İLLA Kİ MHP
Gültekin Öztürk
Tarihte olduğu gibi bugün de Türk düşmanlarının “milli kimliğimizi ve onu besleyen milli ülkülerimizi kirleterek” milletimizin özünden uzaklaşmasını sağlamak için her yöntemi kullanmakta olduklarını görmekteyiz.
Türk Milliyetçileri, yoktan var ettikleri Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez 1944’de “Turancılık Davası” diye bilinen “Milli Kıyam” sırasında “ırkçılık” ile suçlanarak devlet ve millet hayatından tasfiye edilmek istenmiştir.
Yıllarca zulüm gören Türk Milliyetçileri yılmamış, inandıkları milli davadan dönmemiş, vazgeçmemişlerdir. Cennet mekân Alparslan Türkeş’in 1969’da MHP adını verdiği siyasi partinin çatısı altında toplanarak yine O’nun koyduğu ilkeler rehberliğinde “Atatürk döneminde olduğu gibi” yeniden demokratik yollarla siyasi iktidara yürüyüşlerini başlatmışlardır.
Türkçüler, Başbuğlarının liderliğinde sınırlı imkânları ile bir yandan Türk düşmanlarına karşı varlıklarını devam ettirebilmek için ölüm kalım mücadelesi verirken bir yandan da “Milli Ülkülerini” gerçekleştirebilmek için canla başla siyasi iktidarı elde etmeye çalışmışlardır.
Bu yolda binlercesi şehit edilmiş, gazi olmuş, insanlık dışı zulümlere uğramış fakat Türk Ülkücülerinin hiçbiri inandıkları davadan vazgeçmemiş, yürüdükleri kutlu yoldan geri dönmemişlerdir.
Türklük düşmanlarının milletimizi yok etmek için planladıkları küresel tertipler Ülkücüler tarafından her seferinde büyük fedakârlıklarla engellenmiştir. Emellerinin boşa çıkarıldığını gören hain mihraklar ne yazık ki Türk Ordusunu kullanarak darbe yaptırmayı başarmış ve ancak bu yolla Ülkücülerin iktidara gelmesini önleyebilmişlerdir.
Küresel güçlerin hizmete aldığı 12 Eylül darbecileri, MHP ve Ülkücü hareketi yok etmek için Başbuğumuz dâhil binlerce kahramanımıza hapishanelerde, işkence odalarında alçakça zulüm yapıp masum Ülkücü gençlerimizi idam sehpalarına çıkartmışlar ancak yine kirli emellerine ulaşamamışlardır.
Türk milletini yok etmek için yapılan bütün saldırılar, tertipler, suikastlar, hıyanetler her seferinde olduğu gibi darbe ortamındaki saldırıda da Türk’ün çelikten sert iradesine sahip Türk Milliyetçileri/Türk Ülkücüleri tarafından boşa çıkartılmıştır.
9 Kasım 2013 günü Tandoğan Meydanından yükselen “Ne Mutlu Türk’üm!” nidaları sonrası şer koalisyonunda görülen panik havası sanırım son girişimlerinde de başarısız kalacaklarını anlamış olmalarından kaynaklanmıştır.
Zira 9 Kasım günü “kendilerini yok sayanlara inat” Ankara Tandoğan Meydanında toplanan yüzbinlerce Ülkücü, demokratik yolla siyasi iktidara yürüdüklerini dosta düşmana çok net olarak ilan etmişlerdir.
”Demokrasi dışındaki iktidar yollarının” milletimiz için felaket olacağının bilincinde olan Ülkücüler, Ankara’nın göbeğinde dokuzuncusunu yaptıkları benzeri görülmemiş “Türkiye Mitingi” ile demokratik duruşlarını ve milletin geleceğine sahip olacaklarını bir kez daha kanıtlamışlardır.
Türk Milletinin düşmanları özellikle 11 yıllık AKP iktidarında “Milli güçlerin ve direnme odaklarının” hemen hepsini bertaraf etmiştir. Bugün meydanlarda demokratik yolla milletin hukukunu savunan sadece Türk Ülkücüleri vardır ve söz konusu hain tertibe/saldırıya karşı MHP çatısı altında bütün güçleriyle direnmektedir.
“Milli davamız ve Ülkücü teşkilatlarımız” Türk siyasi hayatına girdiğinden bugüne kadar hem içeriden hem de dışarıdan pek çok hıyanet görmüştür. Millet sevdasıyla bu kutlu kervana katılan Ülküdaşlarımız şehit edilmiş, işkence görmüş, aileleriyle birlikte anlatılmaz acılar çektirilmiştir.
MHP ve Ülkücüler olarak 44 yıldır akıl almaz suikastlarla/tertiplerle karşılaştık. Cenab-ı Allah’a şükürler olsun ki bütün hain saldırıları bertaraf edip varlığımızı bugünlere taşımayı başardık.
Ancak milletimize düşman odakların tertip ve suikastlarına son vermediklerini, amaçlarına ulaşana kadar da fitnelerinden vazgeçmeyeceklerini yaşadıklarımızdan biliyoruz.
Dışarıdan valisiyle, delisiyle, medyasıyla yaptığı baskılarla MHP’yi yok edemeyeceğini bilen “fitne ehli” içimizden birilerini de kullanarak yeni şeytani planlar uygulamaya koymuştur.
