“Ülkücü Hareket Üzerine Notlar” Üzerine
Oğuzhan SAYGILI
[İlteriş dergisi, Ocak 2015, 7. sayı]
Türkiye’de büyük ölçekte“milliyetçilik”, küçük ölçekte “Ülkücü Hareket” üzerine özellikle de teorik eser kaleme alanların hatırı sayılır bir kesimi bu fikre yakınlık duymayan, hatta yer yer düşmanlık besleyenlerden oluşmaktadır. Hal böyle olunca, Kitab-ı kadimin mesajını ciddiye almayınca[1], Claude Cahen gibi vicdanını kaybetmeyen akademisyen/yazar/düşünürleri aramak oldukça zor olsa gerekir.[2]Milliyetçilik-ülkücülüğe ait olmayan günahlar dahi bu fikir akımının üzerine atılır.[3] Ülkücü Hareket hep dışarıdan tanımlanan bir kavram haline getirilmiştir. İçeriden bakanların yazdığı eserlerin de kendi dünya görüşünü tanımlarken, yorumlarken yetersizlikleri olabiliyor. Oysa bu konuda yoğunlaşıp soğukkanlı bir şekilde hakikate yakın kitap yazanlar da vardır kuşkusuz: Hayati Bice’nin: “Ülkücü Hareket Üzerine Notlar” isimli eseri gibi.
Dr. Hayati Bice’nin başlıkta ismi vurgulanan eserine değinmeden önce, kendisinin biyografisi hakkında şunlar söylenebilir. Hayati Bey, ilk kurulduğu dönemlerden itibaren yoğun bir şekilde fikir adamı, sanatçı yetiştiren ama son dönemlerde kurumaya başlayan Tıbbiyelilerdendir. Yazı hayatının olgunluk döneminde tasavvuf üzerine yoğunlaşan Bice’nin, bu eserinin dışında dokuz kitabı bulunmaktadır. Yazarın birçok gazete, dergide yazıları yayımlanmıştır.
1994-1995 eğitim-öğretim yılında Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev aldı. MHP iktidarı döneminde Dış Türklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nda kısa süreli bir danışmanlık yaptı. Yazar, aynı zamanda yakın dönemde kurulan Ülkücü Yazarlar Derneği’nin de Kurucu Genel Başkanı’dır.
Dr. Bice’nin bu yazıda konu edindiğimiz eserinin omurga/iskeletini oluşturan makalelerin büyük bir çoğunluğu, ilk olarak sosyal medyada yayınlanmış, gördüğü ilgi üzerine kitap halinde bir araya getirilirlerken yapılan ekler ve genişletmelerle bir bütünlüğe kavuşturulmuştur.
“Ülkücü Hareket Üzerine Notlar”, iki bölümden oluşmaktadır. Ülkücü hareketin temel kavramlarının ele alındığı birinci bölüme, “Türk-İslam Ülküsü’nün Koordinatları” adı verilmiş; ikinci bölüm ise“Ülkücülük Ekseninde Tartışmalar”a ayrılmıştır.
İlk bölümdeki makalelerde, “Ülkücü bilincin şekillenmesi”, “Ülkücülerin manevî arayışları”, “Ülkücü hareketin ahlâkî yaklaşımları”, “Ülkücü Hareket ve İslamî kimlik” konuları üzerinde durulmuştur. “Ülkücü Kitlenin Ahlâkî Toplam Kalitesi” makalesinde yakın dönemlerde gözler önüne serilen siyaset erbabının ahlâkî zaafları ile ilgili eleştirileri dikkat çekmektedir. Bu konuda yazarın düşünceleri açık ve nettir.
İkinci bölümdeki makalelerde, Milliyetçilerin günümüzdeki sorunları, Medyada Türk Milliyetçiliğinin Görünümleri, Korkak Sağcı Siyasetçiler ve Pantürkizm, Sosyal Pantürkizm/Türkbirlikçiliğin günümüze yansımaları, “Pozitif Ülkücülük” kavramı işlenmiştir. Bu makaleler arasında “Pozitif Ülkücülük” başlıklı olan makale, dikkat çekicidir. Müsbet (=pozitif) milliyetçilik daha önce bazı yazarlar tarafından gündeme zaman zaman getirilmiştir. Ancak, “Pozitif Ülkücülük” kavramı, bugüne kadar her halde hiç kullanılmamıştı ve bildiğimiz kadarıyla bu önemli kavramın içerisini de Dr. Bice kadar dolduran olmamıştır.
