İMÂM MÂTURÎDÎ’DE VATAN
Hilmi Özden
Uluğ Türkistan Çınarı İmam Mâturîdî (862-944), Semerkad’ın “Maturid” kasabasında doğdu. Vefatında ise yine doğduğu yerin “Cakerdîze” mahallesinde defnedildi. Ebu Mansur el-Matüridî, kendi bölgesindeki Ebu Hanîfe’nin (Öl: H/150-M/ 767) ekolüne bağlı tanınmış bilginlerden ders aldı. Ebu’l-Muîn en-Nesefî’nin (Öl: H/508-M/1114) “Tebsiret ül-Edille” sinde ve başka kaynaklarda verilen bilgilere göre Matüridî, devrinin bilginlerinden Ebu Nasr el-İyâzî ve Ebu Bekr Ahmed el-Cüzcânî’den dersler aldı. Ebu Bekr Ahmed el-Cüzcânî ve Ebu Nasr el-İyâzî ise İmam Ebu Yusuf (Öl: H/I82-M/798) ve İmam Muhammed b. Hasan eş-Şevbâni’ nin (Öl H/189-M/804) talebesi olan Ebu Süleyman el-Cüzcânî’den ders almışlardır. Böylece Matüridî, Ebu Hanîfe’nin düşünce sistemini öğrenmiş ve İslâm dininin inançla ilgili yönlerini Kur’an, hadis ve akılla delillendirerek açıklamıştır. İnançla ilgili ilkeleri mücerred akide esasları olmaktan çıkartarak “kelâm ilmi” haline getirmiş ve bu alanda kendi adıyla anılan bir ekol (Matüridîye) tesis etmiştir. Ebu Mansur el-Matüridî’nin hayatı hakkında fazla bilgiyi kaynak eserlerde bulamıyoruz. En önemli tarihçiler diye bildiklerimiz eserlerinde, Matüridî hakkında susmuşlardır. Bu sükutun ya da ihmâl in sebebi kesinlikle bilinmemekle beraber Prof. Muhammed b. Tavît at-Tancî’nin şu açıklaması kısmen akla uygun gelmektedir: “Eski İslâm müellifleri bibliyografya kitaplarında Matüridî hakkında aradıklarını bulamamaktan şikâyet etmişlerdir. Muasır araştırıcılar da bunun ehl-i sünnet kelâm ilmi üzerinde Matüridî’nin kuvvetli tesirini saklamaya karşı duyulan bir temayül mahsulü olduğunu tasavvur etmiş ve saklama keyfiyetine de yalnız muasır mes’ektaşı Ebu’l-Hasan el-Eş’arîyi sünnî akideyi müdafaaya ve ehl-i sünnete muhalif taşkın fırkalarla mücadeleye koyulmuş İslâm büyüğü olarak gösterme arzusunun sebep olduğunu düşünmüşlerdir”. Matüridî’nin en önemli eserlerinden biri olan “Kitabüt-Tevhid” i ilk defa neşreden İskenderiye Üniversitesi Felsefe profesörlerinden Dr. Fethullah Huleyf, bu esere yazdığı önsözde, Matüridî’nin asırdaşı Hasan el-Eş’arî’nin (Öl: H/324 – M/ 935) Matüridî’den daha büyük bir bilgin olduğu propagandalarına karşılık şu cümleleri kullanır: “Bununla beraber Matüridî ehl-i sünnet v’el-cemaate yardımcı olma hususunda Eş’arîye karşı bir üstünlüğe sahiptir. Matüridî doğumundan itibaren ehl-i sünnette idi ve ölünceye kadar da ehl-i sünnette kaldı. Oysa ki Eş’arî, kırk yaşına kadar Mutezilenin gölgesinde, bu mezhebin müntesibiydi”. Kim ne derse desin Matüridî, asırlar boyu Türklerin hâkim olduğu bölgelerde müslümanların gönüllerine taht kurmuş, hâlâ da dünya müslümanlarının çoğunluğunun inanç sistemlerini teşkil eden bir doktrinin kurucusudur. Türk ve İslâm kültürü ve kültür tarihi ile ilgilenenler Matüridî’yi tanımak mecburiyetindedirler.[1]
Bu yıl (28-30 Nisan 2014) Türk insanının bu ulu çınarı daha iyi tanıması için Eskişehir’de muhteşem bir sempozyum düzenlendi: “Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî”. Bu çalışmanın, inşasından tebliğler kitabının yayınlanmasına kadar yürütücüsü “Prof. Dr. Ahmet KARTAL”(ESOGÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı) oldu. Bu sempozyum, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı, T.C. Eskişehir Valiliği, ESOGÜ işbirliği ile gerçekleştirildi. Uluslar arası Sempozyumun Tebliğler kitabının baskısını gerçekleştiren ise “Doğu Kütüphanesi” kurucusu ve “Turan dergisi sahibi “Erol CİHANGİR” idi. Onur kurulu Güngör Azim TUNA (Eskişehir