ÜLKÜCÜ YAZARLAR DERNEĞİ’NİN KURULUŞ BİLDİRİSİ

ÜLKÜCÜ YAZARLAR DERNEĞİ’NİN GÖRÜŞ ve HEDEFLERİ

12 Eylül 2012 günü Ankara Valiliği’ne yapılan başvuru ile tüzel kişilik kazanan Ülkücü Yazarlar Derneği (ÜLKÜ~YAZ) Genel Merkezi, yurdumuzun ve Türk milletinin bugünü ve yarını ile ilgili bazı konulardaki görüş, düşünce ve dileklerini, Türk kamuoyuna açıklamayı gerekli bulur:

Türk yurdu, son yıllarda stratejik planlarda bir çok senaryolara konu edilmiş ve geleceğini riske atan sosyopolitik çekişmelere sahne olmuş, tehlikeli süreçlerin hedefi haline gelmiştir. 1990’larda Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsız ülkeler olarak ardarda sahneye çıkmalarının yol açtığı, Türklük adına olumlu iklim kısa sürede yerini, -en iyimser deyim ile- bir belirsizliğe bırakmış durumdadır.  Son on yıldır uygulamada olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamaya konulmasından sonra, bölgemizdeki hemen her ülkede hukuki, siyasi, iktisadi, toplumsal ve kültürel alanlarda görülen hareket ve gelişmeler; dünyada birçok değişmelere yol açtı; sınırlarımızın hemen yanı başında ciddi değişimler sahnelendi. Türkiye’nin, bölgesini doğrudan ilgilendiren genel akışın dışında kalması, dünyayı ve -özellikle de Türk ve İslam coğrafyasını- bir uçtan diğerine etkileyen değişim ve gelişmelere sırt çevirmesi mümkün değildir.

Türk milliyetçilik tarihinin önemli şiarlarından ve Kurtuluş Savaşı’mızın bir parolası olarak yükseltilen “İnsanlara Hürriyet, Milletlere İstiklâl” bayrağı, milletlerin eşitliği ve uluslararası sorunların hak ve adalet çerçevesinde çözümlenmesi hususunda yol gösterici olabilir. “Milli egemenlik ve demokrasi içerisinde kalkınma” ilkelerine artık modası geçmiş gözü ile bakılırken bireylerin ekonomik özgürlüğü ve devletin bir hizmet aygıtı olarak yeniden yapılandırılması, günümüzün geçerli söylemlerindendir.  Sosyal adalet ve güvenlik ile ilgili sorunlar, adil bir gelir paylaşımı ile insanî standardların geliştirilmesi yıllardır iyileştirilemeyen bir kangrene dönüşmüştür.

Ülkemizin ‘ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü’ne yönelik bölücü terör, Türk milletinin bekâsını doğrudan ilgilendirecek derecede öne çıkmıştır. Bugün Anadolu’daki binlerce yıllık millî varlığımız, millî değerlerimize yabancılaşmış gafil aydın kadrolar ve bölücü hainlerin yol açmış olduğu tehlikeli ortamda adetâ bir varoluş mücadelesi içerisindedir; Türk milleti ise bu gelişmeden hem rahatsız, hem de bir güvensizlik, ümitsizlik girdabına düşmüş durumdadır. Türkiye’mizi bu elem verici, umutsuzluk vasatından kurtarmak, Türk milliyetçilerinin ve bütün aydınlarımızın ilk görevi haline gelmiştir.

