Nurettin TOPÇU
HÜRRİYETİN SÖZÜ ve KENDİSİ
Hürriyetin tarifini biliriz, fakat asıl mesele hürriyetin tarifi değil kendisidir; hangi cemiyet hür hangisi değildir?, her hangi bir anda kendimin veya cemiyetimin hür olup olmadığını nasıl anlayacağım?, bir çok şeyleri söyleyebilmek veya yapabilmek daima hürriyetin varlığına delil midir?
Bu sualleri cevaplandırabilmek için önce hürriyete niçin lüzum vardır?, hürriyet insana hangi imkânları temin eder? bunun üzerinde düşünmeliyiz.
Hürriyet sosyal ve insani bir kelimedir; bu kelimeyi hayvanlar için kullanmayız. Düşünce söz yazı hareket ve vicdan hürriyetleri insanın hayvanda olmayan kaabiliyetlerine dayanır. İnsana mahsus marifetlerdir fakat insanda düşünmek kaabiliyeti olmasaydı söylemek yazmak inanmak da olamazdı diyebiliriz. Düşünmeyen insan ne söyliyecek, neyi yazacak ve neye inanacaktı? Her imanın temelinde de bir fikir manzumesi bir ideoloji vardır inanmak bir çok ideolojilerin içinden birini kabul etmek doğru görmek demektir.
Ancak düşünmek söz yazı ve inanmak kaabiliyetleri- nin temeli olmakla beraber hürriyetlerimizin esası değildir çünkü düşünmek insanın doğuşunda bulunan tabii bir vakıadır. Hürriyet ise sosyaldir tek başına yaşayan bir insan için hürriyetin varlığı ve imkânı mevzuu bahs olamaz. Zalimler kendi iktidarlarını sarsacak şeyleri kafaları içinde düşünenlerden değil bu düşündüklerini söyleyen yazan veyahut ona göre hareket edenlerden korkarlar kimin ne düşündüğü söylenmeden yazılmadan hareket olmadan bilinemez. Söz yazı ve hareket hürriyetinin bulunmadığı yerde herkes düşüncesinde serbesttir, demek abes olur.
Buna mukabil insanda düşünme kaabiliyeti doğuştan olduğu halde inkişafı bir takım şartlara bağlıdır işte asıl bu şartların bulunmayışı düşünce hürriyetinin olmayışı demektir bu şartların içinde konuşmak yazmak okumak ve hareket hürriyetleri başta gelir konuşmayan yazmayan okumayan hareket edemeyen insanın fikri hayatı da inkişaf edemez.
Düşüncenin inkişaf şartlarını sayarken hareketten bahsettik. Hareket sözünü en geniş manada kullanıyoruz eski devirlerden kalan eserleri görmek bilinmeyen yerleri tanımak düşünceleri anlatmak siyasi ve meslekî çalışmalar yapmak bütün bunlar hareketin anlamı içine girerler düşündüğü gibi hareket edemeyen insan düşüncelerinden uzaklaşır. Bir zaman sonra düşüncelerinin, keskinliği körelir böylece -hareketsizlik fikir hayatının canlılığını kaybetmesine sebep olur. Bir ilim adamı meslekî araştırmalar yapmak imkanı yoksa ilimde düşüncesi ilerliyemez; insan seçme hakkı yoksa iyiyi kötüyü ayırmak için düşünmeğe lüzum görmez.
Bu misalleri daha başka sahalarda çeşitlendirebiliriz varacağımız netice aynıdır: Söz yazı ile beraber hareket de insan düşüncesinin inkişaf ve tekamülüne yardım eder o; halde söz yazı ve hareket hürriyetleri insanın düşünce kaabiliyetini inkişaf ettirmeğe yarar bu hürriyetlere bunun için ihtiyacı vardır.
Demek ki söz yazı hareket hürriyetlerinin bulunduğu cemiyette fikir hayatı inkişaf etmiş olacaktır öyle ise bir cemiyette hürriyetin olup olmadığım bu ölçü ile kontrol edebiliriz şöyle bir cemiyet düşünelim ferdler bir çok şeyleri söyleyebiliyorlar hatta hürriyet yoktur diye bar bar bağırabiliyorlar acaba bu cemiyette hürriyet hakikaten var mıdır yok mudur?
Üç ihtimal düşünebiliriz:
- Hürriyet hakikaten yoktur fakat hürriyeti çiğneyen otorite bir korku ve endişe içine düşmüştür kudreti yeni yeni sarsılmağa başlamıştır.
- Hürriyet yine yoktur, ancak hürriyeti çiğneyen otorite ne korku içindedir ne de sarsılmaktadır bilakis fazla tazyik dolayısıyle bir patlama hasıl olmasın diye arasıra emniyet süpapları gevşemektedir
- Hürriyet vardır bağıran fesatçı veya yalancıdır o zaman bu insana cevap verilebilir yalan söylediği isbat edilebilir fakat isbat lazım gelirse şöyle edilir
Bir cemiyette hürriyet ferdi erin fikir ilim san’at veya siyaset sahasında kaabiliyetlerini inkişaf ettirme imkân ve şartlarının bulunması demektir ferdlerin kaabiliyeti erin in inkişaf imkanı ise toptan’ cemiyetin kaabiliyetinin inkişaf imkanı demektir, ferd kendi kaabiliyeti yolunda inkişaf eder yaşarsa şahsiyet olur cemiyet kendi kaabiliyeti yolunda inkişaf ederse İçtimaî şahsiyet dediğimiz millet meydana gelir.
Bakıyoruz bu cemiyette “yeni nesle ilim hayatının her sahasında inkişaf kapılan kapalıdır eski nesil kapılara dayanmış hiç bir kaabiliyeti içeri almıyor sanat sahasında ferd bütün çırpınmalarına rağmen gerçek sanatkann. yetişmesi için zaruri ilk şartlar zemin ve atmosfer yok fikir hayatı siyaset sahası keza yıllardır bildikleri gibi at koşturanların hakimiyetinde bulunuyor böyle bir cemiyette istenildiği kadar hürriyet yoktur diye bağmlsın istenildiği kadar hürriyet olmasaydı böyle bağırabilir miydi densin hürriyetin ancak sözü vardır kendisi yoktur.
Cemiyetlerde hürriyeti ararken ölçümüz bu olacaktır. Bir cemiyet içtimaî bir bütünden şahsiyet olabilmişse yani millet haline gelebilmişse hürriyet davası çoktan tahakkuk etmiştir. Bu cemiyette ferdler umumi olarak kaabiliyetlerini inkişaf ettirme imkan ve şartlarına yeni yeni kavuşmaktadırlar; bir hürriyet mücadelesi içindedirler, bu hürriyet davasının kazanılmakta olduğunu gösterir.
Fakat hürriyet davasının kazanılmakta olduğunun aşikar delili feryadlar değil ferdlerin fikir ilim sanat ve siyaset hayatında kaabiliyetlerini inkişaf imkanlarını yaratmış olmalarıdır.
KAYNAK: Nurettin Topçu, İrâdenin Dâvası, İst. 1968