İSLAMCILIK BİLMECESİ
1. Müslüman olduğu için otomatik olarak kendini İslamcı sananlar.
2. İslamcılık kavramını bilmeden ve Osmanlı son dönemindeki bazı aydınları, Akif gibi, Allah korusun, İslamcı sayıp kendilerini de bunların izinden gidiyor sananlar.
3. Her türlü ıslah ve yenilik hareketini İslamcılık olarak düşündükleri için buna yakınlık duyup kendilerinin İslamcı olduğunu sananlar.
4. Gençlik hareket ve haz çağı olduğundan samimi dini duygularla İslamcıların temelsiz ve teorisiz çıkışları hoşlarına gittiği için kendilerini onlara yakın hissedip İslamcı sananlar.
5. Din ve İslam karşıtı düşünceleri reddetmenin sadece İslamcılık adı verilen gruba aidiyet hissetmekle mümkün olduğunu sananlar.
6. Ailesi, çevresi ve partisi dolayısıyla İslamcı olması gerektiğini düşünerek kendilerini İslamcı sananlar…
Bir de kendilerini İslamcı görmeyip hatta İslamcılığı eleştirip, kendisi de en koyu İslamcı olduğu halde, İslamcı olmadığını sananlar var.
Bu İslamcılık acayip bir bilmece. Ama çözeceğiz, yolu yok.
Biz eleştireceğiz, onlar da diğer eleştirdiğimiz ideolojik grupların kullandığı sloganları kullanarak bize karşı çıkacaklar:
“…………… Hareket engellenemez”.
Buradaki boşluğa istediğiniz ideolojik grubun ismini yazabilirsiniz. Şimdilik İslamcı kelimesi ile doldurun.
İslamcıları çözmek gerçekten çok zor. Hem sonuna kadar dünyaya batmış bir halde ideolojinin ve ötekileştirmenin dibine vurmuşken bir taraftan da Sezai Karakoç, Necip Fazıl ve yedi güzel adam güzellemeleri yapmaları, diğer taraftan oryantalizme çatıp oryantalist ve Marksist geleneğin etkisinde kalmış ne kadar yazar varsa onları tavsiye etmeleri ilginç. Karakoç’un onlara mesafeli olması ve tarafsızlığını koruması da ayrı bir çalışma konusu.
Uzmanlık gerektiren kitaplar. Şimdiki nesillere bunları okutarak avutmanın ve gençleri ütopik hülyalarda gezdirmenin âlemi yok. Gençler bu yazarların hepsinden ancak edebiyat ve romantiklik öğrenirler, onu da tam öğrenemezler. Dahası keşke bu kadarını öğrenseler. Dini, milli ve edebî konularda hem cahil kalırlar hem taassup sahibi olurlar. Arabesk yetişirler.
Son örnek bunu yansıtıyor. Sezai Karakoç’un ayetlerdeki “Kitab’ı sağ elinden ve sol elinden verilenler” tabirlerini “sağcılar ve solcular” diye çevirmesi elbette yanlıştır ve ötekileştirmeye yol açar. Kendisi, o dönemin yapısı içerisinde duygusal bir etki ile bu manayı verse de yanlıştır. Batı’daki solcuları sağcı nitelemesi de tipik bir İslamcı yaklaşımıdır ve doğru değildir. Ayette kastedilen bu değildir. Ayet, hakkın, adaletin yanında olan erdemliler ve zulmün, haksızlığın yanında olan erdemsiz insanları anlatmaktadır ve çevirisi de böyle olmalıdır.
Daha önce de yazdım. Gençlere tarih şuuru, millet olma bilinci, dil bilinci, sorgulama ruhu ve ciddi bir maneviyat vermek istiyorsanız daha hareket adamı olan kişileri, derin fikrî çözümlemeleri olan yazarları okutacaksınız. Onların okumalarından ve sormalarından korkmayacaksınız. Dünyayı tanımalarını sağlayacaksınız. Dünyayı değiştiren kitapları okutacaksınız.
Bugüne kadar Sezai Karakoç da, Necip Fazıl da, “Yedi güzel adam” da denendi, bırakın dünyayı ve bir kimseyi kendilerini bile değiştiremediler! Tek ürettikleri ütopik sloganlar; ya “Ne mutlu Müslümanım” tarzı kamyon arkası sloganlar, ya “sapık kollar”ı belirleyen hakikat tekelciliği, ya Mehmet Akif düşmanlığı oldu.
Daha da ironik olanı, sözde karşı çıktıkları “solcular”ın aynı çizgisini karşı tarafta devam ettirdiler. Bir türlü milli de olamadılar, fikri bakımdan kuşatıcı olamadıkları gibi evrensel bir çözümleme de yapamadılar.