Dr. Hayati Bice, Eski Dışişleri Bakanı, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Türk coğrafyası ve dünyası üzerine fikirlerini de değerlendirmiş, teorik ve pratik yaklaşımlarını iki makalesinde masaya yatırararak derinlemesine işlemiştir. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun ve AKP iktidarının Türk dünyasına bakışını, Türk Dünyasına yaptıklarını/yapamadıklarını soğukkanlı bir şekilde irdelemeye çalışan yazar, Davutoğlu’nun ortaya attığı “Tarihdaşlık” kavramının İslâmcılık yerine kullanıldığını, akademik olarak güzel ve yerinde bir kavram olduğunu ancak, reel politikada tıpkı “komşularla sıfır sorun” gibi uygulanırlığının olmadığını vurgular. Hatta, Davutoğlu’nun ısrarla kullanmaya devam ettiği“tarihdaşlık söylemi”ni Turancılıktan daha da ileri bir ütopya, hayâl ötesi bir yaklaşım olarak görür. Makalenin yazıldığından bu yana geçen yaklaşık dört yıllık sürede yaşanan gelişmeler, Dr. Bice’yi desteklemektedir.
Sonuç
Ülkücü hareketin içinden bir isim olan Dr. Hayati Bice, Ülkücü Hareket hakkında ortaya koyduğu düşünceleri, dile getirdiği eleştirileri sağlam bir zemine oturtma gayretini sergilemiş; ortaya attığı orijinal tezlerin altını doldurmaya çalışmıştır. Akademik bir eser olmamasına rağmen, yerinde kullanılan dipnotlar esere akademik bir hava kazandırmış, konuyu derinlemesine incelemek isteyen okur için ufuk açıcı bir nitelik vermiştir. Milliyetçi aydınlar, bugüne kadar Pantürkizm kavramından daha ziyade “Turan” kavramına atıfta bulunurken, yazarın ‘Pantürkizm’i vurgulaması ilginçtir. Dr. Bice’nin bu kitabı ile ülkücülük ötesinde milliyetçilik literatürüne ciddi bir katkıda bulunduğunu düşünüyorum.
Not: Bu yazı, İlteriş dergisinin Ocak 2015 tarihli, 7. sayısında yayımlanmıştır.
______________________________________________________________________
[*] Hayati Bice, “Ülkücü Hareket Üzerine Notlar” 308 s., Ankara, 2014, Bizim Büro Yayınları
[1] Mâide Sûresi, 8. Ayet de açık ve net olarak şunu belirtir: “Ey İman Edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun, bu Allah korkusuna daha çok yakışan bir davranıştır…”
[2] Haşim Şahin’in Ahmet Yaşar Ocak Hoca ile uzun soluklu mülakatlardan oluşan (“Arı Kovanına Çomak Sokmak”, 2014, Timaş Yayınevi) kitabında A. Yaşar Ocak, hocası Claude Cahen’e Osman Turan’ın ilim adamlığını sorar. Cahen, şu cevabı verir: “Ben Marksistim, Osman Turan milliyetçidir. Ben onun ideolojisini hiçbir zaman tasvip etmiyorum, fakat bilim adamlığı konusunda Osman Turan’ın önünde saygıyla eğilirim.”(s.201)
[3] İskender Öksüz Hocamız kitabında (“Türküm Özür Dilerim”, 2014, Ankara, Bilge Kültür Sanat) Kitabı kitaplığımda bulamadım. Hoca, aklımda kaldığı kadar, mealen bu konuda şu örneği verir: “Ne kadar fanatizm, aşırılık varsa, milliyetçiliğin üzerine atılır. Örneğin, bir takımın fanatikliğinden bahsederken, Galatasaray milliyetçiliği, bir şehrin sevgisinden değinirken, Mersin milliyetçiliği, bir mesleğin tutkunluğundan bahsedilirken, marangoz milliyetçiliği derler, Müslümanın yobazından bahsederken dahi İslam milliyetçisi kavramı vurgulanır. Oysaki sadece ve sadece Milletin/milliyetin milliyetçiliği olur.”