ULUĞ TÜRKİSTAN’IMIZDA, 19.-20. YY.’DA MEYDANA GELEN TÜRKÇÜ DİRENİŞ HAREKETLERİ’MİZE BİR BAKIŞ
Ömer ARISOY
-BÜYÜK TÜRKÇÜ, BÜYÜK TURAN SAVAŞÇIMIZ ŞEHİD ENVER PAŞA’MIZIN (ŞEHÂDETİ: 04 AĞUSTOS 1922) VE BÜYÜK TÜRKLÜK İÇİN,”TOPRAĞIN KARA BAĞRINDA SIRADAĞLAR GİBİ DURAN” BÜTÜN TÜRKLER’İMİZİN, KUTLU MÜCÂDELELERİNE VE MÜBÂREK RUHLARINA İTHAF OLUNUR-
33-55 derece enlemleri ve 47-97 derece boylamları arasında yer alan ve eski ismi Turan olan kadîm Türk yurdu Türkistan,1553’den itibaren Rus işgâline maruz kalmıştır.Rusya,Türk hanlıklarının çevresini önce,ticaret şehirleriyle kuşatmış;sonra da,bu şehirleri,birer askerî ve siyâsî üs hâline getirmiştir.
Tarihî ve tabiî düşmanımız olan Ruslar,önce Sibir Hanlığı’nı ortadan kaldırmışlar;sonra da,1620’de Kutsal Orhun Nehri bölgesine (Yenisey’e) girmişler;1642’de,Yakutistan’ı işgâl etmişlerdir.
Ruslar,ilk defa Çar 1. (Deli) Petro zamanında (1715’de),Türkistan’ı topyekûn işgâl ve imha siyâsetini uygulamışlardır.Türkistan’daki Küçük Cüz Hanlığı,1730’da;Orta Cüz Hanlığı,1742’de Rus işgâline uğramıştır.Doğu Türkistan’ı ihtiva eden Büyük Cüz Hanlığı ise,Çinliler tarafından işgâl edilmiştir. Ruslar, 1777’de İdil –Ural bölgesini ele geçirmişler; 1821’de,Türkistan’daki yarı feodal beyliklerin çoğuna son vermişler ve 1839’da,bugünkü Kazakistan’ın doğusunu almışlardır.
Hanlar arasındaki şahsî rekabeti körükleyen Ruslar,cehâlet,taassup ve teknolojik geriliğin hâkim olduğu Uluğ Türkistan’ı,aldatma ve kandırma siyâsetleri neticesinde,1884’de maalesef, tamamen işgâl etmişlerdir.
Bu süreçte,Türkçüler,eli kolu bağlı olanları seyretmemiş;imkânları nispetinde,Rus ve Çin emperyalizmine direnmişlerdir.
1843’de,Hokand Hanı Âlim Han’ın kardeşi Seyyid Muhammed Hekim Han tarafından eğitim-öğretim kurumlarının düzenlenmesini ve millî kültürün,teknolojiyle geliştirilmesini ihtiva eden Ceditçilik Hareketi başlatılarak,kültürel alanda Rusya’ya ve Çin’e kafa tutulmuştur.Ceditçilik Hareketi,1939’a kadar sürmüştür.
18.-19.yy.da ve 20 yy.ın başlarında,Türkistan’ın batı bölgesinde,Rus işgâl, ,istila,yağma ve zulümlerine karşı meydana gelen diğer milliyetçi hareketlerin belli başlıları ise, şunlardır:
A) SIRIM BATUR HAN İSYANI (1783-1798): Batı Türkistan’daki Türkçü direnç,Kazak,Özbek ve Türkmenler tarafından meydana getirilmiştir.
Batı Türkistan’da, Rus işgâline karşı başlatılan ilk önemli isyan,Küçük Cüz Hanı Sırım Batur Han’ın isyanıdır.İsyan,Ruslar’ın,kendi yandaşları olan Nur Ali’yi,Küçük Cüz’e han olarak atamaları üzerine başlamıştır.Nur Ali’nin Rus taraftarlığı,Türkler arasında nefrete sebep olmuştur. Sırım Batur Han,Rus karşıtı olan hareketleri örgütlemiş ve 1783’de,Nur Ali’nin kardeşlerinin de desteğini alarak,Ruslar’ı bozguna uğratmış ve Rus komutanlarını esir etmiştir.Bu başarı,isyanın,bugünkü Kazakistan’ın kuzey batısına yayılmasını sağlamıştır.Ruslar,isyanın bütün Türkistan’a yayılmasını önlemek için, Nur Ali’yi,Orenburg’a çağırmışlardır.Ruslar,bir yandan Sırım Batur Han’ın hükümdarlığını kabûl eder gibi görünmüşler;bir yandan da,O’nun tekrar han seçilmesini önlemeye çalışmışlardır.Bunun için,bir halk kurultayının han seçmesini teklif etmişlerdir. Sırım Batur Han,bu teklifi kabul etmiş fakat Rus dalaveresi sonucunda,1785’de yapılan hanlık seçimini kaybetmiştir. Ancak, faâl şahsiyeti sayesinde,bir Hanlık Yürütme Kurulu’nun oluşturulmasını sağlayarak, Ruslar’ın,Küçük Cüz Hanlığı’nın içişlerine müdahale etmelerini önlemiştir. Ruslar,bunun üzerine,1791’de tekrar Küçük Cüz’e saldırmışlar ve yine Türkler’e yenilmişlerdir.Kazak Türkleri, Sırım Batur Han’ın millî dirence liderlik yapması sayesinde,1802’ye kadar,hür ve müstakil kalmışlardır.
