Kara Gün
27 Nisan 1920, 28 Mayıs 1918’de kurulmuş olan kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin, Türk soyunun en büyük düşmanı kızıl Moskoflar tarafından istilâsının 53. yıldönümüdür.
Bu kara günün yıldönümünde, bütün Türk yurtları gibi, kahraman Azerbaycan’ın da bir gün mutlaka bağımsızlığına kavuşacağı hususundaki inancımızı bir kere daha belirtmeyi bir vazife sayıyoruz. Bu imanımızın temelinde, o kanlı günde ve daha sonraki acı yıllarda Azerbaycan ve Türklük için can vermiş onbinlerce Azerbaycanlı kahraman Türk’ün boşuna akmamış kanları bulunuyor…
Azerbaycan mutlaka dirilecektir.
Bu uğurda canlarını veren ve verecek olan yiğitlere Tanrı’dan rahmetler ve Türklüğün bu çetin kalesini kurtarmak için yetişen genç Türklere kuvvetler diliyoruz.
Not: Değerli arkadaşımız Mustafa Kayabek’in şiiri , Ötüken’in, Azerbaycanlı kardeşlerine armağanıdır.
***
Ayşe Kızın Gözyaşları
Mustafa KAYABEK
“Sen, Sen… Sen… Bakû Geceleri’nde buluşalım.”
Radyo başı ocak başına benzemez,
Ocak başında masal dinlerdik geceleri…
Masal dinlerdik DevIi Perili…
…………………………..
Devli… Perili masal dinlerdik,
Ak saçlı bir kadının dilinden.
Kaf Dağı’nda dolaşan çoban,
Gönül verdiği ağa kızı,
Günlerce tuz yalamış kara koyun,
Kara koyunun akar suya yürüyüşü,
Ve
Su içmeden geri dönüşü…
Kulaklarımızı doldururdu
Bir aşkın nefes nefes
Kavaldan dökülüşü…
…………………………..
Bölüşürdük âşıkların derdini;
Sulara vururdu… Sulara
Ayşe Kız’ın güzelliği;
Bir pınar başında oturmuş seyrederken
Kendi
Kendini…
…………………………..
Sürüklerdi sular Ayşe Kız’ın güzelliğini
Sürükler
Gönlümüze boşaltırdı.
Değişirdi gönlümüzün iklimi,
Aşık oluverirdik
Biz de…
Ve
Hemen yola koyulurduk,
Ayşe Kız’ı bulmak için;
Ayağımızda demir çarık.
Demir âsâ
Elimizde…
Kollarımızı uzatırdık sarmak için
Ayşe Kız’ı
Hayâlimizde…
…………………………..
Hele…
Hele Cadı Karı’nın kötülükleri,
Ayşe Kız’a büsbütün bağlardı bizleri…
Kucaklaşırdık Kaf Dağı’nda Ayşe Kız’la,
Anka Kuşu’nun kanatlarında.
Aşarak
Denizleri…
Gönlündeki sızı dertli Ayşe’nin,
Alnındaki yazı dertli Aye’nin…
…………………………..
Radyo başında masal değil,
Dert dinliyoruz,
Devlerin, Perilerin yurdundan…
Kaval sesleri kesilmiş,
Sürü darmadağınık olmuş ovada;
Garip çobandan haber yok;
Ayşe Kız’ın güzelliği boğulmuş,
Ayşe Kız’ın güzelliği kaybolmuş
Akar suda…
…………………………..
Sürüsünde koyun dertli Ayşe’nin,
Oynadığı oyun dertli Ayşe’nin…
…………………………..
Akar su, Bakû’nun ortasından akar;
Akar su kaynağından ayrı düşmüş,
Yasından akar…
Ve
Dövüne dövüne dökülür Hazer’e…
Hazer dertli…
Bakû dertli…
Masallar kadar büyük bir canavar,
Kesmiş dört yol ağzını…
Yol dertli…
Yolcu dertli…
…………………………..
Anka Kuşu’nun kanatlı kırılmış, kalmış yollarda.
Garip çobandan haber yok;
Toplamaz olmuş kaval sesleri
Suya hasret
Sürüleri…
Ayşe Kız’ın güzelliğini boğmuş,
Cadı Karı’nın sulara çökmüş çirkinliği…
Karalara bürünmüş Ayşe Kız,
Ağıtlara bırakmış yerini,
Dudaklarında
Aşk türküleri…
…………………………..
Söylediği ağıt dertli Ayşe’nin,
Okuduğu kâğıt dertli Ayşe’nin…
…………………………..
Karalar giyinmiş Ayşe Kız,
Bindallı yerine…
Karalar giyinmiş
Mavili, yeşilli, allı yerine…
Cadı Karı’nın kötülüklerine açılmış
Selçuklu’dan kalma
Oymalı
Kapılar..
Karalara bürünmüş Ayşe Kız,
Tebriz’de ağıt düzer.
Bakû’da
Ağlar…
…………………………..
Gözlerinde uyku dertli Ayşe’nin…
Ağladığı Bakû dertli Ayşe’nin…
Gök, al, yeşil Kaf Dağı’nın arkasına saklanmış;
Yıldızlar dolaşmıyor Bakû gecelerinde…
Tebriz gecelerinde…
Toprağı yeşil, gökleri mavi, ufukları al al değil
Bakû’nun…
Sekiz köşeli yıldızın sekizi de aya hasret.
Toprağı yeşil, gökleri mavi, bayrağı al al değil.
Bakû’nun…
Ocaklar yanmaz.
Bacalar tütmez olmuş,
Diller masala,
Gönüller
Ayşe’ye hasret..
Güneşi selâmlamak için
Horozlar ötmez olmuş..-
Bacasında duman dertli Ayşe’nin.
Yaşadığı zaman dertli Ayşe’nin…
…………………………..
Kızıl bulutlar toplanıp gelmiş.
Kızıl fırtınalar koparmış.
Her yer yakılıp yıkılmış,
Baykuşlar tünemiş Kaf Dağı’nda…
Kartalların yaptıkları yuvada
Hürriyet ölmüş…
İstiklâl ağlıyor
Bakû’da…
…………………………..
Salladığı beşik dertli Ayşe’nin,
Atladığı eşik dertli Ayşe’nin…
…………………………..
Ve
Yıldızsız Bakû gecelerinde…
Ve
Güneşsiz Tebriz gündüzlerinde,
Ayşe Kız’ın göz yaşları
Hazer’e dökülür.
Erir
Suda…
Mustafa KAYABEK