Tam Metin: https://ulkucubellek.com/mhp-secim-bildirgesi-1977/
SANATÇI VE SANATSEVERLERİMİZE SESLENİŞ
YENİ HARP VE SANAT
Sanatı ve sanatçıyı düşünürken bütün kesimleriyle Türkiye’yi. Türkiye’yi düşünürken de her cephesiyle dünyayı göz önüne almamız gerekir.
20. asırda dünyamız, milletler mücadelesinin en şiddetli tezahürlerini yaşadı ve halen yaşıyor. İki büyük dünya harbi de, içinde bulunduğumuz asırda patladı. Ancak yüzyılın ikinci yarısında yepyeni şartlar doçjdu. Çekirdek silâhları ve bunları kısa zamanda istenilen yere taşıyabilen kıtalararası balistik füzeler ve stratejik bombardıman uçakları dünya milletlerine şu korkuyu aşıladı : Çekirdek harbinde galiple mağlup arasında pek az fark bulunacaktır. İki taraf da tarihin yazmadığı bir felâketi yaşayacaktır.
Bu tehlike milletler mücadelesini durdurmadı. Sadece mücadele tarzını değiştirdi ve yeni bir savaş şekli icad edildi : Soğuk harp. Kültür, propaganda ve ekonomi harbi. Fikir sistemlerinin ve ideolojilerin savaşı.
Yeni harp dağlarda, ovalarda, siperlerde verilmiyor. Yeni harbin savaş alanları caddeler, meydanlar, okullar, fabrikalar, sahneler, perdeler, galerilerdir. Top, tüfek, tabanca ikinci dereceye itilmiştir. Yeni harbin silâhları gazeteler, kitaplar, radyolar, televizyonlar ve hertürlü sanattır.
Hedef düşmanın ülkesini fethedip bayrağını oraya dikmek değil, düşman ülkedeki beyinleri ele geçirmektir. Bu yolla süper güçler, A.B.D., S.S.C.B., Batı Avrupa ve Çin, çekirdek harbi felâketiyle karşılaşmadan ve tek vatandaşının burnunu kanatmadan tesir alanlarını genişletmeğe çalışıyorlar.
Bu yeni işgal, saldırgan için tehlikeli olmadıktan başka eskisinden daha tesirlidir. Kuvvet zoruyla işgal edilmiş bir vatan, o topraklardaki milletin içinde her an diri kalan istiklâl ateşi sayesinde bir gün kurtulabilir. Fakat beyinleri işgal edilmiş milletlere, bu fırsat da tanınmamıştır. Tutsaklıkları ebedidir.
Sanat ve sanatçı «vuruşmanın merkezine» cemiyetin bütün kesimlerinden daha yakındır. Çünkü sanat, yeni harbin ağır silâhlarından biri haline sokulmak istenmektedir. Sanatçı neo-emperyalizmin (neo-kolonyalizmin) paralı askeri seviyesine düşürülmeğe çalışılmaktadır.
Bu bildiri, MİLLİYETÇİ HAREKET’in sanatçılarımıza seslenişidir ve biz, sanatda politik şöhretin mânasını gerçek sanatçılarımıza anlatmayı lüzümsuz buluyoruz. Çünkü politika yoluyla kazanılan şöhretden, en çok yakınan, en çok tiksinen kimseler, gerçek sanatçılardır.
Yeni harp, her biri diğerinden kalitesiz «büyük yazarları», «büyük oyuncuları», «büyük sanatçıları», özetle «büyük küçük adamlar»ı her yıl düzinelerle tezgâhladıkça, gerçek sanatçı gerçek kaa^iliyât. yalnız köşesine itilmektedir.
«Kötü para iyi parayı kovar» kanunu sanat için de geçerlidir.
SANAT NE İÇİN?
Sanat ne için?
Neo-emperyalizmin tutsağı, bu soruyu duyar duymaz düğmesine basılmış bir makine gibJ cevap verir : «Sanat toplum içindir» diye. Ama, nefretle dolu yüreklerindeki bu tek sevgi ifadesinin hedefi olan toplum da belli değildir.
Aslında cevap da saçmadır! Soru da saçmadır!
Bu sorunun sorulabilmesi için önce yapılan şeyin sanat olması icap eder. Bugün Türkiye sanatın gayesinin değil, sanatın kendisinin sıkıntısını çekmektedir.