B) KİNE SARI HAN İSYANI(1837-1847): Kine Sarı Han,Kazak başbuğu Albay Han’ın torunudur.1837’de,Kazak bozkırlarında,Ruslar’a karşı ayaklanmıştır.Türkistan’ın kurtuluşu için,diğer hanlara ve yarı derebeyi hüküm süren beylere müracaat etmiş ancak ortak direniş talebine,şahsî çıkarlarını ön plânda tutanlardan olumlu bir cevap alamamıştır. Kine Sarı Han,1847’de,Rus işbirlikçisi bir hain tarafından şehit edilmiştir.
C) CAN HOCA BATUR İSYANI (1845-1860): Aral Gölü çevresindeki Kazaklar’ın beyi olan Can Hoca Batur,1845’de, Kine Sarı Han’ın başlattığı milliyetçi harekete katılmıştır. Kine Sarı Han’ın, 1847’de şehit edilmesinden sonra,mücâdelesine bir süre ara veren Can Hoca Batur,1851’de tekrar ayaklanmış ve 1860’da,Ruslar tarafından şehit edilmiştir.
Ç) KATTA TORA HAN İSYANI (1868-1873): Buhara Hanı Muzaffer Han’ın oğlu olan Katta Tora Han,1868’de,Semerkand’ın düşmesinden sonra,Semerkand’ı geri almak için ayaklanmıştır.Karşı şehrinde,Kazak Sultanı Sadık Ata ve Kazak Beyi Cora Bey ile birlikte, Ruslar’a karşı direnişe geçmiştir.Topladığı kırk bin kişilik orduyla, Semerkand’a yürümüştür.Oğlunun kendi iktidarına son vereceğini zanneden Muzaffer Han,Ruslarla ittifak yapmıştır.Halbuki, Katta Tora Han,Semerkand ve çevresinde bağımsız bir Türk devleti kurmak için Ruslar’a isyan etmiştir.Ruslar,Haziran 1868’de,Muzaffer Han’ın yardımıyla, yardımıyla,Semerkand’ı tekrar işgâl etmişlerdir.Katta Tora Han,kardeş kanı dökülmemesi için,Kaşgâr’a çekilmek mecburiyetinde kalmıştır.
D) ABDURRAHMAN AFTABACI İSYANI (1875-1876): Hokand Hanlığı’nın, 1875’de Rus nüfuzuna girmesi üzerine,Kıpçak Beyi Abdurrahman Aftabacı ve arkadaşı Pulat Han’ın başlattıkları isyandır. Abdurrahman Aftabacı,emrindeki askerlerle Hocent Kalesi’ndeki Rus garnizonuna saldırmıştır.Ferganalı Türkler de,Mahrem Kalesi’ni almışlardır.Ruslar,modern silahlarla donattıkları düzenli ordularıyla,bu isyanı bastırmışlardır.
Fakat,Andican’a gönderilen Rus birlikleri,Türkler’e yenilmişlerdir.Ruslar’ın tekrar saldırması karşısında, yeterli desteği alamayan Abdurrahman Aftabacı,20 Ocak 1876’da teslim olmak mecburiyetinde kalmıştır.Bu isyanı bahane eden Rusya,1876’da,Hokand Hanlığı’nı ortadan kaldırmış ve bu bölgeyi,Fergana Vilâyeti olarak topraklarına katmıştır.
E) KURBANCAN HATUN İSYANI (1876-1907): Kırgızlar’ın Gülçin Boyu’ndan olan Kurbancan Hatun, Altay Vâdisi beyi Âlim Bey’in hanımı olup, Hokand Hanı Hüdâyâr Han tarafından,Altay Vâdisi’ne dathâ (general) tâyin edilmiştir.Ruslar,Hokand Hanlığı’ndan sonra, Altay Vâdisi’ni de işgâl etmeye çalışınca, Kurbancan Hatun,oğlu Abdullah Bey’le birlikte isyan etmiştir.İmam Kulu ismindeki Rus ajanının yüzünden Ruslar’a esir düşen Kurbancan Hatun,önce,içişlerinde serbestlik elde etmiş;sonra da,1907’deki vefatına kadar,
Altay Vâdisi’ndeki milliyetçi direnişini sürdürmüştür.Ruslar,ancak Kurbancan Hatun’un vefatından sonra, Altay Vâdisi’ni tamamen hâkimiyetleri altına almışlardır.
F) TIKMA SERDAR (MEHMED NAZAROĞLU) İSYANI (1872-1881):
Ruslar,Hokand’ı aldıktan sonra,Türkmenler’in üzerine yürümüşlerdir.Tıkma Serdar,daha 17 yaşındayken,yüzbaşı olmuştur.1843’de Ruslar’a karşı milliyetçi mücâdelesini başlatan Tıkma Serdar,1872’deki Ahal Teke Savaşı’ndan sonra,Türkçü direncini daha da geliştirmiştir.Tıkma Serdar,1877’deki Göktepe Savaşı’nda,Dengil Tepe kumandanı olmuştur.Tıkma Serdar’ın yardım çağrısında bulunduğu İran,bu isyanın kendi işgâlindeki Türk coğrafyasına sıçramasından korktuğu için,Tıkma Serdar’ı Ruslarla baş başa bırakarak,ne kadar kardeş olduğunu bir kere daha göstermiştir.Tıkma Serdar,Temmuz1880’de,Egen Batur Kalesi’nden
Ruslar’a taarruz etmiştir.Ruslar,yine modern silahları ve yerli işbirlikçileri sayesinde,Ocak 1881’de,Dengil Tepe’yi almışlar ve Tıkma Serdar’ı,esir olarak,Petersburg’a götürmüşlerdir.