Cumhuriyet Türkiye’sini kuruluşundaki ilkelerden başka yollara kaydırmak isteyenler, terörün yol açtığı yılgınlık ve çaresizlik ortamından da yararlanarak, kendi plan ve projelerini ve hatta ülkemizin bölünmüş haritalarını hayat geçirmek üzere bölücü ideolojilerini ülkemizde egemen kılmaya çalışmaktadırlar. Ülkemiz elitlerinin gayrımillî eğilimlerini topluma dayatmak için ardına sığındıkları ve hiçbir bir ilmî dayanağı olmadan üretilen ve adına “Atatürk milliyetçiliği” denen sözde Atatürkçülük ile devrimcilik, hümanizm, ilericilik, akılcılık, özgürlük gibi hoş söylemler arkasından, Türk’ü binlerce yıllık vatanı olan Anadolu’da ayakta tutacak bütün manevi ve maddi temellerine saldırılıp yıpratılma çalışmaları yıllar boyunca tırmandırılmıştır. Maneviyatı küçümseyen materyalist/pozitivist politikalar, ülkemizde yıllardır şahsiyetsiz, köksüz, kendine bile hayrı olmayan bunalımlı, milletine yabancılaşmış bir azınlık eliyle yürütülmüştür. Bugünkü bütün bunalımların kaynağında, bu azınlık yönetiminin dayatmaları vardır.  Gerçekte din ve devlet işlerini ayırma politikası anlamına gelen ve bu anlamda önemli olan laiklik, dini ile barışık halde yaşayan halkı, yönetim erkinden uzak tutma çabasının dayanağı haline getirilmiştir. Türk milleti, yeni çağdaki yerini, bir avuç oligarşik azınlığın milletine yabancılaşmış ne idüğü belirsiz kimliğinin yönlendirmesi ile değil, kendi millî iradesi ve öz gücüyle elde edecektir.

Türk milleti, uzun ve şerefli tarihi boyunca, bir çok kez tehlikeli badirelerden geçmiş ve bunalım dönemleri yaşamıştır. Tarih tanıktır ki, Türk milleti, bütün bu tehlikeleri ve bunalımları, eşsiz manevi gücüyle alt etmiş ve milli varlığını devam ettirmeyi başarmıştır ve yine başaracaktır. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki korkunç ve feci durumdan bile bir millî silkinişle kurtulmayı başaran Türk milleti, bugünkü tehditleri de muhakkak alt edecektir. Bu silkinişin bugünkü karanlık ortamı dağıtabilmesi için de Türk birliğini ve millî bütünlüğü güçlendirmek ve bölücü saldırılara karşı savunma refleksini harekete geçirmek şarttır.

Bu noktada kendisine Türk tarihi önünde görev düştüğüne inanan teker teker her Türk’ün önünde önemli sınavlar vardır. İnsanlarımız umut dolu bir çağın eşiğinde, başkaları tarafından yazılmış senaryoların akışı içinde sürüklenerek birbirlerine küsme, birbirlerini hor görme lüksüne sahip değildir. Bunalımların, ahlâksızlığın alıp başını gittiği; kendi çocuklarımıza bizimkinden daha kötü bir dünya bırakmamızın muhtemel göründüğü yerkürede, Türk milleti yeniden silkinerek, ilk hedef olarak kendi soyundan insanlar ile birlik oluşturup, Türklük şuuru temelinde, İslâm ahlâkını bürünmüş millî geleceğini inşa etmek zorundadır. Bu, Türklüğe karşı yerine getirilmesi zorunlu bir görev olduğu kadar, tüm insanlık için de bir rahmet tecellisi olacaktır.

 

İşte bu görev bilinci ile ÜLKÜ~YAZ olarak belirtmek isteriz ki:

 

1. ÜLKÜ~YAZ, Türklüğü, tarih içinde oluşan, gelişen ve günümüzde bulunduğu kişiliği içinde tanınması gerekli ulu bir varlık olarak bilir. Türk kültür mirasının bütün unsurları, Türk dili, Türk tarihi ve Türk edebiyatını bir bütün olarak değerlendirir. ÜLKÜ~YAZ, Türk’ün tarihinin sanatının, edebiyatının, dilinin ve bütün kültür mirasının bütünlüğünü bozmak isteyen düşünce ve akımların karşısındadır. Türk’ün tarihi, ilk Türk her kim idi ise işte o kişinin tarih sahnesinde göründüğü kadim çağdan başlar ve bütün yüzyılları kaplayarak günümüze kadar gelir. Bunun adı “Milliyetçilik” ise, ÜLKÜ~YAZ milliyetçi olduğunu göğsünü gererek ilan eder. İslam’ın kabulünden veya Malazgirt zaferi ile Anadolu’nun fethinden, ya da Osmanlı veya Cumhuriyet’ten önceki Türk tarihini, hangi saik ile olursa olsun inkâr etmek, hor görmek ne tarihî gerçeklikle, ne de milliyetçilikle bağdaşır.

