ZİYA GÖKALP
Hüseyin Nihal ATSIZ
Fikir tarihimizde birinci plânda yer alan şahsiyetler arasında Ziya Gökalp’in özel bir yeri vardır. Diyarbakır’ın bu sakin yaratılışlı evlâdı, fikir tarihimizdeki bu mühim yerini, Türklüğe yaptığı büyük hizmetlerle elde etmiştir.
Ziya Gökalp’in Türklüğe yaptığı büyük hizmet, Türk milliyetçiliği, yani Türkçülük alanındadır. Tarihin uzak yüzyıllarından beri varolan, fakat Tanzimat’tan sonraki devirde hem devamlı, hem de daha şuurlu bir mahiyet alan Türkçülüğü, ilk defa bir programa bağlayan Ziya Gökalp’tir.
Gökalp’in eserlerinin hemen hepsinde, bu büyük ülkünün izlerini bulmak mümkündür. Fakat muhakkak ki, bu alandaki en mühim eseri, Türkçülüğün bir programa bağlandığı ‘Türkçülüğün Esasları” dır.
Ziya Gökalp’ten önceki Türkçüler, Türk milletinin bağlanacağı ülkünün Türkçülük olduğunu anlamışlar ve bunu eserlerinde anlatmaya çalışmışlardı. Fakat bu büyük gerçeği millete mal edebilmiş oldukları asla söylenemez. Gökalp ise, Türkiye tarihinin en buhranlı bir devrinde, birkaç arkadaşıyla birlikte giriştikleri mücadele ile, Türk soyunun ülküsü olan Türkçülüğü geniş çevrelere yaymak imkânını bulmuştur.
Gökalp, bu fikir mücadelesi sırasında, o vakitler bir vilâyetimiz olan Selanik’te çıkan Genç Kalemler dergisinde yayınladığı meşhur Turan manzumesinin son beytinde, vatan kavramını şöyle formülleştirmişti:
Vatan; ne Türkiye’dir Türkler’e, ne Türkistan,
Vatan; büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!.
Türk’ün büyük fikir adamı, hayatı boyunca, hem bu ülkünün yayılması yolunda uğraşmış, hem de Türklük meselelerini hep bu ana fikir etrafında ele almış ve incelemiştir.
Ona göre Türk, bir milletin adıdır. Bir milletin bir dili ve bir tek ülküsü olur. Bazı Türk şubelerinin Türkiye Türklüğünden ayrı bir dil ve kültüre sahip olmaya çalışmaları doğru değildir. Türklerin birleşmeleri lâzımdır. Ancak, bu birleşme, bugün için sadece bir kültür birleşmesi olabilir.
Gökalp, Türklük meselesini bu şekilde ortaya koyduktan sonra, milletimizin bu tek ülküsünün ne olacağını tespite çalışmıştır. Değerli fikir adamımıza göre, Türk ülküsünü yakın ve uzak ülkü olmak üzere ikiye ayırmak lâzımdır. Yakın ülkümüz, Oğuz veya Türkmen birliğidir. Çünkü, kültürce birleşmeleri en kolay olan Türkler Oğuz Türkleridir. Türkiye Türkleri’nden başka Azerbaycan, İran ve Harzem ülkelerinin Türkleri de Oğuz boyundandır.
Bu bakımdan, Türkçülüğün yakın ülküsü bu boydan olan Türklerin birleşmesi, yani Oğuz birliği veya Türkmen birliğidir.
Uzak ülkümüz ise Turan’dır. Turan ülküsü, Turanlı kavimlerin birleşmesiyle meydana gelecek bir kavimler karışımı değil, sadece Türkler’in birliğidir.
Ziya Gökalp’e göre “Böyle bir birleşme mümkün müdür?” sorusunu sormak dahi lüzumsuzdur. Çünkü bu bir ülküdür. Hem de Türkler’in ruhlarındaki heyecanı sonsuz bir dereceye ulaştıracak çok cazip bir ülküdür. Türk milletini böyle büyüleyici ve coşturucu bir duygudan yoksun bırakmak asla doğru değildir. Türkçülük fikrinin bu derece çabuk gelişmesinde en büyük sebep, Turan ülküsünün ruhlarda ve gönüllerde yaktığı ateş ve büyük hamle gücüdür.
Turan ülküsü, bugün için bir hayal gibi görünmekle beraber, tarihte bir gerçektir. Çünkü Türkler tarihte birkaç kere birleşmişlerdir.
Gökalp, bugünkü heyecan ve hamle kaynağı olan hayâl ile tarihin gerçeğini birleştirerek şu sonuca varmaktadır: Tarihte gerçek olan şeyler, gelecekte de gerçek olabilir!
Gökalp, Türk’ün bu büyük ülküsünü sadece bilim ve fikir eserlerinde ele almakla yetinmiş değildir. Türklük ülküsünün Türk milletinin her seviyedeki fertleri ve toplulukları arasında yayılması için, konuyu ilmî olmayan eserlerinde de çeşitli şekillerde işlemeye çalışmıştır.
