Kenan EROĞLU: Ziya Gökalp’ın Fikir Yönü

Kenan EROĞLU

Ünlü düşünürümüz Ziya Gökalp konusuna devam ediyoruz.

Bu yazımızda İstanbul Vefa Lisesinde yapılan “kültür çalışmaları” babında bir lise öğrencisinin Ziya Gökalp hakkındaki düşüncelerini aktaracağız.

Genç bir insanın Ziya Gökalp hakkında bir şeyler yazması elbette çok önemlidir. Günümüzde de buna benzer çalışmaların yapılması gerekir.

Bu gün itibariyle Ziya Gökalp’in bazı görüşleri ve bazı bakış açıları eksik bulunuyor ve eleştiriliyor olsa da 1900’lü yıllarda ülkenin içinde bulunduğu duruma çareler arayan bir aydının düşünceleri elbette çok önemlidir. Bizden önce yaşamış ve bu memleketin değerlerine sahip çıkmış olan düşünce adamlarımız konusunda bilgi sahibi olmak, onların hangi konular üzerinde durduklarına bakmak günümüz düşünürleri için de çok gerekli bir bakıştır.
Gökalp; Yaşadığı günün şartları ki bu Mutlakıyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemidir ve bu yaşanan hengame içerisinde milletinin meselelerinin özünü yakalamış ve onlara çareler düşünmüştür. Pek tabiidir ki bu günden geriye doğru baktığımızda bu günün bakış açısına uymayan görüşleri de olabilir.
Bize göre Gökalp sadece milli endişelerle hareket etmiş her üç devirde de Türk Milletinin kültür birliğinin sağlanması yolunda çalışmalar yapmıştır.
Her be kadar 1924 yılında vefatının ardından yaklaşık 30 sene kadar unutulmaya terk edilmiş olsa da, onun fikirlerinden faydalanmak her Türk aydınını görevi olmalıdır.

Şimdi bir lise 6 sınıf öğrencisinin onun hakkındaki görüşlerini aktaralım:

“ZİYA GÖKALP’IN FİKİR TARAFI

Ziya Gökalp, Türk milletinin millî ve sosyal bakımdan gelişmesinde rol oynayan bir milliyetçi sosyoloğdur. Türk milletini yükseltmeyi ülkü edinen Ziya Gökalp yüksek ilmini bu yolda seferber etmiş, Türkçülük adını verdiği milliyetçilik akımının vatana yayılıp gelişmesine öncülük etmiştir.

Uzun yıllardan beri bütün müesseselerimizden biri Garp, diğeri de Şark medeniyetinin tesirleri altında olan ve birbirinden tamamen ayrı karakterde iki anlayış meydana gelmişti. İşte Ziya Gökalp bu ikiliği ortadan kaldırarak kültür birliğini ve dolayısiyle millî birliğin kurulmasını savunmuş. Onun için kültür ve medeniyeti birbirinden ayırmıştır. Ziya Gökalp’a göre kültür millî olduğu halde medeniyet beynelmileldir. Kültür yalnız bir milletin dini ahlâkî, hukukî, bediî, lisanî, iktisadî ve fennî hayatlarının ahenktar bir mecmuasıdır. Medeniyet ise ayni mamureye dahil birçok milletlerin içtimai hayatlarının müşterek bir mecmuasıdır. Bir millet medeniyet değiştirebilir Fakat kültür değiştiremez. İşte bunun için Ziya Gökalp, Türkiye’nin asri bir devlet haline gelebilmesi için kültür birliğini sağlamak suretiyle millî biriliğin kurulması lâzım geldiğini ve memleketteki bütün müesseselerin Batıdaki örneklere göre düzenlenmesi lâzım geldiği fikrini savunmuştur.
Büyük bir sosyolog olan Ziya Gökalp, Durkheim’ın tesiriyle «İçtimai Mefkûrecilik» görüşünü benimseyerek «Fert yok cemiyet var» düsturunu ileri sürmüştür.

Tevfik Fikret’in meydana getirdiği insancılık devresini takip eden millet devresinin öncüsü Ziya Gökalp’tır. Türk milleti insancılık devresinde millet devresine geçerken ruhunda hiç bir aksülâmel meydana gelmemi Bunun sebebi de tek olarak Ziya Gökalp’ın dehasının kendisi idi. Çünkü Ziya Gökalp’ın fikirleri halkın ihtiyacına tekabül ediyordu.


O tam bir Batı âlimi gibi düşünerek millî meselelerimizi bulmuş, onları birer birer çözdükten sonra nihayet bir filozof gibi Şark, İslâm ve Garp 
medeniyetlerinin tesiri altındaki Türk Milletinin tarihine yepyeni bir istikamet vermiştir.

Ayrıca ilk defa Türk tarihini milâttan öncelere, Orta Asya’ya götüren Ziya Gökalp’tır.

Ziya Gökalp bir güneş gibi yurdun uzak bir köşesi olan Diyarbakır’da doğmuş ve karanlığa alışan gözlerimizi ışığa çevirmiştir. Biz Türk Milleti o ışıklarla aydınlanmış ve milletçe yükselmeğe giden o yolda yürümeğe başladık. Yürüyoruz ve yürümeye ilelebed devam edeceğiz. “

(Vefa Lisesi 1955 – 1956 «KÜLTÜR ÇALIŞMALARI, s. 11 –
6 B. den – Cengiz DEMİROĞLU)

Bu yazı: “”Doğumunun 80. Yıldönümü Dolayısıyla ZİYA GÖKALP ve açılan Ziya Gökalp Müzesi”, Işıl Matbaası İstanbul 1956, sayfa: 100-101”” Alınmıştır.