KAZANAN, KAYBEDEN VE MHP
Gültekin ÖZTÜRK
2014 Yerel Seçimlerinin sonuçlarının analizi ve değerlendirilmesiyle ilgili düşüncelerimi yazmakta biraz geciktiğimin farkındayım. Ancak sağlıklı bir analiz için üzerimdeki psikolojik etkilerden kurtulmam ve Adana, Ankara, Kastamonu (1), Kütahya başta olmak üzere pek çok yerde yapılan itirazların sonuçlarını görmek gerekiyordu.
Psikolojik açıdan rahatladığıma ve seçimlere itirazların sonucu da belli olduğuna göre artık seçim sonuçlarını hakkıyla değerlendirebilirim.
1969’dan bu yana otuza yakın genel, yerel, senato ve ara seçim ile beş referandum deneyimim oldu. Ancak yaşadığım bu kadar seçim içinde 2014 Yerel Seçimleri gibi bir seçim ne yaşadım ne de duydum.
Eminim ki yerel olmasına rağmen genel seçim gibi algılanıp yürütülen 2014 Yerel Seçimleri, Türk siyasi hayatında “yolsuzluklar, dinleme kayıtları ve özellikle dini gurupların birbiriyle kavgası” şeklinde yürütülen ilk seçim kampanyası olmuştur.
Genç Ülküdaşlarımın faydalanması ve tarihe kayıt düşmek için 2014 Yerel Seçimlerini çok yönlü değerlendirerek gördüklerimi ve bildiklerimi söylemem gerektiğine inandığım için bu yazıyı kaleme aldım.
Sayısal, siyasal ve sosyo-ekonomik ve psikolojik bakımdan seçim sonuçları hakkında özetle şunları söyleyebilirim.
SAYISAL DURUM
Bir görüşe göre bu seçimin sayısal sonucu AKP % 45.6, CHP % 27.8, MHP % 15.2, BDP % 4.2 ve diğer % 7.2 şeklindedir.(2)
Başka bir görüşe göre ise AKP % 43.3, CHP % 25.5, MHP % 17.7, BDP ise % 4.6 ve diğer % 8.9 şeklindedir.(3)
Seçimi bu sayısal sonuçların hangisine göre değerlendirirsek değerlendirelim karşıdan görünen, seçimlerin tartışmasız birincisi AKP, en çok kazananı ise R.T. Erdoğan’dır.
Kaybedenler ise “ötekileştirilen” muhalefet ile “şeytanlaştırılan” Gülen Hareketidir.
Bu sayısal sonuçlara göre hangi partinin nerelerde, kaç yerel yöneticilik kazandığı resmi olmasa da artık bellidir ve buna göre de en çok belediye kazanan AKP seçimin kazananıdır.
Ancak seçim sonuçlarını sadece partilerin kazandıkları yerel yönetimler ve aldıkları oy oranları rakamına göre değerlendirilmesi çok yüzeysel ve yanıltıcı olur. Zira bu seçimlerde partiler şehirlere, bölgelere, adaylara göre Büyükşehir belediye başkanlığı, belediye meclisi ve il genel meclisi üyeliklerinde değişen miktarlarda oy aldılar.
Bu sebeple sayısal sonuçların doğru değerlendirilmesi için bu değişkenliklere de bakmak şarttır. Yürütülen kampanya bakımından genel seçim gibi algılanan bu yerel seçimin sonuçlarının geleceğe ışık tutması için “Siyasi partilerin Türkiye genelinde alabileceği en doğru muhtemel oy oranlarına” kazanılan, kaybedilen yerlerin stratejik durumuna, sonuçların parti mensupları üzerinde yaratacağı psikolojik etkiye ve alınan oy miktarlarına il, ilçe bazında bakmak gerekir.
AKP KAZANDI
Kazandığı 18 büyükşehir belediye başkanlığı içinde özellikle İstanbul, Ankara, Urfa ve Antalya’yı almakla AKP’nin zafer kazandığı söylenebilir. Ancak artan seçmen sayısına rağmen Türkiye geneline baktığımızda önceki seçimlere göre AKP’nin büyük miktarda oy kaybettiği de dikkatlerden kaçmamalıdır. Yani bir zafer vardır ama ikinci bir seçimde dayanması, benzer bir zafer daha alması imkânsızdır.
BDP DE KAZANDI
Bu seçimlerden kendi stratejilerine/tasarımlarlına göre zaferle çıkmayı başaran diğer parti şüphesiz BDP’dir. Hem de üçü büyükşehir olmak üzere kazandığı 11 ilde (4) %50’nin üstünde bir oy oranı ile seçimleri aldı. Ancak bu sonuçlara rağmen BDP’nin Türkiye genelinde önemli miktarda oy kaybettiğini görmeliyiz.
Gerçi bu oylar, stratejileri gereği başka partilere verdirildiği için kayıp sayılmayabilir. Bazı Doğu illeri ve Güneydoğu dışında BDP/PKK mensuplarının bilinçli olarak oylarını özerklik anlaşması yaptıkları AKP’ye verdikleri bilinmektedir.
BDP’nin kazandığı yerlerde karşısında sadece AKP varlık gösterebilmiştir. Kürt seçmenin çoğunlukta olduğu 13 ilde CHP ve MHP, aldıkları %1-2 gibi yok denecek kadar düşük oy oranları ile hiçbir varlık gösterememişlerdir.
Bu sonuçlar ile BDP/PKK “Kürtlerin tek temsilcisi” olduklarına dair söylemleri için çok kuvvetli demokratik bir veri elde etmiştir. Yine önceki seçimlere göre olaysız bir seçim yaşandığını gerekçe gösteren BDP, kendileri için “silahların gölgesinde seçim kazınıyorlar” iddialarının da geçersiz olduğunu söyleyebilecektir. Ayrıca kazandığı Güneydoğu Anadolu illerine Tunceli ve Iğdır’ı da (5) katmayı başaran BDP/PKK, özerklik ilan etmeyi planladığı alanı da oldukça genişletmiştir. Bütün bunlar BDP/PKK’nın kazançları olarak görülebilir.
Önümüzdeki seçimlere AKP/BDP-PKK ittifakının yön vereceğinden hiç şüphem yoktur. Mayıs ayından itibaren en önemli gündemimiz, BDP/PKK’nın fiili özerklik uygulaması ile cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktır. AKP’nin sonunu getirecek olan muhtemel bir BDP/PKK ittifakı olacaktır. Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için BDP/PKK ile ittifakı, dilerim ülkemizin bölünmesi ile sonuçlanmaz.
CHP HEZİMETE UĞRADI
Ana muhalefet partisi bakımından seçim tam bir hezimet olmuştur. Bu seçimin bana göre en çok kaybedeni ortaya koyduğu hedeflerin çok gerisinde kalan CHP’dir.
Kesin olarak kazanacağını söylediği İstanbul, Ankara, Bursa ve birçok ili alamadığı gibi elindeki Antalya ve Mersin’i de kaybetmiştir. Türkiye genelinde pek çok ilde oy oranı %10’un, hatta %5’in bile altına inmiştir.
Hüseyin Aygün ve Sezgin Tanrıkulu gibi meşrebi belli kişilerle elde etmeyi düşündüğü oyları alamadığı gibi kendi memleketi Tunceli’de bile seçim kaybetmiştir.
Ankara, Hatay, İstanbul, Aydın ve Balıkesir gibi illerde AKP kazanmasın diye gereğinden fazla saf olan (!) MHP’lilerden aldıkları emanet oyları da düşünürsek CHP’nin oy kaybederek bu seçimlerden hezimetle çıktığını söyleyebiliriz.
MHP BAŞARILIDIR
Seçim sonuçlarının kapsamlı analizine göre “Milliyetçi, muhafazakâr ve demokrat MHP” bu seçimin oy kaybetmeyen, aksine oylarını 2 milyon 300 bin kadar arttıran yegâne partidir.
Elbette Gümüşhane, Kastamonu (1), Uşak ve Balıkesir’in kaybedilmesi başarısızlıktır. Elbette bu sonuçlara göre MHP bir zafer elde etmiş değildir. Fakat Adana’nın tekrar kazanılması, Mersin ve Isparta’nın yanında Kars’ ın, Karabük’ün, Bartın’ın, Osmaniye’nin ve çok sayıda ilçe belediyesinin kazanılması da küçümsenemez.
Yerel seçimlerde özellikle anakentlerde şu veya bu sebeple MHP oylarının başka partilere kayması mutlaka önlenmelidir. Eğer bu bir başarısızlıksa kabul. Lakin bu davranış biçiminde kusur yönetimden daha çok gaflet içinde partilerine sırt dönen MHP’lilere aittir.
“Bin yıllık kardeşlik” diyen MHP Doğu ve Güneydoğu’da 13 ilde %1-2 oranında oy alınmıştır. “Bin yıllık kardeşlik” söylemine sahip bir parti için Kürtlerden alınan bu % 1-2 oranındaki oy düşündürücü ve muhakkak ki başarısızlıktır.
Yönetim, Kürt vatandaşlarımızla ilgili bu başarısızlığın sebeplerini her yönü ile araştırmalı ve mutlaka bir çözüm bulunmalıdır. MHP yönetimi, Kürtlerle ilgili bugüne kadar sonuç vermeyen söylemlerini reel politika açısından ivedilikle gözden geçirmeli ve bu 13 ilde de oylarını arttıracak yolu bulmalıdır.
Eğer MHP için bir başarısızlıktan söz edilecekse ”Doğu ve Güneydoğudaki 13 ilde Kürtlerden oy almakta başarılı olunamadığı” söylenebilir. Ancak bunun dışında bazılarının iddia ettiği gibi ortada saç baş yolduracak bir hezimet yoktur.
Büyük bir başarı kazanıldı, davul zurna çalalım demiyorum. Söylediğim, kaybedilmesine rağmen birçok ilde % 20-30 oranında oy alarak seçimi kazanan partinin rakibi olan MHP’nin seçimlerde büyük gayret gösterdiğidir.
Bazılarının elde edilen bu sonuçları aşağılamasını normal buluyorum. Lakin kendilerini “MHP’li, Ülkücü” tanıtıp bu sonuçları hezimet olarak niteleyenlerin davranışlarını kabul edemiyorum. Hele bunu bahane ederek Genel Merkez Yönetimini suçlayarak “Bahçeli istifa” diye yalandan yırtınanları tanımlamak için uygun bir sıfat bulamıyorum.
Söylemek istediğim; Eğer sorunlarını çözebilirse bu seçimde oylarını önemli ölçüde arttıran MHP’nin istikbalin sahibi ve iktidara çok ciddi alternatiftir ve Ülkücülerin iktidarı için “MHP’liyim, Ülkücüyüm” diyenlerin artık kendi evimizi taşlamaktan vazgeçmesinin şart olduğudur.
Bazılarının elde edilen bu sonuçları aşağılamasını normal buluyorum. Lakin kendilerini “MHP’li, Ülkücü” tanıtıp bu sonuçları hezimet olarak niteleyenlerin davranışlarını kabul edemiyorum. Hele bunu bahane ederek Genel Merkez Yönetimini suçlayanları tanımlamak için uygun sıfat bulamıyorum.
Hem başka partilerde yemlenip oy vermeyeceksin, hem de MHP’yi az oy aldı, başarısız diye topa tutacaksın öyle mi?
Haydin oradan safralar başak kapıya. 30 Mart günü hangi kümese yumurtladıysanız orada gıdaklayın ve MHP’yi rahat bırakın.
GÜLEN VE CEMAATİ KAYBETTİ
Bu seçimlerin bir başka önemli sonucu da Gülen Hareketinin sayısal etkinliğinin seçim sonuçlarına etki edemeyecek boyutta olduğunun ve bu camiaya nefret boyutunda genel bir öfkenin bulunduğunun görülmesidir.
AKP düşmanlığıyla tanınan solcu-liberallerin bile Gülen Cemaatine karşı Erdoğan’ın yanında yer alması bu nefretin açık göstergesidir.
