SUUD BÖLGEDE AMERİKALIĞA OYNUYOR
Süleyman PEKİN
İslam Dünyası’nın kutsal topraklarını barındıran ve adamakıllı bir hac organizasyonunu
bile gerçekleştiremeyen Suudîler eskiden beri dış politik arenada “Saudia America” diye teşmil
edilir. İdarî ve ekonomik içiçelik nedeniyle yapılan bu benzetme gitgide siyasal ve askerî
benzeşliğe doğru atbaşı gitmektedir.
Biz Türkler hesapta asker milletiz ama yanıbaşımızda olmalarına rağmen ve elimizde
hukukî haklar olmasına karşın ne Irak’ta, ne Suriye’de varız. Oysa Suudî Arabistan bölgenin
jandarmalığını çoktan üstlenmiş durumda. Suudîler 2011’den beri Bahreyn’e askerî anlamda
müdahil durumda. 2015 Eylül’ünden beri de 10 bölge ülkesinden müteşekkil bir koalisyonun
başında Yemen’deki çatışmalara da doğrudan dahil.
Suud’un petrolden sonraki en önemli ihraç ürünü olan Vahhabîlikle ilgili
Afganistan’dan Bosna’ya ve Çeçenistan’dan Libya’ya “bas bas paraları Leyla’ya” taktiği
uyguladığını cümle âlem biliyor. ABD ile El-Kaide’den IŞİD’e her türlü istihbaratî terör
çalışmasına ve I’nci, II’nci Körfez Savaşları’ndaki finansal maliyetin karşılanmasına kadar
üstüne düşen her işi bihakkın yaptığına da biz şahidiz.
Suud bundan başka Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ortak ekonomik
bölge oluşturmaya çalışırken öte yandan Afrika’daki Sudan, Somali ve Cibuti gibi ülkelere de
ciddi yardımlar yapabilmektedir. 22 üyeli Arap Birliği’nde Saddam ve Esad karşıtı kararlarda
onların imzası vardır. Ve dahi Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Suud’un kontrolündedir.
Muayyen bir zamandır oynamaya çalıştığı rol ise Batı’nın İslam Dünyası’nı bu yüzyılda
da kontrolü için elzem olan Sünnî & Şiî ayrımına moderatörlük gibi görünmesine rağmen
kendi hanedanlarının istikbalini bölgedeki benzer hanedan yapılanmaları üzerinde
korumaktan öte bir şey değil. Hani şu I.Cihan Harbi’nde Osmanlı’nın “cihad-ı ekber” ilanına
karşı İngilizlerle işbirliği yaparak kabilesine devlet kurmak için ihanetten “win, win” çıkaran
yapı.
Şiî lider Şeyh Nemr Bakır’ın bilinçli idamı, sonrasında yaşanan ve yaşanacak
gelişmelerin önceden kestirilmesi hatta planlanması olayıdır. Suudîler son kozunu oynarken
İran ve Rusya’nın dış kenarlıkta tutulacağı yeni bir oyuna başlıyor gibiyiz. – Bayram değil,
seyran değil – Amerika Genelkurmay Başkanı Dunford’un sıra dışı Ankara ve Hulusi Akar
ziyaretini bir kenara koyun. Bütün sevimsizliğine rağmen 2015’i 2016 yılında çok arayacağız
gibi gözüküyor.
Rusya ile aramızdaki uçak krizinde; hem bizim Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’na
evvelden Damat Bey’i atamamız hem de Rusya’nın ‘şak’ diye uyguladığı ekonomik tedbirler,
aslında iki tarafın da “her an her şey”e hazırlıklı olduğunun işaretleri. Ekonomik bir daralma
yaşayan Türkiye’nin Suudî Arabistan öncülüğündeki Körfez Sermayesi’ne yanaşmasını normal
karşılamak lazım. Asıl sorun o sermaye yani yol bittiğinde yaşanacak. Zira Suud ekonomisi
düşen petrol fiyatları nedeniyle “error” vermekte.
Görünen o ki OPEC ülkelerinin ürettiği petrol üzerinde çokça tasarrufu yok. İran da
bölgesel güç havalarıyla Rusya edalarında. Yakında onlar da Hüsameddin Ferzizade gibi genç
bir âlimi yalnızca düşünceleri Şiîliğe muhalif diye asarak cevap verirler. Aslında yöntem
biçimleri Suudlarla aynı. Bizim Diyanet Reisimiz Mehmet Görmez Bey’in de göremediği bu;
İslam Dünyası düşünmeye karşı, bırakın “oku”mayı, ‘yaz’mayı.. “Ümmet’in çocukları ateşe
yürüyor” diyen birine niçin-neden-niye sorularını kullanmayı tavsiye ederim.
Aklın stratejisini başkaları çizdiği sürece bu dünya cehennem bize, “öteki de şüpheli”!