Türü ne olursa olsun bir eserin sanat olabilmesi için samimî olması gerekir. Bu açıdan sanat, şahsîdir. Sanat, sanatçının sevgisi kadar, aşkı kadar, derdi, üzüntüsü kadar şahsîdir. Sanat eserinde —maskaralıklarda değil— sanatçının özü vardır. Renkte, noktada, tiradda, çamurda, satırda, dansta sanatçının benliği vardır. Sanatçının kişiliği eserinde damla damla süzülüp katılmadan yaratılan şey sanat olamaz.
Sanat şahsîdir ama sanatçı bir millete mensuptur. Kendisi yaptığının şuurunda olsa da olmasa da sanatı millîdir. Bu hüküm sadece taklitçiler için doğru değildir. Taklitçinin eseri şahsî olmadığı gibi millî de değildir. Başka bir ifade ile, şahsî olmadığı için millî değildir.
Şekspir dünya çapında sanatçıdır ama her sayfası ile İngiliz’dir. Tolstoy dünya çapında sanatçıdır ama her satırıyla Rus’tur. Bizim büyük küçük adamlarımız ise bazı satırlarında Rus, bazı satırlarında İngiliz, bazı satırlarında Fransız’dırlar; hiçbir satırlarında lıırk değildirler ve kendileri değildirler. Eserleriyse, bırakın dünya çapında olmayı, bırakın yurt çapında olmayı, kendi çaplarında bile değildir. Çünkü bu zavallılar taklitçilikten, slogan solculuğundan kurtulabilseler, belki sanata ulaşabilecek kaabiliyettedirler Üstelik, Rus sanatının, İngiliz, Fransız, Amerikan sanatının aslı varken kimse Türkiye mamülü taklitlere rağbet etmez
Biz, “Sanat millet içindir” diyoruz Fakat bu, solun, «Sanat toplum içindir» sloganının simetriği değildir. Onların iddiası sanatçıya verilmiş bir emir, bir direktif. Bizimki bir sonucun tesbitidir.
Onlar, «Siz propaganda yapın. Kaliteyi düşünmeyin. Merak etmeyin, biz bunu sanat olarak kabul ettiririz!» diyorlar.
Biz, «Sanat yapın! Yaptığınız sanat ise, siz isteseniz de istemeseniz de o millet için olacaktır!» diyoruz.
Çünkü kültür mirası milletlerin şahsiyetidir, kişiliğidir. Siz aşkınızı anlatırken, eğer taklitçi değilseniz, Türk gibi seveceksiniz. Üzüntünüzü anlatırken taklide kaçmazsanız, Türk gibi üzülmüşsünüzdür. Böylece, eseriniz gelecek nesiller için Türk milletinin tarifi, vasfı, hafızası olacaktır. Tıpkı Tolstoy’un Rus’u, Şekspır’ın İngiliz’i, Yunus ve Karacaoğlan’ın Türk’ü belirlediği gibi. Ancak şahsî, samimi olduğunuz ölçüde millî ve millî olduğunuz ölçüde milletlerarası olabilirsiniz.
NELER YAPILDI?
Milleti millet yapan değerlerin yaratıcısı olarak sanatçının Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi içindeki yeri bellidir. Bizce birinci sınıf bir sanatçı ve meydana getirilen birinci sınıf bir eser, birkaç üniversite kadar kıymetlidir. Biz onu bulduğumuz zaman baremi, katsayıyı düşünemeyiz. Sanatçının yalnız sanatını düşünmesi, tek derdinin sanatı olması mutlaka erişeceğimiz bir hedeftir. Çünkü sanat eserinin yaratılışı, zaten tek başına, insan tahammülünün hudutlarını zorlayan bir çabadır.
Bu sözlerimiz artık alıştığınız hudutsuz vaitlerden ibaret değildir. Bunlar Fikir Sistemimizin, doktrinimiz 9 Işık’ın kaçınılmaz sonuçlarıdır.
Bu anlayışla 9 Işık’ın sanatta uygulanacak esasları şunlardır:
1) Kaabiliyetlerin bulunmasında yurt çapında ve cemiyetin her kesiminde çalışan bir teşkilât.
2) Yurt çapında bir sanat eğitimi teşkilâtı.
3) Yetişmiş sanatçının yaratıcılığını teşvik gayesiyle kurulacak yaygın ve güçlü bir ödüllendirme teşvik sistemi.
4) Sanat doruklarının azami kalite ve sayıda eser vermesini sağlayacak bir maddî ve manevî huzur ortamı.
Bu esasların pratik tatbikatını daha önceki bir bildirimizde 1965 yılında «Sanat ve Sanatçı» başlığı ile sizlere sunmuştuk.