G) DÜGÇİ İŞAN (ANDİCAN) AYAKLANMASI (17-20 MAYIS 1898):
Rus işgâlinden sonra,Fergana’da,pamuk ekim alanlarının çoğalması,bölgenin ekonomik hayatını olumsuz etkilemiştir.Dindarlığıyla halkın sevgisini kazanmış olan Dügçi İşan (Madali İkhan),ekonomik istismar,tefecilik ve pamuk ziraâti hakkının Rus göçmenlere verilmesinden dolayı oluşan tepkiyi teşkilâtlandırarak,bütün Türkistan’ı içine alacak bir ayaklanma tertiplemeyi ve şer’î esaslara dayanan bağımsız bir Türk Devleti kurmayı amaçlamıştır.Kırgızlar’ın da, Dügçi İşan’dan yardım istemeleri,geniş katılımlı Türk ayaklanmasının alt yapısını hazırlamıştır. Özbekler’in ve diğer Türk boylarının da,bu ayaklanmaya katılmaları için bir sene bekleyen Dügçi İşan,17 Mayıs 1898’de,iki bin kişilik kuvvetiyle, Andican şehrindeki Rus garnizonunu basmıştır.Bütün haberleşme hatlarının kesilmesine rağmen,Rus işbirlikçileri,bu taarruzu Rusla’a haber vermişlerdir.Mergelan ve Oş şehirlerinde de,kararlaştırıldığının aksine,aynı aynı anda Ruslar’a karşı hücuma geçilmemiştir.
Ruslar,ayaklanmayı üç günde bastırabilmişler;Dügçi İşan’ı ve beş yardımcısını şehit etmişler;
Dügçi İşan’ın köyünü haritadan silmişler ve Fergana Türkleri’ne,bir milyon ruble para cezası vermişlerdir.
Ğ) CÜNEYD HAN (KURBAN SERDAR) İSYANI (1915-1924):
Hîve Hanlığı’nın 1873’de Rus işgâline uğramasından sonra,Türkmenler, Kurban Serdar’ı “Cüneyd Han” ünvanıyla,kendilerine han seçmişlerdir.Cüneyd Han,Türkmen askerî birliklerini teşkilâtlandırdıktan sonra,Ruslar’a isyan etmiştir. Parsa ve Hîve’yi almıştır.
Ruslar’ın,1918’deki saldırılarına da direnen Cüneyd Han,1922’de,Enver Paşa ile birlikte,Ruslar’ın “Basmacılık” dediği ve çete savaşlarını esas alan Korbaşılık Hareketi’ne katılmış;1924’de, Hîve’yi alacak fakat komünist Rus Kızılordusu’nun Buhara’daki Korbaşılığı kırması üzerine,Türkmen Çölü’ne çekilmiş ve burada vefat etmiştir.
H) BATI TÜRKİSTAN GENEL AYAKLANMASI (HAZİRAN 1916-ŞUBAT 1917):
Rusya’nın 1. Dünya Savaşı’nda,toplam 484.000 Türk’ü zorla cepheye sürmek istemesi üzerine,Münevver Karî ve Mahmut Hoca Behbûde etrafında toplanan Türkler,bu durumu protesto etmişlerdir.Osmanlı Devleti’ne ve halifeye bağlı olan Türkler,Osmanlı Devleti ile savaşmak istememişlerdir.Tepkiler,giderek ayaklanmaya dönüşmüştür.
Ayaklanma, Haziran 1916’da,Hocentliler’in sokağa dökülmesiyle başlamıştır. Ayaklanma, Semerkant,Sır Derya,Fergana,Yedisu,Hazarötesi İlleri ve bütün Kazak bozkırlarında,hızla yayılmıştır. Özbekler,Türkmenler,Kırgızlar,Kazaklar,Karakalpaklar ve diğer bütün Türk boyları,ortak düşmana karşı,ortak direniş göstermişlerdir.Batı Türkistan Türklüğü,ilk defa topluca ve birlikte,Rus emperyalizmine karşı ayaklanmıştır.Rusya,Batı Türkistan’da sıkıyönetim ilân etmiş ve Batı Türkistan’a,bol miktarda,asker ve silah sevketmiştir. Çanakkale’den İngiliz ve Fransız yardımının gelememesi ve 1916’daki Batı Türkistan Genel Ayaklanması,Rusya’da iç karışıklıklara ve yönetimin değişmesine yol açmıştır.
Ancak,bu yönetim değişikliği hiç hayır getirmemiş ve Kızıl Rusya,Batı Türkistan’ı, Kafkasya’yı,Sibirya’yı ve İdil –Ural’ı darmadağın etmiş;bununla da yetinmeyerek, beslediği kızıl kahpelerin,Türkiye’mizi de kan gölüne çevirmesine sebep olmuştur.
Batı Türkistan’daki direniş,SSCB’nin yıkılışına kadar,aralıklarla da olsa,sürmüştür.
BATI TÜRKİSTAN’IMIZDAKİ MİLLÎ MUHTAR CUMHURİYETLER DÖNEMİ (1917-1934) :
Rusya’da, 1917’de meydana gelen Şubat İhtilâli’nin getirdiği kısmî serbestlik ortamından,doğal olarak, yararlanmak isteyen Türkler, bu amaçla, çeşitli milliyetçi faâliyetlere girişmişlerdir.Bunların en önemlileri, milliyetçi muhtar cumhuriyetlerin kurulmasıdır. Bu meyânda:
İlk olarak, Tatar Türkleri’miz, Haziran 1917’de, “ İç Rusya ve Sibirya Türk Tatarları’nın Medenî Muhtar Cumhuriyeti” ‘ni kurmuşlardır.
Daha sonra, bugünkü Çuvaşistan’ın başkenti olan Ufa’da, 29 Kasım 1917’de, “ İdil – Ural Türk Tatar Devleti” kurulmuştur.
Yine, 1917’de, Buhara ve Hive’de, millî cumhuriyetler kurulmuştur.
12 Aralık 1917’de, Hokand’da, “Türkistan Millî Muhtar Cumhuriyeti” ; 26 Aralık 1917’de de, Orenburg’da, “Alaş –Orda Türk Muhtar Cumhuriyeti” kurulmuştur.
Bu cumhuriyetler, kendi adliyelerini, meclislerini ve hükûmetlerini oluşturmuşlardır.