Türk, Anadolu’da binlerce yıldır egemen olan ve İslam çerçevesinde bir arada yaşayan, aynı hedefe yönelen dili bir, dini bir olan bir milletin adıdır. Hayatın somut bir gerçeği olarak, dünyaya gelişimizden bu yana, şerefli bir ferdi olarak yaşadığımız Türk milletinin, Anadolu coğrafyasında yeşerttiği ve bin yıldır bu coğrafyayı şekillendiren değerlerimizi, tarih ve kader birliği olarak değerlendirmek gerekir. Bu tarih ve kader birliğinden yola çıkmak, Anadolu topraklarından yükselecek ve bütün Türk yurtlarına ulaşacak yeni bir varoluş ve yükseliş hamlesi olarak, ebediyete kadar yaşayacak bir ülkü yolunda iyi bir başlangıç oluşturacaktır. Bu hedefi “Ülkücülük” sıfatımızın bir gereği olarak tanımlıyoruz. Bu bakımdan, ÜLKÜ~YAZ; Türk kültürünü, Türk dilini, Türk tarihini, Türk edebiyatını, Türk sanatını ve tek kelime ile bütün Türklük mirasını soysuzlaştırıcı ya da bütünlüğünü bozmaya yönelik her türlü akım ile mücadeleyi varlık nedeni olarak kabul eder.

Bunun içindir ki; ÜLKÜ~YAZ tüzüğüne şu hedefler konulmuştur:

* Türkler arasında Türklük şuurunu işleyip güçlendirmek; Türk milletinin fertlerini milletine karşı görevlerini eksiksiz yapan, entelektüel düzeyi gelişmiş örnek insanlar olarak yetiştirmek; Türk milleti içinde hak, adalet, ahlâk, dayanışma duygularının gelişmesine çalışmak.

* Türklük ve Türk vatanına bağlılık duygusunu geliştirmek; Türk tarihine, Türk yurtlarına, Türk diline, Türk kültürüne, millî mukaddesata sevgi bilincini derinleştirmek; dernek üyesi yazarlar arasında karşılıklı işbirliğini, bilgi ve deneyim paylaşımı ile dayanışmalarını sağlamak, Türk dünyasında ve yeryüzünde Türk’ün yaşadığı her yerde faaliyet gösteren yazarları ortak platformlarda bir araya getirmek.

 

2. Bugünkü Türklük, hem tarihin derinliklerine inen genetik kökümüzün, hem de geniş bir coğrafyada şekillenmiş olan kültürel varlığımızın devamıdır. Türklük kavramı, bir özel kültürün deyimi olduğu kadar binlerce yıl öteye giden genetik mirasın da ifadesidir. Başka bir söyleyişle, biz bugünkü Türkler, bir zamanlar tarihe yön veren ataların, zamanın bu kesitinde yaşayan torunları ve gelecek Türk nesillerinin atasıyız.

Türk milliyetçiliği, tarihî gelişme sürecinde ilahî iradenin şekillendirdiği bir varlık kazanan bu kökten Türklük bilincine bağlı kalmış, o köke sadakatten övünç duymuştur. Bazı nevzuhur milletlerin, kendilerini bir köke dayayamadıkları veya muhtelif etnik köklerden geldikleri için, milliyetin temelini yalnızca bir kültür birliği olarak tanımlamaları, Türk milliyetçilerini bağlamaz.

Türk milletini kendi kökü, soyu, ataları ve soydan gelen vasıfları ile mutluluk duymaktan hiç kimse alıkoyamaz. Türklerde bulunması gereken bu duygu, ister din adına hareket iddiasında olanların, isterse materyalist saiklerle milliyetçiliğe düşmanlık sergileyenlerin iddia ettikleri gibi milli birliği bozucu değil, tamamen tersine, güçlendirici bir duygudur. Milli birliği bozucu azınlık ırkçılığının mevzi kazandığı bir gerçek olup hem Türklüğün tarihî mirası olan yurdumuzu tehdit edici, hem de toplumumuzu bölücü bu gibi çabaların, kökü tarihin binlerce yıllık derinliklerinde olan Türk kültürünün güçlendirilmesi ile yakın bir gelecekte etkisiz hale geleceğine inanıyoruz.

