Ziya Gökalp ve Kızıl Elma
Kenan Eroğlu
Rahmetli Nevzat Kösoğlu ağabeyin bir cümlesi var ki bu günkü Ak Parti liderinin “Kızıl Elma” sloganını çokça kullanır olması durumunu izah ediyor.
“Halkın liderleri terbiye etmesi” (Nevzat Kösoğlu, “Hatıralar yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi”, S:228)
Evet Kitleler veya meydanlar veya halk liderleri eğitiyor. Liderleri bulundukları yerden alarak kendi düşünceleri doğrultununda düşünmeye ve davranmaya sevk ediyor.
Siz ne kadar bilgili olursanız olunuz, ne kadar üst seviye bilgi ve kültürünüz olursa olsun, halk-millet ile diyalog kuramadığınız sürece bu bilgileriniz kitaplar arasında yada sizin dar çevrenizdeki sohbetlerinizde kalacaktır.
Bu açıdan bakılırsa “Kızıl Elma” konusunda da fazla yadırgayıcı bir uslup içine girmek yanlış olur.
Ak Parti ve liderini de bu şekilde değerlendirmek gerekir. Operasyona giden askere sorulduğunda verdiği cevabı ona hangi dernek, hangi parti, hangi lider, hangi örgüt öğretti. O asker içinden geldiğince “Kızıl Elmaya” cevabını verdi. Bu düşünce milletimizin derununda zaten saklı vaziyette beklerken bir ortamını bulduğunda su yüzüne çıkıveriyor.
Kızıl Elma konusunu en başta Ziya Gökalp tarafından dile getirildiği doğrudur. Fakat Osmanlı ordularıda da bu mefhumun kullanıldığı bilinmektedir. Bu bilinirliği ne ile izah edeceğiz.
Bu demektir ki “Kızıl Elma” ülküsü tarihin derinliklerinden gelmektedir.
1970’li Yıllarda Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun bir şiiri üzerine güncel olan “Kızıl Elma” sözcüğü ve ihtiva ettiği mana Milliyetçi-ülkücüler arasında da önceden biliniyordu.
“Kızıl Elma’ kavramı tarihte Roma ve Viyana için kullanılırdı ama bu kavramı Osmanlı nesillerine tanıtan, Ziya Gökalp’tir.” Bu görüş belki doğrudur son dönemde Ziya Gökalp’in Türklük için çabalarını da unutmamak gerekir.
Taha Akyol “Kızıl Elma” konusunun “İktidarın tabanında heyecan yaratacak yeni motiflere ihtiyaç duyduğu açık.” olduğunu ifade ederken kullanılmış olması, bu sloganın sadece iktidara mahsus bir slogan olmadığını da göz ardı etmek yanlış olur. Hele de bu sloganı iktidar mevkiindekiler kullanıyor diye görmezden gelmek veya kullanmaktan imtina etmek te cahillikten başka bir şey değildir.
Akyol yazısında “Ziya Gökalp bizde sosyal bilimlerin kurucusudur. Yahya Kemal’in deyişiyle “radyum gibi bir beyin”di. Dağılan birçok uluslu imparatorluktan “Türk milleti”ni çıkarma çabası döneminin düşünürü olduğu için bir kısım görüşleri eskimiştir.” derken bu cümlenin bir eleştiriden ziyade bir tesbit olduğunu düşünmek lazımdır. Çünkü Ziya Gökalp’in yaşadığı dönem elbette tarihimizin, en çalkantılı, hezimetleri, zaferleri değişim-dönüşümleri ile öne çıkan bir devirdir.
Gökalp bana göre gerçekçidir. İnsanlara uzak mefkureyi gösterir ve telkin ederken aynı zamanda ülkenin içinde bulunduğu katı gerçeği de gözardı etmiyor. Onun Enver Paşa ve Mustafa Kemal için yazdığı şiirler fikir zikzaklığı olarak değerlendirilemez. Gökalp’deki büyük adam arama ve kahraman kültü, üç şahısta toplanır. Talat Paşa, Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa.
Gökalp gelecek için her zaman ümit vaadediyor.
Akyol; “Son kitapçığında hilafeti savunan Ziya Gökalp, Niyazi Berkes’in dediği gibi, Atatürkçülük karşısında ‘Osmanlı’ kalıyordu; muhafazakarlara göre fazla laikti.” derken de bir konu gözden kaçırılıyor gibi geliyor bana.
Bizler yani Türk Milliyetçileri ne kadar da Cumhuriyetn kuruluşunda Milliyetçilerin fikir olarak en önde olduklarına inanıyor ve ileri sürüyor olmalarına rağmen, Cumhuriyeti kuran kadronun Ziya Gökalp’i görmezden geldikleri ve belkide itibarsızlaştırma yoluna gittikleri de göz ardı edilemez. Bu yüzden onun tarihe dayanan tarihten kopmadan ortaya koyduğu ve olması gerekenin dile getirildiği görüşleri (“Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak düşüncesi) yeni sistem tarafından yani Erol Güngör’ün deyimiyle “inkılapçılar” tarafınadan sadece batılılaşma eksenine oturtan tek parti döneminde elbette Osmanlı kalacaktır.
Bana göre Taha Akyol’un makalesindeki en çarpıcı cümle ise “istiyorum ki, siyasi propaganda için de olsa, fikir tarihimizden bir slogan, bir cümle gündeme geldiğinde okuma, araştırma heyecanı duyalım. ” Bence de en önemli konu bu, bir takım sloganlar etrafında düşünmek yerine konuyu inceleyerek neticelere varmak ve tefekkür etmek bir alışkanlık olmalı.
Ziya Gökalp’in: Selanik “Genç Kalemler” çevresinden haykırdığı
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan büyük ve mukaddes bir ülkedir: Turan.”
Cümlesi, sadece içinde bulunduğu dönemi değil. Türk insanının ve Türk gençliğinin ebedi idealini özetliyordu.
O’nun Anadoluculuk düşüncesi ile sınırlandırılması düşünülemez.
O Anadolu olmadan Turancılığın da olamıyacağının bilincinde olmalıdır.