Bu millî devletlere karşı, sömürgeci beyaz ve kızıl Ruslar, âdetâ, kırmızı görmüş boğa gibi davranmışlardır. Türkistan Millî Muhtar Cumhuriyeti, Sovyet Rusya Başkomiserliği kararıyla, Kızıl Ordu’nun saldırısına uğramıştır.22 Şubat 1918’de, kâtil Rus Kızıl Ordu birlikleri ve terörist Ermeni Taşnaksütyun çeteleri, Hokand’ı işgâl etmişler ve 15.000 Türk’ü,vahşice, katletmişlerdir. Türkistan Millî Muhtar Cumhuriyeti,böylece, Rus ve Ermeni işbirliğiyle,Türkler’in, soykırıma uğratılmasıyla, yıkılmıştır.
18 Şubat 1919’da, İdil – Ural Türk Tatar Devleti,komünist Ruslar tarafından ortadan kaldırılmış ve yerine, Başkurt Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur.
28 Mayıs 1918’de kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti de, 28 Nisan 1920’de, yine, Rus- Ermeni işbirliğiyle, vahşice katliamlar yapılmak suretiyle, yıkılmıştır.
Aralık 1920’de de, Alaş –Orda Türk Muhtar Cumhuriyeti,yine, büyük katliamlar yapılmak suretiyle,komünist Ruslar tarafından, yıkılmıştır.
Fakat Türkçü direniş,her şeye rağmen,devam etmiş ve Semerkant’ta, 20 Nisan 1922’de, Türkistan Türk Müstakil İslâm Cumhuriyeti kurulmuştur.Bu devlet de, sömürgeci Ruslar tarafından, Temmuz 1922’de, yine, Türk soykırımı yapılarak, yıkılmıştır. Bu devletin yerine de, Ruslar tarafından,Türkistan Muhtar SSC kurulmuştur.
Sömürgeci komünist Ruslar, 1924’de, Buhara ve Hive devletlerinin millî varlıklarına, son vermişlerdir.
Bundan sonra da,aşırı Rusçu ve ortodoks misyoneri olan İlminsky’nin, 1876’da yaptığı Türkler’i İmhâ Etme Plânı’na göre, Ruslar, işgâlleri altındaki Türk Yurtlarımızı, şîve ve boy esasına dayanan yapay devletçiklere bölmüşler ve Türkler arasındaki,ırk,dil, târih ve kültür birliğini , siyâsî ve askerî olarak, zorbalıkla, ve sahte bir şekilde, parçalamaya çalışmışlardır.
İşte, bu zorbalıklar da, Türkçü Korbaşılık Direniş Hareketi’nin, 1917-1934 arasında, başarıyla devam etmesinin sağlamıştır.
DOĞU TÜRKİSTAN’IMIZDAKİ TÜRKÇÜ DİRENİŞ HAREKETLERİMİZ:
a) Doğu Türkistan’ımızın, Kalmuk ve Çin İşgâlinden Önceki Durumu:
Çağatay Türk Hükümdârlarımız, 16.Yy.’ın başlarına kadar, Doğu Türkistan’ımızda, söz sâhibi olmuşlardır. Son Çağatay Türk hükümdârımız Ahmet Han, 1508’de, Özbek Türkleri’mize, yenilmiştir.Böylece, Doğu Türkistan’ımızdaki Çağatay hâkimiyeti, sona ermiştir. Bu dönemde, Doğu Türkistan’da, pek çok devletçik ortaya çıkmıştır. Bu devletçik sayısının çokluğu, Türkistan’ımızın, iç siyâsî buhran geçirdiğini göstermektedir .
Kendilerini, doğrudan doğruya, Hz. Muhammed ( S.A.V.)’in halifesi olarak kabûl eden ve “Hocalar” olarak adlandırılan zümre, 14. Yy.’ın ortalarından itibâren, Doğu Türkistan’ımızda, mânevî hayatı, tanzim ve tâyin etmeye başlamış ve siyâsî mücâdeleye katılacak kadar güçlenmiştir. Hocalar zümresinin farklı kolları tarafından, İşkiyâ ve İsakiye tarikatları kurulmuş ;Kaşgâr’ı merkez edinen İşkiya tarikatının mensuplarına, “Akdağlılar” ve Yarkent’i merkez edinen İsakiye tarikatının mensuplarına da, “Karadağlılar” denilmiştir.
Bu tarikatlar,zamanla, birbirleriyle, iktidâr kavgasına tutuşmuşlar ve bu kavgalarını, Çin ve Çungar tehdit ve tehlikesi baş gösterdiği ve ilerlediği yıllarda bile, şiddetle, devam ettirmişlerdir.
Sömürgeci Çinliler, yüzyıllardan beri, arayıp da, bulamadıkları fırsatı , bulmuşlar ve Karadağlı Yarkent vâlisinin, kendileriyle işbirliği yapması sonucunda, Akdağlılar’ı yenmişlerdir.Böylece, sömürgeci Çinliler, Doğu Türkistan’ımızı düşürmek için, Kaşgâr’ı işgâl etmişlerdir . Sömürgeci Çinliler, 18. Yy. ortalarında, Kalmuklar’ı yendikten sonra, Doğu Türkistan’ımızdaki ve Çungarya’daki işgâllerini, hızlandırmışlar ve Batı Türkistan’ımıza da, saldırılarda bulunmuşlardır.
b) Sömürgeci Çin’in, Doğu Türkistan’ımızdaki İşgâl Siyâsetinin, Temel Unsurları:
Amursan’ın idâresindeki bâzı Çungarlar’ın, 1755’de, Çinliler’le yaptıkları ittifâk, Doğu Türkistan’ımızdaki Çin işgâlini, 1756’dan itibâren,daha da, hızlandırmıştır. Doğu Türkistan’ımızda, İşkiyâ ve İsakiye tarikatları arasındaki iktidâr kavgasının, bir iç savaşa dönüşmesi de, Çin işgâlini, kolaylaştırmıştır.