Türk düşmanlarının, “Milletin hukukunun ve bekasının savunucusu son kale olan Milliyetçi/Ülkücü Hareketi” yok etmek için “Ülkücüyü, ülkücü ile vuruşturmak da dâhil” her yöntemi kullandığı/kullanacağı artık aşikârdır.
Yerel seçimlere aylar kala hasbelkader Ülkücü olmuş kimi omurgasızların AKP mitinglerinde MHP bayrağı açması ve bu partiden atılacak kemik için kuyruk sallaması bu kirli oyunların fragmanıydı.
Yine kendisini “Ülkücü” diye tanıtan bazı zavallıların ve milli davamıza verilen oyların kişilere verildiğini sanan kimi fikir cücelerin bilerek veya izansızca “Ülkücüler MHP’de olmak zorunda değildir. Ülkücü, dernekler aracılığı ile daha iyi hizmet verir…” gibi saçma sapan söylemlerle Ülkücülerin yegâne siyasi partisi olan MHP’ye karşı kurgulanan hain tertiplere zemin hazırladıklarını endişeyle izlemekteyiz.
Elbette sivil toplum kuruluşlarında olmak, kurmak elzemdir. Elbette siyasi parti bir araçtır. Ancak demokrasilerde dernek faaliyetleriyle “Milli Ülküyü” siyasi iktidar yapmak mümkün değildir.
Demokrasilerde ideallerin gerçekleşmesi siyasi olarak iktidar olmakla mümkündür. Bunun için de sandıktan çoğunluğun oyunu alarak çıkmak gerekir.
Seçmenin takdirini alıp sandıkta kazanarak çıkabilmek de ancak demokrasilerin vazgeçilmez aracı olan bir siyasi parti ile mümkündür.
Demokratik rejimlerde siyasi iktidarı ele geçirmenin sandık dışındaki yolunun adı “darbedir” ve bu yolun yolcusun adı ise “darbecidir”
“Darbe ve darbecilik” Türk Milliyetçilerinin/Ülkücülerinin meşru görmedikleri ve bu sebeple şiddetle karşı olduğu iktidara gelme şeklidir.
Türk Milliyetçileri “Milli Ülkümüzü/davamızı” milletimizin takdirin kazanıp demokratik yolla ve MHP aracılığı ile iktidara getirecektir.
Nitekim MHP Lideri Bahçeli “AKP’yi sandığa gömün” sözleriyle Türkiye Cumhuriyetinde siyasi iktidar için sandıktan çoğunluğun oyunu alarak çıkmanın şart olduğunu apaçık ilan etmiştir.
Türk Milliyetçileri ve Ülkücülerin içinde olacağı tek bir siyasi parti vardır ve bu partinin adı da “Milliyetçi Hareket Partisidir”
Başkaca bir yol önermek, adres göstermek veya umutsuzluk yaymak bugün için ihanetin daniskasıdır.
Elbette parti içi siyasi mücadelelerde “ahlak/edep/usul ve erkân dışı olmamak kaydıyla” taktikler, cinlikler, hinlikler olacaktır/olmaktadır.
Elbette parti içi ve dışı mücadelede mevcut yönetimin kusuru, hatası, yanlışı olabilir, olmuştur/olacaktır.
Hatta MHP’de yapılmasını asla kabul etmediğim, haklı şikâyetlere sebep olan “pis oyun” diyerek şiddetle kınadığım haller de yaşanmıştır.
Bu yakışıksız durumlar elbette eleştirilecektir zaten eleştirilmektedir de lakin uygun ortamlarda ve uygun bir lisan ile…
Pek çok Ülküdaşımız gibi ben de MHP’de görmeyi uygun bulmadığım ayak oyunlarına dair eleştirilerimi her fırsatta en yetkili yöneticilere söyledim ve yazılarımda da bunlara açıkça değindim.
Ancak hiçbir gerekçe MHP’nin kurumsal kimliğini yok saymaya ya da yok etmeye, yöneticilerini aşağılamaya ve hakaret edilmesine bahane gösterilemez.
“MHP yönetimine ders vermek lazım, bunun için partiden ayrıldım. Ülkücü MHP’siz de olur…” gibi ipe sapa gelmez saçma sapan söylemlerle MHP’ye darbe vurmak satılmışlıktan değilse pire için yorgan yakma izansızlığından başka bir şey değildir ve bu yoldan derhal dönülmelidir.
Türk Ülkücüsü bu şekilde davranamaz! Bu “ülkü devi de olsa” kimsenin ne hakkıdır ne de haddidir!
Hiçbir Ülkücü, anlayışsız/ayarsız veya kişiliksiz davranan sözde ülkücülere itibar etmemelidir.
Efendiler sabrın da bir sınırı vardır ve bu sınır çoktan aşılmıştır. Bu sözde ülkücülere tavsiyem bir an önce akıllarını başlarına toplamalarıdır. Yoksa Ülkücüler onların akıllarını başlarına getirecektir biline…
Sonuç:
“Ben Türk Milliyetçisiyim, Ülkücüyüm” diyen bir kişinin oyu her şartta ve surette illa ki Milliyetçi Hareket Patisine verilmelidir.
Ülkücülükten başka gidilecek yol, MHP’den başakça oy verilecek siyasi parti yoktur!
Ne Mutlu Türk’üm diyene!
Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar