OYUN KURUCU OLMAK ZORUNDAYIZ
KENAN EROĞLU
Odgurmuş: Bir insan olarak veya bir millet olarak hayatın her yerinde oyuncu, oyun kurucu mu olmak gerekir, yoksa seyirci kalıp başkasına tabii olmak mı gerekir?
Ögdülmüş: Elbette oyuncu olmak gerekir. Geçmişte olduğu gibi günümüz dünyasında, hayatın her yerinde olduğu gibi, her fikir-ideolojik hareketlerde, siyasi partilerde de hayatı yönlendiren oyuncular vardır. Buna karşılık ise birde başkalarının kurduğu oyunlara tabi olan sorumluluk almayan seyirciler vardır.
Durumu tahlil edecek olursak; Seyirci olmak kolaydır. Olaylara müdahil olmadan, hiçbir sorumluluk almadan, hiçbir gayret sarf etmeden olaylara sadece bakarak seyirci olunur.
Bu şekilde hareket eden pek çok insan vardır.
Bu durum sıradan insanların işidir.
İşi başkaları idare eder, düzenlemeyi başkaları yapar, oyunu başkaları kurar, planı başkaları yapar size ise onların kurduğu, planladığı oyunlarına uymak düşer.
Bir de oyuncular vardır ama oyuncu olmak zordur, çok farklı sorumluluklar gerektirir. Birikim gerektirir, zahmet gerektirir, hazırlanmak, donanım gerektirir.
Tıpkı sahnedeki tiyatro oyuncusu gibi,
Bir eser ortaya koyuncaya kadar, günlerce, hatta aylarca hazırlık gerekir. Çalışma gerekir. Sahne tozu yutmak gerekir. Prova gerekir. Neticede bir eser ortaya konulur.
Tercih etmek lazım, oyuncu mu olacağız? Seyirci olarak mı kalacağız? Seyirci olup başkalarının kurduğu oyunda rol mü alacağız, yoksa oyunu biz kurup öyle mi hareket edeceğiz.
Odgurmuş: Kişi olarak fert fert mi, yoksa Millet olarak da mı oyuncu olmak lazım?
Ögdülmüş: Fert olarak da, millet olarak da aktiviteyi artırıp oyuncu olmak gerekiyor. Başkalarının kurduğu oyunda figüran olarak oynamak ve ondan sonra da onların meydana getirdiği durumları sürekli eleştirmek istemiyorsak onun yerine, yetersiz de olsa eksik de olsa kendi oyunumuzu kurmalıyız.
Fikir hareketlerinde, siyasi partilerde de durum aynıdır. Seyirciler vardır, oyuncular vardır. Biliyorsunuz tarih milletler mücadelesinin tarihidir. Her millet, kendi milletini her zaman daha ileri götürmenin mücadelesini verir. Ya da her millet bulunduğu yerde hayatiyetini devam ettirmenin mücadelesini yapar. Bu yüzden Milletler camiasında da durum aynıdır. Seyirci Milletler vardır, oyun kuran, oyuncu Milletler vardır.
Tarihin her devrinde Milletimiz hep oyuncu olmuş, “âleme nizam” vermiştir. Milli mücadeleyi kazandığımız ve düşmanı denize döktüğümüz halde Son 100 yılda seyirci gibi başkalarına tabi olarak yaşadığımız acı olan bir gerçektir. Ama artık yetmeli sona ermelidir. Bu “fetretten” kurtulmalı, çok çalışmalı, oyuncu ve kurucu olma kabiliyetimizi artık ortaya çıkarmalıyız.
Tarihimize şöyle bir baktığımızda ve dün tarihte başardıklarımızı gözden geçirdiğimizde seyirci olmak başkalarının kurduğu oyunda oyuncu gibi kalmak bize yakışan bir durum değildir.
Geçen asrın başlarında İmparatorluğumuzu parçalayan batı devletlerine karşı daha fazla boyun eğmeden titreyip kendimize gelmeliyiz.
Oyuncu olmanın elbet bazı kuralları vardır. İlk önce ve her şeyden önce “kendinden emin” insanlar yetiştirmeli, insanımızı “milli kültür ve şuurla dolu” hale getirmeliyiz. İnsanımız batı ülkelerinin modalarının peşinde marka merakı ile dolaşmamalı. Kendi öz kültürü ile yoğrulmuş hale gelmelidir. Ancak kendinden emin insanlar ileriye doğru hamle yapabilirler. Bizim de ileriye doğru hamla yapabilmemiz için ayaklarımızı kendi milli kültürümüze sağlam bir şekilde basmalı ve oradan hız ve ilham alarak ileriye doğru hareket etmeliyiz.
Geçmişimiz ve geçmişimizde bulunan parlak başarılar bize ilham ve hız kaynağı olmalı bu hızla ileri atılmalıyız.
Sen ben kavgasını bırakıp, tüm çabamız “lider ülke”, “oyun kuran ülke” ve hatta “tarih yapan bir ülke” gibi bu yönde olmalıdır. Tüm çabamızı bu yola teksif etmeli, tüm çalışmalarımızı bu hedefe yöneltmeliyiz.
Batı karşısında da oyuncu olmalıyız, bu da ancak bilgili kültürlü olmaktan ve çok çalışmaktan geçmektedir. Milli kültürü ihya etmeli kendi değerlerimize dönmeliyiz, bunu başarmalıyız.
Yoksa güçlü devletlerin oyuncağı olmaktan kurtulamayız. Bu zillet bize ve geçmişimize yakışmaz.
Oyuncu olacaksak, hazırlığımızı ona göre yapmalıyız. Seyirci olmanın hiçbir mesuliyeti yoktur. Oyunu hep başkaları kurar. Siz bakarsınız.
Nitekim yüz yılı aşkın bir zamandan beri başkalarının koyduğu kurallara, başkalarının senaryosunu yazdığı rol dağıttığı oyunlarda rol aldığımız artık bitmeli, bitiyor. Türkiye kendi geçmişinden güç alarak ayağa kalkmaya, kendi oyununu kurmaya başlamıştır. Türk milletine yakışan da budur.
…
Odgurmuş: Kanaat, akıbet-Afiyet.
Ögdülmüş: Akıl-Ululuk.
Kadim kitabımız “Kutadgu Bilig” de geçen iki şahsiyet.