HATIRLAMAK
Eski çağların ormanlarında, çok eski bahçelerde,
Unutulmuş kuşlar vardır, ben bilirim,
Yaklaşırlar bana, yalnız bana, allı pullu kanatlarla,
Yalnız benim duyduğum masallarla, ninniler, ağ1tlarla…
Boştur ama, boş; bittiği yerden başlar,
Daha da dikleşerek yokuşlar.
Tanrı üfleyivermiş gibi söner de güneş,
Erir gider avucuma kondu konacak kuşlar.
Ve ben taş duvarlara, demir kapılara çarpar parçalarım bardakları,
Sanki eskiten, eciş bücüş eden,
Ben değilmişim gibi, çılgın naralarla karşıladığım,
O mutlulukları, anları, elleri, dudakları,
Hatırlar, hatırlar, hatırlarım gene de,
Mıhlanıp kaldığım bu yoksul pencerede.
Başım döner, çıldırırım sonra da,
Hatırlamakla yeniden bulmanın,
O kıl kadar, o aşılmaz uçurumu önünde.
Ve ben yeniden yur yıkar, sarar sarmalarım da,
Maviden, yeşilden kefenlere bebeklerimi,
Bitkin, terli, soluk soluğa ve üzgün, çok çok üzgün,
Yeni doğuşlar beklerim -terim daha soğumadan beklerim- Korku, dua, diş gıcırtısı- karmakarışık.
Mıhlanıp kaldığım bu yoksul, bu kör pencerede;
Tanrı küsmüş gibi -bilirim- bitecekti de ışık,
Eriyip gidecekti gümüş pullu uçuşlar,
Yumuşak, dost ve serin sokuluşlar,
Avcuma kondu konacak sandığım kuşlar.
Tarık BUĞRA