Türk Dünyasında Ortak İletişim Dili ve Tofik Hacıyev
Prof. Dr. Şükrü Haluk AKALIN
Haziran 2015 – Yıl 104 – Sayı 334
Türk dünyasında ortak iletişim dili düşüncesi, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1990’lı yıllardan bu yana Türk dünyası aydınlarının gündeminde…
Aslında XIX. yüzyıl sonlarına, hatta XX. yüzyıl başlarına kadar Türk dünyasında ortak bir iletişim dili vardı. İstanbul’da, Bahçesaray’da, Kazan’da, Bakü’de, Semerkant’ta ve diğer şehirlerde yazılan bir şiir veya bir yazı, yayımlanan bir kitap veya bir gazete Türk dünyasının hemen her bölgesindeki aydınlar tarafından anlaşılarak okunabiliyordu.
Gaspıralı İsmail Bey, Kırım’da Dilde, fikirde, işte birlik ilkesiyle yayımladığı Tercüman’ı kullandığı dil sayesinde bütün Türk dünyasında okunan bir gazete hâline getirmişti.
Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset adlı eserini Kazan’da yazmış, bu eseri Kahire’deki Türk gazetesinde yayımlanmış, başta İstanbul olmak üzere Türk aydınını derinden etkilemişti.
Mehmet Emin’in (Yurdakul) Ben bir Türk’üm / Dinim cinsim uludur dizeleriyle başlayan şiiri Selânik’te çıkmakta olan Asır gazetesinde yayımlanmış, daha sonra aralarında bu şiirin de yer aldığı diğer eserleri Türkçe Şiirler adıyla kitaba dönüşmüştü. Mehmet Emin Bey kitabının bir nüshasını gönderdiği Gaspıralı İsmail Bey’den şöyle bir mektup aldı:
Sevimli Karındaş,
Kânunuevvel üç tarihli mektubunuzu yedisinde alıp hediye buyurduğunuz “Türkçe Şiirler”e sevindim… Şiirlerinizi Edirne, Bursa, Ankara, Konya, Erzurum Türkleri anlayıp lezzetlenip okuyacakları gibi Tiflis, Tebriz, Şirvan, Horasan, Türkistan, Kâşgar, Deşt-i Kıpçak, Sibirya, Kazan ve Kırım Türkleri de okuyacaktır ki bu şerefe Fuzuli ve Nabi nail olamadılar. Kırk elli milyonluk ve otuz asırlık bu âleme iptida bir kaşık oğul balını yediren siz oldunuz ki size şereftir, bize saadettir!
Mehmet Emin’in şiirlerinde kullandığı dil, Millî Edebiyat akımının Türkçesiydi. Yazılıp da konuşulmayan edebî dil yerine konuşulup da yazılmayan halk dilini tercih etmişti Mehmet Emin Yurdakul… O güne kadar edebî dilde yer alan ancak konuşma dilinde yaşamayan alıntı sözler yerine halkın anlayacağı bir dille yazmıştı. İşte Gaspıralı, bu dilin yalnızca Osmanlı Devleti sınırları içerisinde değil bütün Türk dünyasında anlaşılabilirliğini ifade ediyordu.
Yazı sorunu da 1926 yılında Bakü’de toplanan Birinci Türkoloji Kurultayı’nda kabul edilen Latin yazısı temeline dayalı Birleştirilmiş Yeni Türk Elifbası ile çözülmüştü. Türkiyat Enstitüsü’nün kuruluşunu sağlayan Gazi Mustafa Kemal, bu Kurultay’a Enstitü Müdürü Köprülüzade Fuat ile birlikte Hüseyinzade Ali Bey’in de katılmasını istemişti. Kurultay’a onların yanı sıra Türkiye’de çalışmakta olan Teodor Menzel, Meszaros Gyula ile o dönemde Azerbaycan’da bulunan İsmail Hikmet Bey de katılmıştı.
Gazi Mustafa Kemal, Kurultay’ı takip eden bu kişilerden bilgi ve görüş alacak, sonra da öteden beri savunduğu yeni Türk yazısına geçiş düşüncesini 1928 yılında gerçeğe dönüştürecekti. Geçen on yıllık süre içerisinde yalnızca Türkiye Cumhuriyeti değil Sovyetlerdeki Türk soylu halklar Birleştirilmiş Yeni Türk Elifbası’nı kullanmaya başlayacaklardı.