Gökalp’in Türkçülük alanındaki en verimli ve sistemli eseri Türkçülüğün Esasları adlı kitabıdır. Bu kitabın ikinci kısmında Türkçülük sekiz bölümde programlaştırılmış ve her bölümde o alanda yapılması gerekli hususlar ana çizgileriyle tespit edilmiştir. Bu program yalnız kendi neslinin değil, sonraki nesillerin aydınları üzerinde de büyük etkiler yapmıştır. Programdaki fikirlerden bazılarını uygulamak isteyenler arasında Atatürk de vardır.
Türkçülüğün Esasları, Türklüğe ait meseleleri sadece ana çizgileriyle ortaya koyabilmiştir. Programda, aradan geçen uzun zaman dolayısıyla eskiyen yerler de vardır. Fakat bu hususlar, Türkçülüğün Esasları’nın bugün de Türk milliyetçiliğinin belli başlı kaynaklarından birisi bulunmak vasfını yok etmiş değildir. Bu eserde bulunan eksikler, daha sonraki Türkçüler tarafından ele alınmış bulunduğu için, Türklüğün bütün meseleleri bugün tespit edilmiş durumdadır. Eksiklik, bütün bu fikirlerin ve meselelerin bir ana kitapta toplanmamış bulunmasıdır.
Ziya Gökalp, Türklüğü seven her Türk’ün her zaman saygı ile andığı fikir adamlarımızdan birisidir. Bu saygı, onun Türklüğe fikir alanında yaptığı hizmetlerin eseri ve sonucudur. Her fikir adamında olduğu gibi, elbette ki Ziya Gökalp’ta da tenkit edilecek tarafları vardır. Bu tenkidi, fikrin ciddî sınırları içinde yapmak da elbette ki lâzımdır. Ancak, bu gibi tenkitlerin tek gayesinin Türkçülüğe ve ilme hizmet olması gerekir.
Gökalp’i, bu şekilde tenkit etmiş fikir adamlarımız vardır. Bu suretle onlar da hem Türklüğe, hem de ilme hizmet etmişlerdir. Ancak bu hizmetin yanında bir de büyük fikir adamımızı küçük düşürmek için yapılan tenkitler bulunmaktadır.
Bu gibiler, Gökalp düşmanlığının eserleridir.
Gökalp düşmanlığı, fikir adamımızın şahsından çok milliyetçiliğine karşıdır. Türkçülük ülküsüne düşman olanlar, bu ülküyü zayıflatmak için Türk milliyetçiliğinin en büyük şahsiyetlerinden birisi bulunan Ziya Gökalp’i hırpalama taktiğinden hiç ayrılmamışlardır.
Gökalp’e düşmanlık edenlerin büyük çoğunluğu yerli kızıllardır. Bu düşmanlığın iki sebebi vardır. Birincisi, Gökalp’in eserleriyle, Türk’ün manevî gücünü ayakta tutmasıdır. Türkiye’de Türkçülük varoldukça, kızılların memleketimizi Moskof pençesine atmak gayretleri elbette ki gerçekleşemez, ikincisi ise, büyük fikir adamımızın, Turancılık ülküsünün de en büyük siması bulunmasıdır. Türkiye dışındaki Türklerin hürriyetlerine ve bağımsızlıklarına kavuşması dâvası olan Turancılık gerçekleşirse, bu yerli kızılların manevî vatanları olan Rusya’nın, pençesindeki en verimli toprakları elinden kaçırmak suretiyle yarı yarıya çökmesi olacaktır. İşte, kızılların Gökalp düşmanlığının sebepleri bunlardır. Ancak, bu düşmanlığın bu açık sebepleriyle değil, birtakım süslü tüllere büründürülmek suretiyle yapıldığını unutmamak lâzımdır. Fakat Gökalp o kadar kuvvetlidir ki, yıllardan beri devam ettirilen yıkıcı kampanyaya rağmen dimdik ayakta durmaktadır.
Ziya Gökalp’in, Türkçülüğün Esasları’ndan başka ‘Türk Töresi”, “Türk Medeniyeti Tarihî”, “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” adlı fikrî ve ilmî eserleri vardır. Manzumeleri ise “Kızılelma”, “Altın Işık” ve ‘Yeni Hayat” isimli kitaplarında toplanmıştır.
Bir çok mühim makaleleri dergi sayfalarında kalmıştır. Bu yazılarının en ehemmiyetlileri Küçük Mecmua ile Yeni Mecmua’dadır.
Damadı Ali Nüzhet Göksel tarafından yayımlanan Ziya Gökalp ve Malta Mektupları adlı eserde, büyük Türkçü’nün Malta’dan kızlarına gönderdiği mektuplar yayımlanmıştır. Fevziye Abdullah Tansel tarafından hazırlanan Ziya Gökalp Külliyatı: I. Şiirler ve Halk Masalları‘nda da değerli fikir adamımızın bütün manzum eserleri toplanmıştır.
Gökalp’in Yarınki Türkiye’nin Hedefleri adlı eserinin tenkitli bir basımı da, genç fikir adamlarımızdan Dr. Hikmet Tanyu tarafından, bir önsöz ilâvesiyle yayımlanmıştır. Yine Dr. Hikmet Tanyu tarafından hazırlanan, fakat henüz basılmamış bulunan Ziya Gökalp ve Türkçülük adlı mühim eserde büyük Türkçü’nün Türkçülüğe ait bütün yazıları toplanmıştır.
KAYNAK: ORKUN, 1962, Sayı: 1