Valisi), Prof. Dr. Mehmet ŞİŞMAN (YÖK Yürütme Kurulu Üyesi), Prof. Dr. Hasan GÖNEN (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Naci GÜNDOĞAN (Anadolu Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Tevfık GEDİKBEY (ESOGÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı),Niyazi ERSOY (Eskişehir İl Müftüsü); koordinatörler Prof. Dr. Ahmet KARTAL, Prof. Dr; Sönmez KUTLU, bilim kurulu Prof. Dr. H. Yunus APAYDIN, Prof. Dr. Ali ÇELİK, Prof. Dr. M. Zeki İŞCAN, Prof. Dr. Rahmi KARAKUŞ, Prof. Dr. Sönmez KUTLU, Prof. Dr. Nadim MACİT, Prof. Dr. Ashırbek MUMİNOV, Prof. Dr. Talip ÖZDEŞ, Doç. Dr. Ahmet AK, Doç. Dr. Kiyasettin KOÇOĞLU; danışma Kurulu Prof. Dr. Ali Rıza GÜL, Prof. Dr. Dosay KENZHETAYEV, Prof. Dr. Mustafa ÜNAL, Prof. Dr. Şovasil ZİYADOV, Doç. Dr. Hilmi DEMİR, Yrd. Doç. Dr. Halis Adnan ARSLANTAŞ, Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN; düzenleme kurulu ise ESOGÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir. Bu arada emeği geçenlerden 2013 Eskişehir Türk Dünyası Ajansından başta Hakan ERGUN ve Zeki DEMİRTAŞ olmak üzere tüm çalışanları da zikretmemiz gerekmektedir.
Türkistan’da yeşeren iman ve fikir çınarımız Mâturîdî’nin dalları, yaprakları, gölgeleri kelam düşüncesinin yeşerdiği her yerde olduğu gibi Türkiye’mizde yeni baştan günümüze taşınmaktadır. Onun muhteşem eseri Kitâbü’t-Te’vîlât’ı ve diğer eserleri üzerine çalışmaların her geçen gün artması Medeniyetimizin yeniden inşasına güvenle bakmaya sebep oluyor. Kuran çalışmasına tefsir ismini vermeyip Te’vîlât demesi bile ESOGÜ İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümünden Dr. Ömer Müftüoğlu’nunda ifade ettiği gibi bir müfessirin Kelamullah karşısında kendisini konumlandırması açısından son derece önemlidir.[2]
Te’vilâtü Ehli’s-Sünnet ve Te’vîlâtü’l-Kur’ân olarak meşhur olan bu eserin asıl adı, Kitâbü’t-Te’vilât’tır. Zira Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed Alâüddin es-Semerkandî, söz konusu kitaba yazdığı şerhte, bu eserin ismiyle ilgili şu bilgileri vermektedir: “eş-Şeyh el-imam alemü’l-hüdâ Ebî Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Mâturîdî (r.a.)’a nispet edilen Kitâbü’t-Te’vîlât, çok yüce ve çok faydalı bir kitaptır. Mâturîdî, tefsir ve tevil ayrımına giderek, tefsiri, Allah’ın murad ettiği mânâyı kesin olarak bilmek; tevili de, Allah’ın muradının ne olduğu konusunda kesin hüküm vermeksizin muhtemel manalardan birini tercih etmek şeklinde tanımlamış ve bundan dolayı bu kitabını, tefsir olarak değil, Tevilât olarak isimlendirmiştir.” Ebû Mansûr el-Mâturîdî, ayetleri tefsir ederken önce onların lügat anlamı üzerinde durup konuyla ilgili rivayetlere yer vermektedir. Sonra ayetlerle ilgili kendi dönemindeki kanaat ve düşüncelere, çeşitli mezheplerin görüşlerine ve ehl-i te’vîl olarak isimlendirdiği âlimlerin çeşitli yorumlarına yer vermektedir. En sonunda ise, ortaya konan iddia ve delilleri analiz ederek, onların kritiğini yapıp, îtikâdî ve fıkhî değerlendirmelerde bulunmaktadır. Mâturîdî’nin tefsirinde geçen ifadeler arasında uyum ve sadelik vardır. Ayrıca eserde ayetin ayetle tefsirine önem verilmiştir.[3]
Mâturîdî, tefsirinde Kuran ayetlerini, Kuran ve Sünnete uygun bir şekilde tefsir ederek Ehl-i Sünnet itikadını sağlam bir zemine oturtan ilk müfessirdir. Zira ondan sonra, İmam Gazâlî (505/111), Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî (538/1143), Fahreddin er-Râzî (606/1209), Celaleddin es-Suyûtî (911/1505) ve Mahmud el-Âlûsî (1270/18549 gibi meşhur müfessirlerin tamamı Mâturîdînin metodu üzerine tevil yapmışlardır Diğer bir ifadeyle Mâturîdî kendisinden sonra gelen dirayet müfessirlerini büyük ölçüde etkilemiş ve onların işini kolaylaştırmıştır.[4]