Ancak 1937 yılında Stalin’in başlattığı kıyım ile Türk dünyası aydınlarının, yazarlarının, şairlerinin “Türkçülük, Turancılık, rejim düşmanlığı” gibi suçlamalarla katledilmesi, sürülmesi sırasında Birleştirilmiş Yeni Türk Elifbası’da ortadan kaldırıldı. Slav halklarının kullandığı Kiril yazısı Türk soylu halklara zorla kabul ettirilerek her bir Türk yazı dili için farklılıklar gösteren yazı sistemleri getirildi.
Yazı sisteminde olduğu gibi yazı dillerinin kurulmasında da benzerlikler değil farklılıklar öne çıkarılmaktaydı. Böylece Türk soylu halkların dilleri birbirinden olabildiğince uzaklaştırılmaya çalışılmıştı. Ortak iletişim dili için ise “Sovyet dili” diye tanımlanan Rusça yaygınlaştırıldı. Sovyetler Birliği’nin resmen dağıldığı 1991 yılı sonuna kadar Türk yazı dillerinin ve lehçelerinin birbirinden uzaklaştırılması çalışmaları sürdü.
Sovyetler Birliği’nin dağılması Türk dünyası için yeni bir çağın başlangıcıydı. Beş Türk Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Türkiye Cumhuriyeti bu beş bağımsız cumhuriyeti tanıyan ilk ülke oldu. Türk dünyasında eğitim, kültür, iktisat, teknoloji alanlarında ilişkiler kuruldu. Bu arada en çok dikkati çeken de dil konusuydu. Türk dünyasında ortak bir dil kullanılabilir miydi? Ortak bir yazı dili oluşturulabilir miydi? Ortak bir alfabe kabul edilebilir miydi? Bütün bu sorular, düzenlenen kurultaylarda, toplantılarda dile getirildi. Yazılar yayımlandı, bildiriler sunuldu. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Türk dünyasına yönelik yayım yapan TRT Avaz’ı açtı. Üniversitelerimizde Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümleri, ana bilim dalları açıldı. Büyük Öğrenci Projesi ile Türk dünyasından binlerce öğrenci Türkiye’de öğrenim gördü. Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü ve Dil Bilgisi kitapları yayımlandı. Daha başka pek çok yayın, etkinlik, çalışma bunlara eklenebilir…
Dikkat edilirse bütün bu yayın, etkinlik, toplantı ve çalışmaların çoğu Türkiye merkezlidir. Türkiye dışında ortak dili, ortak iletişim dilini konu edinen toplantı, etkinlik, yayın ve çalışma aynı yoğunlukta ve çoğunlukta görülememektedir. Ancak Türkiye dışında bir kişi var ki öteden beri Türk dünyasında ortak bir iletişim dili kurulması konusunu yazılarında, konuşmalarında, çalışmalarında daima gündemde tutuyor: Azerbaycan’dan Prof. Dr. Tofik Hacıyev…
Türk dünyasında ortak bir iletişim dilinin önemi konusunu kendisine dert edinen bir aydınımızdır Tofik Hacıyev… Yazılarıyla, kitaplarıyla, konuşmalarıyla Türk dünyasında ortak bir iletişim dilinin yaygınlaşması uğrunda çalışmalar yapmaktadır. Tofik Hacıyev yalnızca Türkiye’ye geldiğinde, Türkiye’deki toplantılarda değil Azerbaycan’da da başka ülkelerde de Türk dünyasında ortak iletişim dilinin yaygınlaştırılması düşüncesinin yılmaz savunucusudur. Tofik Hacıyev, bunun için yeni bir dil yaratılması düşüncesinde değildir. Hacıyev, Türkiye Türkçesinin Türk dünyasında ortak iletişim dili olarak kullanılmasının savunuculuğunu yapmaktadır.
Türk dünyasında ortak iletişim dili konusunu yazılarında, konuşmalarında, derslerinde, bildirilerinde işleyen Hacıyev, bu düşüncesini, önerdiği çözüm yollarını kitaba dönüştürmüştür. Tofik Hacıyev’in Türklǝr Üçün Ortaq Ünsiyyǝt Dili “Türkler için Ortak İletişim Dili” adlı kitap 2013 yılının son aylarında Bakü’de Tǝhsil Yayınevi tarafından yayımlandı1.