Sömürgeci Çinliler, bu tarikatlar arasında, en güçlü gördükleri Akdağlılar temsilcisi Burhaneddin’i, Kaşgâr üzerinde, tam hâkimiyet vaâdiyle, kandırmışlar; Burhaneddin de, günü birlik ihtiraslarının kurbanı olarak, vahşi Çinlilerle birlikte, Doğu Türkistan’ımızdaki bağımsız şehir devletlerine karşı, saldırıya geçmiştir.
Çin destekli Burhaneddin’in birlikleri, Karadağlılar’a ve diğer Türkler’e karşı, 1757’ye kadar, gâlip gelmişlerdir. Çinliler, 1758’de, Kaşgâr’ı işgâl etmişler ve burayı, Burhaneddin’e, vermemişlerdir. Bunun üzerine, Burhaneddin, Çinliler’e karşı savaşan kardeşiyle, anlaşmış ve saf değiştirmiştir. Kuça’da, Çinliler’e karşı direnmeye çalışmış fakat başarısız olmuştur.
Sömürgeci Çinliler,1759’da, Yarkent’i işgâl etmişlerdir.
Doğu Türkistan’ımızla, sömürgeci Çin arasındaki savaş, 1764’e kadar, devam etmiştir. Sömürgeci Çinliler, 1765’de, Üç Turfan’ı da, yağmalayarak, Doğu Türkistan’ımızın işgâlini,maalesef, tamamlamışlardır.
Bu yağma ve işgâllere karşı, 1765’de, Oş’da, Türkçü bir isyan meydana gelmiştir. Ayaklananlar, Oş beyini ve Oş vâlisini, keyfî yönetimlerinden ve Çinci zulüm politikalarından dolayı, öldürmüşlerdir. Çin ordusu, yine, büyük vahşilik örnekleri göstererek, bu şanlı direnişi,kısmen, bastırabilmiştir.
Sömürgeci Çinliler, Doğu Türkistan’ımızı,aynı Ruslar gibi, vahşice Türk soykırımları yaparak işgâl ettikten sonra, 1764 – 1790 arasında, buradaki , İslamî yönetim istemini, değiştirmişlerdir. Douğu Türkistan’ımızda ve çevresinde, resmî dili, Çince yapmışlar; Türk Töre’mizle ve İslâmiyet’le ilgili her şeyi, yasaklamışlardır.
Doğu Türkistan’ımızı, Çungarya ve Kaşgârya vilâyetlerine bölmüşlerdir. Her iki vilâyete,birer, genel vâli ve vâli atamışlardır. Kaşgârya Vilâyeti, Kaşgâr, Yarkent,Yeni Hisar, Aksu, Üç Turfan ve Kuça olarak, altı şehre bölünmüştür. Küçük belediyelerin yönetimi, doğrudan, Çin’e bağlanmıştır. Çinliler tarafından atanan Türk yöneticilerin, tek görevi, Çin işgâlinin yerleşmesini sağlamak ve sözde vergilerin yâni haraçların, bir an önce toplanıp, Çinliler’e teslim edilmesi olmuştur. Her şehirde yaşayan Türkler, çeşitli malları, yıllık vergi olarak, Çinliler’e ödemeye, mecbur kılınmıştır .
c) Doğu Türkistan’ımızda, Sömürgeci Çin İşgâline Karşı Meydana Gelen Belli Başlı, Türkçü Direniş Hareketlerimiz:
Sömürgeci Çinliler, 1766 – 1815 arasında, topyekûn sistemli –teşkilâtlı direnişlerle karşılaşmadan ve işbirlikçilerin de yardımıyla, Doğu Türkistan’ımızı işgâl etmeye devam etmişlerdir.
Doğu Türkistan’ımızın, Çin yağma ve işgâline karşı ,ciddî savunması, ancak, göçebelerle, şehirlilerin, lideri olabilen kişilerce , yapılmıştır . Bu meyânda:
1816’da, Taş Balıklı Ziyâeddin Ahun’un başkanlığında,sömürgeci Çin’e karşı, büyük bir isyan meydana gelmiştir. İsyan, 1817’de, Ahun’un, şehit edilmesiyle, bastırılmış olsa da, sömürgeci Çinliler, Doğu Türkistan’ımızdaki Türkçü direnişin, sona ermediğini ve ermeyeceğini , görmüşlerdir. Bu büyük isyandan sonra da,Doğu Türkistan’ımızda, 1826’ya kadar, yer yer, ufak çaplı ayaklanmalar,meydana gelmiştir.
Hokand Hanlığı’na sığınan Akdağlılar temsilcisi Burhaneddin’in oğlu Hoca Sedat Ali, Doğu Türkistan’ımızda, sömürgeci Çinliler’e karşı meydana gelen Türkçü direniş hareketlerimizde ve Doğu Türkistan Türklerimizin, hürriyet ve istiklâl mücâdelesinde, çok önemli bir yere sâhiptir.
Hoca Sedat Ali, Doğu Türkistan’ımızdaki Türkçü direniş hareketlerimizi, topyekûn sistemleştirmeye ve teşkilâtlandırmaya çalışmıştır.1816’da çıkan Büyük İsyan’ın, liderlerinden olmuştur.
O’nun çalışmalarını, oğlu Cihangir, devam ettirmiştir. Cihangir, sömürgeci Çinliler’i, Devlet Bağ’da,yenmiştir. Mayıs 1826’da, Kaşgâr’ı, geri almış ve “ Doğu Türkistan Hükümdârı” olmuştur. Çinliler’in, Kaşgâr’daki bu yenilgisi, Yeni Hisar, Yarkent ve Hoten’deki Türkler’i de, büyük bir sevince ve ümide, sevk etmiş; Çinliler’i, buralardan kovmuşlar ve Cihangir’i, “ Doğu Türkistan Hükümdârı” olarak, tanımışlardır. Fakat, Cihangir ile, Hokand Hânı Muhammed Ali arasındaki güç kavgası, Hokand ordusunun, Kaşgâr’dan çekilmesine ve maalesef, Çinliler’in, Kaşgâr’ı, yeniden işgâl ederek, Cihangir’in, idam edilmesine sebep olmuştur.
