Gültekin ÖZTÜRK: Kutlu Olsun !..

Kutlu Olsun !..

Sene 1919 millet aç/çıplak/öksüz ve çaresizdir.

Vatanın bütün kaleleri yıkılmış/işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, bayrağı indirilip ayaklar altına alınmıştır.

Tıpkı bugünkü gibi…

1919’un yıkım ortamında Başbuğ/komutan Mustafa Kemal öne çıkıp “Bağımsızlık benim karakterimdir” demiş ve Türk’ün bağımsızlık mücadelesini başlatmıştır.

“Ey Türk! Yerdeki senin bayrağın/evdeki senin namusundur. Kaldır bayrağını yerden, kurtar namusunu yağıdan” diyerek demir dağları eritecek Ergenekon’dan çıkış ateşini yakmıştır.

Başbuğ Mustafa Kemal “Milletin kaderini yine milletin azim ve kararı belirleyecektir!” diye öyle bir milli meşale yakmıştır ki bir anda bütün karanlıklar aydınlığa kavuşmuştur.

22 Haziran 1919’da Amasya’dan yükselen Başbuğ Mustafa Kemal’in sesine Türk Milleti kulak vermiş ve 21 Temmuz 1919’da Erzurum’da “Milli İradeyi egemen, Milli Direnişi etkin kılmak esastır” kararını almıştır.

Esaret altındaki vatan, 22 Temmuz sabahı Erzurum’dan yükselen “Egemenlik bir sınıfın/zümrenin ya da sultanın değil kayıtsız şartsız milletindir!” sedası ile silkinip ayağa kalkmıştır.

Millet, kararlarını yürütmesi/gereğini yapması için de 93 yıl önce bugün 23 Nisan 1920’de milli egemenliğin temsilcileri ile Türkiye Büyük Millet Meclisini açmıştır.

TBMM açılması ile “Padişahın değil milletin egemen olduğu” tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmuş ve bunu 30 Nisan 1920 dünyaya ilan etmiştir.

93 yıl önce bugün egemenliğini eline alma kararı veren Türk Milleti “Ya istiklal, ya ölüm!” sözleriyle sultanın ve emperyalistlerin suratına Türk’ün iflah etmez şamarını indirmiştir.

Türkiye Devleti’ni kuran birinci TBMM bir savaş meclisiydi amacı da “Ulusal egemenlik ve bağımsızlığı” koşulsuz olarak sağlamaktı.

Bir yandan kendi içimizdeki gafillere/şaşkınlara/hainlere ve saltanata karşı “Milli Egemenlik” kavgası verecek, öte yandan da dış güçlerle/emperyalistlerle karşı “Ulusal Bağımsızlık” için savaşacaktı.

Kimilerine göre bu imkânsızdı ve Mustafa Kemal ile arkadaşları bir hayalin peşinde koşuyordu.

Ancak o kahramanlar cesurdular/inançlıydılar ve Türk bedenlerini İslam ruhuyla donatıp yenilmez yapmışlardı.

Onlara hayalperest diyenler bu kahramanların gerektiğinde Türk Milletinin bekası için ölmekte bir an bile tereddüt etmeyeceğini bilmiyorlardı/göremiyorlardı.

Önderleri Mustafa Kemal “Egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar mahvolur, milletlerin esirliği üzerine kurulan her şey yıkılmaya mahkûmdur” diyordu.

Başbuğ Mustafa Kemal, milletiyle birlikte esir dünyaya örnek olan bir bağımsızlık savaşı vermiş ve kazanmıştır.

Bu muhteşem zaferini Lozan’da dünyaya onaylatmış, çağdaş bir cumhuriyet kurarak ebediyete gitmiştir.

“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır!”

Ebediyete giderken de milli şahlanışın sağladığı muhteşem Türk zaferinin eserini bu sözleriyle sonsuza kadar yaşatması için sana/bana daha doğrusu “Ne Mutlu Türk’üm” diyenlere emanet etmiştir.

İnandılar/ başardılar, hayal denileni gerçek yaptılar. Bir imparatorluğun enkazından muhteşem bir eser yarattılar.