Soyları ile övünç duyan ve Türk olarak yaratılmaktan memnun olan Türkleri, dünyanın bazı ülkelerinde görülen ve başka halklar üzerinde sömürü oluşturmak için ortaya konan siyasî sömürgecilik ve ırkçılık ile suçlamaya yeltenmek, tarihî realiteye aykırıdır. Türk milliyetçiliğinin ne emperyalist ırkçılıkla, ne de milliyeti kafatası ölçüleri veya kan tahlilleri ile tayine çalışan bilim dışı zihniyetle bir ilgisi vardır.

 

3. ÜLKÜ~YAZ, dünya Türklüğünün kültür birliğine inanmaktadır. Türk milliyetçileri, Türkiye dışında kalan soy, dil ve din kardeşlerinin tam bağımsızlık ikliminde her yönden gelişmesini arzu etmektedir. ÜLKÜ~YAZ, Türkiye sınırları dışındaki Türk soyundan insan topluluklarını ve bu insanların son dönemde bağımsızlığa kavuşan ülkelerini görmezden gelme ve ihmal etme siyasetleri kabul edilemez olarak değerlendirir.  Türkiye dışı Türk yurtlarını unutturmak isteyen başta kültür ve siyaset olmak üzere her alandaki olumsuz çabaları haksız, yersiz ve utanç verici bir gaflet olarak ifşa eder. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve İnsan Hakları Bildirisi’nin de gereği olan çağımızın insanlık anlayışını, Türkiye dışındaki Türklere çok görmeyi ne insanlık, ne hak ve ne de adalet fikir ve duygusu ile bağdaştırmak mümkün değildir. Tüzüğümüzdeki:

* Türk dünyasında düşünce ve inanç hürriyeti alanındaki her türlü engelin kaldırılması için mücadele etmek, gerektiğinde her türlü bilimsel, hukuki ve maddi yardımda bulunmak.

ilkesi bu bakış açısı ile değerlendirilmelidir. ÜLKÜ~YAZ, Türk yurtlarındaki aydın kadrosu ve özellikle yazarlar arasında sağlıklı bir ilişkinin kurulması ve bu ilişkinin verimli sonuçlara yönelmesi konusunda öncülük yapma misyonuna taliptir. Kendilerine “Turancı”, “pantürkist” denilmesinden korktukları halde bu alanda faaliyete soyunanların, bırakın Türk dünyasının yazarları arasındaki fikir birliğini sağlamayı, ikili ilişkilerinde muhataplarına Türk diyebilmekten bile uzağa düştükleri ortadadır.

 

4. Günümüzün iletişim ve haberleşme araçları, uluslararası kültür alışverişini hızlandırmıştır. İnsanlık âlemi içinde, bugünkü hayatın zorunlu kıldığı çeşitli alanlardaki alışverişleri tamamen önlemek artık imkânsızdır. Türkiye, bu yeni dünyadaki yerini, Türk milletinin kendi öz gücü, ortak rızası ve millî şahsiyeti ile kazanacaktır. Dünya üzerindeki milletlerin kader, zihniyet ve çıkar ortaklığına sahip olanlarının, milletlerüstü (=supranational)  kuruluşlar meydana getirmelerini zorunlu kılmıştır. Bu kaçınılmaz duruma bakarak, milli benlik ve bağımsızlık devrinin geçtiği söylenemez. Ancak, milli hükümranlıklar üstü kuruluşlarda dahi, milli bilinç ve tam bağımsızlık esastır.

Tüzüğümüzün; “Milli meseleler ve gayrımillî yapılanmalar karşısında birlikte mücadele verilmesini sağlamak; üyelerini ve kamuoyunu bilgilendirmek, bilinçlendirmek, bu çerçevede bilim adamlığı ve sanatçı kimliği ile tavır alan etkinlikler gerçekleştirmek, eserler vermek…” maddesi milli bilinç ve tam bağımsızlık ilkesinin hayata geçirilmesine yöneliktir.

