için, Devlet dergisinin bu ülküdaşımızın iyi niyetini istismar etmesini de üzüntüyle karşıladık.

5) Dergide bahsi geçen Ocaklardan Adana Ocağı, Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığınca faaliyetten men edilmiştir. Diğer bir Sıkıyönetim bölgesi olan İstanbul’da Genel Merkez, Kadıköy, İstanbul ve Üsküdar Ocakları ise kanunlara saygılı ve içinde bulunduğumuz ortamın özelliklerini müdrik olarak dikkat ve vekarla hareket etmektedir. Bu bakımdan Adana Ocağının kapatılması sebebi göndereceğimiz müfettişle incelenecektir.

6) Zihinlerde bir istifham yaratmak düşüncesiyle kasıtlı olarak hareket eden Devlet dergisi, kendileri gibi düşünenler tarafından münfesih duruma düşürülen, kapatılan, evrakı ve eşyaları kaybedilen Ankara Ocağı’ndan bahsedip bu Ocağın da Kurultay kararına karşı olduğunu söylüyor. Mevcut olmayan Ocağın karara karşı çıkması elbette ciddi insanlara yakışan bir iddia değildir. Ankara Ocağı, verilen yetki ile yakında yeniden kurulacak, hesaplar görülecektir.

7) Bugüne kadar Türkçüler’e karşı olan davranışlarıyla gerçek düşüncelerini ortaya koymuş olanlar 1962 yılından beri her türlü imkânsızlıklara rağmen mücadeleye devam eden, Türkçülük bayrağım indirmeyen Derneğimizi “gûya Türkçüler Derneği” şeklindeki sözleriyle ne vasıfta, ne düşüncede kimseler olduklarını göstermişlerdir. Şimdiye kadar Nurcularla, Ümmetçilerle, Anadolucularla, Çarpancılarla ve ne idüğü belirsiz adamlarla işbirliği yapmaları bir yana bu son hareketleri affedilmeyecektir. Daha önce yaptıklarının hesabının bu dünyada sorulacağını düşünmeden ihraç sebeplerini öğrenmek üzere sağı solu rahatsız etmeleri de ayrı bir görgüsüzlüktür. Burada şunu da belirtelim ki Türkçüler hesaplarını öbür dünyaya bırakmaz. Yüksek taktik yaptıklarını sanan bu zevat Reşide Sançar Hanım’ın esprisini bile anlamayacak kadar safmışlar. Çünkü Reşide Sançar Hanım’ın, Atsız’la Sançar’ın ihraç edileceği hakkındaki sözleri Devletin bilerek tahrif ettiği manada değil, Dernek İdare Heyeti’nin bağımsız bir kuruluş olarak gerekirse onlara dahi tüzük hükümlerince ceza verebileceği anlamında söylenmiştir.

Şimdilik şu sonuçlarla iktifa edelim:

a) Onlar Türkçülük safında bir er bile olamazlar.

b) Bugüne kadar hangi fikre ve kime hizmet ettikleri belli olmayan karıştırıcılardan hesap sorulacaktır.

c) Bütün Türkçüler’e dikkatli ve uyanık olmalarını ve bundan böyle bu güruhun oyununa gelmemelerini bildirirken bundan sonraki davranışlarda da asla taviz vermeyeceğimizi, siyaset dalaverelerini mazeret diye kabul etmeyeceğimizi, kimsenin gözünün yaşına bakmayacağımızı bildiririz. Herkes safını seçsin, ona göre hareket etsin.

8) Türkçülerin dergisi yalnız ve yalnızca Ötüken dergisidir. Ötüken’i okumak, yaymak bütün Türkçüler’e bir ödevdir.

Tanrı Türk’ü Korusun.    Türkçüler Derneği Genel Merkezi