TARİHİ ROMANLAR
NASIL OKUNMALI?
Fazlı KÖKSAL
Bizim “Tarih”i öğrenmemiz sorunludur…
Okul zamanlarımızda “Tarih” biraz da öğretim yönteminden olsa gerek, en sevilmeyen derstir… Kronolojik bir tarzda kaleme alınan, tarihlerin ve anlaşma maddelerinin sıralandığı, “neden” ve “niçin” sorularının sorulmadığı bir tarih öğretimine ilgi göstermedikleri için çocuklarımızı, gençlerimizi suçlamak da yersizdir… Dolayısıyla tarihe gerçekten ilgi duyanlarımız dışında hepimiz, onu “sınıf geçmek için geçer not almamız gereken bir ders” olarak gördük… Ezberledik, kopya çektik, sınav günleri çalıştık, sınıfı geçtikten sonra da tarih kitaplarını kapattık…
Ama hayat bizi, “dünü iyi bilmeden geleceği inşa etmek imkânsızdır.” gerçeği ile yüz yüze getirdiğinde, tarihe ilgi duymaya başladık… Ama geç kalmıştık, ciltler dolusu tarih kitabı okumak, tarihi sorgulamak için….
İdeolojik önderlerimiz, tarihi bize nasıl aktardılarsa, onların doğruluğuna iman ettik…
Sinemalarda tarihi film geldikçe kaçırmadık; Tarkan, Karaoğlan, Malkaçoğlu, Battal Gazi vb. iyi ok atan, akrobat gibi at kullanan, kâfir kızları ile sevişen tarihi roman kahramanları ile hamasetin zirvesine ulaştık… Atalarımızla öğündük… Sonra tarihi diziler dönemi geldi; Muhteşem Süleyman’ı ve dönemini, Ertuğrul Gazi’yi, Abdülhamit Han’ı, Çanakkale Savaşını dizilerden öğrendik (!)…
Edebiyata, romana ilgi duyanlar da tarihi, romanlardan öğrenmeye çalıştılar… Şüphesiz tarihi romanlardan öğrenmek, filmlerden, dizilerden öğrenmeye nazaran biraz daha doğrudur. Çünkü film gibi, dizi gibi akıp gitmez. Eleştirel okumayı öğrenenler için sorgulayacak, doğruyu araştıracak zaman vardır. Ama kaçımızda eleştirel okuma alışkanlığı var? Sonuçta roman da film gibi kurgudur. Gerçek payı da bulunur ama sonuçta romancının muhayyilesinin ürünüdür.
Dolayısıyla; “Okuyucu tarihî romanı okurken aynı zamanda sanat, yeniden inşa ve yazarın ideolojik tercihleri doğrultusunda farklılaştırılmış, tarihin kendisi olmaktan çıkarılmış bir tarih bilgisi edinir.”[i]
Ama çoğu okuyucu, kurguyu gerçekle karıştırır. Tarihi bilgisini (!), kanaatini, okuduğu romanlarla oluşturur. Hatta zamanla tarihi kurgu, yalnız okuyucularda değil tüm toplumda tarihi gerçekliğin yerini alır. “Galat-ı Meşhur”lar oluşur.