ÜLKÜ~YAZ, şu gerçeği bir kere daha Türk milletinin dikkatine sunmak ister: Batının da, doğunun da hem medeniyet ve kültüründe, hem de tutum ve politikasında temel; milli çıkarlar yani tek kelime ile “milliyetçilik”tir. Bu bir gerçekken ve maddi ve manevi alanlarda, Türkiye’den çok daha ilerde bulunan toplumlar dahi milli bağımsızlıkları konusunda hassasiyet gösterirken, hayatın bu büyük gerçeğine sırt çevirmemizi istemek büyük bir aymazlıktır.

 

5. ÜLKÜ~YAZ, insan ve toplumların hayatında dinin ve manevî değerlerin yerine ve rolüne önemle işaret eder. Bilim ve erdemle silahlanmış, her türlü siyasi etkilerin üstünde tutan bir din anlayışını benimser. Günlük siyaset yaklaşımlarının üzerinde kalacak din adamlarının varlığını, Türkiye’nin ve Türklüğün geleceği için önemli görür. Bu nedenle, milletimizin, Türklük ve İslâm mensubiyeti dışında bir tanım çerçevesinde değerlendirilmesine karşıdır. İslâm ve Türklük, birbiri içinde eriyip kaynaşmış iki kutsal temel kaynaktır. Bu iki temel kaynaktan İslâm adına Türklüğü reddeden veya milliyetçiliği, İslâm’a karşı sayan, bilim ve gerçek dışı iddiaları ise hiçbir şekilde kabul edilemez.

Türk dünyasının bugün araz ettiği dinî çeşitliliğin farkında olarak değişik dinî yönelişlere sahip olan Türk Topluluklarının dinî anlayışları, mezheb ve yaklaşım farklılıkları konusunda saygılı bir duruş sergileme gereği, gerçek anlamıyla laiklik kabul edilmelidir. Türk dünyasının zaman içerisinde, siyasi bir birliğe ulaşması yanında bir inanç birliğine de kavuşmasını umut etmek bu saygılı tavır ile çelişen bir ülkü değildir.

ÜLKÜ~YAZ, dinî yönelişler de dâhil her alanda, art niyetlere dayanmayan çeşitli görüş ve düşüncelerin; bilinç, akıl ve bilim düzeyinde tartışılabileceği kanısındadır. Bu bakımdan, maneviyat ve inanç hassasiyetinin irtica olarak adlandırılmasının karşısındadır. Bu türden Türk milletinin inanç temellerini oymak gayretlerinin ardında milli-manevi değerleri, Türklük ruh ve bilincini sarsmak ihaneti olduğunu bilmekte ve Türk’ü ruh planında sefalete düşürüp çökertmek isteyen gizli emellerin varlığından endişe etmektedir.

Ülkücü hareketin “Dokuz Işık” çerçevesinde yer alan “Ahlâkçılık” ilkesini yazarlar arasında da geçerli bir ‘üst-bilinç’ haline getirmek hedefimizdir. “Etik kurallar” sözleşmelerinden geçilemeyen günümüz ortamlarının, İslâm’ın tasavvufî yorumundan beslenen bir ahlâkî standarda kavuşturulması elzem bir ihtiyaçtır. Her alanda olduğu gibi, fikir ve sanat dünyasında da ilişkiler ahlâkî bir zemine oturtulamadığı takdirde, hayra hizmete yönelik hiçbir sonuç üretilemeyeceği bilinmelidir.

ÜLKÜ~YAZ, en kısa sürede oluşturacağı ve kamuoyu ile paylaşacağı “Ülkücü Ahlâk Sözleşmesi” ile kendisini ‘ülkücü’ olarak kabul eden aydınlar arasında yüksek ahlâka dayanan bir mutabakat oluşturmayı ve özellikle internet medyasında başta üyeleri olmak üzere, yazar ve sanatçıların kişiliklerini hedef alan saldırıları tesbit ederek, hakaret sahiplerinin yasal takibata maruz bırakılması için gerekli hukukî desteği sağlamayı hedeflemektedir. Ülkücü Ahlâk Sözleşmesi’neaykırı hareket ettiği tesbit edilen özel ve tüzel kişilerin kamuoyu vicdanında mahkûm edilmeleri için gerekli uyarılarda bulunulmasından sonra ayıplı davranışlarda ısrar edenlerin teşhirinden kaçınılmayacaktır.