İmâm Mâturîdî’ye göre Allah katında geçerli din, İslam dinidir. İslam dini Allah’ın koruması altındadır. İslam dini, akılla çelişmez; bilakis onu koruyup destekler. İslam dininde zorlama yoktur. İslam dininin aslı tevhid ve imandır. Bununla birlikte İslam dininde salih amellerin de çok büyük yeri ve önemi bulunmaktadır. İmâm Mâturîdî’nin imanda istisnayı kabul etmemesi, bize göre Horasan ve Mâverâünnehirdeki müslümanların büyük bir İslam medeniyeti kurmalarında önemli rol oynadığı söylenebilir. Zira ameli imandan bir cüz kabul eden Ashâbu’l-Hadis’e göre insanın kendisini mümin kabul etmesi için hatasız, kusursuz olması gerekir. Hâlbuki insanın hatasız ve kusursuz olması imkânsız gibi bir şeydir. Bu durum karşısında Ashâbu’l-Hadis anlayışına göre düşünen bir kişi acaba ben mümin miyim değilmiyim ikilemi içine düşer ve imanını dolayısıyla kendisini güvende göremez. Bunun üzerine “acaba ben mümin miyim değimliyim” şeklinde karamsarlığa, ümitsizliğe ve güvensizliğe düşer. Bunun üzerine “müminmiyim değilmiyim müminmiyim değimliyim” şeklinde düşünürken “inşallah müminim” diyerek kendisini teselli etmeye ve moralini yüksek tutmaya çalışır. Fakat bu durumdaki bir kimsenin moralini yüksek tutması gerçekten zordur. Çünkü böyle bir kişinin zihninde mutlaka bir “acaba” olur ve bu durum onu rahatsız ve huzursuz eder. Hâlbuki ilim ve fen alanında bir şey gerçekleştirmek en başta sağlam bir zihne ve düşünceyle mümkündür, işte Mâturîdî’nin din anlayışımda imanda istisnaya düşülmeden göğsünü gere gere “ben mümünim” ve “ben gerçekten müminim” şeklindeki ifade kişinin en başta zihninde kafasında bir rahatlamaya yol açar. Bu da müminin kendisini iman bakımından huzur ve güven içerisinde görmesini sağlar. Böylece kendisine güvenen ve kafası rahat olan bir insanın her alanda ilerlemesi ve yeni şeyler keşfetmesi daha kolay olur.[5]
Bu yazıyı sempozyumun son gününde Prof. Dr. Sönmez KUTLU’nun aktardığı şu tarihî bilgiyi sizlerle paylaşarak bitiriyorum: “Türk asıllı yazar Cemâl-i Karşî’nin (Almalık, Türkistan, 1230-1315) Mülhakat-ı Sıhah isimli eserinde Abbasilerin İmâm Mâturîdî’ye gönderdikleri alimlerin, onun, evinin bahçesinde üzerine üzüm çubuğundan müteşekkil bir kemerle bağlanmış, eski ve yırtık bir çapan kemerle bağlanmış, eski ve yırtık bir çapan giymiş ve kafasına da gemi şeklinde bir başlık takmış olan bir zayıf bir kişi olarak tarif etmesinden bahsedilmektedir. Burada Mâturîdî’nin giydiği, bahsi geçen “çapan” ve “başlık”ın Kırgız, Kazak, Özbek vd. Türklere mahsus kıyafetler olmasından hareketle onun Türk olduğunun fikri de sağlamlaştırılmalıdır.[6]
[1] Dr. A. Vehbi ECER, Türk Din Bilgini Mâtürîdî, Ankara, 1978, s. 11-16.
[2] Dr. Ömer MÜFTÜOĞLU, Bir Müfessirin Kelamullah karşısındaki Konumunu Tefsirinin İsmi Üzerinden Belirleme Denemesi: Mâturîdî’nin Te’vilâtu Ehli’s-Sunne’si, Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Sempozyumu Tebliğler Kitabı, 28-30 Nisan 2014, Eskişehir, s. 20-21.
[3] Doç. Dr. Ahmet AK, İmam Mâturîdî’nin Hayatı Eserleri ve Görüşler, Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Sempozyumu Tebliğler Kitabı, 28-30 Nisan 2014, Eskişehir, s. 217-222.
[4] Doç. Dr. Ahmet AK, a. g. m., s. 26.
[5] Doç. Dr. Ahmet AK, a. g. m., s. 26.
[6] Prof. Dr. Sönmez KUTLU, Değerlendirme Toplantısı, , Uluğ Bir Çınar İmâm Mâturîdî Sempozyumu, 28-30 Nisan 2014, Eskişehir.