Mesela;
Bürokratların odalarından, esnaf kahvelerine hemen her yerde, “Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e Nasihatı”, “Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e Vasiyeti “, gibi başlıklar taşıyan “Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül alma sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…” diye başlayan bir metine rastlarız… Bu metin, Tarık Buğra’nın Osmancık romanından alınmıştır. Tarık Buğra’nın Şeyh Edebali’ye söylettiği sözlerdir… Kurmaca sözler, tarihi gerçekliğe dönüşmüştür…
Bu nedenle yalnızca Tarihi romanları değil, tarihi göndermeler içeren “dönem romanlarını” da okumadan önce o tarih dilimini inceleyip öğrendikten sonra, aynı dönemi anlatan diğer romanlar ile birlikte okumak; hem nispeten daha doğru bilgiye ulaşmamıza yardımcı olacak, hem de aynı dönemleri farklı bakış açılarıyla tanımamıza katkıda bulunacaklar…
Ben de bu amaçla, kaynak tarihi başvuru kitapları ile birlikte okunması yararlı olacak tarihi romanlardan (dönem romanlarından) bir liste yapmaya çalıştım;
İslam Öncesi Türk Tarihi ile ilgili romanların bazıları; Nihal Atsız’ın Bozkurtlar (Bozkurtların Ölümü-Bozkurtlar Diriliyor), A.Ziya Kozanoğlu’nun Kolsuz Kahraman ve Kızıl Tuğ, Hasan Erimez’in Demirdağın Kurtları, William Dietrich’in Tanrı’nın Kırbacı Atilla, Cengiz Dağcı’nın Genç Temuçin, Ahmet Haldun Terzioğlu’nun Mete Han, Teoman….
Sultan Alpaslan ve Malazgirt’i anlatan romanlardan ilk aklıma gelenler; Emine Işınsu’nun Ak Topraklar, M.Necati Sepetcioğlu’nun Kilit, Sultan Alpaslan ilk aklıma gelenler…
Osmanlı’nın kuruluş dönemine ait romanlar; Kemal Tahir’in Devlet Ana, Tarık Buğra’nın Osmancık, Sevinç Çokum’un Ağustos Başağı, Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Konak, Çatı … Özellikle Kemal Tahir’in Devlet Ana ile Tarık Buğra’nın Osmancık romanının eş zamanlı okunması okuyucuya çok şey katacaktır…
Fetret Devri ile ilgili romanlar; Nihal Atsız Deli Kurt, Namık Duymuş Fetret Devri, Mustafa Necati Sepetçioğlu Geçitteki Ülke, Bilge Umar- Börklüce…
Fatih Dönemine ilişkin romanlardan hatırlayabildiklerim; Beyazıt Akman Tarihin İlk Günü, Reşat Ekrem Koçu Fatih Sultan Mehmet, Nedim Gürsel Boğazkesen, Oktay Tiryakioğlu Kuşatma 1453, Feridun Fazıl Tülbentçi 1453 İstanbul’un Fethi,
İki muhteşem hakanı Yavuz Sultan Selim’i ve Şah İsmail’i anlatan romanlardan okuduklarım; Reha Çamuroğlu’nun İsmail, İskender Pala’nın Şah ve Sultan, Oğuz Özdeş’in Yavuz’un Pençesi, Mustafa Yuka’nın Şah İsmail… Mezhep taassubundan uzak, objektif bakılması gereken bir dönem… İki hakan, iki şair, iki yiğit… İkisi de yanlışları ile doğruları bizim..
Kanuni Dönemini anlatan romanlardan dikkatimi çekenler; Fairfax Downey’in Muhteşem Süleyman ve Hürrem, Selçuk Çermik’in Saltanat, Demet Altınyelekoğlu’nun Moskof Cariye Hürrem, Louis Gardel Sevenlerin Şafağı…
Denizciliğin yükseliş devrini ve ünlü denizcilerini anlatan romanlar da tarihi romanlar arasında önemli bir yer tutar. Mesela; İskender Pala’nın Efsane, Oğuz Özdeş’in Kartal Başlı Kadırga, Bekir Büyükarkın’ın Suların Gölgesinde… Ve Halikarnas Balıkçısı’nın çok güzel iki romanı Turgut Reis ve Uluç Reis…
Duraklama Devrinde sınır boylarındaki olayları anlatan Bahattin Özkişi’nin Köse Kadı ve Ucdaki Adam, Safiye Erol’un Ciğerdelen isimli romanları kelimenin tam anlamıyla romandır… Edebiyatımızın önemli romanları arasında yerlerini almışlardır…
Tarihimizin en fazla tartışılan padişahlarından II. Abdülhamit Dönemini anlatan Halide Edib‘in Sinekli Bakkal, Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul ve Nahit Sırrı Örik‘in Sultan Hamit Düşerken isimli romanlarını, tarihi roman olarak değil, “dönem romanı” olarak görmek gerekir.