 

6. ÜLKÜ~YAZ; insanlık dünyasını, hak ve adalet ilkelerinin kesin surette hâkim bulunduğu,  eşit haklara sahip, hür ve bağımsız milletlerin dünyası olarak kabul eder. Bu anlayışla, insanların hürriyetlerine ve milletlerin bağımsızlıklarına göz diken, demokrasiye düşman ve sömürgeci her türlü eğilimi ve tutumu reddeder. Toplumumuzu istikrarlı bir hukuk ve ekonomi düzenine kavuşturmak üzere başvurulan sosyal adalet arayışlarına sosyalizm şeklinde yanlış anlam verenlerin varlığını biliyoruz.

Yakın geçmişimizde, sosyal adalet arayışlarının sosyalizm kılıfı ile maskelenen komünizm adına sömürüldüğü gerçeğini de hatırlatırız. Geçmişin labirentlerinden çıkamayan birtakım sözde aydın çevrelerin, komünizmin dünya pratiğindeki fiyaskolarını görmezden gelerek, bu gerçek ve bilim dışı iddialarda direnmeleri trajik bir durumdur.

ÜLKÜ~YAZ, yurt çapındaki sömürünün ve insanlara sosyal statüler vererek bazılarının bazılarına hükmetmesi zihniyetinin de karşısındadır. Sosyal ve ekonomik hayatın, sosyal adalet ve güvenlik şartları çerçevesinde düzenlenmesini uygun görür. Türk milliyetçiliği, hem şahsiyetçi, hem de -millet çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğu için- hürriyetçi, milliyetçi ve dayanışmacıdır. “Toplumculuk” anlayışı, söylemden eylem planına taşınamadığı takdirde toplumun geneli için umut kaynağı olabilecek bir aksiyon oluşturabilmek mümkün değildir.

 

7. Türk milletini, manevî ve maddî yönleri ile bir bütün olarak kabul eden ÜLKÜ~YAZ; bütün Türklerin eğitim ve öğrenim, iktisat, teknoloji kullanımı, iş edinme, mesken sahibi olma, sağlık hizmetlerine eşitlikçi erişim gibi her alanda en iyi çağdaş seviyeye ulaşmalarını, Türk milliyetçiliğinin zorunlu ve asla vazgeçilmez esaslarından sayar. “İlimcilik” anlayışımız, burada bir metod olarak devreye girer.

ÜLKÜ~YAZ, Türk yurtlarının ve yeryüzünün Türk soylu insanlarının yarını için, kültürel, sosyal, iktisadi ve teknik gücümüzün artırılmasını amaç edinmiş planlı çalışmaların geliştirilmesi gerektiğine inanır. Eser üretme durumunda insanların en büyük ihtiyacı olan hürriyet, öncelikle beyinlerde, zihinlerde sağlanmalıdır.

Toplum içerisindeki hiyerarşinin şekillenmesinde adam kayırmacılığa asla yer verilmemesi,  ilim ve liyakat sahibi olanların; gönülleri ve zihinleri aydınlatan önderlerin toplum içinde layık oldukları noktalarda istihdam edilmeleri, Türk toplumunun gelişim sürecine katkıda bulunacak ve önce ülkücülerin ve sonrasında da Türk toplumunun genelinin toplam kalitesini yükseltecektir.

ÜLKÜ~YAZ; Türkiye’nin yarını ve Türklüğün ebedîyeti bakımından, yeryüzündeki Türk nüfusunun artmasını engellenmeye yönelik güden davranışlara karşıdır.

Siyasetin, dünya üzerinde adaletin egemen olması, Türk yurtlarının öz kimlikleri ile gelişmesi ve zaman içerisinde birleşmesi adına, Türk Milliyetçileri’nin başvurmaları gereken vasıtalardan biridir.  Siyaset, hiçbir zaman ülkü yerine ikame edilemez; ancak ülkücülüğün önemli ve gerekli bir aracı olarak değerlendirilebilir. Siyaset ile ulaşılacak hedeflerin, ülkü yolunda kullanılması gerekir.