Gülen Hareketi, stratejik bir hata yapmıştır. Zira her şeye rağmen bu bir yerel seçimdi. Oysa demokrasilerde iktidarlar ancak genel seçimlerle değişebilirdi.
Bu seçimlerde Erdoğan’a zarar verilebilirdi ama hiçbir şekilde alaşağı edilemezdi. Cemaatin, gizli bilgilerini ortaya saçmakla Erdoğan’a ciddi zararlar verdiği muhakkaktır. Ancak can havliyle karşı saldırıya geçen Erdoğan, hem Gülen’i hem de Cemaatini telafisi imkânsız zayiata uğratmıştır. Bu savaşta her iki tarafta kaybetmiş ve kaybetmektedir. Lakin Gülen Hareketinin kayıpları AKP’ye göre çok daha büyüktür.
Camianın önemli simalarından Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin “Oyum AKP’nin” şeklindeki açıklamasından anlıyoruz ki Cemaatin birliği de tehlikeye girmiştir.
Taraftarlarını bloke etmeyi başaran Erdoğan, Cemaat karşısında bugün daha rahat hareket imkânına sahiptir. Cemaatin zaaflarını ve karşısında yeni bir ittifak kurabileceğini gören Erdoğan, elindeki bütün imkânları kullanarak Gülen Hareketini bölmek, mensuplarını yıldırmak ve ekonomik kaynaklarına kurutmak gibi hukuki veya hukuk dışı öldürücü hamlelerini zaman geçirmeden yapacaktır.
Diğer dini cemaat ve guruplardan soyutlamış olan Gülen Hareketini çok zor günlerin beklediğini söylemek yanlış olmaz. “Ne ekersen onu biçersin ya da rüzgâr eken fırtına biçer” deyişleri tam da Cemaatin bu durumu için söylenmiş olsa gerek.
YOLSUZLUKLAR ETKİSİZ KALDI
Seçim sonuçları ile ilgili söyleyebileceğim bir başka şey de yolsuzlukların seçim sonuçlarına belirgin bir etki yapmadığı/yapamamış olduğudur.
Bu sözlerimden “Seçmen yolsuzluklara duyarsız kalmıştır” şeklinde bir anlam çıkarılmamalıdır. Aksine söylemek istediğim “Seçmenin yolsuzluklara fazlasıyla duyarlı olduğu fakat tepkisini sonuç alacağı zamana ertelediğidir”
Bu seçimlerin iktidarı değiştirmeyeceğini bilen seçmen, 2015 Haziran ayına kadar olası bir iktidar zaafının ekonomiyi sarsacağını hissetmiş ve buna göre oyunu kullanmıştır. Kur artışının, sermaye kaçışının ve borsanın dibe vurmasının borçlu olan seçmeni yerel seçimlerde AKP’ye yönlendirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Seçmenin en az %10-15 gibi bir bölümü ekonomisini düşünüp istemeyerek AKP’ye tekrar oy vermişse de ilk genel seçimlerde oyunu AKP aleyhine değiştireceğinden eminim.
Güzel günler için kalın sağlıkla…..
Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar
(1) MHP’nin Kastamonu ile ilgili itirazı YSK tarafından kabul edilmiştir. Muhtemelen seçim yenilenecek ve inşallah MHP kazanacaktır.
(2) Bu sonuç “Belediye başkanlıklarında ve İl Genel Meclisinde” alınan oylara göre dağılımıdır.
(3) Bu sonuç “Belediye ve il genel meclisi üyeliklerine” göre oylara göre dağılımıdır.
(4) Mardin Büyükşehir belediye başkanlığını, esasen BDP/PKK’li olan ancak hakkında siyasi partilere girme yasağı olduğu için bağımsız aday olan Ahmet Türk kazanmıştır. Bu mensubiyetinden dolayı Mardin’i BDP’nin kazandığı iller arasında saydım.
(5) Ağrı’yı, BDP’li Sırrı Sakık kazanmıştır. Ancak YSK seçimi iptal etmiştir.