“HAKKINI HELAL ET YAVRUM…”
Murat Yalçın
16.11.2004
Kemal Fedai Coşkuner, Antalya’nın Akseki ilçesinden olup 3 Aralık 1979’da şehid edildiğinde 55 yaşındaydı. Ailece, İzmir’de oturuyordu. Gazeteci, yazar ve eğitimci olup Fedai Dergisi’nin de sahibiydi. Gençlik yıllarında, Komünizmle ve Siyonizmle Mücadele Dernekleri’nde yöneticilik yapmıştı. Son olarak, MHP’nin Antalya Bölge Müfettişi olarak görev yapıyordu. Olay günü, alışveriş yapmak için gittiği pazardan dönerken, Agora semtinde komünist militanların silahlı saldırısına uğrayarak sırtından vurulmak suretiyle şehit edildi. Cenazesi, İzmir’de toprağa verildi.
Bir dergi ki, yüklendiği mefkure yüzünden, Türklük düşmanlarının hedefi olmuş ve 28 senede ancak 19 sayı basılabilmişti. Akseki’nin yetiştirdiği yüce bir insan olan eğitimci ve edebiyatçı Kemal Fedai Coşkuner çıkarıyordu bu dergiyi. Derginin ismi kapağın üzerine büyük puntolarla işlenirdi: Allah’a, Vatana ve Bayrağa FEDAİ Dergisi.
Her zaman fütursuzca Ülkü Davasını açıklayan, vurucu yazılarıyla KGB uşaklarını çileden çıkaran, en radikal Ülkücü dergiydi. Kemal Amca tek başına bütün yazıları hazırlar, bütün dergi işlerini kendi yapar basıma hazır hale getirdiği dergiyi bastırmak için emekli aylığının bankaya gelmesini beklerdi. Aylığı gelince de o parayla dergiyi bastırmaya koşardı. Epeyce yaşlandığı için bize de derginin paketlerini postahaneye taşımak kalırdı. Kemal Amca, mükemmel bir basın mensubuydu. Ama suçluydu çünkü Türkçüydü, Ülkücüydü. Siyonist ve komünist tehlikeye karşı İzmir’in dayanağıydı.
Onu, İzmir Halk Eğitim Merkezi’nde tanımıştım. O kurumun müdürlüğünü yapıyordu. Birgün Hatay Ülkü Ocağı’na gelerek bir folklor takımı kurmamı istemiş, ben de hemen kabul etmiştim. Görevimi en güzel bir şekilde yaptıktan sonra (bir buçuk ay sürmüştü) bunu kendisine bildirdiğim zaman bana: “-Murat, sen bana lazımsın. Bundan sonra Başdurak İş Hanı’ndaki dergi idarehanesine geleceksin ve beraber çalışacağız”, diyerek beni taltif etmişti.
Günler günleri kovalamış, Akseki’nin yetiştirdiği bu ele avuca sığmaz büyük dava adamını ortadan kaldırmak, Fedai Dergisi’ni susturmak için bütün komünist fraksiyonlar bir birleri ile yarışa başlamışlardı.
Bir gün Çankaya teşkilatında nöbetteyken telefon gelmişti. Arayan Kemal Amca idi. Bir müddet konuştuktan sonra bana:
“-Oğlum Murat, çalışmalarımı durdurmak, dergiyi yok etmek isteyen komünistlerin takibindeyim. Gözümde en küçük dünyalık ve de bir korku yok, ama Mehmet Ali Başkanıma bildirin, arada sırada bana arkadaş yollasın. Beni şehit edeceklerini biliyorum!..”
“-Ama Fedai Amca…”
“-Sen de hakkını helal et yavrum…”
Bu görüşmeyi başkana anlattığım zaman başkan bana:
“-Haberimiz var ama arkadaşlarımızın tamamı bir şekilde görevdeler. Yarın bir ara biz beraber gidip ziyaret edelim”, demişti.
Kısa bir süre sonra, bir akşam üzeri Agora pazarında elinde çarşı filesiyle evine dönerken, bembeyaz saçlarına adeta kına sürülmüşçesine kanlar içinde kalarak yere uzatmışlardı onu. Çevrenin korkulu bakışlarına meydan okuyan bir edayla cevap verir ve kurtarılmış bölgenin yasalarını çiğner gibi, elli beş sene taşıdığı dik başını yine eğmemişti. Anarşiyi ihaleye veren Amerikancıları da ihaleyi kazanan Marksist tetikçileri de sevindirmemişti. Büyük dava adamı, yılmaz mücahitin son cümlesi “kelime i şahadet” olmuştu.
Bu mümtaz büyüğümüzün şehadetini ideoloji fahişelerinin elindeki medya duyurmamıştı bile… 25 sene sonra da olsa o satılmışları buradan bir daha kınıyorum.
Himmetin üzerimize olsun Kemal Amca… Beni yazmaya teşvik ettiğin o senelerde söylediğin ve hala kulaklarımda çınlayan sözlerin bize hep ışık olacaktır: “HER ÜLKÜCÜ BİRER YAZAR OLMALIDIR.”