Bu Gazi Mecliste;

Hiç kimse ordumuzu isyancılarla bir tutup suçlayamamış, isyancıyı, teröristi ve devlet/millet düşmanlarını övmeye yeltenememiştir.

Hiç kimse isyancıyla/teröristle/hainle anlaşma yapmamış, özel yasa teklifi ile yeni sultanlar yaratamaya kalkışmamıştır.

Hiç kimse Türk devletini bölmek isteyen emperyalistlerin ve işbirlikçi süprüntülerinin, uşaklarının ayaklarının altına kırmızı halılar serdirmemiştir.

Bugün, 23 Nisan 1920’de dualarla kurduğumuz o “Gazi Meclisin” kuruluşunun 93. yıldönümü…

Başta Büyük Önder Mustafa Kemal olmak üzere bize bu vatanı ve cumhuriyeti kazanıp/kurup emanet bırakanlardan hayatta olanlara Allah’tan sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.

Cennete göçenleri rahmetle/şükranla anıyor aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diyerek geleceğime karar verme yetkisini bana kazandıran kahraman ecdadımı şükranla/muhabbetle yâd ediyorum.

Mekânları Cennet ruhları şad olsun!

Bugün milli egemenliğin mabedi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 93. yılını idrak etmiş olmanın gururu/sevinci içindeyim.

Ancak görkem içinde bir 23 Nisan yaşayamadığım/kutlayamadığım için de içim buruk…

Nasıl buruk olmayayım ki…

TBMM çatısı altında ve Türk Egemenlik alanlarında Türklüğü tarihten silmek isteyen küresel tertiplere kapı aralanmakta, milletimizi bölüp yok etmek için akla zarar iş ve işlemler yapılmaktadır.

Türklüğe yapılan bu hain saldırılara karşı önlem alması gerekenler ya çaresiz seyirci durumunda el çırpıyorlar ya da hainlerle kucaklaşmış durumdalar.

Milli egemenliğin mabedi olan TBMM çatısı altında teröriste gerilla denilmekte, teröristler serbest bırakılırken vatanseverler hapishanelere tıkılmaktadır.

İmralı canisine meclis kürsüsünden övgüler dizilmekte, beş yıldızlı oteli dar geldiği için af veya ev hapsi istenmektedir.

Terörist başı ve temsilcileriyle anayasal suç olmasına rağmen barış müzakeresine girişilmekte, protokol/anlaşma yapılmaktadır.

Bu suçu işleyenleri eleştirenler “Bir avuç çapulcu, provokatör” diye suçlanarak tehdit edilmektedir.

Türk Cumhuriyetinin Başbakanı “Türk Milliyetçiliğine karşıyım, ayaklarımın altına aldım” diyebilmekte ve çılgınca alkışlanmaktadır.

Ne hazindir ki bütün bunlar başkanlık kürsüsünün arkasında 93 yıldır “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” yazılı olan TBMM çatısı altında yapılmaktadır.

Bu durum karşısında, bugün benim egemenlik bayramımdır diyerek keyifle Koca Arap Zeybeğini çaldırıp nasıl oynayabilirim ki?

Üzgünüm/kırgınım/öfkeliyim ve doyasıya bir bayram sevinci yaşayamıyorum.

Gerçi 20 Nisan günü evlatların İzmir’de 93 yıl önce olduğu gibi “Türk’e kefen biçenin akıbetinin korkunç olacağını” cümle âleme gösterdiler.

Yüz binler gururla “Ne Mutlu Türk’üm” sedalarıyla İzmir semalarını çınlattılar.

Üzgün, kırgın gönüller bu ses ile güldü, yorgun yürekler tazelendi, ölüme yatan canlar yeniden hayat buldu.

Binlerce yıllık şanlı tarihinde bugünkünden daha ağır badireleri defettiğini bildiğim için geleceğinden emin olduğum Büyük Türk Milleti!

Hainlere/gafillere/sefillere rağmen yaşatmaya kararlı olduğumuz Milli Egemenlik ve Bağımsızlık Bayramımız Kutlu Olsun!

Ne Mutlu Türk’üm diyene!

Güzel günler için kalın sağlıkla.

 

Gültekin Öztürk/Tarihçi-Yazar

Ülkü-Yaz Genel Yönetim Kurulu Üyesi