Tofik Hacıyev kitabının girişinde düşüncesini şöyle özetliyor:
Türkcǝ otuza qǝdǝr xalqın ana dilidir. Bu gün qloballaşma dövründǝ siyasi-iqtisadi-mǝdǝni ǝlaqǝlǝri sıxlaşdırmaq üçün dǝ xalqların bir ortaq ünsiyyǝt (ilǝtişim) dilinǝ ehtiyacı var. Bu tǝcrübǝ tarihǝn olub. Zamanında Altaydan Dunaya qǝdǝr coğrafiyada yaşayan türklǝrin yerli tǝzahürlǝri ile yanaşı, bu gün Orxon kitabǝlǝrinin dili kimi götürdüyümüz vahid ǝdǝbi dil ümumi ünsiyyǝt dili olub. Bu anlaşmanın bu gün dǝ olması imkan verir ki, türkcǝlǝrden birini ortaq ünsiyyǝt (ilvtişim) dili kimi işlǝdǝk. Türkcǝlǝrden hǝr biri öz vǝtǝnindǝ ǝdǝbiyyat, elm, mǝtbuat, ailǝ dili kimi bütün imkanlarını saxlamaqla uluslararası tǝdbirlǝrdǝ, siyasi-mǝdǝni toplantılarda ümumi anlaşma üçün türkcǝlǝrdǝn birini işlǝtmǝk mümkündür ve faydalıdır. Kitab bu mǝsǝlǝyǝ hǝsr olunub.
Tofik Hacıyev, Türk lehçeleri terimini kullanmak yerine doğrudan doğruya Türkçeler sözünü kullanmayı tercih etmektedir. Hacıyev’in bu tercihi, Türk soylu halkların dillerini ifade etmek üzere Türklük biliminde kullanılan Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi vb. adlandırmalarla da uygun düşmektedir.
Kitabın ilk bölümleri Türk dünyasında ortak iletişim dilinin tarihine ayrılmıştır. İdeyanın Tarixçesi’nde ortak dil düşüncesinin çıkış nedeni, kaynağı, Gaspıralı İsmail Bey’in çalışmaları ele alınmaktadır. Bu bölümde Türk yazı dillerinin oluşum ve gelişim aşamalarına değinilmekte, Gaspıralı’nın yanı sıra Sabir, Mehemmed Hadi, Hüseyinzade Ali Bey, Ahmet Ağaoğlu gibi aydınların dil konusundaki düşünceleri de işlenmektedir.
İkinci bölüm “İşdǝ, Fikirdǝ, Dildǝ Bir” İdeyasının Ali Bey Hüseyinzade Mertebesi başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Hacıyev, Hüseyinzade Ali Bey’in dil anlayışı ve ortak dil konusundaki yaklaşımları üzerinde durmaktadır. Gaspıralı İsmail Bey’in dilde, fikirde, işte birlik düşüncesinin Azerbaycan’da uygulayıcısıdır Hüseyinzade Ali Bey… Azerbaycan’da önce Hayat gazetesini yayımlayan Hüseyinzade Ali Bey, daha sonra Füyuzat dergisini çıkarır ve ilk çıkan nüshayı Kırım’a, Gaspıralı İsmail Bey’e gönderir. Dergiyi alır almaz Hüseyinzade Ali Bey’e bir telgraf gönderen Gaspıralı, dergiyi beğendiğini belirtir, ancak dilinin biraz daha sadeleştirilmesi gerektiğini, böylece halk arasında daha çok yayılacağı kanaatinde olduğunu yazar. Hacıyev, Füyuzat’ın halk arasında fazlasıyla yayılamadığını ancak Türklük için dâhiler yetiştirdiğini yazar. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, Üzeyir Hacıbeyli gibi Türk dünyasının önde gelen şahsiyetleri Füyuzat’taki yazılarıyla yetişmişlerdir. Tofik Hacıyev, Yusuf Akçura’nın Hüseyinzade Ali Bey hakkında şöyle dediğini kaydeder:
Hüseynzadǝ ǝli bǝy müsǝlman türklǝr arasında ilk Turanidir!