Kısa iktidar ortaklığımızda o zamanki plânımızı kısmen de olsa gerçekleştirmek imkânını bulduk. O zamanki tekliflerimiz sanat, üniversite, siyaset, basın, aydın çevrelerinde büyük tasvip gördü. Milliyetçi yazarlar, öğretim üyeleri, aydınlar bu fikirleri işlediler, geliştirdiler, yaydılar, toplumun malı yaptılar. Kültür Bakanlığı, M. E. B. gibi ilgili müesseselerimizde bu fikirler uygulama alanına konuldu.
Kültür Bakanlığı kurulacaktır, demiştik. Kuruldu. Bu Bakanlığın seri millî-telif eser yayınları; millî-tarihî takvim tablo, kitapları gibi değerli hizmetleri hep Türk Milliyetçilerinin tesiri ile olmuştur.
Devlet Tiyatroları Anadolu’da teşkilâtlandırılacaktır demiştik… Bugün on bir ili içine alan «Bölge Tiyatroları» çalışmalarının sonucunu aldık. Kıbrıs’ı bu çalışmaların içine kattık. Vatandaşlarımızın yurt dışında toplu olarak bulundukları ülkeler, -başta Almanya olmak üzere- yeni hedefimizdir.
Tiyatro, opera, bale «Millet Okulu» olarak devletin yardımını görecek demiştik. Yurdun her yanında «Bölge Tiyatroları»nın bu hizmeti görecek «okul» niteliğini hazırladığımız iç tüzükle teminat altına aldık.
M.E.B.’na bağlı Türk Güzel Sanatlar Akademisi’nin ve Türk Musikîsi Konservatuarı’nın kuruluşu teklifinin sahibi olmakla övünç duymaktayız. Kurulmuş bulunan bu müesseseleri bugün için kifayetsiz bulmaktayız.
NE YAPACAĞIZ?
5 Haziran 1977’den sonraki iktidar dönemimizde de yukarıda verilen dört ilke doğrultusundaki uygulamamız devam edecektir.
Sanatın bütün dallarında telif hakkına hürmet edilmesi, kanunî mecburiyet olacaktır. Telif haklarının vergi muafiyeti, geçim indeksine göre, kendiliğinden ayarlanır hale getirilecektir.
özel sanat teşebbüslerinde, bilhassa özel tiyatrolarda ve «sanat» sinemasında kredi, vergi, muafiyeti, belediye rüsum muafiyeti sağlanacaktır.
Sanatçıyı her devrinde, her yaşında koruma ve lâyık olduğu seviyede yaşamasını sağlama, sosyal güvencesini temin, bir devlet görevi olacaktır.
Devlet Sinema Okulu ve Stüdyosu kurulacaktır. Sinema sanayi ve sanatı, gerçek sanat seviyesi ve Milletimize yaptığı hizmet ve faydası ölçüsünde devletten yardım görecektir. Halk eğitiminde kullanılacak meslekî, teknik ve kültür filmleri Devlet Film Endüstrisince karşılanacaktır.
Devlet Tiyatroları her yönüyle yeniden ele alınacaktır. Millî Türk Tiyatrosu telif eseriyle, konservatuarıyla, sanatçısıyla, sahnesiyle Türk Milletinin emrinde olacaktır.
Sanatçıların eğitildiği kurumlar ile, sanat kuruluşları arasındaki tezatlar giderilecektir.
Bütün büyük merkezlerde çalışma, eğitim ve icra ihtiyaçlarına cevap verecek kültür merkezleri kurulacaktır.
Sanatımızın zirvelerini içinde toplayacak, ödüllendirme ve teşvik kararlarında otorite görevini üslenecek bir Türk Sanat Akademisi kurulacaktır.
Klâsik Türk Musikisi ve Türk Halk Müziği kendi değerleri içinde geliştirilecektir. Türk Musikîsi Konservatuarı tesir alanı itibarıyla geniş imkânlara kavuşturulacaktır.
Milletlerarası sanat temasları, sanatımızın yurt dışında tanıtılması tesadüflere bırakılmayacaktır. Bu bir devlet görevidir. Dün mimarîsi şiiri, müziği, seramiği, geleneksel tiyatrosu, oyması, işlemesiyle en büyük olan Türk Sanatını ve Türk Sanatçısını yeniden eski yerine getirecek; tiyatrosu, sineması, edebiyatı, resim ve heykeli, operası, balesi ile yeniden büyük yapacağız.
Güzel sanatlar, büyük Türkiye’nin temeli, harcı olacaktır.
Sanata hizmet milliyetçiliğe hizmet demektir.
KAYNAK: 1977 MHP Seçim Bildirgesi
https://ulkucubellek.com/mhp-secim-bildirgesi-1977/