Doğu Türkistan’ımız, Cihangir sâyesinde, sekiz ay kadar, bağımsız yaşamıştır.
Cihangir’den sonra, Hokand Hanlığı, Kara Tekin, Dervaz ve Kölab’ı, ele geçirmiştir. Hokand Hânı, 1829’da, Cihangir’in, Buhara’da yaşayan kardeşi Muhammed Ali Yusuf’u, Hokand’a çağırmış ve emrine, askerî kuvvet vermiştir. Hokand ordusu, Eylül 1830’da, tekrar, Kaşgâr’a girmiş; Yeni Hisar, Yarkent, Hoten ve Aksu’yu, Çinliler’den, geri almıştır. Muhammed Ali Yusuf, “ Doğu Türkistan Hânı” ilân edilmiş fakat üç ay içinde, Çinliler tarafından,yenilmiş ve adı geçen yerler, tekrar, Çin işgâline uğramıştır.
1831’de, Hokand Hanlığı’nın, Çin elçisi olan Alim’in, Pekin’de, Çinliler’le yaptığı anlaşmayla, Doğu Türkistan’ın, altı şehrinde, gümrük denetimi hakkı, Hokand Hanlığı’na verilmiştir.
1831- 1846 arasında, sömürgeci Çinliler’e karşı, yine, küçük çaplı isyanlar meydana gelmiştir.
1846’da, Hocalar zümresinden, Muhammed Emin başkanlığındaki Hocalar ( Küçük Han, Buzuruk Hoca, Veli Han, Sabir Han ve Tevekkel Hoca), askerleriyle, Hokand Hanlığı’nın haberi olmadan, Kaşgâr’a yürümüşler ve Ağustos 1847’de, Kaşgâr’ı, geri almışlardır. Muhammed Emin, “Hân” ilân edilmiştir. 7 Hocalar, Aksu’yu da, almışlar ancak, 1848’de, Maral Başı Savaşı’nda, yenilmişlerdir. Bu yenilgiyle birlikte, 7 Hocalar ve on bin kadar Türk, Kaşgâr’dan, Hokand’a gitmiştir. 7 Hocalar’ın, bu kısmî başarısından ürken Çinliler,1851’de, Hokand Hanlığı ile yaptıkları gümrük anlaşmasını, yenilemişlerdir.
1848- 1857 arasında, sömürgeci Çinliler’e karşı, yine, küçük çaplı isyanlar meydana gelmiştir.
16 Mayıs 1857’de, Hocalar’dan, Veli Han, Çinliler’e karşı, taarruza geçerek, Kaşgâr’ı, Yeni Hisar’ı ve Yarkent’i, geri almış ve Doğu Türkistan Hükümdârı olmuştur. Bu durumu kabûl etmeyen Hokand ordusu, Veli Han’ı, yenerek, esir etmiştir.Hokand Hanlığı, Doğu Türkistan üzerindeki nüfuzunu kullanarak, 1858’de, Çin’in, Hokand’ı da, işgâl etmesini önlemeye çalışmıştır. Çin de, Doğu Türkistan’da, kendisine karşı meydana gelen isyanları önleyebileceğini düşünerek, Hokand Hanlığı’nın, Kaşgâr’da, yetkili bir temsilcisinin bulunmasını, kabûl etmiştir.
Hokand Hanlığı’nı bertaraf ettiğini düşünen sömürgeci Çin, 1858’den itibâren,Doğu Türkistan’ımızdaki sömürgecilik faâliyetlerini,daha da,zorbaca, arttırmıştır. Bütün malların, Çin’e teslimi ve Türkler’in, memur yapılmaması vb uygulamaların ve Türk soykırımının yapılması , Doğu Türkistan’ımızda, Türkçü direnişlerimizin, tekrar başlamasına sebep olmuştur .
Artık, dayanılmaz hâle gelen Çin zulmü karşısında, 1861’de, Dungan Türkleri’miz, Çuguçak’ta, ayaklanmışlardır.Bu isyan, aynı yıl, bastırılmıştır.Fakat, Çuguçak İsyanı,diğer isyanlardan farklı olarak, kendisinden sonra meydana gelecek olan bir dizi Türk isyanlarının da, sistemli başlangıcı olmuştur.
1862’de, Kuça’da başlayan ayaklanma, Kara Şehir, Toksun ve Turfan’a da yayılarak, 1864’de, zirveye ulaşmıştır. Kuça’daki yöneticiler, Çin taraftarı oldukları için, öldürülmüşlerdir.Bu isyanla birlikte,1864’den itibâren, Urumçi, Kaşgâr ve Hoten, bağımsız olmuştur .
Her ne kadar,1864 başlarında, Çinliler, Doğu Türkistan’dan atılmışlarsa da, bu bağımsızlık devresinde, Türkler arasında baş gösteren anlaşmazlıklar, Çin işgâline, yine, zemin hazırlamıştır.
Sömürgeci Çinliler,16 Temmuz 1866’da, Aksu’yu; 20 Temmuz 1866’da da, Üç Turfan’ı, ve 1867’de de, kalan yerleri ,yeniden, işgâl etmişler; böylece,Doğu Türkistan’ımızın, 7 Haziran 1864’den, Temmuz 1867’ye kadar süren bağımsızlık dönemi de, sona ermiştir .