Daha sonra Türkiye’ye yerleşecek ve çalışmalarını, mücadelesini Türkiye’de sürdürecek olan Hüseyinzade Ali Bey, Soyadı Kanunu çıktığında Turan soyadını alacaktır2.
Ziya Göyalp – Xalq Türkcǝsinǝ Doğru başlıklı üçüncü bölümde Ziya Gökalp’ın Türkçülüğü ve Türkçeciliği üzerinde durur Hacıyev… Gökalp’ın yazılarında, şiirlerinde dil konusunu ele alır.
Edebî alanda ve düşünce dünyasında ortak edebî dil ülküsü, 1926 yılında Bakü’deki Birinci Türkoloji Kurultayı’nda ciddi bir biçimde gündeme gelecek ve tartışılacaktır. Bu görüşmeler ve tartışmalar, kitabın dördüncü bölümünü oluşturan Bakü Türkoloji Kurultayı bölümünde ele alınmıştır. Bakü Birinci Türkoloji Kurultayı’nda üzerinde durulan ortak edebî dil konusunu geniş bir biçimde değerlendiren Hacıyev, “bütün tartışmalardan sonra Kurultay’ın vardığı nokta Türkler için umumi edebî dil oluşturmak mümkündür” sözünü yazar. Ancak Tofik Hacıyev, umumi ortak Türk edebî dili oluşturmanın asla mümkün olamayacağı düşüncesindedir. Bugün var olan Türk edebî dillerini ortadan kaldırarak yeni bir edebî dil meydana getirmek olacak şey değildir. Üstelik her biri ayrı bağımsız devlet olan Türk cumhuriyetlerinin edebî dilleri aynı zamanda resmî dilleridir de… Hacıyev, böyle bir şey için önce bütün Türkler için tek bir devlet kurulması, bu devletin kendi edebî dilini hazırlaması gerektiğini, bunun da yıllar alacağını yazar. Hacıyev’e göre bu ayrı bir meseledir ve böyle umumi bir devletin oluşturulması da asla mümkün değildir.
Bütün bunlara karşılık yapılması gereken tek şey vardır: Türklǝr üçün ümumi ünsiyyǝt tǝşkil etmǝk… Bütün Türkler arasında umumi iletişim için Hacıyev’in önerisi, hiçbir Türkçenin varlığına dokunmadan, dünya devletlerinin yaşamış olduğu tecrübelerden yararlanarak mevcut Türk dillerinden birini alıp onu bütün Türkler arasında ortak iletişim için kullanmaktır. Tofik Hacıyev bu noktada vaktiyle Sovyetler Birliği döneminde Rusçanın ortak iletişim dili olarak kullanılmasını örnek göstermektedir: Mǝsǝlǝn, vaxtilǝ SSRİ ǝrazisindǝ bütün xalqlar rus dilinin vasitǝsilǝ ünsiyyǝt saxlayırdılar. Bu gün dünyanın çox dövlǝtlǝrindǝ bu mövqǝdǝ ingilis dili işlenir.
Hiç kuşkusuz konunun en can alıcı sorusu bütün Türkler arasında ortak iletişim dili hangi Türkçe olacaktır? Bu soruya cevabı şöyle veriyor Tofik Hacıyev: Böyle umumi iletişim dili vazifesini bugünkü müstakil Türk devletlerinden her biri edebî dili yerine getirmeye kabildir. Ancak o dili seçmelidir ki o dilin sahibi devlet hepsinden çok iktisadi güce, medeni imkânlara, uluslararası siyasi nüfuza sahip olmalıdır. Bugün bu imkânlara sahip Türkiye Türkçesidir. Aslında Türkiye Türkçesi bizimle iletişime başlamıştır ve bu iletişim yirmi yıldır sınavdan başarıyla geçiyor, çocuklarımız Türkiye’nin çizgi filmlerini, yaşlılarımız dizilerini hevesle seyrediyorlar. Bu işin süratlenmesinde ve genişlemesinde devletlerimizin ve devlet başkanlarımızın faal münasebetlerine ihtiyaç var. Helva helva demekle ağız tatlanmaz…
Türkiye Türkçesinin bütün Türk dünyasının ortak iletişim dili olması konusundaki düşüncesini bu kadar açık bir biçimde yazan Prof. Dr. Tofik Hacıyev, kitabının diğer bölümlerine Yüzümü Türkiye’ye ve Türkiye Türkçesine Tutuyorum, Türkiye Türkçesi Yalnız Türkiyelilerin Değil, Türk Dilinin Gücü Yahut Türkçe İlim Dilidir gibi başlıklar vermiş ve bu bölümlerde Türkiye Türkçesinin anlatım gücünü, söz varlığının zenginliğini ele almıştır.