Çanakkale Savaşı’nı anlatan pek çok roman vardır. Buket Uzuner’in Gelibolu, Turgut Özakman’ın Diriliş ve Mehmet Niyazi’nin Çanakkale Mahşeri okunmalı.
Balkan Bozgunu ve Balkanlardan yaşanan kitlesel göçler tarihimizin en hüzünlü dönemidir. Her hüzünlü olay gibi bu acı da romanlara konu oldu; Yılmaz Gürbüz’ün Balkan Acısı, Sevinç Çokum’un Bu Diyar, Samiha Ayverdi’nin Mesihpaşa İmamı, Ayla Kutlu’nun Yedinci Bayrak, Necati Cumalı’nın Viran Dağlar bu romanların en akılda kalıcıları…
Ve Milli Mücadele dönemi romanları… Milli Mücadele dönemini anlatan romanları üçe ayırabiliriz;
Tüm kahramanları gerçek kişilerden oluşan belgesel romanlar; Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler, Hasan İzzetdin Dinamo’nun Kutsal İsyan, Attila İlhan’ın Allahın Süngüleri Reis Paşa, Gazi Paşa, O Sarışın Kurt, Halide Edip Adıvar Türk’ün Ateşle İmtihanı…
Milli Mücadele’yi anlatan, kahramanları İstiklal Savaşı’nın gizli kahramanları olan, kurgu niteliği ağır basan romanlar; Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı’sı, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa’sı, Samim Kocagöz’ün Kalpaklılar’ı, Aka Gündüz’ün Dikmen Yıldız’ı, Halide Edip’in Vurun Kahpeye’si…
Mübadele Acısını Feride Çiçekoğlu Suyun Öte Yanı’nda, Yılmaz Karakoyunlu Mor Kaftanlı Selanik’de, Dido Sotiriyu Benden Selam Söyle Anadoluya’da romanlaştırmışlardır…
Kemal Tahir ve Tarık Buğra romanlarında çoğu kez aynı dönemi işlemişlerdir. Tarık Buğra Yağmuru Beklerken’de, Tarık Buğra Yol Ayrımı’nda Serbest Fıkra’nın kuruluşunu anlatmıştır.
Varlık Vergisi ve sonuçlarını; Yılmaz Karakoyunlu Salkım Hanımın Taneleri’nde, Ahmet Aziz de Aşkale Yolcusu Kalmasın’da okudum..
İkinci Dünya Savaşı yıllarının acısını Zülfü Livaneli Serenad’da, Cengiz Dağcı Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam’da, Ayşe Kulin de Nefes Nefese’de okuyucusuna aktarmıştır.
27 Mayısı ve öncesini; Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına’da, Sevinç Çokum’un Karanlığa Direnen Yıldız’da ve Atila İlhan Bıçağın Ucu’nda okudum…
80 öncesi pek çok yazar tarafından okuyucuya aktarılmıştır. Bunların en bilinenlerini sıralayalım; Emine Işınsu Sancı, Aysel Özakın Genç Kız ve Ölüm, Tarık Buğra Gençliğim Eyvah, Ümit Kıvanç Bekle Dedim Gölgeye’sini, Ahmet Hakdun Terzioğlu Darağacında Bir Bozkurt, Bilge Karasu Gece , Lutfi Şehsuvaroğlu Kafes
Balkanlarda yaşamaya devam eden Evlad-ı Fatihan’ın çocuklarının yaşadıkları acıyı Emine Işınsu Azap Toprakları’nda ve Çiçekler Büyür’de , Ayşe Kulin de Sevdalinka’da anlatmışlardır…
[i] Hülya Argunşah, “Tarihî Romanın Yükselişi”, Hece -Türk Romanı Özel Saysı, S: 4, Mayıs-Haziran- Temmuz 2002, s. 459.