Unutulmaya/Unutturulmaya Çalışılan Usta:
MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU
Naci YENGİN
Hoca Ahmet Yesevi ve Dede Korkut’un XX. Yüzyıldaki temsilcilerinden birisi olarak gördüğüm Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun (1932-8 Temmuz 2006) ebediyete intikal ettiği günü hiç unutamam. Adeta bir sırdaşımı, bir dostumu kaybetmiş olmanın hüznüyle günlerce kendime gelememiştim.
Lise yıllarımdan itibaren romanlarına aşina olduğum, düşünce dünyamın şekillenmesinde çok önemli yere sahip olan Sepetçioğlu’nu üniversite yıllarımda tanıma imkânı buldum. Kilit, Anahtar, Kapı, Konak, Çatı… Roman serisiyle adeta Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarınları adına seri romanlar yazan ve Türk tarihine olan bakış açımızda köklü değişiklikler yapan Sepetçioğlu’nun eserlerinin her eve girmesi gerektiğini ve her Türk gencinin okuması gereken ilk eserler arasında yer alması gerektiğini düşürüm. Hatta orta öğretimde edebiyat ve tarih derslerinde okunması gereken zorunlu kitaplar arasına alınması gerektiğine inanırım.
2000’li yılların başında Hoca Ahmet Yesevi üzerine yeterince roman yazılmadığını düşündüğümden aylar boyunca Türkistan, Buhara, Yesi gibi şehirleri araştırmış, X. XI. Yüzyıllarda Türk tarihi ve sosyal hayatı üzerine araştırmalar yapmıştım. Hatta adı bizde saklı olan çalışmamıza başlamış ve birinci bölümü bitirmiştim. 2002’de Yeni Avrasya Yayınları arasında yayınlanan “Yesili Hoca Ahmed-Sesler ve Işıklar” romanını okuduğumda birinci bölümünü bitirdiğim Hoca Ahmet Yesevi üzerine yazmaya başladığım romanı dondurmaya karar verdim! Tasavvur ettiğim romanı aşan ehille Hoca Ahmet Yesevi portresi Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun kaleminde canlanmış, ete kemiğe ve hatta ruha bürünmüş adeta okuyucuyla konuşuyordu. Sepetçioğlu’ndan Hoca Ahmet Yesevi’yi okuyanların Türk İslam ruhunu anlamaması mümkün değildir.
Sepetçioğlu’nun yazmış olduğu roman, hikâye, tiyatro ve araştırma eserlerinde dikkat çeken en önemli ayrıntı Türk karakterini ön plana alması ve İmam-ı Azam’dan, Dede Korkut’a, Hoca Ahmet Yesevi’den Yunus Emre’ye bir bütün olarak aynı çizgiyi takip eden millet, devlet, iman ve Türklüğün iç içe geçmiş halini günümüze getirmesi, tarihten seçtiği kahramanlarla insanımızın geçmişiyle gelecek tasavvurunu bütünleştirmesidir.
Gençliğin önüne tutulan ışık, rol model olarak benimseyecekleri kahramanları Türk tarihinin belli dönemlerinde yaşamış ve etkileriyle yaşamaya, örnek alınmaya devam eden şahsiyetler olduğu için Sepetçioğlunda okuyucuyla kolaylıkla bütünleşen, okuyucuyu kendine çeken bir özelliğe sahiptir.
Tarih ve sosyal bilimler alanında kalem oynatanların gelecek tasarımcısı olduğunu akıldan çıkarmadan çalışma yapmaları gerekmektedir. Sepetçioğlu Türk tarihinin ilk dönemlerinden başlayarak Selçuklu, Osmanlı, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyetine miras kalan birikimi Adsız ruhuyla Ahmet Hamdi Tanpınar üslubunu harmanlayarak geleceğe taşıma azim ve gayretiyle yaşamış ve öylece ebediyete intikal etmiştir.
Sepetçioğlu Türk tarihini, yazdığı romanlarla nakış nakış işleyen ünlü romancımızdır. Romanlarında bir taraftan tarihi olayları aslına sadık kalarak anlatırken, diğer taraftan işlediği dönemi bütün kültür unsurlarıyla tanıtır. Selçuklu döneminin anlatıldığı Kilit, Anahtar, Kapı üçlemesi; Osmanlı’nın kuruluş döneminin konu edinildiği Konak, Çatı, Üçler Yediler Kırklar üçlemesi; Şeyh Bedrettin, Timur ve Beyazıt’ın anlatıldığı Bu Atlı Geçide Gider, Geçitteki Ülke, Darağacı üçlemesi; İstanbul’un fethinin resmedildiği Ebem Kuşağı, Sabır, Gündönümü üçlemesi ile “Dünkü Türkiye” muhteşem bir biçimde işlenmiştir. Çanakkale Destanını anlatan Ve Çanakkale: Geldiler, Gördüler, Döndüler üçlemesi; Bugünkü Türkiye Dizisi Buğday Kamyonu, Karanlıkta Mum Işığı, Güneşin Dört Köşesi; Kıbrıs tarihinin konu edildiği 8 ciltlik Sabır Ağacı Dizisi; her birinde önemli konu ve kişilerin anlatıldığı Kültür Dizisi kitapları Sepeçioğlu’nun diğer eserlerinden bazılarıdır. Mustafa Necati Sepetçioğlu, son eseri ile adeta Türk kültürü ve İslâm’ın kaynaşmasını anlattıktan sonra ebedi âleme göçmüştür. Bir şaheser olan bu son eser Yesili Hoca Ahmed üçlemesidir. Romanda Piri Türkistan Hoca Ahmed Yesevi ile onun temel felsefesi anlatılmaktadır. Sesler ve Işıklar, Hurmalığın Ak Doğanı ve Aydınlığın Mühürü üç cilt halindeki bu eserin alt başlıklarıdır.[1]
Büyük medeniyet kuran milletlerin dünü bugüne, bugünü yarına ulaştırmalarında sosyal bilimler alanı en önemli hazineleridir. Sosyal bilimler alanında insana ulaşmanın en etkili yolunun roman, hikâye ve tiyatro eserleri olduğunu düşüncesiyle onlarca eser veren Sepetçioğlu ne kadar üzücüdür ki ölümünden sonra unutulmaya/unutturulmaya çalışılmış görünmektedir.
KAYNAK: https://www.ulkucukadro.com/2019/07/mustafa-necati-sepetcioglu/