ç) Yâkup Bey Yönetimindeki Doğu Türkistan’ımız (1867- 1877):
Çinliler, bu süreçte, Kaşgâr’ı da, kuşatmalarına rağmen, alamamışlardır. Temmuz 1867’de, Yâkup Bey, Kaşgâr’da, yeni bir hükûmet kurmuştur. O’na, “Mesut Hükümdâr” ünvânı verilmiştir. Yâkup Bey, Türkistan târihimizdeki en başarılı kumandanlarımızdan olup, kuvvetli siyâsî ve diplomatik şahsiyetiyle de, ün kazanmıştır. Yâkup Bey,yaptığı antlaşmalarla, İngiltere ve Rusya’nın, Doğu Türkistan’ı işgâl etmelerini önlemiş; Yüce Osmanlı Devleti’mizin tâbiyetine girerek, Osmanlı’nın sınırlarının, 2 sene kadar da olsa, Doğu Türkistan’ımıza ulaşmasını sağlamıştır .
Yâkup Bey,askerî eğitmenlerini, Türkiye’den; silâh ve cephânesini, İngiltere’den ve ticârî mallarını da, Rusya’dan getirterek, Çin’in yağma ve işgâl politikalarını, mümkün olduğunca, bertaraf etmeye çalışmıştır.
Sömürgeci Çinliler,1876-1877’de, Yâkup Bey’e karşı, büyük bir saldırı yapmışlardır. Yâkup Bey, maalesef, bu savaşı kaybetmiş ve 29 Mayıs 1877’de, vefat etmiştir.Sömürgeci Çinliler,Yâkup Bey’in vefatından sonra, 16 Aralık 1877’de, Kaşgâr’ı ; 16 Mayıs 1878’de de, Doğu Türkistan’ımızın tümünü, işg3al etmişlerdir.Böylece, Yâkup Bey’in, büyük güçlüklerle; çok ince denge siyâsetini öngören çeşitli antlaşmalarla ve üstün şahsî yetenekleriyle kurduğu ve koruduğu Doğu Türkistan’ımızın siyâsî teşekkülü ve bağımsızlığı, maalesef, sona ermiştir .
d) Yâkup Bey Sonrasında, Doğu Türkistan’ımız:
Doğu Türkistan’ımız, 1882 sonuna kadar, sömürgeci Çin ordusu tarafından yönetilmiştir.1884’e kadar, buraya, “Batı Bölgesi” denilmiştir.18 Kasım 1884’de, Doğu Türkistan’ımız, Çin’in, 19. vilâyeti hâline getirilmiş ve buraya, “Yeni Alınan Topraklar” mânâsına gelen “Sinciang” ismi verilmiştir (Türkler açısından, hiçbir târihî ve sosyolojik vasfı ve değeri olmayan bu sömürge ismi ve Doğu Türkistan’ımızdaki Çin işgâli, hiçbir zaman, kabûl edilmemiştir ve edilmeyecektir).
1911’de,Çin’de, komünist bir ihtilâl olmuş ancak, aynı Rusya’nın, Batı Türkistan’ımızda yaptığı gibi, komünist Çin de, Doğu Türkistan’ımızda, Türk ve Türklük düşmanlığını ve zulmünü, daha da arttırarak, sürdürmüştür. 1931’den itibâren, komünist Çin’in zulümlerine karşı, Doğu Türkistan’ımızda, Türkçü direniş hareketlerimiz,yeniden başlayacak; 1933’de ve 1944’de, Ay Yıldızlı Gök Bayraklı Doğu Türkistan Cumhuriyetleri’miz kurulacaktır.
Bu devletlerimiz de, Çin vahşetiyle, ortadan kaldırılacak ancak, Dünya’nın her yerinde olduğu gibi, Doğu Türkistan’ımızdaki Türkçü direnişimiz de, devam etmiştir ve doğal olarak, aslâ, bitirilemeyecektir.
Ay Yıldızlı Gök Bayrağımız da, bu târihlerden itibâren, Türkiye’ ve Azerbaycan’ın batısında yer alan bütün esir Türk bölgelerimizdeki ve hatta bütün esir Türk Yurtlarımızdaki, Türkçü direnişlerimizin yâni hürriyet ve istiklâl mücâdelelerimizin, ortak simgesi hâline gelecektir.
SONUÇ:
Batısı ile, Doğusu ile, bir bütün olan Uluğ Türkistan’ımız,Türk Töre’mizin, ihmâl edilmesi; cehâlet, taassup, şahsî menfaât kavgaları ve teknolojik gerilik sebebiyle, 1717- 1924 arasında, sömürgeci Ruslar ve Çinliler tarafından, işgâl edilmiştir.
Rusya ve Çin’deki yönetim değişiklikleri de, Türkler açısından, hiçbir olumlu gelişmeye yol açmamış; aksine, komünist Rusya ve komünist Çin, Türk, Türklük ve Türkçülük düşmanlığında ve Türkler’e zulmetmekte ve Türk soykırımı yapmakta, önceki kendi yönetimlerini bile, geride bırakmışlardır.
Fakat, Türkler’in askerî mağlubiyetleri, hiçbir zaman, ırkî ve kültürel yenilgi anlamına gelmemiş; Türkistan’ımızda, zaman zaman, yöntem ve usûlü değişse de, sömürgeciliğe karşı , her zaman, Türkçü direniş hareketlerimiz meydana gelmiştir ve bu süreç, Uluğ Türkistan’ımız, topyekûn, her yönüyle, Rus, Çin, Fars, Arap, Afgan vb işgâlinden kurtuluncaya kadar, elbette ki, devam edecektir.
Târihte, Büyük Türk Birliği, birkaç defa , gerçekleşmiştir.Bütün Türkler, tam hürriyet ve istiklâllerini,teknolojik ve ekonomik atılımlar yaparak,muhakkak, kazanacaklar ve elbette ki, siyâsî, askerî, ekonomik ve kültürel bütünleşmelerini, Büyük Turan Türk Devleti’mizde, sağlayacaklardır. Irmak, mecraında akmaktadır.Türk, Türklük ve Türkçülük düşmanları, bu süreci, belki,geciktirebilirler ama hiç bir şey, Büyük Turan Türk Devleti’mizin kurulmasına, engel olamayacaktır.