Kitabın son bölümünde iletişim dilinin alfabe ve imla konusunu da ele alan Hacıyev, sonuç bölümünde Türkiye Türkçesinin ortak iletişim dili olarak yaygınlaştırılabilmesi için yapılması gereken işleri on iki maddede toplamış ve ayrıntılı bir biçimde açıklamıştır. Bu maddeleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:
• Ortak bir alfabeye sahip olmalıyız. Aynı sesin aynı harfle gösterilmesi en önemli şarttır.
• Bütün Türklerin imlası uygun ilkeler esasında kurulmalıdır. Yabancı sözler Türkçe nasıl telaffuz edilirse öyle yazılmalıdır.
• Bütün Türkçelerde ortak terimler hazırlanmalıdır. Bunun için muhtelif Türkçeleri temsilen dil bilginlerinden oluşan genel ve ortak komisyon kurulmalıdır. Yeni türetilen Türkçe veya yabancı dillerden alınan terimleri bu komisyon inceleyip onayladıktan sonra her Türkçe bu terimleri kendi ses bilgisi özelliklerine göre kullanmalıdır.
• Bütün Türk Cumhuriyetlerinde ortaokullarda Türkiye Türkçesi az sayıda da olsa öğretilmelidir.
• Türkiye’nin televizyon yayınlarında sunucu konusuna dikkat edilmeli, açık ve anlaşılır bir biçimde konuşan kişiler seçilmelidir.
• Türkiye Türkçesi de diğer Türkçelere doğru bir adım atmalıdır. Bugün Azerbaycan Türkçesinde kullanılan bilgisayar, önder, desteklemek, bakım gibi sözler Türkiye Türkçesinden alınmıştır. Türkiye Türkçesi de diğer Türkçelerden gerekli sözleri alıp kullanmalıdır.
• Uydurma söz yapımı durdurulmalıdır.
• Ahmet Bican Ercilasun’un başkanlığında hazırlanan Türk Lehçelerinin Karşılaştırmalı Sözlüğü’nde yer alan başka Türkçelerdeki Türkiye Türkçesinden farklı sözler üzerinde durulmalı, hem muallim hem öğretmen, hem muhit hem ortam, hem tesir hem etki vb. sözlerin bir arada kullanılması sağlanmalıdır.
• Yabancı dil bilgisi özelliklerinin girişinin önü alınmalıdır.
• Gazete > qǝzet, banka > bank gibi söz sonundaki ünlüye dikkat edilmelidir.
• Türkiye’nin iş adamları Türk ülkelerinde iş yerleri açma konusunda gayret göstermelidir.
Prof. Dr. Tofik Hacıyev’in sıraladığı bu maddelere yürekten katılıyoruz. Yirmi yılı aşkın bir süredir Türk dünyasında ortak iletişim dili konusunun gündemde olduğu, tartışıldığı ancak sonuç alıcı adımların atılamadığı göz önüne alınacak olursa Hacıyev’in bu kitabının konunun tarihsel arka planını ortaya koyan, çerçevesini çizen ve yapılması gerekenleri belirleyen kaynak bir eser olduğu görülecektir. Değerli çalışması dolayısıyla Prof. Dr. Tofik Hacıyev’i kutlarız.
Bu konuda çalışan, düşünce üreten Türk dünyasının bilim adamları, düşünürleri, sanatçıları ile devlet adamlarını bir araya getirecek toplantılar, oluşumlar, etkinlikler Türkiye Türkçesinin Türk dünyasında ortak iletişim dili olarak gelişmesine büyük katkılar sağlayacaktır.
Bunun yakın zamandaki en güzel örneği de Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından 3 Ekim 2015 günü düzenlenecek “Türk Dünyasında Ortak İletişim Dili” toplantısı olacaktır.