Türk Dünyası ve Türkiye
Ahmet B. ERCİLASUN
Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan. Tam yedi bağımsız Türk ülkesi. Bir de federe cumhuriyetler var. Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan, Tıva, Saha Yeri (Yakutistan) gibi. Sonra özerk cumhuriyet ve topluluklar: Gagavuz, Karaçay, Malkar, Nogay, Karakalpak, Altay, Hakas vb. Çoğu Güney Azerbaycan’da olmak üzere İran’da 25-30 milyonluk büyük bir Türk kitlesi var.
Kaşgay, Halaç Türkleri yanında iki milyona yakın bir Türkmen kitlesi de İran’da. Türkmenlerin bir kısmı da Afganistan’da. Aslında Güney Türkistan olan Afganistan’ın kuzeyinde birkaç milyon da Özbek Türkü var.
Bugünkü Çin’in kuzeybatısındaki özerk bölgeye biz tarihî adıyla Doğu Türkistan diyoruz; Çinliler Şincan diyorlar. Orada da 20-25 milyon Uygur Türkü, bir milyon Kazak ve 150 000 civarında Kırgız yaşıyor.
Kırım, Litvanya ve Polonya’da yaşayan çok az sayıdaki (birkaç bin) Karay Türkünü de unutmamak lazım.
Ve nihayet Osmanlı’dan kalan çevre. Balkanlarda bir milyondan fazla Türk. Kuzey Irak’ta 2,5 milyon, Suriye’de bir milyona yakın. Vaktiyle Osmanlı topraklarında yaşayan Ahıska Türkleri ise eski Sovyetler Birliği’nin ve hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış
durumda.
Avrupa, Amerika, Arap ülkeleri ve Avustralya’da yaşayan göçmen Türkler de var. Toplam 200 milyon civarında bir Türk dünyasından bahsediyoruz. 250 – 300 milyon gibi sayılar söyleniyorsa da bunlar doğru değildir. Ülküler yanlış bilgiler üzerine değil doğru bilgiler üzerine kurulmalıdır.
Türk dünyası, nüfusları ve yaşadıkları yerler hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler Prof. Dr. Nevzat Özkan’ın Kayseri Geçit yayınlarından çıkan “Türk Dünyası” ve Akçağ yayınlarından çıkan “Türk Dilinin Yurtları” kitaplarına bakabilirler.
Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım Türk Dünyası sanal değil, tarihten ve tarihin çalkantılı olaylarından, savaş ve göçlerinden süzülüp gelen gerçek bir dünyadır. Adları Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Uygur da olsa hepsi tarihî Türk varlığının bugün yaşayan evlatlarıdır.
Türk Dünyası’nın bugün sıkıntıda olan parçaları özel ilgi bekliyor. Türkmen denilen Irak ve Suriye Türkleri şu anda kan ağlıyor. Bir yandan cami ve türbe bombalayan terörist bir örgütün elemanlarınca öldürülüyor; bir yandan peşmergelerce toprakları ellerinden alınıyor.
Ve en acısı Türkiye’yi yönetenler durumu seyrediyor.
Doğu Türkistan’daki Uygurlar tutuklanıyor, hapsediliyor, öldürülüyor. Türkiye’yi yönetenler yine sessiz.
Kırım Türklerinin vatanı ellerinden bir daha alındı. Birkaç cılız sesten başka bir şey duyulmadı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden de kötü haberler geliyor. Birtakım çirkin pazarlıklar neticesinde Kıbrıs Türkünün sonu getirilmek isteniyor.
Türk Dünyası ile ilgilenmek elbette önce Türkiye’ye düşer. Yüzyıllardan beri bağımsız yaşayan Türkiye Türklerinin kan kardeşlerine karşı tarihten, kültürden, geleneklerden, destan ve efsanelerden gelen bir yükümlülükleri vardır. Kan kardeşlerimizin bu konuda bilinçlendirilmesi görevi de öncelikle Türkiye Türklerine düşer. Tabii ki bu da Türkiye’yi yönetenlerin Türklüğü; dili, tarihi ve kültürüyle bilmeleri ve benimsemeleriyle olur. Yani Türkiye’deki insanlar ve özellikle yönetim kademelerinde bulunan insanlar “ben Türküm, Türk oğlu Türküm” diyerek Türklüklerini hissedecekler ve bu hissi nabızlarında duyacaklar.
Elbette bugün olmazsa yarın sıkıntılar aşılır ve Türk Dünyası tarihte birkaç defa görülen haşmetiyle yeniden ortaya çıkar. Ancak bunun için de Türklük sevgisi ve ülküsünü yüreklerinde ve beyinlerinde taşıyanların çalışmaları ve gayret göstermeleri gerekir. Türk’ün adını söyleyemeyip sadece “millet” diyenlerden boşuna bir beklenti içine girilmemelidir. Beklentimiz “Türk oğlu Türküm” diyenlerden olmalıdır.