4 Ekim 1938’de, komünist Ruslar tarafından, vahşice şehîd edilen Büyük Türkçü, Büyük Turan Savaşçımız Saygıdeğer Şehit Abdülhamid ÇOLPAN Reis’imizin dediği gibi:
“Ağlama Yurd’um..
Eğer, bu gününde, yoksa da, bahar;
Gelecek günlerinde, bahtının yıldızı parlar.”
Elbette ki,Allah’ın izniyle, er ya da geç ama bir gün mutlaka,en büyük Türk atamız olan Oğuz Kağan’ımızın destanında bahsedilen o kutsal Gök Işık’taki kutsal Gök Yeleli Boz Kurt’umuz, yine, görünecek ve O’nun yol göstericiliğinde, “Türk’ün, adının,sanının yok olmaması için; başlıya, baş eğdirerek ve dizliye, diz çöktürerek”, Kutsal Tanrıdağları’mızda, Al ve Gök Bayraklarımız’ın gölgesinde , Kurt Başlı Sancağımızın serinliğinde, Ergenekon’dan Çıkış Bayramlarımızı ,hep birlikte, kutlayacağız.
Geçmişten, günümüze ve geleceğe, Türklük, Türkçülük ve Büyük Turan için, “toprağın, kara bağrında, sıradağlar gibi yatan” ve yatacak olan bütün şehidlerimizi, sevgi, saygı, rahmet, hasret, minnet ve özlemle anıyorum. Mübârek ruhları, şâd; mekânları, cennet olsun inşallah..
YAŞASIN BÜYÜK TÜRK MİLLETİ’MİZ! YAŞASIN BÜYÜK TÜRK TURAN’MIZ!
TANRI TÜRK’Ü KORUSUN! ALAŞ!
1.NOT: 12 Eylül öncesinde,bazılarının iddia ettiği gibi,bir sağ-sol kavgası yaşanmamıştır. Kâtil Rus Kızıl Ordusu’nun işgâl girişimine karşı, Türkiye’mizde de, Ülkücü Türk Gençliğimiz ve Türk Milliyetçilerimiz, şanlı şerefli bir direniş göstererek, Türkiye’mizin,istiklâlini ve hürriyetini sağlamışlardır.
Bugün, Türkiye’mizdeki herkes,şu veya bu şekilde, alıp verdiği nefesi MHP’ye ,Ülkü Ocakları’na ve diğer Ülkücü teşkilâtlara borçludur.
Türk Milliyetçilerinin şanlı şerefli direnişi olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti’miz de, varlığını devam ettiremezdi…
2.NOT: İşbu makâlem, Hacettepe Târih’de, Yakınçağ Târihi Dersi Prosemineri ödevi olarak hazırlanmış; 09 Mayıs 1994’de tamamlanmış; Kozan Ülkü Gazetesi’nin, 23 Temmuz 2009 târihli 7. Sayısı’nda; 30 Temmuz 2009 târihli 8. Sayısı’nda ve 06 Ağustos 2009 târihli 9. Sayısı’nda yayımlanmıştır.
ÖMER ARISOY
TÂRİH ÖĞRETMENİ
KOZAN ÜLKÜ OCAKLARI ESKİ BAŞKANI
SİYÂSET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ UZMANI (HOCA AHMET YESEVÎ ÜNİVERSİTESİ-2017)
KAYNAKÇA:
1- İbrahim KAFESOĞLU, Türk Millî Kültürü,Boğaziçi Yay. İstanbul 1993
2- Ahmet KABAKLI, Türk Edebiyatı, II. Cilt, TEV. Yay. İstanbul 1985
3- O. Fikri SERTKAYA, “Türk Adı”, Tarihte Türk Devletleri, Ankara 1987
4- Ziya GÖKALP, Türkçülüğün Esasları, MEB. Yay. İstanbul 1990
5- Hamza EROĞLU, Atatürk ve Milliyetçilik, Atatürk Araştırma Merkezi Yay. Ankara 1992
6- Aydın TANERİ, Türk Kavramı’nın Gelişmesi,Ocak Yay. Ankara 1993
7-Baymirza HAYİT, Sovyetler Birliği’ndeki Türklüğün ve İslâm’ın, Bâzı Meseleleri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay., Nu.: 43, İstanbul, 1987, (= HAYİT, A)
8- Tâhir ÇAĞATAY, Kızıl Emperyalizm – VI, Yaş Türkistan Yay., Nu.:26, Ankara, 1979,
9- Zeki Velidî TOGAN, Bugünkü Türkili (Türkistan) ve Yakın Târihi, İstanbul, 1947
10- Baymirza HAYİT, Türkistan, Rusya İle, Çin Arasında, Otağ Yayınevi, Amsterdam,1971 (= HAYİT, B)
11- Joseph CASTAGNÊ, Türkistan Millî Kurtuluş Hareketi (Çev.: Reşat UZMEN), Orkun Yayınevi, İstanbul, 1980
12- Akdes Nimet KURAT, Rusya Târihi, TTK Yay., Ankara, 1993
13-Celâlettin YÜCEL, Bütün Dünya Türkleri, Ankara, 1971
14-Sâmi KARAMISIR, “Sömürülen Topraklar, Kaybolan Vatan: Türkistan”, Türk Dünyası Târih Dergisi, TDAV Yay., 12. Sayı, Aralık 1987
15-Mehmet Emin BUĞRA, Şarkî Türkistan Târihi
16- “ (Doğu Türkistan Hükümdârı) Yâkup Bey”Maddesi, İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyânet Vakfı Yay., 8. Cilt, İstanbul, 1993
17-Abdülvahap OKTAY, Türkistan’da, Türkçülük ve Halkçılık,, 2. Bölüm, İstanbul, 1954