Parti ile sivil toplum kuruluşu arasındaki büyük farklılığın bilincinde olan ÜLKÜ~YAZ’ın siyasetin dışında ve bunun sonucu olarak da milli birlik ve bütünlüğümüzü, kültürümüzü ve bağımsızlığımızı zedelemeyen partilere karşı nitelikli bir tarafsızlık içinde bulunduğunu bildiririz.

 

8. Toplum hayatında her birey, her kuruluş ve her kurumun, Anayasa’da ve yasalarda tanımlanmış hak ve yetkileri yanında yerine getirmesi gereken görevleri vardır. ÜLKÜ~YAZ,  milli eğitim davamızın, milli ruh, milli benlik,  milli bilinç ile faydacı ve gerçekçi esaslara göre düzenlenmesini gerekli bulur. “Şahsiyetçilik” kuralı bugünün moda akımı olan “kişisel gelişim” kavramlarından çok önce ülkücü hareketin literatürüne kaydedilmiş bir kural olarak her zaman gözönünde bulundurulmalıdır. Türk milletinin maddî ve manevî kalkınmasında en önemli rolün milli şuura sahip, feragat ve çalışkanlık vasıflarını haiz bilgili ve ülkücü Türk eğitimcileri ile her meslekten aynı ruha ve karaktere sahip kimselerin omuzları üzerinde yükseleceği inancını vurgular. Bu “Gelişmecilik” anlayışımızın bir sonucudur.

Bu noktada şunu vurgulamalıyız ki,  özellikle üniversiteli gençlik hedef alınarak ÜLKÜ~YAZ öncülüğünde oluşturulacak yoğun eğitim programları ile Türk milliyetçiliği hareketinin başlangıç döneminde egemen olan -ancak zaman içerisinde pörsüyen- fikir hareketi, kültür/sanat odağı olma özelliği yeniden hayat bulacaktır.

Bu hedeflere ulaşılmasını sağlamak üzere ÜLKÜ~YAZ tüzüğünde yer alan ve:

* Yazarların yazı ve kitaplarının ülkücü dünya görüşüne,  genel ahlak ve edebi kaliteye uygun nitelikte olmasını, nitelikli çalışmaları destekleyip kamuoyunda tanınmasını sağlamak,

* Yazarların fikri çabalarını desteklemek,  rehberlik yapmak, yarışma ve ödüllendirmelerle ülke ve dünya ölçeğinde ilkelerini sanatçılarla ve kamuoyu ile paylaşmak, bunun için uygun gördüğü etkinlikleri yapmak,

* Genç yazarların yetişmesi için gerekli teşvik ve eğitim çalışmalarını yapmak.

* Yazılı basın ve internette yazılan yazıların, verilen eserlerin eleştirisini ve tashihini yapmak, gençlere sağlam referans kaynakları hazırlamak…

 

şeklinde sıralanan ilkeleri hayat geçirmek Türk milletine karşı tarihî sorumluluğumuzun gereğidir.

 

9. ÜLKÜ~YAZ, faaliyetlerini sürdürürken üyeleri ve diğer ülkücü aydın çevreler ile sürekli istişare halinde olacağına ve çalışmalarının muhasebesini düzenli olarak yayınlayacağı bildiriler ile kamuoyu ile paylaşarak eleştiriye açık, karşılıklı bir iletişimi geliştireceğine söz verir.  Faaliyetlerimizin ortak aklın ürünü olarak nitelikli bir şekilde oluşması için gereken karşılıklı saygı ve bu saygının gerektireceği hoşgörünün korunmasına özen gösterilecektir.

 

***

Görüş ve düşüncelerimizi özetlemek gerekirse, ÜLKÜ~YAZ; milliyetçi ve maneviyatçı bir görüş, Türk’ün cihan hâkimiyetini önceleyen bir düşünce ve nesiller ölçeğinde ölümsüzlük iksiri sunan bir ülküye sahiptir, denebilir. Türk Milleti ve Türk kültürünün varlığına ve Türk devletinin bütünlüğüne yönelen her türlü eğilim ve akımlar ile, Anayasa’nın kendisine verdiği hak ve hürriyetler çerçevesinde mücadele etmek azim ve kararındadır.

Millî şuur ve iman ile olduğu kadar bilim ve fikir gücü ile de donanarak, Türk milliyetçiliğini ve ilkelerini, “Türk-İslâm Ülküsü”nü yaymak; böylece milli şuur ve benliği güçlendirmek; dünya Türklüğünü Türkiye içinde ve dışında tanıtmak, dünya ölçeğinde Türklük meselelerine çözüm yollarını aramak ÜLKÜ~YAZ’ın hedefleri arasındadır.

ÜLKÜ~YAZ ay ve yıl bazında yapacağı değerlendirmelerle Türk kültürüne hizmet eden yazarları ve eserleri değerlendirerek milliyetçi şair ve yazarların mahkûm edildikleri ‘suskunluk sarmalı’nı kıracağı gibi kalemi ile millete ihanet eden odakları da deşifre edecektir. Türk edebiyatı ve sanatına yeni isimlerin kazandırılması kapsamında eser veren ve ancak piyasa şartları nedeniyle eserini okur ile buluşturamayan şair ve yazarların emek mahsulü çalışmalarının gün ışığına çıkması için gerekli altyapıyı oluşturacak ve böylece Türk kültürünün yeni isimlerle canlanmasına katkıda bulunacaktır. Eser sahibi yazar ve sanatçıların yayınevleri ile ilişkilerindeki suiistimallerin ve telif hakları ihlallerinin önlenmesi de ÜLKÜ~YAZ’ın ilgi alanında olacaktır.

Türk milli varlığının yükselmesi ve yücelmesi ülküsü yolunda, Türk milliyetçileri, kendilerini de doğuştan görevli sayarlar. Bu kutlu ülkü yolculuğunda çaba gösteren her kişi ve kurum, ÜLKÜ~YAZ’ı her zaman yanıbaşlarında kendilerine yardıma hazır olarak bulacaklardır.

ÜLKÜ~YAZ aynı düşünceleri, görüşleri ve duyguları paylaşan tüm yazarları ve aydınları çatısı altına çağırırken, özellikle Türk toplumuna ve Türk tarihine karşı sorumluluk duygusuna sahip bulunanlara,  Türk tarihinin son yüzyıldaki başbuğu Alparslan Türkeş’in ülkücülük hakkındaki şu sözlerini hatırlatmayı da bir görev sayar:

“Ülkücülüğümüzün içerisinde her mesleğe mensup Türk milliyetçilerinin kendi mesleklerinde en ileri, en yüksek ve gerek kendi milletimiz için gerek insanlık için en çok yararlı neticeleri elde etmek görüşü de yer alacaktır. Bir Türk Milliyetçisi kendi toplumu için, kendi milleti için ülkücülüğü daima göz önünde bulunduracak, bu genel ülkücülük kuralları ile birlikte kendi alanı ile ilgili çalışmalarında da, bu temel ve genel mahiyetteki ülkücülüğün esaslarına uygun, onunla bütünleşmiş bir hâlde kendi alanı ile ilgili ülkücülüğünü de tespit edip güdecektir.

Ülküler uzak hedeflidir, uzun vadelidir. Bir ülkünün hemen yarın gerçekleşmesi mümkün olmayabilir. Ülküler önümüzdeki yılları, önümüzdeki yüzyılları kapsayabilir. Ama ülkü insanının kalbini aydınlatan bir ışıktır. Ülkü insanlara yönünü tayin etmesini sağlayan bir kılavuzdur. Milletler için de millî ülkü, milletin kılavuzu, milletin yolunu aydınlatan güneşidir.

Bunun için her Türk milliyetçisi, mutlaka ülkücü olacaktır. Hem milli ülkü sahibi olacaktır, hem insanî ülkü sahibi olacaktır, hem de kendi mesleğiyle ilgili ülkücü bir kişiliğe sahip olacaktır ki; hem de kendi mesleğinde başarılı, yararlı bir kişi olarak gelişsin, hem de mensup olduğu topluma, milletine yararlı hizmetler yapsın, insanlığa yararlı faaliyetler gösterebilsin…”

Ülkücü Yazarlar Derneği (ÜLKÜ~YAZ)  Yönetim Kurulu